Makale

Bir Nefes Sıhhat

Muammer YILMAZ

Bir Nefes Sıhhat

Dünyanın cilası, âlemin özü ve varlıkların gözbebeği olan insan; akıl, düşünce ve idrak sahibi olmasıyla şerefli bir varlıktır. Bu durumda kendisine bir takım emanetler verilmiş ve sorumluluk yüklenmiştir. Bu emanet kendini, yaradanım bilme ve O’nun emirlerine uyma, insanlara insanca davranmadır.
Her insanın, Yüce Allah’ın kendisine verdiği çok değerli bir nimet olan bedenini ve ruhunu her türlü tehlikeden koruması gerekir. Bunun için de özellikle temizliğe dikkat edecek ve sağlığını bozucu davranışlardan uzaklaşacaktır.
Yüce dinimiz, insan hayatına ve sağlığına büyük önem vermiştir. insan sağlığını korumak, dinimizin temel amaçlarından biridir. Kutsal kitabımızda ve hadisi şeriflerde bu hususta pekçok buyruklar vardır. O halde insan olarak bize verilen bu hâzineyi yıpratmadan iyi yolda kullanmalıyız. Öyle ki her uzuv mahşerde bizden davacı olacaktır.
Sağlık bize, Allah’ın en büyük vergisidir. Peygamberler Peygamberi; “Üç şeyin değerine paha biçilmez: Güven, sağlık ve yeterli derecede geçim” buyurmuşlardır. Kanuni de bu konuda:
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.” demiştir.
Yine iki Cihan Güneşi; “Hasta olmadan sağlığın, ölüm gelmeden hayatın, ihtiyarlamadan gençliğin, meşguliyetten evvel bos vaktin, yoksulluğa düşmeden servetin kıymetini biliniz” emri, sağlığımıza ne derece dikkat etmemiz gerektiğini göstermektedir.
İslamiyet sadece kendi sağlığımızı değil, başkalarının sağlık ve mutluluğuna da yardımcı olmamızı ister. Temizlik üzerine kurulmuş olan dinimiz sağlığımıza zarar veren her türlü madde ve yiyeceği haram kılmıştır.
Bizlere sayı ile verilmiş olan ömür sermayemiz birgün gelip bitecektir. Bu büyük sermaye kimine göre kısa, kimine göre de uzundur. Aslında boşların boşu ve bir hiç olan dünyada ölüm; bir yerde kısa ile uzun hayatı dengeler. Uzun yasayıp ta her iki dünyasını karartan, gönülgözü kapalı olanların yanında; kısa yasayıp ta her dakikasını vatan, millet ve yaradanı yolunda harcayan yasayan şehitler, hakiki dünyada hak ettikleri mükâfata kavuşacaklardır.
Dünyada en büyük mutluluk ne parada ne de puldadır; sıhhatli olmadadır. Mutluluğu parada ve pulda arayanlar, yanıldıklarını ancak hastalandıkları, amansız bir derde düştükleri zaman daha iyi anlarlar. Nitekim Mevlânâ bu hususta; “İnsanlarla Allah arasında mal, mülk ve para perdedir. Ne zaman insanoğlu basına bir felaket gelse veya hastalansa o zaman Allah aklına düşüp, arar" der. O halde en büyük mutluluk para da, pul da değil, bir nefeslik de olsa sıhhatte aranmalıdır. Zaman zaman sancıdan kıvranıp, nefesimizi zor aldığımız veya ölümle burun buruna geldiğimiz günler ve saatler çok olmuştur; yaşadığımız müddetçe de olacaktır. Bütün bunları ya- şıyan insan her nefes alış verişinde yüce yaradanına bir kere değil, milyonkere şükretmelidir. Aksam olduğu zaman sağ- salim biraraya gelen [sıhhatli] ailelerin birlikteliği; başını yastığa koyar koymaz derin bir uyku ile rüyalar âlemine dalmanın huzuru yanında, milyonlarca paranın ve malın hiçbir değeri yoktur. Böyle bir durum en büyük sultanlık değil midir?
Eskiden kıs günü sıcak yuvalarına sağ- salim gelen mâna yolunun yolcuları paltolarının yakalarını, su içmeden su bardağını, sabah kalktıklarında, bütün gece baslarını dinlendiren yastıklarını öperek, yüce yaratıcıya bir kez daha şükretmenin mutluluğunu tadarlarmış.
Bütün bunların yanında bedence sağlıklı olmak mutluluğumuz için yeterli midir? Elbette değildir. Bir insanın bedence sağlıklı olması kimi zaman mutluluğu için yeterli olmuyor. Bedenin ruhça da beslenmesi gerekir. Öyleki tası sıksa suyunu çıkaracak nice yiğitler sefahatin peşine düşüp, uyuşturucu ve alkolün pençesinde hayatlarına son verdiklerini görüyoruz.
Ruhça sağlıklı insan demek, neye inanacağını, nasıl yasıyacağını bilen ve kendisini kontrol eden insan demektir. Faziletli insan, ruhen sağlıklı insandır. Ruhen sağlıklı olmamız için de manevi gıdalara ihtiyacımız vardır. Bunların hepsi güzel ahlakın içinde toplanmıştır : Adaletli olmak, dürüst davranmak, başkalarını sevmek ve saymak, insanlara faydalı olmak, ibadet etmek, Allah’a ve insanlara karsı vazifelerini yerine getirmek.
Yüce Yaratıcı ruhen ve bedenen mutlu olmamız için o kadar çok kapı açmıştır ki, bu kapılardan en azından bir kaçını görmek zorundayız. Onu da göremeyenlerin hayattan ve hasa kendilerini yaradandan şikayet etmeye hiç mi hiç hakları yoktur.
Sözün kısası; mutluluğun (mutluluğumuzun) kaynağı ne su, ne bu: Bir nefeslik sıhhattir. Bu hususta ne söylesek, ne yazsak yine de azdır...