Makale

HACI BEKTAŞ VELİ ve BEKTAŞÎLİK

HACI BEKTAŞ VELİ ve BEKTAŞÎLİK

Abdullah CEYHAN
Dini Yayınlar Dairesi Başkanı

Anadolu’nun Türk yurdu f »ulusu ve İslâmlaşmasında etkili olan erenlerden birisi de şüphesiz Hacı Bektaş Velîdir.
Hacı Bektaş Velînin asıl adı Mehmet’tir. Bektaş ise mahlasıdır. Horasan’ın Nişabur şehrinde doğmuştur. Annesinin adı Hatem Hatun, babası Seyyid Sultan İbrahim Sani’dir. Ana ve babası Türk soyundandır.
Doğum ve vefat tarihleri konusunda ittifak yoktur. Bazı kaynaklarda 1248 miladi tarihinde doğduğu ve 1337de vefat ettiği belirtilirken, bazılarında da (12091271) tarihleri, doğum ve ölüm tarihleri olarak verilmektedir.
Hacı Bektaş Velîyi babası İbrahim Sâni, Nişabur’un en meşhur alimi ve Ahmed Yesevî’nin gözde dervişlerinden Lokmanı Perendeye yani Lokman-ı Horasanîye götürerek okutmasını istemiştir.
Lokaman-ı Perende den zahir ve batın ilimlerini öğrenen Hacı Bektaş, belli bir süre sonra uzlet ve riyazete yönelmiştir. Hocasının bağlı olduğu Hoca Ahmed Yesevî’nin yolu ve tarikatını da öğrenen Hacı Bektaş Velî, bundan sonra ulema ile tanışmak ve onlarla sohbet etmek için seyahatlere çıkmıştır, öncelikle Bedahşan’a gitmiş, oradan Nişabur’a dönmüştür. Bu arada Basra, Bağdat ve Necef’e de uğramıştır.İlk fırsatta da hacı olmuştur.
Hacı Bektaş Velî daha sonra Anadolu’ya, bugünkü Nevşehir ili, Hacıbektaş ilçesi yani Sulucaka-rahöyük’e gelip yerleşmiştir.
Bu büyük Velî’nin evlenip evlenmediği konusu da ihtilaflıdır. Tarikat-ı Aliyye-I Bektaşîye adlı eserin yazan Münci Baba, Hazret-i Pîr’in Fatma Nuriye adında, kutlu Melek veya Kadıncık Ana da denilen Hatunla evlendiğini belirtmektedir. Bazı kaynaklara göre Pir, bu kadının evinde misafir olmuş veya bu kadını evlatlık olarak yanına almıştır.
Hacı Bektaş Velî’nin Soyu
Hacı Bektaş Türkistanlıdır. Babası da dedesi de Türk’tür. Bektaşîler arasında O’nun "Sey-yid" olduğuna yani Hz. Muham-med’in soyundan geldiğine inanılır.
Velî’nin kerametlerinin anlatıldığı Velâyetnâme adlı eserde, Hacı Bektaş’ın babası, İbrahim Sâni yani Seyyid Muhammed, onun babası Musa Sâni ve onun da babası İbrahim Mükerremül Mü-cab olarak zikredilmiştir. İbrahim Mükerrem-ül Mücab’ın Sukan-ı Horasan İmam Ali Rızanın kardeşi olduğu, İmam Ali Rızanın da, Musa Kazım Hazretlerinin evladı olduğu anlatılmaktadır. Musa Kazım ise, büyük imam Cafer Sadık’ın oğludur. Dolayısıyla bu silsile Hz. Muhammed’e (S.A.S.) kadar ulaşır. Bu yüzden Hacı Bektaş Velî, Seyyid sayılmıştır.
Horasan Erleri ve Anadolu’nun İslâmlaşması
Anadolu’nun Türk Yurdu yapılması ve İslamlaşması için Orta Asya’dan gelen ve Türklere rehberlik eden, Horasan Erleri diğer bir ifade ile Gazi Dervişân da denilen zevatın dayandığı ilk uç nokta Pir-i Türkistan veya Hazret-i Türkistan olarak da isimlendirilen Hoca Ahmed Yesevî’dir. Hacı Bektaş Velî de bu halkanın zincirlerinden birisidir.
Horasan Erlerinin diğer meşhurlan arasında Sultan Osman Gazi, Şeyh Edebali, Geyikli Baba, Abdal Musa, Avşar Baba, Pîrî Dede, Akyazılı Baba, Kıdemli Baba Sultan, Horos Dede, Osman Baba, Karadonlu Can Babayı da saymak mümkündür.
Hacı Bektaş Velî’nin Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Sultan Osman’la görüştüğü, Sultan Orhan devrinde yaşadığı bazı kaynaklarda anlatılmakta ise de, Ord. Prof. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar adlı eserinde konuyu rivayet olarak vermektedir.
