Makale

Bilgi Yolu

Bilgi
Yolu

Abdurrahman ÇAKIR

İnternet herkesin yaşamını kuşatan bir iletişim ve medya ağı olma yolunda ilerliyor. Küreselleşmenin gelişme evresinde güçlü bir ivme kazanan internet, insana bilginin dönüşümünün kapısını açtı. Matbaa sonrası aydınlanma ve serbest düşünme, buharlı makine sonrası sanayi çağının başlaması gibi internette bunlardan daha büyük bir bilgi dönüşüm çağının kapısını aralıyor. Artık bilgi akıl almaz boyutlarda ve hızla yaygınlaşmaktadır.
Yıllar önce herhangi bir bilgiye ihtiyaç duyan birinin yolu kütüphanenin tozlu indekslerinden geçerdi. Bir çok sorunun cevabını nasıl olsa kolay kolay bulamayacağımızı içselleştirdiğimiz için daha az sorunun cevabı ile yetinebiliyor ve daha az merak edebiliyorduk. Oysa şimdi aklımıza gelebilecek her konuda bir şeyler bulabileceğimizi bilmemiz meraklarımızın arsızlaşmasına neden olurken, elimizin altındaki mausla bilgi zapingi yapmaya başladık
Bedensiz, sanal kimliklerin, zevk ve endişeden uzak coğrafik alandan soyutlanmış bir toplumun var olmaya başladığını artık hepimiz biliyoruz. Coğrafik alan içindeki bireyin ‘zamanla ilişkisi azaldıkça coğrafik olmayan bir hiper alan meydana geliyor.
Bu alanda aidiyet ve önem tedavülden kalkıyor. Buda web’in en önemli cazip yanlarından biri. Hiçbir şey oraya dahil olamayacak kadar önemsiz değil. Hiçbir şey özel bir yer gerektirecek kadar önemli değil. Son derece önemli olan ile tamamen önemsiz olan bilgi otobanında birlikte sergileniyor. Ne kadar havadan sudan olsa bile her şey hakkında bir fikir sahibi olmanın sınırsız yolu var. Burada neyin olmadığı değil nasıl bulurum sıkıntısına girmeye başlıyorsunuz. Hal böyle olunca sınırsız deney yapabileceğiniz bu alanda yapılanların bir sonucu yokmuş gibi bir izlenime de kapılabilirsiniz.
İnternet sayesinde aklınıza gelecek her konuda en azından özet bilgiye ulaşmaktasınız. Sonraki alan içinde size hayal bile edemeyeceğiniz kadar ipuçları ve öneriler sunabilen bir güce sahiptir. Bilgiye en kısa zamanda ulaşmak ve bu becerileri gösterebilmek için intemet’te bilgiyi bulabilmek için araştırma stratejileri geliştirmeniz gereklidir.
Bulduğunuzu düşündüğünüz şeyin ekranda belirmesini bekleme anı... ekrandaki görüntünün yavaş yavaş oluş- beklerken sizde karşınıza çıkan şeyde aradığınız şeyin ipuçlarını ararsınız. Eğer istemediğiniz şey olduğu ortaya çıkarsa beklemeden kapatırsınız. Eğer umut verici ön bilgiler aldıysanız daha meraklı yada daha sabırlı bekliyorsunuz. Bu arada (bekleme anı) koltuğunuzdan kalkarak küllüğünüzü boşaltıyorsunuz yada çayınızı tazeliyorsunuz. Beklediğiniz görüntünün parça parça oluşmasını beklemek veya onu karşılamanın hazzıyla ekranın karşısındaki oturma süreniz biraz daha artıyor.
Tutkunun, bağlılığın meraka yöneldiği nette bireylerin sabit bir kimliği de yoktur. Küresel iletişim aracı olarak yaşamımıza giren bilgisayarlara dayalı kablolu yaşamın elbette pek rahatlığı var. Ama biz, bu rahatlığa kapıldığımızda, birincil ilişkilerden; arkadaşlarımızla, komşularımızla, iş arkadaşlarımızla, eşimizle kurduğumuz yüz yüze ilişkilerin biricikliğini unuturuz. İstemeyerek de olsa yeni ufuk arayışları için bize sunulan engin dünyanın içinde (internetteki evrenlerimizde) tıklar dururuz. En kötüsü, yaşam, ifade özgürlüğü, özel yaşam ve mahremiyetleri gibi yücelttiğimiz ve/veya yakındığımız hakların kurnazca daraltıldığını fark edemeyiz bile.
Bedensiz varlığınızla, günlerce evinizden çıkmadan bedeninizin ve zamansızlaşan mekanlarınızın ihtiyaç duyduğu her şeyi internet aracılığıyla alabilir, bakabilir, sipariş verebilirsiniz. Asla dokunamaz ve koklayamazsınız. Ama tüm bunlara ilişkin detaylı açıklamaları içeren bilgileri okuyabilirsiniz.
