Makale

Hacı BAYRAM VELİ

Hacı BAYRAM VELİ

Yusuf KOL

Orta Asya’dan yapılan göç1er sonucu Oğuz Boylan;
Ankara, Sinop, Bursa üçgeninde yerleşmişlerdir. Anadolu, bu Türk boylarının elinde bir asırdan biraz fazla zaman içinde İslamlaşmış ve Türkleşmişti. Hacı Bayram Veli, Oğuz boylarının yoğun olarak bulunduğu bu üçgen içinde yer alan Ankara’nın Çubuk Çayı üzerinde şirin bir Anadolu köyü olan Zülfazıl (Solfasol) da dünyaya geldi.’1
Asıl adı Numan olan Hacı Bayram’ın babası, Koyunluca Ahmed,<2> dedesi ise Mah- mûd’dur. Annesinin adı hakkında açık bir bilgi mevcut değildir. Ancak, Solfasol köyü yakınlarındaki mezarında Arapça olarak “Bu Hacı Bayram Velî’nin annesidir” şeklinde bir ibare bulunmaktadır.
Hacı Bayram’ın hangi yıl dünyaya geldiği konusunda da şu an için kesin bir bilgi yoktur. Yalnız öteden beri onun 90 yaş civarında Hakkın rahmetine kavuştuğu söylenmektedir. Ölüm tarihi 1430 olduğu göz önüne alınırsa, onun 1340’larda1’” dünyaya geldiği söylenilebilir.
Çocukken tarım ve hayvancılıkla uğraşan babasına yardım etmekte olan Numan, okumaya olan eğilimini sezen babası tarafından Ankara’da Kara Medre- se’ye verildi’4’. Bu medreseyi; Melike Hatun adlı zengin, hayırsever bir kadın yaptırmıştı. Burada gençlik yıllarını ciddi bir medrese eğitimi alarak geçiren Numan, bu dönemde; Tefsir, Hadis, Fıkıh, Tasavvuf, Matematik, Astronomi, Felsefe, Arapça, Farsça, Edebiyat gibi çeşitli dersleri okudu ve icazet aldı. Sonra Bursa’ya gitti. Orada da bir süre öğrenim gördükten sonra tekrar Ankara’ya döndü.
Dinî ilimlerin yanısıra müsbet ilimleri de hayli okumuş olan Numan, artık öğretmenlik hayatına başlayabilirdi. Öyle de yaptı. İlköğrenimine başladığı Kara Medrese’de müderris oldu ve burada uzun yıllar öğrenci yetiştirdi.
Selçuklu Devletinde her yeri kasıp kavuran, yönetimi tehdit eden Batınîlik fırtınasını söndürmek üzere, İslâm tarihinde yüksek din eğitimi veren ilk medreseyi Alparslan’ın veziri Nizamü’l- Mülk yaptırmıştı. Ehl-i Sünnet inancı doğrultusunda kurulunan bu medreseler, Hacı Bayram’ın yaşadığı dönemde o ve onun yetiştirdiği öğrencileri aracılığıyla başta Ankara, Kayseri, Sivas, Erzurum, Konya, Niğde, Aksaray, Tire, Aydın, Amasya ve Tokat olmak üzere bütün Anadolu’ya yayıldı15’.
Yıldırım Bayezid, İsfendiyaroğullan üzerine çıktığı seferde (1391 kış aylarında) askerleri ve müttefiki Bizans İmparatoru II. Manuel Palaiologos’la birlikte Ankara’ya gelerek, buruda bir ay süre ile konuk olmuşlardı. Onların mihmandarlığını Müderris Numan Efendi yapmıştı. İmparator Manuel ile ev sahibi müderris arasında, “Müslümanlık ve Hrıs- tiyanlık” konulu yirmi altı oturum süren dini tartışmalar cereyan etmiş, bu tartışmaları Manuel diyaloglar şeklinde kaleme almıştır"”.
Kara Medrese’de müderrislik görevini sürdürmekte olan Numan’ın talebe yetiştirmekteki mahareti ve İlmî tartışmalardaki ünü kısa zamanda etrafa yayıldı. Herkes tarafından sevilip kendisine hürmet gösterildi. O sıralarda ünlü eski müderrislerden Kayserili Ebû Hamîdüddîn hazretleri (Somuncu Baba), Ankara’lı müderris Numan Efendiyi duymuştu ve onu takdir etmekteydi. Bu muhterem zat onun kendisine gelmesini beklemeden kendisi, halifesi Sücâeddin Karamanî hazretlerini Ankara’ya yolladı. Sücâ, Ankara’ya gelip, Numan’a şeyhinin kendisini Kayseri’ye davet ettiğini söyledi. Numan’da “davete icabet etmek Hz.
