Makale

Kur'an Okuyan ve Dinleyenlerin Bilmesi Gereken Bazı Hususlar

Kur’an Okuyan ve Dinleyenlerin Bilmesi Gereken Bazı Hususlar
— I —
Tayyar ALTIKULAÇ
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı
  1. KUR’AN OKUMANIN ÖNEMİ VE BUNU TEŞVİK EDEN RİVA­YETLER:

Kur’ân-ı Kerîm İlâhî bir eser ve benzerini ortaya koymada beşerin âciz kaldığı mu’ciz bir kelâmdır. Bu İlâhî kelâmı tilâvet etmek veya tilâvet edeni dinlemek ise, dînen ibâdet hükmünde olup, sevap kazanılmasına vesîle olur. Nitekim; “...Onlar geceleri secdeye kapanarak Allâh’ın âyetlerini okurlar.” (3:113) âyet-i celîlesiyle Kur’ân okumaya devam edenler övülmüştür.

Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) in bizzat kendileri bu konuya önem verirler, tilâvet ederler, tilâvet edeni dinlerler, bâzan da İlâhî kelâmın imanlı gönülleri sarıp titreten tesiriyle mübârek gözlerinden yaşlar aktığı olurdu 1.

Bir hadîs-i şerif şöyledir: “Şu Kur’ân’ı öğreniniz. Şüphesiz ki onu oku­makla her harfine bedel on sevapla mükâfatlandırılırsınız...”2

Tâbiûn’un ileri gelenlerinden büyük fakîh Hâlid b. Ma’dân’ın (öl. 104/723) da şu sözü nakledilmiştir: “Kur’ân okuyan kimse için ecir vardır. Onu dinle­yenin ecri ise iki kattır.”3

Nâfile oruca niçin fazlaca devam etmediği sorulan sahâbî Abdullah b. Mes’ud (r.a.) şöyle cevap vermiştir: “Oruçlu olduğum zaman, dilediğim kadar Kur’ân okuyamıyorum. Halbuki ben, Kur’ân tilâvetinden daha çok hoşlanıyorum.”4

Mezhep imamlarından Ahmed b. Hanbel (öl. 241/855) anlatıyor: “Rüyam­da Cenâb-ı Hakk’ı gördüm ve dedim ki:

— Ey Rabbim, has kullarını sana yakın kılan şeylerin en değerlisi nedir?

— Benim kelâmım (ı okumaları), buyurdu.

— Anlayarak mı, yoksa anlamadan mı? dedim.

— Anlayarak ve anlamayarak, buyurdu.”5

Kur’ân okumaktaki asıl gaye, onu anlamak, mânâsı üzerinde düşünmek... gibi hususlar olmakla beraber,6 mânâsını anlamayanları da Kur’ân okumaya ve dinlemeye teşvik eden ve bu işin ibâdet hükmünde olduğunu ifade eden ha­berler pek çoktur.7

  1. KUR’ÂN-I KERÎMİN EZBERLENMESİ:

Kur’ân-ı Kerîmin bütün âyetlerinin ezberlenmesi ale’l-kifâye farzlardandır. Namaz câiz olacak kadarını ezberlemek ise her müslüman kadın ve erkeğe farz-ı ayındır.8

Bu zaruretin dışında Kur’ân’dan bâzı sûre ve bölümlerin —elden geldiği nisbette— ezberlenmesi, her dindar kişiden beklenen şeydir. Kur’ân öğretici­liği, imâmet, va’z, konferans... gibi dînî ve içtimâî görevleri îfâ eden, irşad ve tebliğ sorumluluğunu farklı bir ölçüde taşıyanlar için bu ezber çerçevesi­nin herkesten daha geniş olması pek tabiîdir.

Kur’ân-ı Kerîm’in bâzı sûreleri, diğer bâzılanna nisbetle daha yaygın hal­de ezberlenegelmiştir. Bunun sebebi, o sûre ve âyetler hakkında vârid olan haberler olsa gerektir. Bunlardan bâzıları hakkında kaynaklarda mevcut ri- vâyetleri burada zikretmeği faydalı buluyoruz.

