Makale

Üretimde Kalite Ve Standart, Alış-Verişte Dürüstlük

Üretimde Kalite ve Standart, Alış- Verişte Dürüstlük

Şükrü ÖZBUĞDAY
Din işleri Yüksek Kurulu Üyesi

Dinimizde ticaret ve alış-verişin önemli bir yeri ve değeri vardır. Ticaret insan hayatının vazgeçilmez bir parçasıdır. Herkes doktor veya mühendis olmak zorunda değildir. Buna karşılık herkesin alış-veriş yapmak zorunda olduğu muhakkaktır. Çiftçi ürününü, sanatkâr eserini, fabrikatör imal ettiği mallarını, doktor kabiliyet ve hünerini, eczacı ilaçlarını satmaya mecburdur. Hayat devam ettiği sürece insan mala ve maddeye muhtaçtır. İnsan hayatı, eşya ve meta olmadan devam edemez. Beslenme, giyinme ve barınma temel ihtiyaçlardır. Bunun için her insan, yiyecek, içecek, giyecek gibi zaruri ihtiyaçlarını karşılamak üzere alış-veriş yapmak zorundadır.
İslam’da çalışan ve meşru yollardan kazanan, yani üreten insan, Allah’ın sevgili kuludur. Buna göre toplumun efendisi, onlara hizmet sunan kişidir.
Bir müslümanın namaz, oruç, hac ibadetleri gibi, günlük hayatta meşrü ölçüler içeri- sindeyaptığı alış-veriş de ibâdet sayılmaktadır. Namaz, oruç v.s. gibi ibadetlerin mak- bûl olması için bir takım şartları olduğu gibi, ticaret ve alış-veri- şin de meşru olması için şartları vardır. Hz. Ömer Halife iken, çarşı ve pazarda kontrollerde bulunur, alış-veriş şartlarına riâyet etmeyenleri cezalandırır ve şöyle derdi: “Alış-veriş usulünü bilmeyen kimse, çarşı ve pazarımızda alış-veriş yapmasın, çünkü farkında olmadan harama girebilir.”01 Bu uygulama, dinimize göre alış-verişin şartları ve uyulması gereken esasları olduğunu göstermektedir.
Satıcı, alıcı ve satılacak mal, alış-verişin temel unsurlarını teşkil eder. İslam, getirdiği yüce prensiplerle, hem malı hem de satıcı ve alıcının haklarını koruma altına almıştır. Çünkü İslam’ın emir ve yasaklarındaki maksatlardan biri de, malı koruma gayesine yöneliktir, ayrıca “Zarar görmemek ve zarar vermemek” (2)yine dinimizin en önemli prensiplerindendir.
Bir kimse öz malını bile telef etme hakkına sahip değildir. Dolayısıyla dinimiz, can gibi malı da korumuş ve dokunulmaz kabul etmiştir. Hz. Peygamber Veda Hutbesinde: “Canınız, malınız ve namusunuz dokunulmazdır." 3) buyurmuşlardır. Malın hangi şekilde olursa olsun lüzumsuz ve fuzûlî ziyan edilmesi israftır. İsraf ise dinimizce yasaklanmış, 4) israf edenler Kur’an-ı Kerim’de yerilmişlerdir.’5’
Malın israfı sadece tüketimde değil, üretimde de söz konusudur. Belli bir ölçüde ve toplumun ihtiyacına uygun şekil ve miktarda üretilmeyen malda da israf vardır. İşte burada üretilen mallarda standardın bulunması gündeme gelmektedir. Standardizasyon: toplum halinde yaşayan insanların karşılıklı münasebetlerini ve faaliyetlerini tanzim eden şuurlu, maksatlı ve uygun sosyal düzenleme faaliyetidir. Bu faaliyeti ülkemizde Türk Standartları Enstitüsü adlı kuruluş yürütmektedir. Kırkiki yıl önce kurulan bu kuruluş, memleketimizde üretimin belirli plan ve programlara göre yapılmasına, uygun kalitede mal üretimine, üretimde kayıpların önlenmesine, verimliliğin artırılmasına ve maliyetlerin ucuz olmasına yardımcı olmakta ve böylece hem üreticiye, hem milli ekonomiye katkıda bulunmakta, hem de tüketicinin hakkını korumaktadır.
Dünya küçülmekte, ticaret ise hergün zihinlere durgunluk veren teknolojik gelişmelere paralel genişlemektedir. Standardın amacı ticareti kolaylaştırmaktır. Gelişmiş ülkeler, dünya ticaretindeki önemli yerlerini muhafaza edebilmek için standartlar hazırlamakta ve buna göre üretim yapmaktadırlar.
Bir ülkenin kaynakları, ekonomik ve sosyal gelişmesi için tek başına yeterli değildir. Dışa açılmak, dünya ile bütünleşmek gereği vardır. Dış pazarlara girebilmek için hazırlanmış veya daha sonra hazırlanacak olan milli ve milletlerarası standartlara uyum sağlamak şarttır. Çünkü, tüketiciler, milletlerarası standartlara uygun ürün ve hizmetlere karşı daha fazla güven duymaktadırlar.
Milletlerarası standardizasyon, günümüzde bilgi-işlem ve haberleşme, tekstil, ambalajlama, nakliye enerji üretimi ve kullanımı, gemi inşa ve finansal hizmetler gibi birçok farklı alanda sağlanmış durumdadır.C6)
