Makale

KURBAN ve AKÎKA

KURBAN ve AKİKA

Abdullah AYDEMİR
Erzurum Y. İslâm Enstitüsü öğretim Üyesi

KURBANIN TARİFİ:

Kurban; kurban bayramının kuşluk vaktinde Allah rızâsı için kesilen deve, sığır veya koyundur.

KURBANIN HÜKMÜ:

Hâli vakti yerinde olan, diğer bir ifade ile şer’an zengin olan hür, akıllı ve mukîm olan müslümana kurban kesmek vâciptir.

Kurban kesmenin vücûbuna Kur’ân-ı Kerîm’den delil şudur:

“Habîbim, o halde Rabbin için namaz kıl. Kurban kes!1

Sünnetten deliller:

1) “Kim bayram namazı kılınmadan kurban keserse, yeniden başka bir hayvan kesmek sûretiyle kurbanını iade etsin!2

2) Ebû Eyyub el-Ensârî’nin rivayetine göre: “Peygamberimiz’in devrinde yaşayan zengin müslümanlar hem kendileri ve hem de âileleri için kurban keserlerdi.”3

3) Bir başka hadîste Efendimiz (s.a.v.); “Malî kudreti yerinde olan kim­se kurban kesmezse, o bizim namazgâhımıza sakın yaklaşmasın!4 buyurmuştur.

KURBANIN SEVABI:

Kurban kesmenin faziletine dâir Hz. Peygamber (s.a.v.) den pek çok ha­dîs rivâyet edilmiştir. Birkaç tanesi:

1. “Müslüman olan kimse kurban bayramında Allah rızâsı için ‘kan akıt­mak’ (kurban kesmek) ten daha sevaplı bir iş yapmış olamaz. Allah için kur­ban edilen hayvan, kıyâmet gününde boynuzlan, tırnakları, kıl ve tüyleri ile birlikte hazır bulunur. Kurbanın kam henüz yere düşmeden Allah onu kabûl buyurur...”5

2. Sahâbeden bâzıları Efendimiz’e kurbanın mahiyetini sormuşlardı. Bu­nun üzerine kendilerine şu cevabı verdi: “Bu kurban, babanız İbrâhim (a.s.) in sünnetidir.” Sahâbe; “Acaba bize bundan dolayı bir sevap var mı?” diye suallerini yenileyince Efendimiz; “Evet, herbir kılma karşı Allah bir sevap verecektir.” buyurdu. Sahâbe tüyleri ve yünleri için de sevap olup olmadığını sorunca Efendimiz (s.a.v.); “Evet, herbir tüy ve yünü için de bir sevap vardır.” buyurdu«.

KURBANIN HİKMETİ:

  1. Kurban kesmek sûretiyle Allah’a yaklaşmaktır. Şu iki âyet kurban kesmenin hikmetini ifâde etmektedir:

1. “Habîbim, o halde Rabbin için namaz kıl. Kurban kes.”7

2. “De ki: Şüphesiz benim namazım da, nüsüklerim de, dirimim de, ölü­müm de, hiçbir ortağı olmayan, âlemlerin Rabbi olan Allâh’ındır. Ben böylece emrolundum...”8

Müfessirlerin beyânına göre, bu ikinci âyette geçen “nüsük”ten maksat; Allah rızâsı için kesilen kurbandır.

b. Hanîflerin ve Muvahhidlerin imâmı olan Hz. İbrâhîm’in sünnetini ihyâ etmektir. Mâlûm olduğu üzere; Allah, Hz. İbrahim’e oğlu İsmâil (a.s.) i kur­ban etmesini vahyetmişti9. Hz. İbrâhîm bu vahyi ve gördüğü rüyâyı oğluna açtı: “Oğulcuğum, dedi. Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Bak artık ne düşünürsün?” diye ona fikrini sordu. O da; “Babacığım, sen kendine emre­dilen şeyi yap. İnşâ-Allah beni sabredenlerden bulacaksın.” cevabını verdi10«. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak Hz. İbrâhîm’e oğlu yerine kurban edilmek üzere “büyük bir kurbanlık” verdi 11.

c. Bayram günü fakirleri, yoksulları, öksüzleri memnun etmek; hâne halkını sevindirmektir.