  1. el-Fâtiha sûresi:

Bu sûrenin her müslüman kadın ve erkeğin hıfzında bulunması dînen vâcip hükmündedir9. Bu hüküm, “Fâtihasız namazın namaz olmayacağı”10 haberine istinad eder. Ayrıca bu sûre hakkında bize gelen haberlerden şu rivâyetleri zikredebiliriz:

1. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kur’ân’da en yüce sûre el-Fâtiha sûresidir.”11

2. Yine Hz. Peygamber (a.s.) buyuruyor: “el-Fâtiha sûresinde her derdin şifası mevcuttur.”12

B. Ayetü’I-kürsî:

el-Bakara sûresinin 255. âyeti olan ve her namazdan sonra genellikle oku­nan bu âyet-i celîle hakkındaki rivâyetlerden ikisi şöyledir:

1. Hz. Peygamber (s.a.v.) buyuruyor: “Allâh’ın kitâbında en yüce âyet, âyetü’l-kürsî’dir,”13

2. Yine Hz. Peygamber (s.a.v.) buyuruyor: “Her farz namazdan sonra kim âyetü’l-kürsî’yi okursa, —ölümün henüz o şahsa gelip çatmaması hâriç— hiçbir şey onun Cennete girmesini engelleyemez.”14

C. el-Bakara sûresinin son iki âyeti:

Daha çok yatsı namazından sonra tilâvet edilen ve geceleri yatmadan ön­ce okunan bu iki âyet hakkındaki hadîslerden biri şöyledir:

Hz. Peygamber (s.a.v.) buyuruyor: “el-Bakara sûresinin sonunda bulunan iki âyeti her kim geceleri okursa —her çeşit kötülüklere ve şerlere karşı— bu iki âyet ona yetişir.”15

D. Yâsîn sûresi:

Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

1. “Kur’ân’ın kalbi Yâsîn sûresidir. Allâh’ı ve âhiret hayâtım arzu ede­rek onu okuyan herkesin günahlarım Allah affeder. Sizler onu —sevâbım ba­ğışlamak üzere— ölüleriniz için de okuyunuz,”«

2. “Her şeyin bir kalbi (özü) vardır. Kur’ân’ın kalbi de Yâsîn sûresidir. Onu okuyan sanki Kur’ân’ın tamamını on defa okumuş demektir.”«

E. el-Feth sûresi:

Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bana bu gece « bir sûre inzâl edildi ki, o sûre, üzerine güneşin doğup battığı şeylerin hepsinden, bana göre daha sevimlidir.” Rasûl-i Ekrem bu sözü müteakip el-Feth sûresini okudu ve inzâl olunan sûrenin bu sûre olduğunu anlatmış oldu«.

F. el-Haşr sûresinin son âyetleri:

Daha çok sabah namazlarından sonra okunan bu âyetlerle ilgili olarak Hz. Peygamber (s.a.v.) in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Her kim saba­ha çıktığında üç defa (eûzü billâhi’s-semîi’l-alîmi mine’ş-şeytâni’r-racîm) der, el-Haşr sûresinin son üç âyetini okursa, Allah o kimse hakkında 70 bin melek görevlendirir; onlar da akşama kadar bu şahıs için duâ ederler. Eğer bu şahıs aynı gün ölürse şehit olarak ölmüş demektir. Yine her kim bu işi akşam ol­duğunda yaparsa, kendisi için aynı hal sabaha kadar söz konusudur.”20

G. el-Mülk sûresi:

1. Ashabdan Câbir (r.a.) diyor ki: “Efendimiz (s.a.v.) es-Secde ve el-Mülk sûrelerini okumadan uyumazdı.”«21

2. Hz. Peygamber (s.a.v.) in bizzat kendilerinin de bu sûre hakkında şöy­le buyurdukları rivayet edilmiştir: “Kur’ân’da tamamı otuz âyet olan bir sûre vardır ki, okuyana şefaat eder. Ve o şahsın günahları bağışlanır. Bu sûre el-Mülk sûresidir.”22

Diğer bâzı sûre ve âyetlerin okunmasını teşvik zımnında Hz. Peygamber (s.a.v.) den rivâyet edilen haberler bulunmakla beraber, burada bu kadarını zikretmekle yetiniyoruz.23

Kısa sûrelerin (ed-Duhâ’dan veya el-Fîl sûresinden itibaren Kur’ân’ın son sûresi en-Nâs’a kadar) daha yaygın halde ezberlenmesini de yine haklarında vârid olan haberlere ve daha çok kısa olmaları sebebiyle ezberlenmeleri­nin kolay oluşuna hamletmek mümkündür.

