Makale

Yurtdışı Hizmetlerimizin Kısa Bir Analizi

MAKALE

Yurtdışı Hizmetlerimizin Kısa Bir Analizi

Sami Uslu
Başkan Yardımcısı

Başkanlığımız 197O’Ii yıllardan bu yana yurtdışında yaşayan vatandaş ve soydaşlarımız! a giderek artan bir hızla ilgilenmektedir. Başlangıçta bu küçük çapta iken, bugün gelişmiş ve genişlemiş, hemen hemen bütün dünya ülkelerini kucaklamıştır.
Gelişen dünya şartlarında, hemen her sahada hizmet alanları farklılık göstermektedir. İletişim, olanca hızıyla gelişmiştir. Bütün sosyal kurumlar bu gelişmeden payını almaktadır. Dinler arası bir diyalog arzu edilmektedir. Niyetler henüz netleşmemiş olsa bile, böyle bir temayül fark edilmektedir.
İşte bu ortamda Başkanlığımızın yurtdışı faaliyetleri büyük önem arzetmektedir. Batı ülkeleri ve Doğu ülkeleri olmak üzere, dünyam iki yelpazesine yayılan bu çalışmaların bir kritiğini yapmak herhalde yerinde olacaktır.
Avrupa ülkelerine yönelik hizmetlerimiz vatandaşlarımızın dini ihtiyaçlarını gidermek amacına yöneliktir. Onları vatan ve millet mefkuresiyle birleştirmek, Islâm’ın bütünleştirici ikliminde eğitmek ve üstün insan meziyetlerini kazandırmak hedefine matûftur. Bir ölçüde bu başarılmıştır. Başlangıçta bölük pörçük olan insanımız bugün derlenmiş, toparlanmış, ikinci ve üçüncü nesiller için o nispette olmamakla birlikte birinci nesil benliğini kaybetmemiş, cami ve çevresinde bütünleşmeyi başarmıştır. Ancak, belirttiğimiz şekilde ikinci ve üçüncü nesilde durum böyle değildir. Onlar babalarına ve dedelerine nispetle son derece acıklı bir duruma sürüklenmektedirler. Özellikle üçüncü neslin durmu düşündürücüdür. Sokaklarda Türkçe konuşmakta güçlük çeken bir hayli genç görmemiz mümkündür. Görevlilerimizden, bu çocuklarımız hakkında inceleme yapanların raporlarından acele tedbir almamızın şart olduğu anlaşılmaktadır. Misyonerlerin tesirleri altında kalarak Hristiyanlığı seçenlerinin olduğundan tutun da, uyuşturucu müptelası ile kendilerini helâk edenlerden bahsedilmektedir. Bu sebepledir ki, dini ve milli kültürünün kaybolacağından endişe eden ebeveynler, çareyi çocuklarını cami görevlilerine teslimde bulmaktadırlar.
Kur’an kursları mevcuttur. Ilâhiyat Fakültelerinden mezun ve titizlikle seçilen görevlilerimiz onlara dini kültürlerini öğretmeye çalışmaktadırlar.
Ancak, okullarda okuyan çocuklar, Din Bilgisi ve Ahlâk Kültürü derslerini uzman öğretmenlerden öğrenme şansından mahrumdurlar. Camilerde görev yapan yüksek tahsilli din görevlilerinin bu dersleri verebilmeleri sağlanmalıdır. Türkiye’de mevzuatımıza uygun bu durumun yurtdışın- da da gerçekleştirilmesi kaçınılmaz bir çare olarak görülmektedir.
Avrupa ülkelerine götürmeye çalıştığımız hizmetleri daha farklı perspektiften ele almamız da mümkündür. Din görevlisi gönderilmesinde problemler her geçen gün artmaktadır.
Türkiye’den yurtdışına gönderilen cami görevlilerinin yerleri boşaldığı için, hizmet açığı meydana gelmektedir. Ülkemiz camileri için açıktan tayinler uzun süredir kapalı bulunduğundan boşalan camilerin adetleri binleri geçmiştir. Vaizlik kadrolarımız bu yüzden her geçen gün azalmış, yeni tayinler de yapılmadığından Türkiye genelinde de irşad hizmetleri yönünden büyük bir boşluk doğmuştur. Yurtdışındaki vatandaşlarımızın problemlerini çözmeye çalışırken, yurtiçinde- ki insanımızın da manevi telkinlerden mahrum kalmaya başladığı hissedilmekte, bu durum, irşad eksikliği sebebiyle belli yörelerde suç oranlarına dahi tesir etmektedir. Bazı avrupa ülkeleri için din görevlilerinin gönderilmesine ilişkin vize sorunu ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu sebeple uzun süre görevli gönderilemeyen cami dernekleri kendilerine resmi prosedürün dışında din görevlisi temini cihetine gitmeye başlamışlardır. Bunların da sayıları gittikçe artmaktadır. Yeni yapılan veya satın alınarak açılan camilere kadro tahsis edilemediği için, aynı şekilde özel görevlilerin arttığı görülmektedir. Camiler çoğalmakta, hatta