Makale

TÜRK SANATLARINDA BİR ZİRVE Hat Sanatı

TÜRK SANATLARINDA BİR ZİRVE
Hat Sanatı

Aslıhan OGURLU

Bir sanat eserinin ortaya çıkışında sanatkar, derdi, acıyı, mutluluğu kısaca tiim duygularını benliğinde şiddetle hisseder ve bu hisler eserine öylesine yansır ki, bizler eserin her noktasında kah kendimizi buluruz., kah derinliğinde kayboluruz...

Evet, gerçekten de bir insana sanatkar denilebilmesi için öyle bir sanat eseri ortaya konulmalıdır ki; yaşayanlar ve gelecek kuşaklar esere baktıklarında inancı ve aşkı körükleyecek, ruhu yönlendirecek, düşündürecek noktalar görebilmeliler. Bunun gerçekleşmesi içinse sanatçının kendini aşıp yalnız fiziki değil manevi değerlerle de beslenmesi gerekir." Aksi takdirde, konu ne kadar uygun olursa olsun, ruhu bu değerleri reddediyor ve eserine kendi duygularını katamıyorsa, beklediği saygı ve ilgiyi görmesi de neredeyse imkânsızdır.
Eser, sanatçının yetiştiği kültür ve inanç çevresinden kabul görecek, aynı zamanda bu çevreyi tatmin edecek şekilde oluşmalıdır. Çünkü, sanat genel bir değer taşımakla beraber, meydana çıkan eser aynı kültürel çevreye mensup insanlara daha farklı, daha yoğun bir zevk verir. Bu da gösteriyor ki, aslında sanat eserlerine duyduğumuz hayranlık; çizgi, renk ve ses ahenginin akıl ve ruhla bir bütün olarak yansımasına duyulan hayranlıktır. Dünya tarihinde farklı kültürlerin her alanda olduğu gibi çeşitli sanat dallarında da birbirlerini etkiledikleri görülür. Ancak, alınan teknikler her milletin kendi ruhunda, kendi anlayışına göre şekil alarak o milletin özgün sanatına dönüşür.121
Sanat öncelikle göze hitap eder. Gözden kalbe akar, sonra da muhatabını düşündürür. Biz de kendi sanatımızla millî bilincimizin daha bir farkına varıyor, kendi değerlerimizi daha bir duyarlı anlıyor ve yaşıyoruz. Bu yazımızda, bu duyarlılığı ve bilinci bugün bile hissedebildiğimiz bir sanat dalı olan ve çalışmamızın başlığında da ifade edildiği gibi Türk İslam sanatlarında bir zirve olan "Hat" sanatından bahsetmek istiyorum. Hat, bir yazı sanatı olduğundan öncelikle yazının tarihine kısaca göz atmanın faydalı olacağını düşünüyorum.
Yazının Ortaya Çıkışı
Yazı ilk kez insanların, resimleri işaret olarak kullanmaya başlamalarıyla ortaya çıkmıştır. Sonraları bu işaret-resim gelişerek Sümer çivi yazıları, Mısır hiyeroglifleri, Mezopotamya ve Çin yazıları gibi yazı sistemleri oluşmuştur. Bu dönemde yazı, objelerle birlikte soyut fikirleri de hatırlatıyordu. Zamanla dille ilişki- lendirilerek her ses için bir simge, ardından hece sistemi, derken Fenike’de alfabe oluşturuldu. Yunanlılar bu alfabeye ünlü sesler ekleyerek Latin alfabesinin ve modern alfabenin kullanımını başlattılar. ’1 Tarihin kaydedilmesi yönüyle ve insanlığın nı oluşturması bakımından yazı, insanlığın en önemli icatlarındandır.
Değişkenlik özelliği olmayan, belli şekillerden oluşan Latin harflerine ve güçlü estetik çizimi- ne rağmen, ayrı harf gruplarından meydana gelen Uzakdoğu yazılarına karşın, oldukça farklı bir uyum içinde olan Arap harfleri de, aslı Fenike yazısına dayanan bitişik Nabat yazısının bir devamıdır. VII. Yüzyıl başlarına kadar harfler, ayrı ayrı yazılmaktayken sonraları hareket ve değişikliğe oldukça müsait olan Arap harflerine hareket kazandırıldı ve karakterleri birbirinden ayırt edebilmek için noktalama işaretleri, birbirlerine bağlamak için de kurallar konuldu.14’ Bununla birlikte, aynı kelimeler veya aynı cümlelerle farklı kompozisyonlar oluşturabilme imkanı, bu yazının bir sanat dalı haline gelmesini sağladı.5
Hat sanatı nedir?