d. Allah bütün kâinâtı insanlar için yaratmış ve her şeyi onların emrine âmâde kılmıştır. Deve, sığır, koyun, keçi gibi hayvanlar da insanoğlunun em­rine musahhar olan nimetler cümlesindendir. Kurban kesmek Allâh’ın bu ni­metlerine şükür demektir. İnsan bu sâyede Allâh’a karşı sevgisini ve cömert­liğini ifâde etmiş olur. Şu âyet bu gerçeği dile getirmektedir: “Biz kurbanlık develeri de sizin için Allâh’ın şeâirinden kıldık. Onlarda size hayır vardır, O halde onlar ayakta durup boğazlanırlarken üzerlerine Allâh’ın ismini anın (besmele çekin. Kesme neticesi) yanları üzeri düşüp öldükleri vakitte ondan hem kendiniz yiyin, hem ihtiyâcını gizleyen ve hem de gizlemeyip dilenen fa­kirlere yedirin. Onları şükredesiniz diye, böylece sizin (emrinize) âmâde kıl­dık. Onların ne etleri, ne kanları hiçbir zaman Allâh’a erişmez. Fakat sizden O’na (yalnız kendi rızâsı için yapılan, samîmiyyetin ifâdesi olan işler) takvâ ulaşır...”12

KURBAN EDİLECEK HAYVANLA İLGİLİ ŞARTLAR VE DİĞER HU­SUSLAR:

A. Yaşı:

Yalnız şu hayvanlardan kesilir: Deve, sığır, koyun, keçi. Mandalar sığır cinsinden sayılır. Koyun ile keçinin kurban edilebilmesi için birer yaşla­rını bitirmiş olmaları şarttır. Bir yaşında imiş gibi gösterişli, boylu boslu olan (7-8) aylık koyun da kurban edilebilir. Deve en az beş yaşını ikmâl etmeli, veya dördünü bitirip beşinden gün almış olmalıdır. Kurban edilecek hayvanların yaşı husûsunda Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Davarın yalnız yaşına basmışını kurban ediniz. Meğer ki, böylesini bulmak size güç ola. O takdirde kuzunun toklusunu kesebilirsiniz.” Ukbetü’bnü Âmir el-Cühenî an­latıyor: Hz. Peygamber bizlere birtakım kurbanlıklar taksim etti. Bana da bir yaşına yakın erkek bir davar (yâni çebiş) düştü. Bunun üzerine ben; “Yâ Rasûlâllah! Bana bir yaşına yakın erkek bir davar düştü.’ dedim. “Onu kurban et!” buyurdu14.

B. Kusursuz olması:

Kurban edilecek hayvanın her türlü kusurdan sâlim olması gerekir. Aşa­ğıda sayılan kusurlardan biri kendisinde bulunan hayvanlar kurban olamazlar:

1. İki veya bir gözü kör;

2. Dişlerinin ekseriyeti düşmüş veya kırılmış;

3. Kulakları kesilmiş;

4. Boynuzlarının biri veya her ikisi kökünden kırılmış;

5. Kulağının veya kuyruğunun yarısından çoğu kesilmiş veya koparılmış;

6. Memelerinin başı kopmuş veya koparılmış;

7. Kuyruksuz veya kulaksız doğmuş;

8. Son derece zayıf;

9. Yürüyemiyecek derecede topal veya aksak;

10. Hissedilir derecede hasta olan hayvanlar kurban edilemezler.

Hz. Peygamber (s.a.v.), kurban edilecek hayvanlar için kusur teşkil eden bu halleri muhtelif hadîslerinde bildirmiştir15.

C. Efdâl olan kurbanlık:

Koyunun cins olarak erkeği, renk olarak beyazı ve boynuzlusu, göz ke­narları siyah olanı ve sekilisi; sığırın da dişisi tercih edilmelidir. Çünkü Hz. Âişe Vâlidemlz’in haber verdiğine göre Efendimiz (s.a.v.) bu vasıfta olan kur­banlıktan hoşlanırdı16.