şekilleri de değişerek, başlangıçta satın alınan binaların ca- mi’ye tahvili ile başlayan faaliyetler, bugün modern bir üslupla inşaa edilen güzel görünümlü sanat eserlerine dönüşmektedir. Etraflarında yer alan kültür komplekslerinin iyi bir şekilde değerlendirilmesi istenilmektedir. Eğitim merkezleri ismi altında yeni faaliyet merkezleri oluşturulmaktadır. Ancak, buralarda özellikle manevi değerlerimize saygılı, kimliğimize ters düşmeyen etkinlikler tertip edilmelidir. Ürkütücü değil sevdirici, soğutucu değil bütünleştirici bir üslup benimsenmelidir. Onların önem verdikleri bazı hassas konularda yanlışları yumuşak davranışlarla düzeltilmelidir.
Diyanet İşleri Başkanlığımız Avrupa ülkelerinde geliştirdiği teşkilatlarıyla bu çizgide hizmet vermeye özen göstermektedir. Bu sebepledir ki, başarılı olmuştur. Vatandaşlarımızın büyük fedakarlıklarla cami ve mescid yapılması amacıyla satın aldıkları binalarını, kurulan vakıf ve DİTİB’lere seve seve hibe etmesindeki en büyük âmilin bu tespit olduğu gözlenmiştir.
Türk Dünyası, Balkan, Kafkas ve diğer Müslüman Topluluklara yönelik hizmetlerimize gelince;
Komünist sistemin iflasından sonra, çık hızlı bir şekilde önümüzde bulduğumuz bu hizmet alanıyla ilgili söylenecek bir hayli söz bulunmaktadır. Ancak, takdir edilir ki, kısa bir yazı hacmi içinde bu konuları gereği gibi açıklamak her halde mümkün olmayacaktır. •
Tarihi bağlarla kenetlendiğimiz bu topluluklara Başkanlığımızın götürdüğü veya götürmekte olduğu bir hayli güzel hizmetleri mevcuttur. Bunları kısaca özetledikten sonra, son olarak gerçekleştirdiğimiz ve dergimizin bu sayısını işgal eden Avrasya Islâm Şûrası’na temas etmek isteriz.
Din görevlisi gönderilmesi, çocuklarının dini bilgilerle eğitilmeleri, kendi dillerinde ihtiyaçları olan dini kitapların basılması, cami inşaatları ve Türkiye Diyanet Vakfı’nca İlahiyat Fakültesi şeklinde öğretim mü- esseselerinin açılması, Imam- Hatip Liselerine benzer orta öğretim kurumlarının faaliyete geçmesi gerçekleştirilen hizmetlerin bir bölümünü oluşturmaktadır.
Anılan bu ülkelerle ilgili yürüttüğümüz çalışmaların şüphesiz en önemlilerinden birisi, "Avrasya Islâm Şûrası" ismi altında kurumsallaşan sekre- teryadır.
Şurasını öncelikle belirtmemiz gerekir ki, Türk Cumhuriyetleri, Balkan, Kafkas ve diğer Müslüman Türk Topluluklarının dini ihtiyaçlarının karışlanması, kendi bünyeleri içinde dini teşkilatlarını geliştirmeleri, onlara maddi destek sağlamamız Başkanlığımız için şerefli bir hizmettir. 23-25 Ekim 1995 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilen toplantı devletimizin dış dünyada itibarının artmasına vesile teşkil etmiştir. Avrasya Islâm Şûrası Sekreteryası iyi teşkil edilir ve Şura belli periyotlarla toplanabilirse, hayırlı hizmetler ifa edeceği izahtan varestedir.
Zira bu insanlar yetmiş yıl komünizm baskısı altında ezilmişler, kendi benliklerinden uzaklaşmışlardır. Onlara ne kadar yardımcı olabilirsek, tarihi görevimizi yerine getirmiş olacağız.
KKTC Türk-İslâm Kültür Cemiyeti Başkanı
Işılay ARKAN:
"Herşeyde Türkiye’yi takip ettik de, dinde pek takip edemiyoruz."
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 53 Diyanet görevlisi var. Fakat ülkemize gönderilecek Din görevlilerinin eğitim seminerlerine tabii tutulduktan sonra gönderilmesi gerekiyor. Herşeyde Türkiye’yi takip ettik de, dinde pek takip edemiyoruz. Çünkü gelişmeler çok çabuk oluyor. Kuzey Kıbrıs’ta Bahailik, Yehova Şahitliği ve Hıristiyanlık çalışmaları çok fazla. Üniversitelere gelen yabancı bilim adamları misyonerlik faaliyetlerinde bulunuyorlar. İmam-Hatip açılması lazım orada. Kur’an kurslarında öğrenciler yetiştiriliyor ama söylediğim gibi mutlaka bir Imam-Hatip Lisesi açılması lazım.
Deniliyor ki, biz tekrar Rumlarla yaşayabiliriz. Çünkü biz, İslam’ı veremedik. Yeni yetişen nesilde dini bilgiler çok zayıf. Ortaokul seviyesinde verilen Din dersleri, lise seviyesinde de verilsin istiyoruz.