Hat’tın sözlük anlamı; doğru yoldur, Mastar olarak ise; k yazı yazmak, alamet koymak anlamlarına gelir. Batılı kaynaklarda güzel yazı karşılığı olarak calligraphy kelimesi kullanılmaktadır. Dünya Sanat Ansiklopedisi de bu kelimeyi bize "estetik kurallara bağlı kalarak ölçülü yazma sanatı" olarak açıklamıştır. Ancak hüsn-i hat deyimi sadece İslâmî yazılar için kullanılır.”
Hüsn-i hat, noktalardan meydana gelen, satırların ve boşlukların dahi noktalarla tespit edildiği,’ basit bir çizgi sisteminin olağanüstü oluşumudur. Bu basit çizgi sistemine (harf ve kelimelere) mükemmellik kazandıransa, hattat ve kamış kalemin uyum içindeki birlikteliğidir. Geleneksel oturma şekli olan sağ dizini dikerek üstüne koyulan altlık üzerinde yapılan çalışmada, kalemin tutuluşu, döndürülüşü, ucunun en uygun açılarla kağıda dokunması, bu sanatın ustalığını ve en önemli teknik bölümünü oluşturur. Kamış, kaleme can veren is mürekkebiyle birlikte, kağıt. deri vb. üzerinde harflerin boyutu, uygulanan hat çeşidine göre yazıldığı kalemden çıkan eşkenar dörtgen veya kare şeklindeki noktalarla ölçülendirilir.l8 Değişik, köşeli ve yuvarlak hatların her biri, özel bir stili oluşturmuştur. Dikey çizgi başlarının nasıl yapıldığı, harflerin bitiş şekli, sıklığı, eğiklik derecesi, köşelerin yuvarlatılma ölçüleri gibi özellikler de ayrı hatları meydana getiren çizim özellikleridir.’1’1 Sülüs, Nesh, Muhakkak, Rika, Reyhani, Tevki vb. hat türleri genellikle satır halinde yazılır. Ancak "celi sülüs" adı verilen türde istif yapılır. Bu tarz bir hatta çoğunlukla aşağıdan yukarıya üç katlı sıralama uygulanır ve sıra düzeni çok önemlidir. Arapça konuşulan ülkelerdeki hattatların, okunması konusunda güçlük çekilmediğinden bu sıralamaya fazla önem vermemelerine karşılık, Anadolu hattatları özellikle ayet ve hadislerin yanlış okunmaması için kelime ve harflerin yazım sıralarına çok özen göstermişlerdir. Bu nedenle, estetik ve sanat yönü kadar dini değeri de bu sanatın saygınlığını arttırmıştır.
Hat sanatının ne anlama geldiğini kısaca özetledikten sonra bu sanatın nasıl doğduğuna geçebiliriz.
Hat Sanatının Doğuşu
İlk hatlardan biri Irakta bulunmuştur. Bu yazı stili köşeli harflerden oluşmaktaydı.1" Kitap tarzındaki ilk metin olma özelliğini taşıyan Kur’an da, köşeli (Kufi) hatla herhangi bir noktalama işareti veya hareke kullanılmadan yazılmıştı.
Hızlı yazılabilen yuvarlak (meşk) hat çeşitleri ise Kur’an harici günlük yazılarda kullanılmaktaydı. Ancak basit, okunabilir ve yumuşak özelliği bu tarzı, sanatçılar için daha tercih edilen bir stil haline getirmiştir. ’21 Yine de asırlar boyu Kur’an’ın yazılması için köşeli hat kullanılmıştır."1’ Kur’an’ın yanısıra, anıtlarda da görülen bu hat çeşidi, beraberinde kullanılan süsleme unsurlarıyla tezyin özelliği de kazanmıştır.1141
Bu da gösteriyor ki; İslâm sanatında güzel yazı yalnızca bir metnin kopyasını çıkarmak için değil, o metni süslemek için de kullanıldı ve İslâm sanatım yazıyı süsleme aracı olarak kullanan tek sanat haline getirdi."51
Güzel yazı yazmaya duyulan merak, İslâmiyet’in gelişiyle Kur’an metnine duyulan ilgi, O’nu eksiksiz ve doğru olarak okuma ve aynı şekliyle koruyabilme düşüncesiyle gelişti."6’ Baştan itibaren ezberlenmeden önce yazılması geleneğiyle birlikte Kur’an, 19. yüzyıla kadar elyazması olarak geldi.11’ Hat, önceleri taklidi bir sanatken, sonraları her yeni hat sanatçısı bu konuda uzmanlığını ispatlayıp bu sanata kendi yorumunu katmaya başladı. Köşeli ve yuvarlak hat yazılarından yararlanılarak yine bu kategorilerden özellikler taşımakla birlikte bir çok farklı tür oluşturuldu.
