Makale

VAZİFE VE SORUMLULUK

HUTBE:

VAZİFE VE SORUMLULUK

Lûtfı DOĞAN

Aziz Müslümanlar!

Şu kâinatta her şeyin kendisine göre bir vazifesi olduğu ve bunu ak­satmadan yerine getirmeğe çalıştığı görülmektedir. Düşünce ve idrâk sa­hibi insanın vazifeleri ise, hepsinden daha fazla ve daha ağırdır. Her tür­lü üstün değer ve vasıfları elde etme kabiliyetinde yaratılmış olan insa­nın vakfeleri, ne kadar ağır ve mes’ûliyetli ise şerefi ve bu görevleri mukabilindeki mükâfatları da o derece büyüktür.

İnsandan başka diğer varlıklar, kendilerine ayrılan vazifelerini tabii ve gayriihtiyâri olarak yerine getirdikleri halde, insan, idrâk, irâde ve muhakemesi ile bilerek; iyi ile kötüyü birbirinden seçerek vazifesini îfâ etmektedir. İnsanın Allah katında ve halk nazarındaki değer ve şerefi de bundan ileri gelmektedir. İnsanın olgun bir mü’min olması da bu esasa dayanır ve bununla ölçülür.

Bunun içindir ki, dinimiz Hâlıkımıza, nefsimize ve bütün insanlara karşı vazifelerimizin nelerden ibaret olduğunu bütün incelikleriyle açıkla­mış ve bunların nasıl yerine getirilecekleri hususunda bizleri aydınlatmış­tır. Biraz önce okuduğum âyet-i kerîme meâlen şöyledir:

“Kim iyi bir amel ve harekette bulunur ise faydası kendisine, her kim de fena bir amelde bulunursa zararı kendi nefsine aittir. Sonra da hepiniz Rabbımızın huzûıuna döndürülürsünüz.” (Câsiye Sûresi A: 15)

Aziz Müslümanlar!

Dünyâ hayâtımızda üzerimize aldığımız maddî bir vazifeyi hakkıyla yerine getirdiğimiz zaman nasıl bunun mükâfatını görürsek, Allah tara­fından bize tevdî edilen ilâhı, şahsî, âilevı ve İnsanî vazifelerimizi yerine getirince de Cenâb-ı Hakk’ın lütuf ve ihsanına nail olacağımız şüphesizdir. Bu böyle olduğu gibi şu madde âleminde vazife ve onun mes’ûliyetini ta­şıyan insanın yaptığı herhangi bir fenalık da cezasız kalmayacaktır. Pey­gamberimiz Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm Efendimiz:

“İnsanoğlu kıyamet gününde beş şeyden sorulmadıkça Rabbinin hu­zurundan ayrılamaz: Ömrünü nerede geçirdiğinden, gençliğim nerede har­cadığından, malım nereden kazandığından ve nereye sarfettiğinden bilgi­siyle nasıl bir amelde bulunduğundan.” buyurarak dünyâ hayâtımızdaki vazifelerimizin önemini ve bunlardaki kusurumuzdan doğacak sorumlulu­ğu açık bir şekilde beyân etmiştir.

Fert ve cemiyet olarak huzur ve felaha erişmemiz, Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını kazanmamız, maddî manevî vazifelerimizi eksiksiz olarak yerine getirmemize bağlıdır. Ne mutlu, sorumluluklarını lâyıkıyla idrâk edip, va­zifelerini eksiksiz olarak yerine getirenlere.