Makale

ERSİN TARANOĞLU / ORMAN BAKANI

RÖPORTAJ

GAFFAR TETİK

ERSİN TARANOĞLU / ORMAN BAKANI

“Her dikilen fidan, geleceğimizin kurtuluşu için başlangıç olacaktır

Ormanlarımız, güzel ülkemizin can damarları, güzel insanlarımızın hayat kaynağı.. Fakat ne yazıktır ki her yıl yaz aylarında birkaç sorumsuzun çıkardığı yangınlarla yüreklerimiz de yanıyor. Bir kendini bilmezin Piknik için yaktığı ateşten sıçrayan bir kıvılcım, bir kendini bilmezin içtiği sigarasının izmariti yakıp götürüyor bu milletin alın terlerini, trilyonlarını, tüyü bitmemiş yetimin hakkını, hukukunu...
Geçen yıllar canımız yandı, bu yıl ne olacağını Allah bilir ama, ne gibi tedbirler alındı yüreklerin yanmaması için?.. Bu yöndeki gayretli çalışmalarını takdirle izlediğimiz Orman Bakanı Sayın Ersin TARANOĞLU, Dergimizin Sorumlu Yazı İşleri müdürü Gaffar TETİK’e doyurucu bilgilerle açıkladı:

♦ Sayın Bakanım! Malumlarınız yaz geldi; hayat kaynağımız ormanla- nmızla ilgili bir çok problemler olur bu ayda. Önce orman ve ormancılık hakkında kısa bir değerlendirmenizi alabilir miyim? Ormanların iki ana başlıkla ifade edilen faydalan vardın
1- Ölçülebilen faydaları,
2- Ölçülemeyen faydaları.
Ölçülebilen faydaları odun hammadde ihtiyacını karşılaması ve odun hammaddelerinden yapılan mobilya ve çeşitleri. Bunlar çok önemli değil, bunlara sahip olmadığınız zaman satın alabilirsiniz. Benim üzerinde durmak istediğim esas nokta, ormanların ölçülemeyen faydalarıdır. Bunlar: Oksijen dengesinin, su dengesinin sağlanması olayıdır. Hava ve su, her ikisi de insanlığın yaşaması için olmazsa olmaz, şartlarıdır. Yapılan hesaplar, ormanda ölçülemeyen değerlerin, ölçülebilen değerlerden 2000 kat daha fazla olduğudur. Doğal olarak İslâm’ın belirttiği bir kaide var: “insanlann en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.” Bu kaideden hareketle şöyle bir denklem kurabiliriz: İnsanın en hayırlısı insana en faydalı olanı ise; insanlığın ve hayatın devamını da orman sağlıyorsa-, ormanın başlangıcı da fidansa; o zaman kim bir fidan dikiyorsa işte en hayırlı insan da odur. Buna göre herkesin fidan dikmesi lazımdır. İşin temeli budur. Meseleye buradan başlamamız lazım. Bunun içinde hem sevap, hem rahmet, hem de tahmin edemeyeceğimiz kadar bereket vardır. Bu hususta peygamberimizin: “Kimin elinde bir fidan bulunuyorsa, ölürken dahi olsa onu diksin" diye bir Hadis-i Şerifinin de var olduğunu biliyorum.
Öyleyse hem dinimiz İslam’ın emri olduğu ve hem de maddi-manevi kendi faydamız için fidan dikelim. Diyanet Aylık Dergisi vasıtasıyla bunu okuyan insanları fidan dikmeye davet ediyorum. Nereye? Nerede bir karış boş yer varsa, oraya.
Bu hususları dikkate alarak değerlendirdiğimizde ormancılık, insanlığın ehemmiyet vermediği kadar mühim bir hadisedir. Öyleyse, bu kadar faydaları ortaya çıkan ormanların çok iyi korunması lazım.
Neyle korunur ormanlar? Sevgiyle... Kalbinde bu sevgi, bu şuur olmayan insan, ormanları yakar. Ormanları sadece bir ağaç, bir yeşillik gözüyle değil, insanlığın sağlıklı yaşantısının devamı olan hava ve su dengesini sağlayan element olarak görmek lazım. Bu düşüncede olan insan onu korur.
♦ Siz konuyu çok güzel özetlediniz de fakat odun kaçakçılığı ve orman yangınları da durmuyor maalesef.