İslâmiyet’in tasvir yasağı da hat sanatının gelişiminde önemli bir faktör olmuştur."8’ Tabii bu arada tasvir yasağının Kur’an, cami ve medrese süslemelerinin dışında uygulanmadığını da belirtmek isterim. Avrupa’nın bugün modem resim anlayışıyla ulaşmak istediği düzeye yani soyut ve sürrealist tarza, Müslü- manlar kısmen de olsa hat sanatı ile asırlar önce ulaşmışlardır."91 Diğer yazı sistemlerinde pek görülmeyen, renksiz, açık fon üzerinde, siyah çizgilerin estetiğinin olağanüstü anlam taşıması, Batılı sanatkârlarca tekniği ve onlar için ayrı bir ilham kaynağı olması dolayısıyla daima örnek alınmıştır.’20’ Tabii ki, Ortaçağ Avrupası’nda da elyazmala- rının taşıdıkları sanatsal bir değer vardı. Ancak Ortaçağ Avrupası sanatı, bu ününü yazıdan çok süslemelerine borçluydu. Ve bugün mozaik, vitray, duvar halıları ve anıt heykelciliği gibi sanatlar için örnek alınan bu süslemelerin özgün olmadığı, yazı metinleriyle birlikte süslemelerin de kopya edildiği12" ve bu yönüyle değerinin bulunmadığı sanat tarihçileri ve uzmanlarca düşünülmektedir.
Hat Sanatının Önemi ve Değeri
Yazı, aklın dili ve terazisidir. Düşüncenin denetlenmesini sağlayan en iyi yardımcı, tarihi günümüze bağlayan güçlü bir delildir. "İyi bir yazı, okuyanları kağıdın beyazlığından, satırların siyahlığından uzaklaştırarak şekillerden ayrı bir kullanmasını bilenin elinde muhteva alemine götürür. ”<22 Peyami Safa’nın bu sözü kelimelerin gizli sihrinin nasıl ortaya çıktığını anlatır. Tabii yazının içeriği kadar güzelliği de oldukça önemlidir. Nitekim orijinal bir yazı gördüğümüzde ilk dikkatimizi çeken nasıl yazıldığı yani yazım şeklidir. Her ne kadar güzel bir yazının görünüşünü ve az bulunurlulu- ğunu içeriğinden değerli bulan ve sadece maddi olarak değerlendirenler olsa bile23’, güzel ve düzgün bir yazı, dikkatimizi çekmekten öte gözleri ve zihni yormaz, düşünmeye yönlendirir.124’ Islâm sanatındaki güzel yazı yani "hat" bunlarla birlikte, ince ayrıntılarında bile hissedilen estetik gücünün, ölçülü bir sistemle birlikte günlük hayatta yer almasıyla, insanların güzellik anlayışlarını ve düzenli olma hislerini geliştirir.25 Güzel yazı, hat sanatçılarının ilmî araştırmalarının, bedeni ve ruhi oldukça güç çalışmalarının ürünüdür. Ayrıca güçlü inanç ve bilinçli sorumlulukla beraber büyüyen bir sanat dalıdır. Bir hat sanatçısı esere dönüştüreceği yazıyı önce hafızasında işler ve elleri, sadece hafızasında bulunan bu nakşı, kağıt veya mekâna sanki bir fotoğraftan aktarıyormuşcasına geçirir.26 Böylesi bir çalışma, farklı dallardaki sanatçılar için somut hedefler ortaya koymuş ve düzgün bir disiplin sağlamıştır. Doğuşundan itibaren eğitimde önemli bir yeri olan bu sanat dalı için bazı İslâm ülkelerinde okullar bile açılmış, zamanla kültürel problemler ve ekonomik sıkıntılar baş göstermiştir. Bütün zorluklarına rağmen Müslümanların estetiğe olan bağlılıkları hat sanatını günümüze taşımış, gelenekselleştirmiş- tir.27
İslâm tarihinin her döneminde, düşünebileceğimiz hemen her sanat eserinde hat sanatının etkisini görür ve önemini hissedebiliriz. Hat sanatı ortaya çıkışı açısından Arap kaynaklı olmasına rağmen Kur’an’ın etkisiyle İslami kültürün en önemli sanat dalı haline gelmiş1281 ve bununla birlikte Türkler’de de millî bir sanat olarak benimsenmiştir. Özellikle İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı Devleti, beş asra yakın bir süre hat sanatındaki liderliğini korumuştur. Bu ayrıcalık İslâm dünyasında "Kur’an Hicaz’da indirildi, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı" şeklinde ifadelendiril- miştir.’29 Ve tabii ki diğer sanat alanlarında mesela mimaride.