D. Kurbanı kesme vakti:

Kurbanı kesme vakti, bayram namazı kılındıktan sonra başlar ve üç gün devam eder. Birinci gününde kesmek efdâldir. Kurbanlar, bayram namazı kılı­nan yerlerde mutlaka namazdan sonra kesilir. Herhangi bir şekilde namazdan evvel kesilen hayvan kurban olmaz. El-Buhârî’nin rivâyetine göre Kurban bay­ramı günü Hz. Peygamber (s.a.v.) cemâate hutbe îrad etti ve; “... Her kim namazdan evvel kurbanım keserse... Onun ecri olmaz...” buyurdu. Cemâatin içinde bulunan Berâ îbn-i ’Azib, namazdan evvel kurbanını kestiğini ve bunu da, “ilk önce boğazlanan hayvan benimki olsun istedim” diyerek, hem fazla sevap umduğunu ve hem de fakir komşularını sevindirme gayesiyle yaptığını haber verince Efendimiz (s.a.v.) ona; “Senin kestiğin bu davar kurban değil, yalnız yenecek et davarıdır.” cevabını verdi17.

Bayram namazı kılınmayan küçük yerlerde, göçebeler muhitinde kurban, bayramın birinci günü fecirden sonra kesilebilir.

Bayramın birinci gününde olduğu gibi, ikinci ve üçüncü gününde de kur­ban kesilebilir. Fakat birinci gününde kesilmesi daha sevabdır. İmam eş-Şâfiî’ye göre bayramın dördüncü gününde de kurban kesilebilir ve son vakti gurub zamanıdır.

Kurbanın birinci, ikinci ve üçüncü gününde de kurban kesilmesine âit hü­küm Efendimiz (s.a.v.) in şu hadisinden çıkmaktadır: “Kurban bayramı gün­lerinin hepsinde kurban kesilebilir.”18

E. Kurban keserken müstehab olan şeyler:

1. Kurbanı Kıbleye karşı ve sol tarafına yatırmak;

2. Yatırma esnasında şu duâyı okumak19:

3. Kesmeye başlarken şöyle demek:

Bilindiği gibi; kurbanı, herhangi bir hayvanı veya avı keserken veya ava silâh atarken (muallem kuşu veya köpeği salarken) besmele çekmek farzdır. Besmele, bile bile terkedildiğinde o hayvanın veya avın eti yenmez. Besmelesiz ve Allah’dan başkası adına boğazlanan hayvanın etinin yenmemesi âyetle açık­ça bildirilmiştir20. Unutmak affedilmiştir. Bundan dolayı hayvan keserken eğer besmele unutulmuşsa onun etini yemek helâldir.

Kurban sâhibi elinden gelirse kurbanını kendisi kesmelidir. Kurbanı baş­kasına kestirecekse başında bulunmalı ve her ikisi de besmele çekmelidir. Yalnız birinin besmele çekmesi kâfi değildir. İkisinden birinin besmeleyi kas­ten terketmesi halinde kurbanın eti murdar olur ve yenmez.

F. Kurban etinin taksim şekli:

Kurban eti umumiyetle üçe ayrılır. Birini kurban kesen kimse evinde alıkoyar ve çoluğu çocuğu ile birlikte yer. Diğerini fakir, yoksul, kimsesiz, ye­tim ve muhtaç olanlara dağıtır. Geri kalanını da dost ve ahbaplarına, akrabâya hediye eder veya onlarla birlikte yer.

Kurban etinin tamamını sadaka olarak fakirlere vermek de câizdir. Eğer kurban kesen kimse fakir veya ortahalli ise, âile nüfusu da kalabalıksa o tak­dirde kurban etinin tamamını kendi evinde alıkoymasında bir mahzur yoktur. Fakat, kurban kesen kimse ister zengin, ister ortahalli, isterse fakir olsun etin tamamını evde alıkoymak sûretiyle muhtaçları ondan mahrum etmek pek hoş değildir. Muhtaçları ve konu komşuyu kurban etinden mahrum etmemek lâzımdır. Bu, aynı zamanda insandaki yardım hislerini körletici bir rol oynaması bakımından da dikkat çekicidir. Durum ne olursa olsun elimizden geldiği kadar muhtaçları sevindirmeliyiz.

