Makale

DİN ÂLİMLERİ VE GÖREVLİLERİ İSLÂM’IN HİZMETİNDEDİRLER

DİN ÂLİMLERİ VE GÖREVLİLERİ İSLÂM’IN HİZMETİNDEDİRLER

Dr. Lûtfi DOĞAN

İslâm, insanları hidayetiyle doğru yola ileten, dünyada ve âhirette mes’ut olmalarını, huzurlu yaşamalarını sağlayan, Allah tarafından, Hz. Peygamber’e tebliğ edilen son dindir. Bütün benliği ile Allah’a teslim olup, sevgili Peygamber’in risaletini ve Allah’dan getirdiklerini kabul eden, müslümandır. Bu îmanda niyetler ve maksat yalnız Allah’ın rızasına has kılınmalıdır. İslâmî bütünüyle kavramak, esaslarını tanımak, ruhunu yaşa­mak ancak böyle davranışla, niyetleri Allah’a hasretmekle olur. Çünkü din Allah’ındır. O, insanın mes’ut olması ve hidayeti için Peygamber’ine gönderdiği İlâhî esaslardır. İslâm, bir zümrenin, dar bir topluluğun değil, karanlıktan aydınlığa, sapıklıktan doğru yola, huzura varmak isteyen insanların dinidir. İslâm, âlemleri aydınlatan nurdur. Üç ay önce Radyo halk okulunda İslâm Yahudiliğe ve Hıristiyanlığa benzetilerek iddia edil­diği gibi, bir kavmin bir milletin değil bütün beşeriyet için, imanı, ame­li ve ahlâkı ile bir hidayettir. Yalnız inananlar değil basiretle bakan her göz onun imanının, amelinin ve ahlâkının bütün insanlığı kapladığını gö­rür. Dâveti ilim, hikmet ve güzel öğütledir. İşte belgesi:

= Rabb’inin yoluna, hikmet, güzel öğütle çağır, onlarla en güzel şekilde mücadele et (Nahil, 124) Bu aziz din, insan aklını kuruntulardan, zanlar üzerine saltanat kurmaktan uzak tutar,- cehâleti en büyük düşman bilir. İlmi emreder, ilk emir oku’dur, bilenlerle bilmeyen arasındaki farkı be­lirtmiş, ilmi en üstün mertebeye yükseltmiştir. Akla, mantığa hitap ede­rek yoluna çağıran bu din, ancak ilimle yaşar ve ruhlarda yer tutar. Bu yüce dinin âlimleri aynı ruhu öğretirler, aynı kaygu içindedirler. Çalış­malarının hedefi, Allah’ın rızâsıdır. İslâmın gerçeklerini olduğu gibi bü­tünü -ile göstermek mecburiyetindedirler, İslâm Allah’ındır, Hz. Resûl vasıtasiyle bütün insanlığa hidayet, huzur ve saâdet vesilesi olarak gön­derilmiştir. İslâm, ne kapitalizm, ne sosyalizm, ne de herhangi bir izm’dir. Bunlar zamana göre değişen, daima kritiği yapılan sosyal ve felsefî birer görüşdür, nazariyedir. Oysa İslâm, Allah tarafından insanların hi­dayeti için Peygamber’e vahyedilen dindir. Her hangi bir faraziyeye veya nazariyeye ihtiyacı yoktur. O, bütünü ile insanın hidayetini ve saâdetîni kâfîldir. Her hangi bir felsefî görüşle te’vili, ta’bîri doğru olmaz. İslâmın mânevi otoritesinden faydalanmak isteyenler, ona kendi gözleriyle bakmaktadırlar. İslâmı, kendi kitabı Kur’ân-ı kerîm ve sevgili Peygamber’in hadîsleriyle görmek zarurîdir. Bu şekilde hareket edenler arasında iyi niyetle davrananlar çok olduğu gibi, kötü niyetle ortaya çıkanlar da yok değildir. O kadar ki, sırf materyelizmin, insanı inkâr eden maddeci­lerin öncüleri, bile İslâm’dan ve onun aziz Peygamberinin sîretinden ken­dilerine pay çıkarmağa çalışırlar. Bu yönden bu yorum kapısını kapamak gerekir, Felsefî doktrinler açısından İslâm’ı görmek, onu vahiy kayna­ğından uzaklaştırır. Yukarıda işaret ettiğimiz gibi bu nazariyeler deği­şen, hiç bir çağda aynı kalmayan mesaîler olup, insanı kesin bir saadete, huzura vardırmaz. Bunun için İslâm’ı bütünü ile almak, onu bölmemek, başka bir nazariye, faraziye veya doktrin ile yorumlamamak ve olduğu gibi ruhlara yerleştirmek ve yeşertmek zarurîdir.