Mimar Sinan’ın o muhteşem eserlerinde tamamen ölümsüzleşmiştir. Mimar Sinan’ın tezyin anlayışında tasvir yasağı ön plandadır ve malzemeleri; çiçek, çini, geometrik çizimler vb. olmasına karşın, hepsinin üstünde olan yine hat sanatıdır.1’01
Hat sanatının İslâm dünyasında böylesine itibar görmesinin esas nedeni Kur’an-ı Ke- rim’dir. O’nu hadis kitapları, divan ve şiir kitapları gibi dini ve edebi eserler takip eder. Tabii ki bu, bütün kitapların hat değeri taşıdığını göstermez. Örneğin, İlmî açıdan çok büyük değeri bulunan çoğu eser, özentisiz bir yazıyla yazılmıştır.
Hattın kullanım alanları oldukça geniştir ve farklıdır. Kenar süslemeleri için tezhip veya ebru çalışmalarının kullanıldığı, orta boy bir kağıdın üzerinde bir veya birkaç değişik hattın yazıldığı eserler (kıta), değişik şekillerdeki kıtalarla hazırlanan albümler (murakka), yine deri muhafaza içinde korunan ve kıtalardan oluşan rulolar (tomar), Peygamberimizin fiziki ve ahlâki özelliklerini yansıtan levhalar (hilye-i şerif), cami ve medrese yazıları, bir çok tarihi eserde bulunan kitabeler ve hazırlandığı dönemin padişahının tuğrasını taşıyan, yakın zamanlardan itibaren de resim gibi duvarlara asılan resmi yazılarda.’31 kullanıldığı gibi, metal, cam, fildişi, kumaş, tahta, taş, alçı ve seramikten yapılmış eşyaların süslemelerinde de kullanılmıştır.32 Görüldüğü gibi, hat sanatı bilinenin dışında da geniş bir kullanım alanına sahiptir.
Bu sanatı zirveye ulaştıran isimleri anmadan geçemeyeceğiz. Meşhur hattatlar üçlüsü diye bilinen; İbni Mukle, tbnü’l Bev- vab, Yakut b. Abdullah el- Musta’simi.
Resim eğitimi de alan; Mustafa Rakım, Abdullah Zühdi, Fehmi Efendi, Tuğrakeş İsmail Hakkı Altunbezer, Şeyh Hamdullah, Ahmed Karahisari, Ka- yışzade Hafız Osman, Mehmet Şevki Efendi, Çarşambalı Arif Bey, Mehmed Nazif Bey, Ömer Vasfı ve kardeşi Mehmed Emin Yazıcı, Macit Ayral, Mustafa Halim Özyazıcı, Hamit Aytaç gibi isimler hat sanatının böylesi yüksek bir mertebeye ulaşmasını sağlayan usta ellerden bazılarıdır. Bu sanatı günümüze kadar ulaştıran büyük ustalardan Nec- meddin Okyay da yakın dönemlerde bilinen isimlerdendir.
Bugün Müslümanlar arasında öz bilincin yeni ve duyarlı bir hareket kazanması hat sanatçılarının çevrenin ilgisi ve desteğini de alarak çalışmalarını yoğunlaştırmalarım sağlamıştır.’11’ Ancak günümüzde bazı hattatların çalışmaları millî veya dinî özelliklerden çok İslâm dışı kaynakların etkilerini de taşımaktadır. Onlar çalışmalarında duygusal öğeleri ön planda tutmuş, İslâmî sanat mirasının sadece kelimelerini kullanmışlardır. İslâm dışı stillerle hat yazma çalışma ve çabalarının boşuna olduğunu da görememektedirler. Yapay kompozisyonlarla zorla bir araya getirilmiş olan harflerin, taşımaları gereken özel bir mesajları yoktur. Bir başka deyişle; okunacak bir özellik yerine, yalın şekiller oluşturmuşlardır. Gerçek sanatçılar ise kişisellikten ziyade, daha yüksek seviyeye, ilahi varlığın kavranmasına dikkat çekmektedirler. Çünkü Müslümanlar için harf, kelime ve Kur’an’ın mesajının bütünleşmesi bu sanatın en asil özelliğidir. ’Bu sebeple, modern tarzlar denenirken de geleneksel tarzın dışlanmaması ve küçümsenmemesi gerekir. Bugün bir çok sanat dalında Batılıların da kendi etkilerini taşımayan geleneksel ve yerel tür, model, desen ve tınılara daha fazla ilgi gösterdiklerini biliyoruz.