G. Kurbanın derisi:

Kurbanın derisi umumiyetle sadaka olarak verilir. Kurbanın derisini, boy­nuzlarını ve barsaklarını verirken dikkatli davranmak dînî ve ciddî bir vazi­fedir. Memleketimizin muhtelif şehir ve kasabalarında kurulmuş birçok ha-

yır cemiyetlerinin mevcudiyetini bilmeyen yoktur. Bunlardan birçoğu bütün ümitlerini kurban derilerine bağlamışlardır. Üzerlerine aldıkları bir câmiin ya­pımını tamamlamak veya tamir etmek; yurtlarda veya kurslarda yatırıp, ye­dirip içirdikleri yüzlerce vatan evlâdını okutmak, onlara din ve diyanetlerini öğretmen şüphesiz ki maddî gelir teminine bağlıdır. Müslüman kardeşlerimizin, kesmiş oldukları kurbanların derilerini zayi’ etmeden, bu gibi hayır dernekleri ile Hava ve Deniz Kuvvetlerini Güçlendirme Vakıfları gibi millî hayır müesseselerimize vermeleri isabetli ve hayırlı olur.

Bu münasebetle, Hz. Peygamber (a.s.) devrinden beri yürürlükte olan bir kaideyi hatırlatmak isteriz: “Müslümanın dostu ancak müslümandır”. Müslü­man müslümanın elinden tutacaktır. Onu, maddî ve mânevî varlığı ile her za­man ve her hal-ü kârda destekleyecektir. “Müslümanın, Allah ve müslümanlardan başka dostu yoktur.”21

Hiçbir müslüman; “Benim vereceğim bir tek deriden, bir bağırsaktan ne olacak?” dememeli, bu hususta büyük bir titizlik göstermelidir. “Damlaya dam­laya göl olur” atasözünü hatırdan çıkarmamalıyız. Onun için, büyük veya kü­çük çapta hiçbir yardımı esirgememek ve yapılan yardımı küçümsememek ge­rekir.

Kurban kesen kimse, kurbanın postunu; seccâde, tulum veya su kabı ola­rak kullanabilir. Kurbanın yünü veya kılı, kesilmeden önce kırkılmaz. Böyle bir şey yapılırsa, o yünü veya kılı sadaka olarak vermek îcâbeder.

H. Kesme ücreti:

Eğer kurban sâhibi kurbanlığını başka birisine kestirirse, kesen kimseye kendi memleketinin örfüne göre muayyen miktar bir ücret verir. Fakat bu ücret, hiçbir zaman kesilen kurbanın etinden, yağından veya postundan ola­maz. Buna dair Hz. Peygamber (s.a.v.) den şu meâlde bir hadîs rivâyet edil­miştir: Hz. Ali diyor ki: “Efendimiz, kendi kurbanı kesilirken bana, başında bulunmamı; etini, derisini ve çulunu (üzerinde bulunan eşyâyı) tasadduk et­memi; kasaba, kurbana ait hiçbir şeyi ücret olarak vermememi emretti.” Hz. Ali sözüne devamla; “Biz kurban kesen kimseye kendi cebimizden münâsip bir şey verirdik.”22 diyor.

I.Bir eve bir kurban yeter mi?

Bir âileye bir kurban kâfi gelir. Bunlar isterlerse dağınık bir halde bu­lunsunlar. Buna Ebû Eyyub el-Ensârî’den rivâyet edilen şu hadîs delil olarak gösterilir: “Peygamber (s.a.v.) zamanında bir adam, hem kendisi ve hem de fiile efradı için bir tek koyun kurban ederdi”23 Tabiatiyle bu bir emir mahi­yetinde değildir. Dileyen dilediği kadar kurban kesebilir. Aile fertlerinden her biri veya belli başlıları için ayrı ayrı kurbanlar da kesilebilir. Zaten memleke­timizde yaygın olan âdet de budur.

K. Kurbanlık hayvana yapılacak muâmele:

Kurbanlık hayvana iyi muâmele edilmeli; onu iteleyip kakalamamak; ke­sileceği yere güzellikle götürmeli; bıçağı iyice keskin hale getirmeli; kör bıçakla hayvana eziyet vermemelidir. Hayvan tam mânasiyle öldükten sonra yüzmeye başlamalıdır. Tam mânâsiyle ölmemiş, canı İyice çıkıp sükûn bulma­mış hayvanın derisini hemen yüzmeye başlamak insâni bir davranış değildir.