Peygamber Efendimizin sünnetidir” diyerek daveti kabul etti. İkisi beraberce yola çıktılar ve Kurban Bayramı’nın birinci günü Kayse- ri’ye vardılar. Müderris Numan Efendi, Ebu Hamid hazretlerinin elini öptü, bayramlaştılar. Şeyh Ebu Hamid hazretleri: “Bugün iki bayramı birden yaşıyoruz, senin adın da bundan böyle Bayram olsun” diyerek, Müderris Numan Efendi’nin adını “Bayram” olarak değiştirip, onu bu şekilde onurlandırdı.
Artık Hacı Bayram kırkbeş yaşlarında müderrisliği bırakıp, yeniden Şeyh Ebû Hamid’e (Somuncu Baba) öğrenci oldu. Burada Tasuvvufî eğitimine hızla devam eden Bayram, 1395’li yıllarda Somuncu Baba ile beraber başkent Bursa’ya gitti. Orada Çelebi Sultan Medresesi’nde (Yeşil Medrese) müderrislik yaptı. Ebu Ha- mid’de ekmekçilik ile meşgul olduğundan Somuncu Baba diye tanınıyordu.
1400 yılında Somuncu Baba ile Bursa’dan ayrılan Hacı Bayram, üç yıl süren uzun bir yolculuğa çıktı. Bu yolculukta Şam’a uğradılar. Orada bir müddet kaldıktan sonra Hac vazifesini ifa etmek üzere Hicaz’a gittiler. Bu arada Ankara Savaşı (1402) olmuş, Hacı Bayram ve Somuncu Baba’nın Anadolu topraklarında olmayışları onları muhtemel bir esirlikten kurtarmıştır. Zira Timur savaştan sonra fethettiği topraklardaki alim ve sanatkârları toplayıp Semerkant’a göndermişti. Hatta emir Sultan bile bu esirler arasındaydı.11 Daha sonra Anadolu’ya dönmesine mü- sade edildi.
Hicaz’dan Anadolu’ya dönen Hacı Bayram ve Somuncu Baba bir müddet Darende’de kaldıktan sonra Aksaray’a gelip yerleştiler. Hacı Bayram, Hocası Somuncu Baba’nın yanında din ve fen ilimlerinde, tasavvufta yüksek derece ve mevkilere kavuştu. Hocası vefat edene dek (1412) onun yanından hiç ayrılmadı. Hocası vefat edince Ankara’ya döndü ve “Bay- ramiye Tarikatı”nı kurdu.’8’
Tarikatını işler hale getirmek üzere bir tekke inşa etmeye karar verdi. Ulus semti yakınlarında August mabedinin yanına (eski hristi- yan kilisesi) tekkenin inşa edilmesi kararlaştırıldı. Bu karar, onun geniş dini hoş görüsünün muazzam bir eseri olmalıdır.
Söz konusu eser 1415 yılında tamamlandı. Bu caminin ilk imamı, manevî eğitimini Hacı Bayram’ın yanında tamamlayan ve mezarı İznik’te bulanan Eşrafoğlu Rumî hazretleridir.
Hacı Bayram Veli’nin âlî bilgisi ve güven telkin eden yönü, onun etrafında; Eşrefoğlu Rumî, Akşemseddin-i Velî, Bıçakçı Ömer Sekinî, Uzun Selahaddin, Yazıcıoğlu Ahmed Bican ve Mehmed Bican’9’ vb. düşünen ve yazan münevver âlim insanların toplanmasına vesile olmuştur.
Bu arada tasavvuf kökenli Şeyh Bedrettin İsyanı (1420) bastırılmış, Sultan II. Murad tahta geçmişti (1421). Edirne’de bulunan yönetim Anadolu’daki tasavvufî kımıldanışlardan ürküyordu. Böyle bir ortamda Bayramiliğin popüler hale gelip yayılması, Edime yönetiminin dikkatini çekmişti.Yönetim Hacı Bayram Velî’nin ne denli büyük bir maneviyat önderi olduğunu bilmiyordu. Bu olumsuz durum üzerine padişaha yaranmak isteyenler , bu yeni Şeyh hakkında padişaha yanlış bilgiler verdiler. Aldığı yalan istihbaratlar sonucu 17 yaşındaki genç padişah, Hacı Bayram Velî’nin Edirne’ye getirilmesini emretti. Bu iş bir çavuşa verildi. Bu çavuş Ankara’ya geldi ve Hacı Bayram’a, padişahın kendisini Edirne’ye davet ettiğini söyledi. Hacı Bayram da “Ülülemre icabet vaciptir” diyerek yol hazırlığına koyuldu.