Diğer bir rivayet de, Sultan Orhan’ın düzenli Osmanlı Ordusu olan "Yeniçeri Ocağı "nı kurarken bu askerlere, Pir Hacı Bektaş Velî’nin dua etmesini istemesi şeklinde anlatılmaktadır.
Şurası muhakkaktır ki, o zaman Rum diyarı olarak bilinen Anadolu’ya, Orta Asya’dan yüzlerce gönüllü mürşit gelmiş, bu toprakların İslâmlaşması ve Türkleşmesi için çalışmıştır. Bunda Türk menşeli tarikatların etkisi olmuştur. Bunu gerçekleştirirken mürşitler, hoşgörü, adalet, bilgi ve toleransı esas almışlardır.
Eserleri
Hacı Bektaş Velînin zamanımıza ulaşan iki önemli eseri mevcuttur. Bunlardan birincisi orijinali Arapça olarak yazılmış olan Makâlât’tır. Diğeri de Şerhi Besmeledir.
Makâlât, Prof. Dr. Esat COŞAN tarafından doçentlik tezi olarak’ hazırlanmış ve yayımlanmıştır. İkinci eseri, Şerh-i Besmele ise, orijinal tercümesi Rüştü ŞARDAĞ tarafından neşredilmiştir.
Hünkar Hacı Bektaş VefiVün diğer bazı eserlerinden de bahsedil-mesine rağmen maalesef bu eserlere rastlanılmamıştır.
Hacı Bektaş Velînin kerametlerine dair pek çok şey anlatılmakta ise de, çoğu vefatından sonra abartılarak yazılmış hikayelerden öte geçmemektedir. O’nun kerametleri ile ilgili olarak en detaylı bilgi, Hamdi Ibn-i Hacı Hüseyin tarafından istinsah edilen ve Diyanet İşleri Başkanlığı Kütüphanesi, Yazmalar Bölümü 714 numarada kayıtlı Velâyetnâme-i Hazret-i Hünkar Hacı Bektaş el-Horasanî adlı el yazma eserde yer almıştır.
Vefatı ve Mezarı
Hünkar Hacı Bektaş Velî, 1337 miladî yılında Hacıbektaş İlçesi’nde halen medfun bulunduğu yerde vefat etmiş, buraya defnedil-miştir. Bazı eserlerde defnedildiği yerin kendisinin evi olduğu kaydedilmektedir. Bugün burası senenin her mevsiminde yoğun bir şekilde ziyaret edilen bir mekandır. Bu türbede kendi soyundan gelen ve "Çelebi" olarak adlandırılan bazı kişilerin de mezarlan bulunmaktadır.
Hacı Bektaş Veli ve Bektaşîlik
Bektaşilik de bilinen diğer tarikatlar gibi bir tarikattır. Mevcut tarikatlarla benzer yönleri vardır. En belirgin özelliği "Âyin-I Cem" adıyla bir âyinin varlığıdır.
Bektaşîlik tarikatı, Hz. Ali yoluyla Hz. Muhammed (S.A.S.)’e kadar ulaşmaktadır ve cehri (açıktan zikir) tarikatlar cümlesinden-dir.
Konuyu bilmeyen veya bilmek istemeyen bazıları bu tarikatı, müstakil bir din veya mezhep şeklinde empoze etmeye özen göstermektedirler. Halbuki Bektaşîliğin ne İran Şîası ile ne de Arap Alevîliği ile alakası vardır. Bektaşîlik, özbeöz Türk tarikatlerindendir. Yani kurucusu Türktür. Ye-sevîlikle çok benzer yönleri mevcuttur. Ehl- i Sünnetle çelişen yönleri yoktur. Misyonu, hoşgörü esasına dayanan tslâmlaştırma ve Türkleştirmedir. Vatana sadakat, insanları kardeş saymadır.
Münci Baba, Tarlkat-ı Aliy-ye-i Bektaşîye adlı eserinde Bektaşîlik nedir? sorusuna şu karşılığı vermektedir:
"Cenab-ı Kibriya vete-kaddes Hazretleri Kur’an-ı mübininde : "İnsanları ve cinleri sadece beni tanıyıp iba-detetsinler diye yarattım" (Zariyat, Ayet: 56) buyuruyor. Burada zikrolunan bilip tanımak ve ibadet kelimesi "Ubudiyet" yani kulluktur. Bu ise yaratan ile yaratılmış olan kulun rabıta-i mahremiyetine vusuldür.Zahir anlamda İse namaz kılmak, oruç tutmak gibi diğer ibadetleri yerine getirmeyi ifade eden bir zübde-i tecellidir."
Demek oluyor ki, Bektaşîlikte de diğer tarikatlardaki bütün ibadetler aynen vardır ve tarikatın esasıdır. O halde ayrı bir mezhep olduğunu ve İslâm dışı gibi gösterilmeye çalışılan Bektaşiliği, iyi anlayarak dirlik ve düzenimizi bozmaya çalışanlara karşı uyanık olmak durumundayız.
***