İslâmî gereği gibi Öğrenmek, ruhlara yerleştirmek, fert ve toplum bakımından insanı insan yapıcı esaslarını yaşatmak, her mevzuda olduğu gibi ciddiyetle ele alınacak öğretim ve eğitim meselesidir. Okullarımıza din dersleri ilk konulacağı zaman, milletin büyük sevinçle karşıladığı bu meseleye, bazı mahfiller, karşı durmuşlardı. Bu sırada Türk ocağı salo­nunda yapılan bir toplantıda, din derslerinin okullara konmamasını sa­vunan garip bir terbiyeci (!) din duygusunun yalnız ailede verileceğini, okullarda öğretilemeyeceğini, kendisinin İslâmiyeti yaşlı ninesinden, onun ilâhilerinden, telkinlerinden öğrendiğini iddia ediyordu. Hayır, bu yan­lıştır. İslâm öğretilmeden, eğitilmeden telkîn edilemez, gönüllerde yer edemez, çünkü bu din, hikâyelerin, masalların hayallerin değil, insanı İn­san yapan mutlu kılan, esaslardır. Bundan başka yol takip edilecek olur­sa, o zaman, insan nefsinin hevâsı, hayalleri, vesveseleri, asılsız hurafele­ri din adına zihinlerde yer tutar. İslâm ilimsiz, öğretim ve eğitimsiz ya­şayamaz. Onu bu hayattan uzaklaştırırsak, yabancı, bâtıl inançların, asılsız hurafelerin istilâsına uğratırız. İşte bu maksatla okullarımıza din dersleri konmuş ve memleketimize lüzumlu din âlimlerini, görevlile­rini yetiştirecek eğitim ve öğretim yuvalan kurulmuştur. Bu kuruluş­lar, bütün müslümanlarca sevgi, saygı ve heyecanla karşılanmıştır. Bu bakımdan İman-Hatip okulları, Yüksek İslâm Enstitüleri, Devletin ya­nında, istisnasız bütün müslümanların desteğine, birbirleriyle yarışır­casına yardımına mazhar olmuştur. Bu kurumlar, bir gazetede, olayları daima kendi acısıyle okuyucularına sunan bir yazarın iddia ettiği gibi kapitalistlerin, zenginlerin veya şunların bunların değildir. Okullar, Mil­lî Eğitim Bakânlığı’nın himayesinde, murakabesinde ve idâresindedir. Öğretmenlerini bu Bakanlık tâyin eder, programlarını düzenler, ve ay­nen uygulanır. Devletin bu hizmeti yanında bu mubârek müesseselere yardım elini uzatanlar, istisnasız, memleketin gerçeklerini bilen mii’minlerdir. Tertemiz bir iman sevgiyle, sevinçle her sınıf halk para verir. İn­şa edilen bu ilim yuvalan yalnız yüzbinlerin değil bazan on kuruşlarla, yirmi kuruşlarla toplanmış inanmış insanların eseridir. Bunları yalnız zenginlerin eseri, kapitalistlerin â’mâline hizmet eden yerler görmek, on binlerce mü’minin bazan göz yaşlariyle, vecid ve heyecan içinde, Allah rızası için yaptıkları yardımları inkârdır. Ancak, bu duyguyu duymayan­lar, bu vecdi yaşamayanlar, milletin mukaddesatına saygısı olmayanlar böyle konuşabilirler. Fakat hakikat bu değildir. Bunu her İnsaflı, basi­retli insan görmekte zahmet çekmez. İmam-Hatip Okulları, Yüksek İs­lâm Enstitüleri, İlahiyat Fakültesi, bu müslüman milletin bağrından, gön­lünden, ihtiyacından çıkmış, kapitalistlerin, zenginlerin hizmetinde değil, imanın, ilmin, irfanın, hayırda yarışan milyonca insanın saadetinin yo­lundadır; Müslüman-Türk kültürünün Türk millî eğitiminin iftiharla üzerinde titrediği ilim yuvalandır.

Allah, onları kuran ve koruyan Devletimizi payidar,

Milletimizin ona uzanan hayırlı insanlarını aziz eylesin.