Giderek her şeyin otomatlaştığı bir dünyanın, yaşamın içinde suskunluğumuz giderek artıyor. Bankomatlar, otomatik sıra belirleyiciler yada otomatik danışmalar, trafik ışıkları... Hiper alışveriş merkezlerinin gelişmesiyle bu otomatikleşme aynı dönemin ürünleridir. Büyük alışveriş mekanlarının ortaya çıkışıyla, geleneksel mağazaların sunduğu insani değerler ve derinliklerde yok oldu. Oysa bu dükkanlar yalnızca bazı metaların alınıp satıldığı yerler olmayıp aynı zamanda toplumsallaşmanın yaşandığı yerlerdi.
Kent ve kasabalardaki ana caddeleri dev ilan panolarıyla kaplayan hiper alış veriş merkezleri savaşı kazanmışlardı. Ama şimdi net satıcıları karşısında durumları daha vahim bir durum arz etmektedir.
İnternet’in hayatımızdaki karşılığının ne olup olmayacağını önümüzdeki 8-10 yıl içinde daha net görerek anlayacağız. Ama son 5 yıldır internetin kötü bir alışkanlık olup olmadığı tartışılmaktadır.
Kimileri internetin kötü bir alışkanlık olduğunu iddia ediyorlar. İnsanların aile, okul, ev, iş sorumluluklarım bir kenara bıraktıran, teknolojiyle ve nimetlerinin yanında gelmiş olan bir musibet midir internet bağımlılığı?
Toplum içinde asosyal kalmış insanları dar bir alanda sosyalleştiren ve/veya bu sosyalizasyon sürecini tersine daha da artıran, bir anlamda kişilere psikoterapi (deşarj) imkanı sağlayan internet, insanların iç mekanlara kapanmasına neden oluyor. Bazıları teşhis ve tedavi edilmesi gerekir diyorlar. Çünkü zina ve kumar yüzünden boşanan, sorun yaşayan çift sayısı giderek artıyor. Üniversitelerin bilgisayar laboratuarlarına bilimsel çalışma yapmak için giden öğrenciler sohbete dalabilmektedirler. Gece boyu bilgisayarda oyun oynayan çocuk okulda uyuya kalmaktadır.
Bu hastalığın teşhisini Dr. Griffith’s yaptığı bir araştırmada şöyle sıralamıştır.
1. Yalnızca birkaç dakika harcamaya niyetli olduğunuz halde, bilgi aramak için saatler harcadığınızı fark ediyorsunuz.
2. Çalışma arkadaşlarınıza yada eşinize bilgisayar başında geçirdiğiniz zaman hakkında yalan söylüyorsunuz.
3. Monitörün başına her oturuşta saatlerce kaldığınız için fiziksel sorunlardan muzdaripsiniz.
4. Sürekli olarak bir sonraki internet oturumunu iple çekiyorsunuz.
5. Aradığınız bilgiyi bulmaya hep ‘bir adımcık’ kaldığını düşünüyorsunuz.
6. Anonim bir kişiliğe bürünmek size heyecan veriyor, insanlarla internet üzerinden konuşmayı yüz yüze konuşmaktan kolay buluyorsunuz.
7. E-postanızda bir şey var mı diye bakmak için zorlayıcı bir istek duyuyorsunuz.
8. İnternete girmek için yemek öğünlerinize, derslerinize yada randevularınıza boş veriyorsunuz.
9. Bilgisayarınızın başında bu kadar fazla zaman geçirdiğiniz için suçluluk duyma ve büyük bir zevk alma arasında gidip geliyorsunuz.
10. Bilgisayarınızdan uzak kaldığınız zaman canınız bilgisayar çekiyor ve yoksulluk semptomları gösteriyorsunuz.1
Bu bağlılığın nedenleri üzerinde tartışılırken araştırmacılar öncelikle sosyalleşme
Sürecindeki aksamadan kaynaklı rahatsızlıkların peşindeler. Günümüzün şehir hayatında kurulamayan sosyal bağlantılar internet üzerinde kolaylıkla kurulabilmektedir. Yabancılarla kolay, risksiz olarak ilişkiye geçebilmekteyiz. İnsanlar kendi kendilerini dizginlemeden özgürce düşüncelerinin göstermek istedikleri yönlerini abartarak gösterebilmektedirler. Her an el altında olması yasaklanmış olana ulaşabilmeyi kolaylaştıran internet oyun oynamak için de bakir bir alan açıyor önümüzde.
İnternet üzerinde harcanan zamanın bizi sosyal yaşamın dışına itmesine neden izin veriyoruz. Sosyalleşme psiko-sosyal bir ihtiyaçtır. Bireylerin sosyalleşirken, kendisini anlayacak ve anlatacak, sözünü dinleyecek, ilgisini paylaşacak kendisine yeni yollar gösterecek ve/veya suç ortakları ararlar ve arayacaklardır. Ne kadar gereksiz ve deli saçması bir alanda da olsa; saplantınız, arzunuzun, beklentiniz ne ise dünyanın dört bir yanından sizinle aynı yöne bakan insanlarla koltuğunuzdan kalkmadan rahatça ilişkiye geçebiliyorsunuz.

1- Griffih, Dr. Mark, Gogito, s.30, 2002, YKY, İstanbul.