Makedonya İslâm Birliği Müşaviri ve Kültür Hizmetleri Sorumlusu
Behcettin ŞEHABİ: "Biz tarihimize sahip çıkıyoruz."
Bugün Makedonya’da Osmanlı eserlerinin varlığı, bize paha biçilmez bir kültür mirasıdır. Bu ’miras, bizim Müslüman olarak varlığımızı devam ettirmemizin en büyük sebebi olmuştur.
Geçmişte benliğine, maneviyatına sahip çıkmayanlar, tarih sahnesinden silinmişlerdir. Biz işte bunun için tarihimize sahip çıkmadayız. 500 yılı aşkın Osmanlı hakimiyetinde kalan Makedonya’daki bu paha biçilmez eserleri gezip gördüğünüz zaman, kendinizi Anadoludaymış gibi tabedeceksiniz. 50 yıllık komünizm idaresinde kalan Makedonya’da bir çok eserler yıktırılmıştır. Bazısı da kendiliğinden yıkılmış, yok olmuştur. Yapacağınız yardımlarla bu eserlerimizi tekrar diriltmek istiyoruz. Üsküp’te, Islami Bilimler Fakültesi’nin temeli bir ay önce atıldı ve yapımına başlandı. Kurulacak olan bu takülte 5 binadan oluşacak ve bünyesinde yurt da bulunacak. Bu fakülteye bütün kardeşlerimizin yardımını bekliyoruz.
Kazakistan Müslümanları Dini İdaresi Başkanı
Ratbek Hacı NİSANBAYULU:
"Komünizm rejimi,
İslâm Dinini geleneklerimizle birlikte yok etmeyi amaçlamıştı."
Kazakistan halkı Türkiye halkına çok büyük saygı ve sevgi gösteriyor. Kazakistan, Rusya ile Çin’in arasına düşmektedir. Bu sebeple İslam alemi bakımından önemli bir coğrafyada bulunmaktadır. 18 milyon nüfusu var. Bağımsızlığını 1992 yılında ilan etti. İslamlıktan önce oralarda ateşe tapıyorlardı. Kuteybe 715 miladi yılında oraya gelince, Islamla tanıştılar ve Müslüman oldular.
Komünizm rejimi, İslam Dinini, Kazakçayla birlikte ve geleneklerimizi de yok etmeyi amaçlamıştı. Kazakistan’a bir çok dilden halk getirerek, Kazak halkını azınlığa düşürmeye çalıştılar. Ben, 1979 yılında Kazakistan’a kadı tayin edildim.
Kazakistan’da Müftü en yetkili kişidir. Türkiye’den bize mescid yapılması için yardım yapıldı. Kur’an-ı Kerim Kazakçaya çevrildi ve Kazaklara dağıtıldı. Bunu ben çevirdim. Dini bir takvim bastırdık. Eskiden bu takvim yoktu. Takvim, gazetelerde de yayınlandı.
Kazakça çeşitli dini kitaplar yayınladık. Bu kitaplarla Kazak insanları namaz kılmasını öğreniyorlar. Şu anda bizde 4 bini aşkın mürşid var. Geçen yıl hac organizasyonu düzenledik. Mısır’da 80 öğrencimizi yetiştiriyoruz. Türkiye tarafından cami yaptırılıyor. Din görevlilerimize de kurslar düzenleniyor. Diğer İslam ülkeleri de bize yardımda bulunuyorlar.
Kazakistan’da bir kaç din var. Bizde para yok. Onun için bazı isteklerimizi gerçekleştiremiyoruz. İslam ülkelerine buradan bir çağrıda bulunuyorum. "Dini konularda bize yardım edin."
Ukrayna Müftüsü
Şeyh Ahmet TEMİM:
"Ukrayna’da misyonerlik faaliyetleri oldukça fazla. V
Ukrayna Din İşleri Dairesi kurulalı üç sene oldu. Şu anda dağınık olan müs- lüman^rı bir araya toplamaya çalışıyoruz. Ukrayna’da 2 milyon civarında Müslüman var. Bir konuya çok önem verilmesi lazımdır, o da, Müslümanların kurtuluşu. Bazı insanlar İslam’ı sunuyorlar fakat çeşitli çelişkiler meydana geliyor. Ukrayna’da bir çok akımlar var. Rusya’da basılmış çok aşırı kitaplar var. Vehhabilik, Kadı- yanîlik, Bahailik ve Yehova Şahitliği akımları bir hayli fazla. Bunlar Müslümanları yanıltıyorlar. Sonra büyük üzüntülere sebep olabilir. Hatta 47 aile Hrıstiyanlaştı. Diğer devletler kendi düşüncelerini yaymak için bize yardım ediyorlar fakat Türkiye bizim yaşadığımız İslam’ı yaymak için yardım yapıyor. Bundan çok memnunuz.
Mescidimiz yok.Namaz kılmaya Dairede başladık, halen zemin katta devam ediyoruz.
Bayramlarda cemaat sayısı 1000’i geçiyor. Bize yardım eden yok. "Bizim mezhebimizden olursanız size yardım ederiz" diyerek şart koşanlar- dan yardım istemiyoruz. Türkiye Diyanet’i ise şartsız yardım yapıyor. Allah razı olsun. Bizim gibi azınlık Müslümanlara daha çok yardım yapılmasını istiyoruz. Kiev’de 1989’dan beri mescid yapamadık. Ukrayna’da ilk mescidi yapmaya yardım edin. Gençler atalarını, bilginlerini bilmiyorlar. Bayramlarda, Ramazanlarda soruları cevaplandıracak heyetler bulunsun. Bir şehirde müslü- manlar bayramı iki gün önce , bir diğerinde iki gün sonra kutluyorlar. Diyanet’in oraya göndereceği heyetler vasıtasıyla bu sorunların giderilmesi gerekir.
Azerbaycan Dini İdaresi Başkan Yardımcısı
Selman MUSAOĞLU:
"Halkımızdan bir kısmı, para için Hristiyanlığı kabul ediyorlar."