(Devamı gelecek sayıda)

(1) bk. Sahihu’l-Buhârî, VI, 114, İstanbul, 1315.
(2) Sunenu’d-Dârimi, II, 429, Dimeşk, 1349.
(3) Adı gecen eser, II, 444.
(4) İbnu’l-Cezeri, en-Negr, I, 3, Kahire, tarihsiz.
(5) Gazâli, el-İhya. I, 282, Kahire, tarihsiz: en-Neşr, I, 4.
(6) Kur’ân, zamanımız müslümanlarının birçoğunun yanlış olarak anladığı gibi, sadece mü’minlerin okumaları ve okuyanı dinlemeleri için gönderilmiş bir kitap değildir. Onun gönderiliğindeki asıl gaye, manalarının anlaşılması, üzerinde düşünülmesi ve bu manaların gerektirdiği yaşayışın gerçekleştirilmesidir. Nitekim Cenâb-ı Hak: “Bu Kur’ân, âyetlerini iyiden iyiye düşünsünler, tam akıl sahipleri ibret alsınlar diye sana indirdiğimiz feyz kaynağı bir kitaptır.” (38:29) buyurmuştur. Bu asıl gaye yanında, onun tilâvetinin ruhlara huzur ve sükûn veren tesirinden ve ecrinden mü’minlerin faydalanmaları, onlara Allâh’ın lutûfları cümlesindendir.
(7) bk. Sahihu’l-Buhârî, VI, 96-116; Sahihu Muslim, I, 543-566, Kahire, 1955; Sunenu’d-Dârimi, II, 429-479; Musannefu îbn Ebi Şeybe. II, 158/a, Topkapı (Medine) ktp. 333-334.
(8) Zihni Muhammed, Ni’met-i İslâm (Kitâbu’s-salât), s. 96, İstanbul, 1313.
(9) Adı gecen eser ve yer.
(10) Bir hadîs-i şerif şöyledir: “el-Fâtiha sûresini okumayanın namazı namaz değildir” (bk. Sunenu’n-Nesâî, II, 137, Kahire, 348/1930m; Sunenu’d-Dârimî, II, 283). Ay­rıca bk. Sahîhu’l-Buhâri, I. 184; Sahihu Muslim, I, 295.
(11) bk. sahihu’l-Buhâri, V. 146; Sunenu’d-Dârimî, II, 445-446; Suyûti( el-îtkan. II, 153, Kahire, 1318.
(12) Sunenu’d-Dârimî, II, 445.
(13) Sahihu Muslim, I, 556; Sunenu’d-Dârimî, II, 447; el-itkan, II, 153.
(14) el-İtkan, II, 153 (îbn Hibbân ve en-Nesâî’den naklen).
(15) Sahîhu Muslim, I, 555; Mansûr Ali Nâsıf, et-Tâc, IV, 19, Kahire, 1351.
(16) Musnedu Ahmed b. Hanbel, V. 26.
(17) Sunenu’d-Dârimî, II, 456.
(18) Hudeybiye dönüşüne raslayan bir gece kasdedilmiştir.
(19) bk. Sahihu’l-Buhârî, VI, 44; Sahihu Muslim, III, 1413: et-Tâc, IV, 19.
(20) Musnedu Ahmed b. Hanbel, V. 26; et-Tâc, IV, 20 (et-Tirmizi’den naklen).
(21) et-Tac, IV, 21 (et-Tirmizî’den naklen). Bu hadîs zayıf bir senedle rivâyet edilmiştir.
(22) et-Tâc, TV, 20 (Ebû Dâvûd ve et-Tirmizî’den naklen).
(23) Fazla bilgi için bk. Sahîhu’l-Buhârî, VI, 103-105; Sahîhu Muslim, I, 553-558; Sunenu’d-Dârimî, II, 445-462; el-îtkan, II, 153-155; et-Tâc, IV, 13-25 v.s.