Evet, bütün Kanunî yaptırımlara rağmen odun kaçakçılığı yapanlar var. Aslında onlar kendi çoluk-çocuğunun geleceğinden yiyorlar. Türkiye’nin 20 milyar hektar orman varlığı var. Bunları korumak için kanunlar var ama kanunlarla bunu koruyamazsınız. Yukarıda da ifade ettiğim gibi bunu sevgiyle korursunuz ancak. O da eğitimle olacak.
Biz her yaz sezonunda cuma hutbelerinde bu konunun işlenmesi için Diyanet İşleri Başkanlığı yla işbirliğine giriyoruz. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı na gerçekten çok iş düşüyor. Gerek vaazlarda ve gerekse hutbelerde halkımızın aydınlatılması çok faydalı oluyor. Bugüne kadar Diyanetin desteğini ve bu destekten doğan faydaları hep gördük.
♦ Zat-ı Alinizle röportaj yapacağımı Diyanet İşleri Başkanımız Sayın
Mehmet Nuri Yılmaz Beye teklif olarak arzettiğimde Sayın Başkan bunun çok yerinde olacağını ve kendilerinin kaleme aldıkları Başyazıyı da “ Kainatı Sevelim" Çevre ve Ormancılık konusuna ayıracağını-, “Orman ve Ağaç” konulu bir de Hutbe yayınlatacağını ifade ile bundan sonra da her türlü yardıma hazır olduklarını belirttiler.
Ben de Sayın Başkana çok teşekkür ediyorum. Camilerimizin, okullarımızın ve diğer müesseselerin önün- de-arkasında ve gerektiği yere mutlaka bir fidan diyorum. Her dikilen fidan, geleceğimizin kurtuluşu için başlangıç olacaktır.
♦ Bütün bu tavsiyelerin yanında bu yaz da insanlar pikniğe gidecekler ve bilinçsizce yapılan hareketlerden sonra temenni etmiyoruz ama bir takım felaketlerle yine karşılaşacak ormanlarımız. Yeni olarak ne gibi tedbirler aldınız?
Her yıl ülkemizde yaklaşık 1500 ile 2000 arasında yangın çıkar. Bunların % 99’unu söndürürüz. Bir-iki tanesini rüzgar veya başka sebeplerle anında söndüremediğimiz zaman, gördüğünüz 1000 hektar, 2000 hektar yanan sahalar ortaya çıkar. Geçen sene Antalya’da, Marmaris’teki yangınlar bunlardandır. Demek ki Orman Bakanlığı teşkilatı çıkan binlerce yangının % 99’undan daha fazlasını anında söndürüyor ve bunlar duyulmuyor bile. Ama bir-iki tanesi birazcık fazlaca tahrip yapınca bu, halkımızı tabii olarak çok üzüyor ve zannediliyor ki, orman teşkilatı yangını söndürmede başarısız.
Bakınız örneklerle açıklayayım: 1996 yılındaki yangın sayısı 1600, kaybedilen orman alanı 16.000 hektar. 1997 yılındaki yangın sayısı 1300, kaybedilen orman alanı 6000 hektar. Yani çıkan yangın sayısı ve yanan orman alanlarında büyük düşüş var.
Komşu ülkelere, mesela Yunanistan’a baktığımızda geçen sene 60.000 hektar orman alanı yanmış. İtalya’da 80.000 hektar-, İspanya’da 92.000 hektar-, Fransa’da 53.000 hektar orman alanı yanmış. Dolayısıyla biz orman yangınları konusunda fevkalade başarılıyız. Diğer dünya ülkeleri bizim bu başarımızın sebeplerini soruyorlar, “Nasıl başarılı oluyorsunuz?” diye. Şimdi yaz sezonu geliyor. Isının artması, rutubet oranının düşmesiyle yangının oluşması için ortam oluşmuş olacak.
Türkiye’de yangınların büyük çoğunluğu insan unsurlu yangınlar. Eğer insanımızı daha da eğitebilirsek, yangın ortamını ortadan kaldırırız. Önemli olan yangını çıktıktan sonra söndürmek değil, yangına sebep olan unsurları ortadan kaldırarak yangının çıkmamasını sağlamaktır. Buna gayret ediyoruz. İşimiz zor. Onun için bu sene eğitime ağırlık verdik. Geçtiğimiz kasım, aralık aylarında bir çalışma gurubu kurduk ve iki ay eğitimli olarak çalıştık. 98 yılının yangınla mücadele ana planını çizdik, kitapçık haline getirdik. Bütün yılın ocak ayından itibaren de bu planı adım adım uyguluyoruz. Bunda üç ana nokta van
