Makale

Yöneten ve Yönetilen İLİŞKİLERİNDE SEVGİ VE SAYGI

Yöneten ve Yönetilen
İLİŞKİLERİNDE SEVGİ VE SAYGI

Dr. Ahmet Onay
DİB Teftiş Kurulu Üyesi

Amirlerle konuşurken onlara "efendim" "hocam" "amirim" veya "müdürüm" gibi saygı ifadeleri kullanılmaktadır. Buna karşılık, amirlerin memurlarıyla konuşurken saygı ifade eden ne tür hitaplar kullanması gerektiği hususunda açık ve seçik kurallar bulmak oldukça zordur.

Din hizmetinin çeşitli kademelerinde görev alan personel arasındaki ilişkilerin karşılıklı sevgi ve saygı temeline oturması, hizmette verimi artıran temel unsurların başında gelmektedir. Bu çerçevede, amir ve memurların birbirleriyle olan ilişkisinin insani ölçülerde olması, personel arasındaki uyumu daha da güçlendirecek ve onların hizmete yönelik motivasyonunu daha da artıracaktır.
Sevgi ve saygı birbirini tamamlayan unsurlardır. Seven bir insan saygı gösterir ve göstermelidir de. Saygı gösteren bir insan da bunu severek yapmalıdır. Sevgi ve saygının kazanılması kadar devamlı olması da önemlidir.
Nasıl bir sevgi?
Sevgi, derin kalbi duyguları kelimelerle ifade edebilmek için kullanılan, söylenmesi bile heyecan veren, duyulması insanı mutluluğa boğan bir sözcüktür. Sevgi, dünya kurulduğundan beri, ekmek ve su gibi insanların onsuz yaşayamadığı bir duygudur. Peygamberimizin (s.a.s.) "Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız" hadislerinde ifade ettikleri gibi, sevgi imanın da bir gereğidir.
Şahıs olarak bizi herkesin sevmesini beklemeyenleyiz ama yaptığımız iş itibariyle herkesin güven ve itimadını kazanabilir, bizden memnun olmasını sağlayabiliriz. Görevi ve makamı ne olursa olsun din hizmeti yapan bir görevli, ilişkilerinde kişiselliği bir kenara bırakarak profesyonelliği ön planda tutmalıdır. Yaptığı iş ve temsil ettiği makam itibariyle hem iş arkadaşlarının hem de halkın beğeni ve takdirini kazanan bir görevli, sevilen bir kişi demektir. Gerek amir gerekse memur sevildiğini bilmeli, sevgiyi istismar ederek resmi ve insani ilişkilerin anormalleşmesine fırsat vermemelidir.
Profesyonel anlamda böyle bir sevgiyi kazanmak, kişisel ilişkilere dayalı sevgiyi kazanmaktan daha zor ama daha kalıcıdır. Yürütmekte olduğumuz hizmetin gereği olarak ilişki kurduğumuz kişilerle aramızda oluşması gereken kalıcı ve sürdürülebilir sevgidir.
Belli etmeden sevme olur mu?
Belli etmeden sevme olmaz. Genellikle, büyüklerin küçükler ve amirlerin memurlar için söylediği "seviyorum ama belli etmiyorum" veya "sevdiğimi belli edersem şımarır" gibi sözler, onu söyleyenlerin bu yöndeki eksikliklerini telâfi için geliştirdikleri bir savunma mekanizmasından başka bir şey değildir. Nitekim, Peygamberimiz (s.a.s.) de çeşitli hadislerinde sevginin belli edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Saygının belli şekil ve kurallar içerisinde ifade edilmesi beklendiği gibi, sevginin de söz ve davranışlarla belli edilmesi gerekir. Belli etmeden veya içinden sevme diye bir sevgi türü yoktur. Dokunmadan, dinlemeden ve paylaşmadan bir sevgi olmaz. Çünkü sevgi paylaşmayı gerektirir. Sevgi paylaştıkça da çoğalır.
Saygı
Saygı, duyguların dışa vurumunu gösteren daha çok tavır ve davranışların anlamlandırılması ile ilgili bir sözcüktür. Diğer bir ifadeyle saygı, sevginin formal şeklidir. Kullanılan bir hitap, iliklenen bir düğme ve edilen bir tebessüm, sevgiyle yoğrulmuş saygı tezahürlerindendir.
Günümüzde, saygıyla ilgili pek çok şekli kural bulunmaktadır. Hatta bunlara uyulmaması halinde birtakım yaptırımlar ve cezai tedbirler de konulmuştur, insan ilişkilerinde asgari müştereğin sağlanmasında bu tür kural ve tedbirler önemlidir. Ancak, saygıyı bu şekilde anlamak ve saygı gösterilmeyi mutlak bir hak gibi görmek doğru değildir. Çünkü saygıyı haketmek için insan olmanın gerekleri ve temsil edilen makamın yüklediği sorumlulukların da yerine getirilmesi gerekir. Böyle olmaması halinde saygı, içi boş ve anlamsız kurallar haline gelir.
