Makale

AVRUPALILAR İLİM ALMAK İÇİN ENDÜLÜS’E HEYETLER GÖNDERMİŞLERDİ

AVRUPALILAR İLİM ALMAK İÇİN ENDÜLÜS’E HEYETLER GÖNDERMİŞLERDİ[1]

Yazan Çeviren

Selim Taha et-TEKRİTÎ Doç. Dr. İsmail CERRAHOĞLU

Son zamanlarda Avrupalı âlimler ve tarihçiler, taassublanna rağ­men, kitaplarında, ilme ve tarihe ait tetkiklerinde, İslâm medeniyetinin, Avrupa’nın uyanmasına ne derece tesir ettiğini yazmağa başladılar. On­lar, batı medeniyetinin menşeinin, İslâm medeniyeti olduğu hususundaki örnekleri’de vermektedirler, İslâm akliyyâtımn mahsulü olan yeni bu­luşların ortaya koyduğu feyzden, heyetler gönderme devrinde ilim ve maarifte hattâ fen ve sanatta, batılı âlimler istifade ettiler.

Şüphesiz, Endülüs, İslâm medeniyetinin batıya intikalinin ilk yolu olmuş ve İslâm - Arab kültürünün Avrupa’ya girmesiyle, orada sağlam bir medeniyetin temelini atmış oluyordu,

Endülüsün en ileri ve en parlak bir dereceye varması yönünden ulaş­tığı şöhret, o zamanki Avrupa’nın çok sayıdaki hükümdar ve krallarım, ilerleme ve medeniyet alanında Endülüs müslümanlariyle benzer bir du­ruma getirmek için, harekete geçirdi. Bu iş için onlar, kendilerinden mey­dana gelmiş heyetler teşkil edip, Endülüs’teki enstitü ve üniversitelerde tetkikler yapmaktan başka bir yol bulamadılar.

Fransız tarihçisi Falier, “Endülüs’ün İstirdadı” (Raprisa Oaindelo- ussia) adlı eserinde, Avrupa’da teşkil edilen ilim heyetleri, müslüman En­dülüs’e gönderilecek ve oradaki büyük enstitülerden ilimleri, fenleri ve sanatları alacaklardı. Bu karşılıklı davetlerin neticesi olarak, İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda ve Toskana gibi Avrupa ülkelerinde büyük merkezler ve saraylar meydana getirildi, demektedir.

Avrupa’da teşkil edilen heyetler, seneden seneye artmak suretiyle Endülüs’e gitmeye başladılar. H. 312/M, 1293[2] senelerinde bunların miktarı 700 erkek ve kız talebe civarında idi. Bu heyetlerden biri Fran­sa’dan, Fransa Kıralı VI. Lui’nin dayısının kızı olan Prenses Elizabeth riyasetinde gönderilmişti. Britanya’dan gönderilen heyetlerden biri de, İngiltere’nin Wels eyaletinin hükümdarı Kral George’un kardeşinin kızı Duban başkanlığındaki heyettir. Daha sonra Savoy, Bavyera, Ren, Saksonya ve daha başka yerlerden de heyetler gönderilmiştir.

Bavyera Kralı Filib, Halîfe I. Hişam’a bir mektub göndererek, bu mektubunda ondan, memleketinden bir heyetin Endülüs’e kabul edilme­sini ve o heyetin, oranın ahvali, nizamları, hukuku, kültürü hakkında bilgi edinmelerini ve kendi memleketi için faydalı olabileceklerini almala­rına müsaade edilmesini taleb ediyordu.

Halîfe Hişam bu talebi uygun karşılamıştır. Bunun üzerine Filib hemen I. Veziri Wilembin başkanlığında bir heyeti Endülüs’e gönder­miştir, Arab tarihçileri bu vezirin ismini Wilyem el-Emîn şeklinde isimlen­dirmektedirler.

Diğer Avrupa kralları da bu şekilde hareket etmişlerdir. Wels Kralı George’un kardeşinin kızı riyasetinde teşkil ettiği heyette, eşraf ve âyân kızlarından 18 kişi bulunuyordu. Bu heyet îşbiliyye’ye hareket ederken, yolculuklarında onlara Wels sarayımn saray nâzın asil Sıfaylik refakat ediyordu. Bu saray nâzın Kral George’dan, Halîfe III. Hişam’a bir mek­tub da getiriyordu. Bu mektubu, İngiliz tarihçisi Jhon Doinburth "Orta­çağda Efendilik Unsuru olan Arablar” (Arabs: element of Surerniacy in the Meadeuel Centuries) adlı kıymetli eserinde neşretti. Bu mektub şöyledir:

“İngiltere, Gal, İsveç ve Norveç Kralı D. George’dan Endelüs’teki müslümanlann Halîfesi, azamet sahibi, makamı yüce III. Hişam’a,

Ta’zâm ve tebcilden sonra, ma’mur beldenizdeki ilim ve sanaat ens­titülerinizin feyziyle meydana gelen büyük terakkiyi işittik. Dört cihet­ten cehaletin hüküm sürdüğü memleketimizde, ilim nurlarının yayılma­sı, eserinize tâbi’ olmakta iyi bir başlangıç olması için, şu faziletlerden bir parça çocuklarımızın da faydalanmasını istiyoruz.