1- Eğitim. Bakanlığımızın kendi içinde şube müdürleri ve işçilerin eğitimi.
2- Yangın çıkan bölgelerdeki vatandaşlarımızın eğitimi. O da nisan ayından itibaren başladı.
3- Altyapı. Yangın altyapı dediğimiz Adana’dan-İstanbul’a kadar olan Ege ve Akdeniz sahil kasabalarını içine alan 3000’in üzerinde köy var. Her : bölge işletmemiz her akşam bir-iki köye gitmek suretiyle vatandaşlarımızı eğitiyor. Çıkan 1300 yangının 180 küsür tanesi çoban ateşiyle çıkmış. Onları da eğitime tabii tutuyoruz. Çoban ateşi köylerin yakınında çıkmış, o köylerin çobanlarını eğitiyoruz. Me- kanize ekipman sayımızı da geçen seneden daha güçlendirdik.
Geçtiğimiz sene Hükümetimiz, Yüksek Planlama Kurulu’ndan 30 trilyonluk makina ekipman alımı için karar çıkarttı. Bunların içinde 400 tane araç alım ihalelerini yaptık-, telsiz alınması ihalesini yaptık; 170 tane arazöz, 400 tane araç aldık-, gerekli ısı ölçer, nem ölçer, koordinat ölçer cihazların ihalelerini yaptık-, yangın küllerinden haberleşme için enerji ihtiyacımız vardı, bunu güneşten temin eden sistemin ihalelerini yaptık. Geçen sene 2 anfibik uçak, 15 helikopter ile yangın mücadelesi yapmıştık, bu sene 20 Nisan’da 19 tane helikopter daha aldık. Böylece hem araç, hem de su kapasitesini arttırdık. Geçen sene 4 ton su kapasiteli 1 helikopterimiz vardı, bu sene aynı kapasiteli 4 tane daha aldık. Su kapasitemiz yaklaşık % 70 artmış oldu. Mayısın 20’sinde 2 tane anfibik uçak ve bir tane 16 ton su, 70 tane personel taşıyan büyük bir helikopter ihalesine çıktık, 20’sinde de onu tamamlamış olacağız İnşallah. Yaz ayları gelmeden eğitim, makina ekipman, uçak vb. her türlü hazırlığımızı bitirmiş olacağız. Böylece geçen seneki tecrübelerimizi de katarak daha başarılı bir sezon geçireceğiz.
♦ Ülkemize yaraşır şekilde verdiğiniz bu hizmetler gerçekten takdire ve tebrike şayan Sayın Bakanım. Bu cümleden olarak Türkiye’nin en güçlü dergisi olan Diyanet Aylık Dergi vasıtasıyla halkımıza vermek istediğiniz başkaca bir mesajınız var mı?
Ormanlar, Anayasamıza göre devletin, fakat buna bağlı olarak milletin malıdır. Millet, ormanlarını devletine emanet etmiştir. Dolayısıyla bu emaneti hep beraber korumamız lazımdır. Halkımıza ve Orman Bakanlığı olarak bize bunların korunması için büyük görevler düşüyor. Herkesin piknikte söndürmediği bir ateş, arabaların camından veya bir gezinti sırasında atacağı bir sigara izmariti, hatta bir cam şişe, ormanlarımızın yanıp yok olmasına sebep oluyor. Ve dolayısıyla milyonlarca kişinin alınteri, trilyonlarca lira yok olup gidiyor. Yazık, günah değil mi? Yanan o ormanı tekrar kazanabilmek için en az 50 sene gerekli. Hatta yanan toprağın eski haline gelmesi için asırların geçmesi gerekiyor.
Her Türk vatandaşını, her Diyanet Dergisi okurunu, ormanın fahri görevlisi olarak kabul ediyorum. Herkesin karınca kararınca bize destek vermesini, yakmayıp kırmayıp, bir fidan dikmesini istiyorum. Biz ormanlarımızı gözümüz gibi koruyoruz ve vatandaşlarımızdan da bunu bekliyoruz.
Diyanet Aylık Dergisi’nin yaptığı bu röportajın çok faydalı olacağına yürekten inanıyor, bütün vatandaşlarımıza yangınsız bir yaz geçirmelerini diliyorum.
♦ Ben de ülkemiz için çok yararlı olacak bu değerli ve doyurucu bilgileri verdiğinizden dolayı size çok teşekkür ediyor, aldığınız bu tedbirlerle 1998 yazını İnşallah yangınsız geçireceğimizi ümit ediyorum.