Bize Türkiye’den gelen hocalar var fakat sadece dini bilgilerin verilmesinin yanında, halkın içine girerek, halkla iyi irtibat kurulması da lazım. Bunun için de iyi eğitilmiş, ehliyet sahibi hocalara ihtiyacımız var. Türkiye’den başka ülkelerden de görevliler geliyor. Ama her gelen kendi fikirlerini söylüyor. Cemaat bundan çok rahatsız. Bilhassa Vehhabiler ve Bahai- ler çok faaliyet gösteriyorlar. Bunlar kendi taraftarlarına para veriyorlar. İşte bu çok büyük problemdir. Avrupa’dan, Amerika’dan misyonerler geliyor. Bunların tesirinde kalan bir kısım halkımız Hıristiyanlığı kabul ediyorlar fakat onlar bunu para için kabul ediyorlar. Başka ülkelerden gelenler de kendilerine yakın bölgelerde mescit yapıyorlar. Iran tesirini göstermek istiyor. Bu problemleri halletmemiz lazım.
Bunun içinde Vehhabilik, Bahailik ve diğer akımların iç yüzleri toptan ele alınarak kitaplar yazılıp halkımıza parasız dağıtılması çok faydalı olacaktır. Bunu da Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığından bekliyoruz.
Rusya Federasyonu Dağıstan Müftüsü
Ali Hacı ALİYEV:
"Diyanet’in
hizmetlerinden
çok
memnunuz."
Uzun yıllardan beri ayrı kalışımız sebebiyle dilimiz, Türkçeyi konuşmaktan mahrumdur.
Bu sebeple sizJere, Şeyh Şamil’in dili Avarca ile konuşmak istiyorum. 1990 yılına kadar Dağıstan’da 20 tane cami vardı, bugün 200 cami yapılmıştır oradaki müslüman halk tarafından. Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Mohaçka- le’de 7500 kişilik bir cami yapılıyor; İki kolej açıldı, 10.000 (onbin) Kur’an-ı Kerim gönderildi. Bunlardan çok memnunuz. 100 öğrenciyi Diyanetin yardımlarıyla Türkiye’ye getirdik. Elimizde 100 tane Şamil’i diriltecek 16 erkek, 15 kız çocuk da Hüdaî Vakfı nca okutuluyor. 10.000 Kur’an Dağıstan’a gönderildi. Daha fazla çalışmak zorundayız.
Dağıstan, dağlık bir memlekettir ve çeşitli dinlere mensup insanlar yaşar. Veh- habilik, ülkemizde insanlarımızı birbirlerine düşürmüştür. Bunun tek sebebi de Dağıstanlıların ekonomik yönden zayıf oluşudur. Vehhabi- ler ülkemizde cirit atmakta, insanlarımıza para vererek Vehhabi mezhebine çağırmaktadırlar. Bizim Dağıstan’dan buraya gelen öğrenciler için vize zorluğu vardır. Bu da bizim Özerk Cumhuriyet olduğumuzdandır. Bu konuda yardımlarınızı bekliyoruz.