Kardeşimizin kızı Prenses Duban’ı, İngiliz eşrafından teşekkül eden bir heyetin başına koydum. Kendilerine ihtimam gösterilmesini, arkadaş- lariyle birlikte büyük yardımlanmzla himayenizde öğrenimlerinde iler­lemeleri hususundaki lütûflarınızı bekleriz.

Küçük Prensesle birlikte, yüce makamınıza mütevâzı bir hediyye de sunuyorum. Samimî sevgi ve tazimlerimle bu ikram edilen hediyyeyi kabûl buyurmanızı rica ederim.

İtaatkâr hizmetkarınız

George”

Halîfe III. Hişam, Kral George‘un bu mektubuna, müslümanlarm müsamaha ve lütûflarım temsil eden şu ince ve belâgatlı cevabı ver­miştir:

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adiyle;

Âlemlerin Rabbı olan Allâh’a hamdolsun, salât ve selâm Rasûllerin Efendisi olan Nebisi üzerine olsun.

İngiltere, İskoçya ve İskandinavya Kralına.

Giriştiğiniz teşebbüse muttali oldum’ ve devlet erkâniyle yaptığım istişareden sonra teklifinizi kabul ettim. Kırallığmıza karşı muhabbeti­mizi tekid için de göndereceğiniz heyetin geçimini, müslümanların beytü’l-mâlinden karşılıyacağız.

Hediyyenize gelince, onu memnuniyetle kabûl ettim. Bilmukabele si­ze Endelüs’ün kıymetli halılarından gönderiyorum. Bunlar evlâdlarımızın emekleridir. Zât-ı âlînize hediyyedir. Bu hediyyede muhabbet ve it­tifakımızın delillerini gösteren kâfi maksat mevcuttur. Selâm.

Endelüs Diyârında Allâh’ın Rasûlünün Halîfesi Hişam”

Türk tarihçisi Abdurrahman Şeref, bu hediyyeler hakkında şöyle der: Wels Kralının, Halîfe Hişam’a gönderdiği hediyyeler şunlardan iba­rettir: 3 zirâ boyunda saf altından iki şamdan ve altından mamul 22 par­çalık yemek takımı.

Başında Wilembin’nin bulunduğu Bavyera Kralının gönderdiği he­yete gelince, bu heyet 215 erkek ve kız talebeden ibaretti. Bunlar, Endü­lüs’teki bütün enstitülere dağıtıldılar. Oralarda felsefe, ilim, sanat, do­kuma, nakış, tababet, tedavi, silâh sanatı, cam, kâğıt, gemi inşası, barut yapmak, kaleler bina etmek ve bunlara ilâveten astronomi, kimya, fizik, ziraat ve bunlardan başka ilimleri öğrenmeye çalıştılar. Bu heyetten 8 kişi İslâmıyeti kabûl ederek, memleketlerine gitmediler ve Endülüs’de kal­dılar. Yine bu heyetten üç kız o zaman Eindülüs ricâlinden olan meşhur­larla evlendiler ve bu kızlar zekî, necib evlâdlar dünyaya getirdiler. Me­selâ, Abbas b. Mirdas el-Felekî onlardan biridir. Böylece, Fransa, Hollânda, İtalya, Almanya ve Belçika’dan gelen heyetler içerisinde çok sayıda genç kız Endülüs’e geldiler ve orada müslüman oldular. Belçika’dan Pren­ses Marie Gobje, Almanya’dan Robika Start, İngiltere’den rahibe Janet Simpson ve Hollânda’dan Kont Sir Jack (II)’ın kızı Svetta gibi pek çokları müslümanlarla evlendiler.

*

* *

Avrupa’dan Endülüs’e gönderilen pek çok sayıdaki heyetlere ilâve olarak Avrupa’daki bâzı kırallar ve hükümdarlar, Endülüslü âlim, mü­hendis ve sanatkârları, memleketlerinde medreseler, fabrikalar; yüksel­me ve nizamı tanzim eden müesseseler kurmak için davet etmişlerdi.

Milâdî IX. asrın başlangıcında ve daha sonraları, İngiltere, Hollanda, Saksonya ve diğer Avrupa ülkelerinde muhtelif iümlere sahip 90’a yakın müslüman âlimi anlaşma ile Endülüs’den getirtilmiş bulunuyordu. Bunlar bulundukları ülkelerde çeşitli enstitüler inşa edeceklerdi. Bu celbediİen âlimler, Arapça’nın yanında Lâtince ve İspanyolca’yı bilenler arasından seçilirdi.

