Makale

Sevgi

SEVGİ

Çevremize baktığımız zaman, her şeyin sevgi, üzere yaratıldığını, sevgi düşünüp, sevgi konuştuğunu görürüz. Suların şırıltısı, kuşların ve bpceklerin şarkıları, bülbüllerin nağmeleri, rüzgarın uğultusu öyle bir ritim içinde hareket eder ki, hepsinden sevgi esintileri gelir.
Sevgi, sevenle sevilen arasında meydana getirilen bir ittifaktır..
Sevgi, sevenin sevgilisi için elinde bulunan her seyi feda edebilmesidir.,
Sevgi, kelbde bulunan, sevgilinin arzu ve isteklerinin dışında kalan her seyi yakan bir ateştir.
Sevgi, bütün benliğinle sevilene yönelme olayıdır. .
Sevgi, sevilenin’emrine uymak, onun arzu ve isteklerini, kendi arzu ve isteklerine tercih etmektir.
Sevgi, insanda doğuştan var olan bir duygudur. Bu duygunun merkezi ise kalb (gönüJ) dür.
Gönül, iman ışığının filizlendiği, Allah’ın nurunun tecelli ettiği . yerdir.
Gönül, Çalab’ın tahtıdır. Yunus Emre;
“Gönül Çalab’ın tahtı, Çalap gönüle baktı.
İki cihan bedbahtı, kim gönül kırdı ise.” diyerek bu gerçeği ne güzel dile getirmiştir.
Gönül, sevgi ve muhabbetin fışkırdığı İlahî bir pınardır.
Bir şairimiz;
“Gönül bir pınardır. Çeşmesi var, tası yok.
Yıkma kimsenin kalbini, yapacak ustası yok.” demektedir.
Gönül, Ars-ı Rahman’dır. - □nu kıpmak ve incitmek ise en büyük günahtır.
Sinan Paşa;
“Kalbi mü’min arş-ı rah- man’dır.
Anı kırmak ziyade tuğyandır.” Gönül ka’bedir; gönül alanların gönlü mutlu olur.
Sairimiz;
“Gönüller ka’bedir, gir eyle tavaf,
Gönül alanların gönlü sad olur.
diyor..
Allah’ın yarattığı herseyi seven ve herşeye sevgi ve. hoşgörüyle bakan Yunus Emre,
“Ben gelmedim davi için,
Benim içim sevi için,
Dostum evi gönüllerdir,
Gönüller yapmaya geldim.” diyerek sevginin gönül isi olduğunu ifade etmektedir.
Sevginin var olabilmesi için, bilgi ve anlayışa ihtiyaç vardır. Bilgi ve anlayış olmadan sevginin olması mümkün değildir. Çünkü insan bildiğini sever, cansız varlıklarda sevgi duygusu bulunmamaktadır. Sevgi, bilgi ve anlayış sahibi olan canlı varlıkların özelliğidir.
Gazali’ye göre; duyu organları ile sevgi arasında bir bağ vardır. Mademki sevgi bilgi ve anlama ile bağlantılıdır. O halde bilgi ile anlayış dereceleri nisbetinde sevginin de dereceleri olacaktır. Duyu organlarının her biri ile bilinip anlaşılabilecek şeyler vardır. İnsan tabiatı da o şeylere meyleder. Gözün görüp hoşlandığı şeylere, kulağın duyduğu güzel seslere, burnun kokladığı hoş kokulara, dilin tattığı lezzetlere, dokunmanın algıladığı zevklere insanı yöneltmesi doğaldır. (El-Gazali, İhya, XIV, 2684)
Gazali, sevgi ve benzeri duyguları algılamanın vasıtası olan altıncı bir duygunun olduğunu vurgulamaktadır. Bes duygu ile elde edilen zevklerde insanlara hayvanların ortak olduğunu beyan ederek şöyle diyor,
Eğer sevgi beş duyuya bağlanır ve Allah, bu beş duyunun hiçbiri ile algılanmayıp, hayalde şekillenmediği için sevilmez denirse, o taktirde altıncı hissi yok saymak suretiyle insanlığın özelliği ortadan kaldırılmış olur. Altıncı hisse, akıl, nur, kalb veya ne denirse densin, insanı hayvandan ayıran özellik budur. Kalbin görüp sezmesi, gözün görmesinden daha kuvvetlidir. Aklen algılanan manaların güzelliği, göz ile algılanan dış şekillerin güzelliğinden daha büyüktür. (El- Gazali, ihya, XIV, 2Ü85)
Sevgi duygusunun hakikatini, onu tadandan başkası anlatamaz. Sevgiyi tadan ise, içinde bulunduğu halde herseyi unutmuş olduğundan, o durumu sözlerle ifade edemez. (Ibnu’d- Debbağ, Meşarik, 21)
Gazali;
“Sevgi (muhabbet), kökü son derece sağlam, dalları göklere yükselmiş, meyveleri gönülde, dilde ve uzuvlarda görülen hos bir ağaçtır. Dışa akseden bu belirtiler, dumanın ateşe, meyvanın ağaca işareti gibi kalbde ve uzuvlarda tesirini göstererek sevgiye işaret eder”, demektedir. (İhya, XIV, 2640)
“Fizik aleminde yer çekimi kanunu neyse, insanlık aleminde sevgi öyle bir kanundur. Sevgi birleştirir, kin ayırır, insanları birbirinden ayıran her şey günahtır”. (Alexes Carrel)
“Günah; insanın Allah’a ve kainata olan bağlılığını sarsar.”
Kısaca özetlemek gerekirse;
Sevgi, acıyı tatlıya, toprağı altına, hastalığı şifaya, zindanı saraya, belayı nimete ve kabri rahmete dönüştürür. Demiri yumuşatan, tası eriten, ölüyü dirilten sevgidir. (Mevlana)
Bu evrende^ herşey, ama herşey sevgi düşünür. Sevgi konuşur, sevgi va’deder. Bu sebeple, evrene bir sevgi senfoniz- ması gözüyle bakılabilir. Ayrı ayrı ses ve soluklar, tek ve çift bütün nağmeler öyle bir ritim içinde akıp gider ki, bunu görmemek, anlamâma’k mümkün değildir. (Y. El-Kardavi, iman ve Hayat. H. Yayınları, İstanbul 1979, Sayfa 194)
Bütün bunlar gösteriyor ki, kainatta her şey sevmek içindir ve yasam bir sevgiden ibarettir.

M. Emin BAYAR
Belçika Din Hiz. Müşaviri