Gümülcine Müftüsü
İbrahim
ŞERİF: "Müftülerimizi kendimiz seçmemiz gerekirken, Yunan Hükümeti iki kişiyi müftülük makamına oturttu."

Batı Trakya (Yunanistan)’da, 1985 yılına kadar müftülük sorunu diye bir sorun yoktu. Sorun 1985 yılından sonra başladı. Lozan’da, Batı Trakya’da bırakılan 150 bin Türk’ün dini özerklikleri verildi. 1985 yılına kadar, bu özerkliği Batı Trakya Türkleri kullandı. Fakat 1985 yılından itibaren müftüler vefat edince, Yunanistan Hükümeti, Kıbrıs konusu ve Ege Denizi’ndeki problemler nedeniyle, bunu, Batı
Trakya’daki Türklere ödetmeye başladı ve hala da ödetmeye devam etmektedir. Bunlar özellikle Batı Trakya’da Türk olmadığı, Yunanlı Müslümanların bulunduğu şeklinde ortaya çıktı. Böylece Yunanistan, Lozan Antlaşması’na göre uyması gereken vazifeleri yerine getirmiyor. Bunlardan birincisi, Müftülerimizi kendimiz seçmemiz gerekirken; Yunan Hükümeti iki kişiyi Müftülük makamına oturttu. Azınlık, yıllarca mücadele yaptıktan sonra Yunan Hükümeti tayin ettiği Müftüleri geri çekmemekte inat edince, halkımız, camilerde cuma namazından sonra imamların aracılığıyla Müftü seçimine gittiler. Gü- mülcine’de beni, Iskeçe’de de Mehmet Emin AGA’yı müftü seçtiler. Fakat bizi çok iyi tanıyan Hristiyan alemi, kiliseler, Ortodoks Patrikhanesi, geçmişte Türk Milletine karşı oynadığı oyunu, bugün de aynen bize karşı oynamaktadır.
Bunların en bariz örneği de, 1985 yılına kadar Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı nın Ramazan ayında göndermiş olduğu din görevlilerinin bu tarihten sonra Yunan Hükümeti’nce ülkeye so- kulmamasıdır. Yunan Hükümeti, Diyanet kanalıyla gelen Vaizlere bu muameleyi yaparken, ne acıdır ki, Türkiye’deki bazı cemaatlerden grup grup din görevlileri gelmekte ve Yunanistan bu gelenlere her türlü imkanı sağlamaktadır. Biz istiyoruz ki, gelen bu insanlar Diyanet İşleri Başkanlığı ile anlaşsınlar, öyle gelsinler. Biz onları karşımızda cemaatlerin din görevlisi olarak değil, Türk Devle- ti’nin din görevlisi olarak görmek istiyoruz. Bu gelenleri Yunan Hükümeti getirttiği için halkımız onları dinlemiyor, istemiyor. Bu da bizim aramızda huzursuzluk meydana getiriyor. Çünkü Türkiye’den gelen her din görevlisi bizim için kıymetlidir. Ama ne yazık ki, cemaatleri temsilen geldikleri için biz kendilerine bugüne kadar itibar etmediğimiz gibi, bundan sonra da itibar etmeyeceğiz.