Bu hükümetler bunlardan başka, çeşitli sanatlarda mütebahhir olan 200 kadar mütehassısı da anlaşmalarla memleketlerine çağırdılar. Bun­lar bilhassa gemi inşası, dokuma, cam, bina sanatı ve ziraat fenlerine ait idi.

Bâzı müslüman mühendisler, Britanya’da Taymis nehri üzerindeki Heüchem adındaki en büyük köprüyü yaptılar. Bu kelime, Endülüs Halî­fesi Hişam’m isminin bozulmuş seklidir. îngilizler, onun faziletini i’tiraf ve müslüman mühendislerini oraya göndermiş olmasından dolayı, köprü­ye onun ismini izafe etmişlerdir. Yine müslüman mühendisler tarafından Bavyera’daki kiliselerin kubbeleri yapılmıştı. Bugün Almanya’nın Stutgard şehrindeki su deposu Amedeo diye isimlenir ki, bu da onu yapan müslümamn ismi olan Ahmed’in bozulmuş şeklinden başka bir şey de­ğildir. Keza 1512 senesinde Lizbon’da İngiltere’ye galib gelen Hollânda donanması, müslümanların yapısı idi. Ve Hollânda donanması komuta­nı, kendini “Târık Denizi Amirali” diye isimlendirirdi.

*

* *

Endülüs enstitülerinde tahsil görüp, İslâm medeniyetini Avrupa’ya yayanlardan biri de M. 945 senesinde doğan Fransız râhip Gerbert’dir. Endülüs’e gelen Gerbert, İşbiliyye ve Kurtuba enstitülerinde üç sene ri­yaziye, felek ve diğer ilimleri tahsil etmişti. Sonra memleketine dönen bu adam, İslâmî kültürü öğretmeye çalışmışsa da, kendi halkından bâzılan onun bu yaptıklarım küfür ve sihirle damgalamışlar ve onu itham etmiş­lerdi. Bunun üzerine memleketinden ayrılıp Avrupa’yı dolaşan bu adam Roma’ya gelmiş, orada Roma Hükümdarının müsteşarı olmuş, daha son­ra da kardinalliğe yükselmişti. 999 senesinde de II. Sylvestre adıyla Pa­palık makamına oturmuştur, işte bu papaz ilk olarak Arap rakkamla- nnı ve onların nizamım Avrupa’ya sokmuş, halen bugün bu sistem de­vam etmektedir. Yine bunlar arasında Abyar ismindeki başka bir Fransız râhibi, İslâmî kaynaklara dayanan felsefe ve diğer ilimlerde müte- bahhİr olmuş, M. XII. asırda şöhrete ulaşmıştı. Kurtuba’da ders görüp, İslâm âlimlerinin elinden mezun olanlar arasında, Kuzey İspanya’da bu­lunan Asturya ve Leon ülkelerinin meliki Sancho da bulunmaktadır.

Walmasya (Dalmaçya olabilir) Kralının oğlu Herman İslâm medeni­yetine ait olan felekî âletleri ve usturlâbı, Endülüs’te tahsil gören Av­rupalI talebelerden öğrenerek memleketine getirmiştir. Endülüs’teki, İşbiliyye ve Kurtuba gibi şehirlerdeki tıp enstitülerin­den 20’ye yakın Avrupah tabib mezun olmuştu. Bunlar arasında bulu­nan İngiliz rahibi Siburman Papa III. Pi’ye hususî doktorluk yapmıştır.

Parlak devrinde Endülüs, İslâm medeniyetini Avrupa’ya yaydıktan sonra, orada müslümanlara karşı girişilen kati ve hıristiyanlaştırma ha­reketleri neticesinde, müslüman âlimler, Ispanya’nın muhtelif vilâyetle­rine, Fransa’ya, İtalya’ya ve çeşitli ülkelere dağılmış, sağlam Avrupa medeniyetinin doğmasına sebep olan ilim ve fenlerini de yanlarında gö­türmüşlerdi.



[1] Bu makale Kuweyt’te aylık olarak neşredilen "el-Wa’yu’l-İslâmî" adlı mecmuanın 37. (sene IV, Muharrem 1388 - Mart 1968, s. 90-93) sayısında neşredilmiştir. Bu makalede bulunan bâzı özel isimler sıhhatli bir şekilde okunamadıgrndan, dipnot olarak makaledeki şekliyle Arap harfleriyle yazmayı uygun gördük.

[2] Bu tarihte bir yanlışlık olsa gerek, zira Hicrî 312 tarihinin Milâdî karşılığı 924 senesidir. Milâdî 1293 senesinin Hicrî karşılığı ise 692 senesidir.