Toplum düzeninin sağlanmasında, insanların birbirlerine güveni ne kadar önemli ise, ölçü ve tartıda dürüst davranmak, alış-verişte hile yapmamak, kimseyi aldatmamak da, bu güvenin oluşturulmasında o derece etkilidir. Alış-verişte hile yaparak, insanları aldatarak haklarını üzerine geçiren, sonuçta toplum düzenini sarsan kimseleri Yüce Allah şöyle uyarıyor: “Ölçüyü tam yapın, eksik tartanlardan olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın..”, (7) “Bir şeyi ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tartın, doğru terazi ile tartın...” (8) Allah Teâlâ böylece biz insanlara kazançlarımızı, kendimizin ve ailemizin rızkını helâl yollardan temin etmemizi, haram lokmadan şiddetle kaçınmamızı emretmektedir. Bu konuda yine Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:”Ey inananlar; mallarınızı, aranızda haksızlıkla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yiyin, haram ile nefsinizi mahvetmeyin. Şüphesiz Allah size merhamet eder.”(9)
Sevgili Peygamberimiz, alışverişinde dürüst olan ve müşterisini aldatmayan bir satıcının kıyamet gününde, Peygamberler, doğru kimseler, sıddıklar ve şehitlerle beraber olacağını haber vermiştir. (10) Yine Peygamberimiz bir gün pazarda buğday satan bir satıcının yanından geçiyordu. Elini yığının içine soktu ve bir avuç buğday çıkardı.
Yığının üstü kuru olduğu halde, avucunun içindeki taneler yaştı. Peygamberimiz mal sahibine bunun sebebini sorduğunda, yağmurda ıslandığını söyledi. Efendimiz: “İnsanların görebilmesi için onu açığa koymalı değil- miydin? buyurarak sözlerine şöyle devam etti: "Bizi aldatan bizden değildir.” (11) Bütün bunlar, tüketicinin korunmasına, aldanmaların önlenmesine ve kalitenin iyi olmasına yönelik dinimizin ortaya koyduğu güzel prensiplerdir.
İşte yukarıda adı geçen Türk Standartları Enstitüsü, yaptığı standardizasyon çalışmalarıyla, tüketicinin can ve mal güvenliğini korumak, mallar arasında karşılaştırma ve seçim kolaylığı sağlamak, fiat ve kalite yönünden aldanmaları önlemek, sipariş kolaylığı ve ucuzluğu sağlamak gibi hedeflerin gerçekleşmesi için çaba sarfetmektedir.
Alış-verişte hile ve aldatma kul hakkına tecavüzdür. İnsanları kul hakkı yemekten önemle sakındıran Yüce dinimiz, insan haklarına saygılı olmak konusunda son derece hassasiyet göstermektedir. Çünkü kul hakkı tevbe ve göz yaşı ile ödenmeyecek haklardandır. Bu hak, dünyada sahibine ödenmeden gidilirse daha zor şartlar altında, kıyamet gününde mutlaka ödenecektir. Bir gün Peygamber Efendimiz, Ashabına; “Müflis kimdir?” diye sordular. Ashabı Kiram: “Ya Rasûlallah! Allah ve Resulü daha iyi bilir ama, bize göre müflis hiç parası ve malı kalmayandır,” dediler. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz; “Müflis kıyamet günü Allah’ın huzuruna namazıyla, orucuyla, zekâtıyla gelir, Cenneti kazandığını zannederek tam sevineceği anda dünyada çeşitli sebeplerle hakkını yediği bütün hak sahipleri bir anda etrafını sararlar. Bütün amellerinin sevabı hak sahiplerine verilir, fakat kâfî gelmez; o zaman alacaklıların günahı o kimsenin üzerine yüklenip Cehenneme gönderilir, hakiki müflis işte budur.” (12) buyurmuşlardır.
Birer vatandaş olarak; Ülkemizin ekonomi ve teknikte ilerleyerek gelişmiş ülkeler seviyesine yükselmesi hepimizin gönülden arzusudur. Bunun için; milli sanayimizin belirli hedeflere yönelmesi, kaliteli mal üretimi, ekonomide arz ve talebin dengelenmesi, ihracatta üstünlüğün sağlanması gereklidir, İşte Türk Standartları Enstitüsü bu konularda da öncülük yapmakta, böylece ülke kalkınmasına yardımcı olmaktadır. .
Tek tek insanımızın ve ülkemizin menfaatinin korunması ve kıt olan kaynaklarımızın israf edilmemesi açısından çok hayırlı bir hizmet olan standart, standardizasyon ve kalite faaliyetlerinin tüm mal ve hizmetlerde yaygınlaşması için satın aldığımız mal ve hizmetlerde TSE markasını mutlaka aramalıyız. Unutmayalım ki ülkemiz, bilinçli üretici ve tüketicilerin omuzlarında yükselecektir.

(1) Tirmizi, Vitr: 21.
(2) Mecelle; Madde: 19.
(3) Buhari; Edeb: 43; Müslim Kasame: 9.
(4) A’raf Sûresi; 31.
(5) Isrâ Sûresi; 27.
(6) Standardizasyon ve Kalite; Hz. T.S.E., M.E.B. Yayınlan, 1st. 1994 S: 36-37.
(7) Şuarâ Sûresi: 181-183.
(8) Isrâ Sûresi: 35.
(9) Nisa Sûresi; 29.
(10) Tirmizi; Tac, C.2, Sh. 197.
(11) Müslim, İman: 45; Ebû Davud Büyu’: 50; Ibn-i Mace, Ticaret: 36, Tirmizi, Büyu’: 72.
(12) Müslim, El Birr Vessıla Velâdâb: 15.