Makale

SAAT KULELERİ

SAAT KULELERİ

Hayati OTYAKMAZ

Tespit edilen bir başlangıca göre, zamanı gösteren alet olarak tanımlanan saat; güneş, kum, yağ ve su ile işleyen en ilkel şekliyle, M.Ö. 30002000 yıllarında Mezopotamya, Mısır, Hindistan ve Çin’de kullanılmıştır. Bunlardan en yaygını güneş saatleridir. Güneş saatlerinin Akdeniz havzası, Mısır ve Mezopotamya gibi güneş ışığının bol göründüğü orta kuşakta çıkıp geliştiği düşünülmektedir.
Güneş saatleri özel olarak hazırlanmış bir mil gölgesinin, güneşin görülen hareketine uygun olarak, yine özel olarak hazırlanmış mermer, taş veya madenî bir zemin (kadran) üzerindeki hareketlerine göre zaman tayinine yarayan cihazlar olarak tarif edilmektedir.
Romalıların da güneş saati yaptıklarını bilmekteyiz. Ne var ki bunların hiçbiri İslâm ülkelerinin yapmış olduğu güneş saatleri kadar teferruatlı ve hassas değildir. İslâmiyetle birlikte Oruç ve Beş vakit Namazın emredilmesi, üstelik bu ibadetlerin vakitle sıkı sıkıya bağlı olması Müslümanları, bilhassa öğle, ikindi ve şafak vakitlerinin başlama ve bitme anlarını tespit etmeye sevk etmiştir. Diğer dinlerde pek vurgulanmayan özellikten dolayı, güneş saatleri İslâm ülkelerinde daha teferruatlı ve hassas imal edilmiştir. Güneş saatleri Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de gelişmesini sürdürerek varlığını 20. yy. başına kadar devam ettirmiştir.
Zamanın tayini yalnız güneş saatlerine münhasır değildi. Onunla paralel bir gelişme gösteren Astrolob ve Rubu tahtasıyla da zamanı ölçmek mümkündü. Mekanik saatlerin temelini oluşturan güneş, kum, yağ ve su saatlereiyle Rubu Tahtası ve Astrolob Aletleri yerini zamanla daha gelişmiş mekanik saatlere bırakmıştır.
Gelişmiş bir saaat hakında en eski bilgiyi, Einharat’ın Annales’in 806-807 senesinde, Alman İmparatoru Büyük Kari (Charlemagne)’a çok güzel bir su saati götürdüğü yazılıdır.
Abbasi Halifesi Harun Reşid’in Alman İmparatoru Şarlman’a gönderdiği saatin tabiatı hakkında tartışmalar vardır. Bazıları su ile çalışan bir saat, bazıları da mekanik bir saat olduğunu söylerler. Her halükârda tarihin bize gösterdiğine göre, ilk mekanik ve ağırlıkla çalışan saatin mûcidi Müslümanlardır.
Saatler hakkında en eski ve önemli kaynak, Diyarbakır’da Artuklu Hanedanına 25 yıl hizmet eden, İsmail b. el-Cezeri’nin, 1205-1206 da yazmış olduğu "Ki- tab fi Ma’rifet el-Hıyel el-Hendesiye" adlı kitabıdır.
Cezerî, bu minyatürlü eserinde, gayet ustaca yapılmış maymun, fil, cellat, yazar ve davulcu gibi su saatleri ve mekanik aletlerin yapılışını ayrıntılı olarak kaydeder.
Osmanlılar döneminde, mekanik saatler ve saat yapımına dair bilinen ilk çalışma, III. Murat’ın (15741595) zamanında, İstanbulda devrinin en önemli rasathanelerinden birini kurup onu en modern aletlerle donatan Takiyüddin’in (1526-1585) kaleme aldığı "Alat- ı Rasadiye Li Zic-i Şehinşahiye, Sidretü’l-Münteha ve Mekanik Saat Konstrüksiiyonuna Dair En Parlak Yıldızlar" adlı üç eseridir. Bu eserlerden birincisinde (Alat-ı Reşadiye’de) dokuz aletten söz edilir ki, sonuncusu bir saattir.
Saatler hakkında sonuç olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; saatlerin gelişiminde İslâm Medeniyetinin payı büyüktür.
Saatlerin Çeşitleri ve Konumları
Saatleri fonksiyonları bakımından üç gruba ayırmak mümkündür.