Yola çıktılar. On yedi gün süren yolculukta çavuş. Hacı Bayram Velî’ye hayran kaldı. Edirne’ye varıldığında Sultan II. Murad Hacı Bayram Velî’yi görünce, içinde ona karşı derin bir saygı ve sevgi hissi uyandı. Padişah ve vezirlerle uzun uzun sohbet eden Hacı Bayram; onlara halka adil davranmalarını, devletin malına tamah etmemelerini, zulümden uzak kalmalarını tavsiye etti. Burada kaldığı süre içinde sık sık Sultan Murad ve vezirlerle sohbet ederek onlara doğru yolu gösterdi. Eski Camii’de bir aya yakın vaaz verdi. Onun vaaz verdiği kürsü teberrüken hâla korunmaktadır. Bu kürsünün üzerinde “Burası Hacı Bayram Velî’nin Makamıdır” şeklinde Arapça bir yazı bulunmaktadır.
Sultan II. Murad bu büyük veliyi derin hürmet ve saygıyla Ankara’ya uğurlarken , gözleri yaşarmıştı. Ona olan mubabbeti sebebi ile de müritlerini vergiden muaf tuttu.00’ Bayramilerin vergiden muaf tutulmaları tarikatın faaliyetlerini daha da güven içinde sürdürmesine ve hızla ilerlemesine vesile oldu. Bu vergi muafiyeti yüzünden Ankara’da vergi toplanamaz hale geldiğini öğrenen II. Murad’ın Hacı Bayram’a kaç müridi olduğunu kendisine bildirmesini istemesiyle ilgili meşhur menkıbe (Sarı Abdullah Efendi, s. 240) Bayramiyye’nin bu yıllarda ne kadar yaygın olduğunu açıkça ifade etmektedir.
Orhan Gazi, I. Murad, Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmed, ve II. Murad devirlerini idrak ederek, beş Osmanlı Padişahı dönemini görmüş ve kurduğu Bayramilik tarikatı ile Anadolu’nun manevî yapısının şekillenmesinde büyük katkıları olan Hacı Bayrâm Velî, 1430 yılında Ankara’da vefat etti.’"’ Vefatından birkaç yıl önce yaptırılan ve kendi adıyla anılan caminin yanına defnedildi. Kabrinin üzerine daha sonra inşa edilen türbe, Ankara’nın en önemli ziyaret yerlerinden biridir
Vefatından sonra Bayramiyye yolunu talebelerinden Akşemseddin ve Bıçakçı Ömer Efendi devam ettirmişlerdir. Cümlesine Allah rahmet eylesin.
O şöyle der:
“Hiddet ve kin, hakikatleri gören gözleri kör eder.
Öfke, iyi düşünmeyi daraltır, yanıltır.”
“Nefsinizi daima kontrol altında tutunuz.
Ateşe sürüklenmemesi için onu kendi haline bırakmayınız.”

Kaynaklar:
1- Mehmet Ali Okhan, Hacı Bayram-ı
Velî, Ankara, 1950, s. 41.
2- Yeni Türk Ansiklopedisi, Cild 3, s. 1169.
3- Doç. Dr. Ethern Cebecioğlu, Hacı Bayram Velî, TDV. Yay. Ankara, 1998, s. 7-9
4- Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklope
disi, C. 5, s. 2570.
5- Doç. Dr. Ethem Cebecioğlu. A.g.e.,
s. 10,11.
6- TDV. İslam Ansiklopedisi, C. 14, s. 443-444
7- Doç. Dr. Ethern Cebecioğlu, A.g.e.,
s. 21,22.
8- Fuat Bayranıoğlu, Hacı Bayram-ı Velî, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara-1989, C.l, s. 22.
9- Yeni Rehber Ansiklopedisi, C. 5, s.
198
10- Doç. Dr. Ethem Cebecioğlu, A.g.e., s. 25-28.
11- TDV. İslam Ansiklopedisi, C. 14, s. 445.