Kırgızistan Kadısı
Kimsenbay
ABDURRAHMANOĞLU:
"75 yıldır uzaklaştırılmaya çalışılan İslâmiyet, bugün damarlarımızda dolaşıyor."
Kırgızistan’da 18 mescit vardı, bugün 2000’dir. Fakat üzülerek ifade ediyorum ki, Kırgızistan ekonomisi kötü durumdadır. Bu sebeple mescitlerin hepsini birden yapamıyoruz. Cumhurbaşkanımız Askar AKAYEV’e teşekkür ediyoruz. Çünkü ekonomimizin bozuk olmasına rağmen bize yardım ediyor. Güneyde Müslümanlar var, kuzeyde var. Güneyde durum iyi, kuzeyde zayıf. Başkentimiz Bişkek, kuzeye düşmektedir. Bişkek’te bütün okullarda eğitim Ruşça yapılıyor. Sadece bir okulda yapılmıyor. Rusça ise Hristiyanlığa yakındır. Onun için eserlerin Kırgızca basılması lazım. Gençlerde Budizm’e doğru bir kayış var. Bir İslam Enstitüsü kurmuştuk, 6 bölgeye 8 tane daha kurduk. Bunlarda 500 öğrenci eğitim görüyor. 75 yıldır uzaklaştırılan İslamiyet, bugün damarlarda dolaşıyor. Gençlerden mescitlere gelenlerin sayısı bir hayli fazla. Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı bize her yıl 10-15 din görevlisi gönderdi. Bunlar Ramazanda görev yaptılar, çocuklarımızı eğittiler. 1995’te altı görevli geldi. Daha çok görevliye ihtiyacımız var. Çok değişik akımlar var ve bunlar, gençlerimizi yanlış yöne çekiyorlar. Biz, Türkiye’deki eğitim gibi eğitim istiyoruz. "Bişkek’te 1500 kişi Hristiyanlaştf dedi Namık Kemal ZEYBEK, bu gerçektir. Gençler maddi imkansızlık içinde ve bu şekilde zengin olmak istiyorlar. Büyük miktarlarda paralar dağıtıyorlar bu akımlar gençlere. Biz ise 2 yıldan beri maaşlarımızı alamıyoruz. Bir şehirden diğerine gitmek bile ancak Müslümanlardan gelen yardımlarla oluyor. İşte durumumuz budur. Diğer ülkelerden yardım istedik bize bir takım şartlar ileri sürdüler. Fakat biz şartlı yardımı kabul etmedik ve etmeyeceğiz.
• Tercüme : İsmail İLHAN


Rusya
Federasyonu
Şeyhu’l-İslâm’ı
Talat
TACETTİN:
"Türkiye dışındaki diğer Islâm ülkelerinden gelenlerin şartlı yardımlarını istemiyoruz."
Bölgemizde 70 senenin problemleri var. Bu problemlerin, Türkiye tarafından halledilmesini istiyoruz. Biz Türküz ve Türk olmaktan da utanmıyoruz. Kominizmin baskıcı zulmü altında da bunu söyledik, şimdi de her yerde rahatça söylüyoruz. Yardımı, Türkiye’den bekliyoruz. Çünkü bizi en iyi biz anlarız. Türkiye dışındaki diğer İslam ülkelerinden gelenlerin şartlı yardımlarını istemiyoruz. Şartlı yardımların bugüne kadar bir faydası olmamıştır ve olamaz. Ramazan’a aynı günde başlayalım, bayramları aynı günde kutlayalım. Yani bir takvimde birleşelim. Bunu da Türkiye Diyanet Işleri’nden bekliyoruz.