1- Cep saatleri
2- Ev saatleri
3- Kule saatleri
Şehirleri ve kasabaları süsleyen birer anıt ve sembol olan saat kuleleri, kentin en yüksek tepesine ya da her yerden görülebilen meydanlara dikilir. Bu yapıları mevkiilerine göre üçe ayırabiliriz.
1- Meydanlarda yer alan saatler
2- Yamaç ve tepelerde yer alan saatler
3- Bir yapı üzerinde yer alan saatler
Şark âlemi saati geliştirme şerefini hak kazanmışsa da, kule saati yapma geleneği Batılılarca gerçekleştirilmiştir. Tarihleri çok eskidir. Avrupa’da XIII. yy.’dan itibaren bu saatler kilise ve saray kulelerinde görülmeye başlar. XIV. yy.’da Astronomik sanatsal saatler kullanılmaya başlanmıştır. İtalya’da De’Dondi’nin 1348 ile 1362 seneleri arasında ve Fransa’da Henri de Vick’in Fransa Kralı V. Charles için 1360 da inşa etmiş oldukları saatler, bunların ilk örnekleridir.
Saat kulesi yapma geleneği Avrupa’da XIV. y.y’da yaygınlaşmışsa da Osmanlı topraklarına, Kienitz’e göre Kanuni Sultan Süleyman döneminden (1520-1566) hemen sonra, XVI. yy’lm sonlarında başladığı kabul edilir. Kienitz’in bu fikrini, XVI. yy’da yapılan Banya- luka Ferhat Paşa Camii saat kulesi (1577) ve Üsküp saat kulesi destekler. 1593 de Üsküp’ü gezen bir Türk yazarı, şehirdeki saat kulesini gavurların (dinsizlerin) binaları arasında saymıştır. Bu tarihten 67 yıl sonra H. 1071 / M.1660-1661 de Üskübe gelen Evliya Çelebi de saat kulesinden söz eder.
Saat kulesi yapma geleneğinin Osmanlı topraklarına XVI. yy. sonlarında yayıldığı fikrini iki seyahatname daha destekliyor. 1535-1555 tarihleri arasında Osmanlı topraklarında bulunan seyyah Hans Demsch- wam "...burada ne bir kilise çanı ne de kule saati vardır." diye yazmaktadır. 1 Haziran 1560 da I. Ferdinant’ın elçisi olarak Kanuni’ye gönderilen Ogier Ghiselin Von Busbeck ise "...hiç bir millet başkalarından gördükleri faydalı şeyleri Türkler kadar benimsemez ve ondan yararlanmaz." diyerek saat kulesinin Osmanlılar da bulunmadığından şaşkınlıkla söz eder.
XVI. yy. 1ın sonlarında Osmanlı hayatına giren saat kulesi yapma geleneği XVIII. ve XIX. yy. da batıdan doğuya doğru giderek artmıştır. Saat kulelerinin Anadolu’nun içlerine kadar yayılmasının en kuvvetli sebebi ise, II. Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. seneyi devriyesinde (1901), valilere saat kulesi yapımıyla ilgili gönderdiği fermandır.
Saat kulelerinin ortak özellikleri şöyle sıralanabilir: Saatler her saat başı saat sayısı kadar veya saat başı tek vuruş yapacak şekilde imal edilmişlerdir. Bazı saatler her saat başı saat sayısına ilave olarak her yarım saatte çalarlar. Bazılarında ise, her saat başındaki vuruşlar bir-iki dakika ara ile tekrar edilir. Büyük ağırlıklarla çalışan saatler, özelliklerine göre, haftalık, on beş günlük veya aylık olarak kurulabilir. Her kulenin bir veya daha çok saat kadranına ve çapma sahip olması bir başka ortak özelliktir.
1926 yılında Miladî yıl ve Alafranga saat uygulamasından sonra, saatler bu esasa göre ayarlanarak, Ezani saat sistemi kaldırılmıştır. 1928 de Latin Harf ve Sayılarının kabulü üzerine bazı kulelerde saat kadranlarının biri Latin diğeri Arap rakamlarıyla muhafaza edilmiştir.

Kaynak:
- Anadolu Saat Kuleleri, Doç. Dr. Hakkı Acun.
- Atatürk Kültür Merkezi Yayını. Ankara-1994.