Gerek iş yerindeki arkadaşlarının gerekse halkın sevgi ve hoşnutluğunu dikkate almaksızın kendine saygı gösterilmesini bekleyen ve insanları buna mecbur gibi gören bir kişi, dedikoduya hatta kin ve nefret tohumlarının filizlenmesine müsait bir ortam için kapı aralamış demektir. Bunun için saygı beklediğimiz veya saygı gördüğümüz insanlarla aramızda sevgi bağlarının kurulması için gerekli ortamı oluşturmaya özen göstermemiz gerekir.
Saygı beklentisi tek yönlü olmamalı
Saygı gösterme denilince genellikle büyüklerin, amirlerin, öğretmenlerin veya üst konumda kabul edilen diğer kişilerin yanında nasıl davrantlması ve nelere dikkat edilmesi gerektiği akla gelir. Devlet memurları arasında saygı konusu ile ilgili yapılan yazılı düzenlemelerin büyük çoğunluğu, amirlere saygının nasıl olması gerektiği hususları ile ilgilidir. Bu konuda yazılı onlarca kural saymak mümkündür. Buna karşılık aynı düzeydeki memurların birbirlerine, amirlerin memurlara göstermesi gereken saygı kuralı sayısı çok azdır.
Sadece bürokraside değil, örf, adet ve geleneklerde de durum aynıdır. Geleneklere bakıldığı zaman, küçüklerin büyüklere, öğrencinin öğretmene, çocuğun anne-babaya, kadının kocasına vb. nasıl davranması gerektiğine ilişkin birçok kural bulmak mümkündür. Hatta bu kuralların birçoğu için dinden referanslar da gösterilmektedir.
Burada amacımız bu kuralların yanlışlığından söz etmek değil, saygı kurallarının genellikle tek yönlü olarak ele alınmaması gerektiği üzerine vurgu yapmaktır. Meselâ, kapısını çalmadan ve ceket düğmelenmeden amirin odasından içeri girilmesi ikazı gerektiren saygısızca bir davranıştır. Hatta bazı amirler bu konuda son derece hassastırlar. Aynı şekilde amirlerin de memurlarıyla ilişkilerinde onlara değer verdiğini gösteren tavır ve davranışlar sergilemeye dikkat etmesi büyük önem arz etmektedir. Memurun odasına girerken amirin ceketini düğmelemesi beklenmez ama onlara selâm vermesi, onları samimi bir şekilde dinlemesi, hal ve hatırlarını sorması amirin memuruna saygısının birer ifadesidir.
Amirlerle konuşurken onlara "efendim", "hocam", "amirim" veya "müdürüm" gibi saygı ifadeleri kullanılmaktadır. Buna karşılık, amirlerin memurlarıyla konuşurken saygı ifade eden ne tür hitaplar kullanması gerektiği hususunda açık ve seçik kurallar bulmak oldukça zordur.
Ayet veya hadislere referans gösterilerek oluşturulan dini örfte de buna benzer örnekler bulmak mümkündür. Meselâ, dinî kitaplarda evlâdın anne-babasına, kadının kocasına, talebenin hocasına vb. nasıl saygılı davranması, onları hoşnut etmek için ne kadar titiz davranması gerektiği hususlarını anlatan onlarca sayfa yazı hatta müstakil kitaplar bulmak mümkündür. Ancak, saygı bağlamında, anne babanın evlâdına, erkeğin hanımına, hocanın talebesine vs. nasıl davranması gerektiğini ele alan konulara ayrılan sayfa sayısı çok ama çok azdır. Peygamberimizin yaşantısına bakıldığında ise, bir eş, bir öğretmen, bir arkadaş ve bir baba olarak kendisine gösterilen saygıyı eksiksiz olarak karşısındakilere de gösterdiği hemen dikkat çekmektedir.
Sevgi ve saygı karşılıklıdır. Onlar, ifade edilebildiği ölçüde çoğalır ve yaygınlaşır. Herhangi bir kişinin sevilmeyi ve sayılmayı kendisi için mutlak bir hak gibi görmesi boşuna gururdan başka bir şey değildir. Lâyık olunmadan gösterilen saygının, sevgiden yoksun olduğu unutulmamalıdır. Sevginin olmadığı yerde ise huzur ve muhabbet yok demektir. Dileğimiz karşılıklı sevgi ve saygı dolu günlere...