L. Peygamberimiz (s.a.v.) in ümmeti nâmına kurban kesmesi:

Kurban bayramında, hali vakti yerinde olmadığı için kurban kesemeyenlerin, çoluğuna çocuğuna doya doya et yediremiyenlerin üzülmeleri tabiidir. Böyle olan müslümanlar içlerinden samimî olarak; “Allah bana da el genişliği ver­seydi ben de kurban keserdim” dedikleri veya bunu gönüllerinden geçirdikleri takdirde kurban kesmiş kimseler gibi sevap kazanacaklardır. Ayrıca, Efendi­miz (s.a.v.) kurban bayramı münâsebetiyle sağlığında iki koç kurban etmiş ve birinin kesimi ânında; “Allâh’ım! Bunu kendim ve ümmetimden bugün kurban kesemeyenler için boğazlıyorum (kabûl et yâ Rabbî!).” buyurmuştur24.

AKİKA:

TARİFİ: Akika; kız olsun, erkek olsun bir çocuğun doğumunun yedinci günü kesilen kurbandır.

HÜKMÜ: Akika, gücü yeten için Hanefîlere göre mübah, Şâfiîlere göre de müstehabdır. Bu hususta Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Doğumunun yedinci gününde çocuk için kurban kesilir. Aynı gün çocuğa isim verilir ve (erkekse) başı tıraş edilir.”25

FAYDASI: Çocuk lütfettiği için Cenâb-ı Hakk’a şükretmek ve çocuğu koruyup gözetmesi, onu faydalı bir evlât olarak yetiştirmesi için yalvarmadır.

YAŞI: Kurban olacak hayvanda aranan yaş haddi ve ayıplardan berî ol­ma halleri aynen akîkada da aranır. Kurban olamayacak derecede küçük ve ayıplı olan hayvan akika olamaz.

ETİNİN DURUMU: Akîkanın eti kurbanda olduğu gibi üçe taksim edilir: Kesen kimse kendisi yer ve âilesine de yedirir, fakirlere sadaka olarak verir, dostlarına dağıtır.

AKÎKADA MÜSTEHAB OLAN:

1. Oğlan çocuğu için İki koyun kesmek. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Hasan için iki koç kesmiştirz26.

2. Doğumunun yedinci günü isim koymak;

3. Çocuk için en güzel ismi seçmek;

4. Erkek ise başını tıraş etmek veya ettirmek;

5. Saçları ağırlığınca altın veya gümüş veya bunların tutan kadar para tasadduk etmek.

Akika eğer doğumun yedinci gününde kesilmemişse, 14 veya 21. günleri kesilebilir. Hattâ bâliğ olacağı güne kadar istenilen zamanda kesilmesine mü­sâade edilmiştir.

(1) El-Kevser sûresi, 108/2.

(2) Buhari ve Müslim.

(3) Et-Tirmizi.

(4) A. İbn Hanbel, İbnü Mâce.

(5) Et-Tirmizi, İbnü Mâce.

(6) Et-Tirmizi, İbnü Mâce.

(7) El-Kevser sûresi, 108/2.

(8) El-En’âm, 6/162-63.

(9) Es-Saffât, 37/102.

(10) Aynı sûre, 37/102.

(11) Aynı sûre 37/107.

(12) El-Hacc. 22/36-87.

(13) Müslim.

(14) Müslim.

(15) Bak. et-Tirmizi.

(16) Et-Tirmizi.

(17) Buhari (ve ayrıca bak. Tecrid-i Sarih, III/222 v.d.).

(18) Ahmed İbn Hanbel.

(19) El-En’âm, 6/63.

(20) El-En’âm, 6/121; el-Mâide, 5/3.

(21) El-Bakara, 2/107, 120, 257; Al-i İmrân, 3/68; el-Mâide, 5/55.

(22) Buharî, Müslim.

(23) Tirmizi.

(24) İbn Hanbel, Tirmizl, Ebû D&vûd.

(25) Ebû Dâvûd en-Nesâi.

(26) Et-Tirmizî.