Louis Massignon’un İslâm sanatları hakkındaki şu sözü bence sanatımız üzerinde yapılan çok önemli bir gözlemi dile getirir; "Müslüman, sanatının tuzağına düşmek istemez. O’nun için sanat eserlerinden çok daha üstün olan bu dünya Allah’ın iplerini çekip işlettiği bir makinadır. Bundan dolayıdır ki İslam sanatlarında dram, facia ve vahşet yoktur. ”35
Dram, facia ve vahşet... Dünya tarihi boyunca ne yazık ki yaşandılar ve yine ne yazık ki hala yaşanıyorlar. Ancak yaşamış olmak bu üç kelimeyi hayatımızın tüm dakikalarına taşımamız gerektiğini göstermez.
Bunları sanat adına kullanmak bence; inanç boşluğundaki ruhların günümüz tabiriyle; egolarını tatmin etme çabalarıdır. Oysa Allah inancına sahip bir sanatkâr taşıdığı sorumluluğun daima farkındadır ve farkında olmalıdır da. Bugüne böylesi bir hassasiyetle varmış olan sanatımızı aynı duyarlılıkla korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak da bizim görevimiz artık.
Kültürlü ve inançlı insanlar için yazı sanatlarının her zaman önceliği vardır. Her ne kadar geçmişteki ihtişamım, sanat, kültür ve siyaset alanlarında yaşadığımız birtakım huzursuzluklarla birlikte sürdüremesek de, hat yalnızca bir sanat değil, adeta İslâmî bir ilim olması ve yazımı için özel eğitim gerektirmesiyle birlikte, verilmek istenen mesaj seyirciye rahatlıkla ulaşabildiği için oldukça önemli bulunmuştur. Her zaman saygı ve ilgi duyulan kaybolmayacağından eminim. Batı dünyasında ilgi uyandıran ve doğu dünyasının Müslüman ruh anlayışını oldukça iyi ifade eden bu sanat dalına sanırım her zaman ihtiyaç duyacağız.

1- Serin, Muhiddin, Hat Sanatımız, İstanbul, 1982, s. 15.
2- Serin, age , s. 12.
3- Labare, Albert, Kitabın Tarihi, Yeniyüzyıl Yayınlan, İstanbul, 1995, s. 7.
4- İsmail Raci el-Faruki/ Luis Lamia el- Faruki, İslâm Kültür Atlası, s. 388.
5- Derman, age., s. 427.
6- Serin, Muhiddin, age., s. 17.
7- Derman, M. Uğur, Hat Bahsi, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi , 17. Cilt, s. 431.
8- Derman, age. s. 431.
9- Faruki, Faruki, age., s. 391.
10- Dernan,age. s. 432.
11- Faruki/ Faruki, age., s. 388.
12- Derman, age., s. 428.
13- Faruki, Faruki, age., s. 388.
14- Derman, age. s. 428.
15- Labare, age., s. 41.
16- Faruki, Faruki, age., s. 388.
17- Labare, age., s. 41.
18- Derman, age. s. 431.
19- Serin, age., s. 19.
20- Derman, age., s. 431.
21- Labare, age. s. 26.
22- Eren, Şadi, Güzel Konuşmanın Sırları, İstanbul, 1997, s. 26.
23- Labare, age., s. 73.
24- Yazır, Mahmut Bedreddin, Kalem Güzeli, s.6.
25- Derman, age. s. 431.
26- Derman, age. s. 432.
27- Faruki, Faruki, age., s. 398.
28- Faruki, Faruki, age., s. 237.
29- Derman, age., s. 431.
30- Ramazanoğlu, Gözde, Mimar Sinan ’da Tezyinat Anlayışı, Ankara, 1995, s. 5.
31- Derman, age., s. 435 - 436.
32- Faruki / Faruki, age., s. 391.
33- Faruki / Faruki, age., s.
34- Faruki / Faruki, age., s.
35- Meriç, Melül Rıfkı. Türk Tezyini Sanatları, Güzel Sanatlar Akademisi Neşriyatı, İstanbul, 1937, s. 29 -30. ’