Makale

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM VE DİN DUYGUSU

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM VE DİN DUYGUSU

Yurdagül KONUK
Marmara Üniv. İlahiyat Fak.
Araştırma Görevlisi

Ülkemizde din eğitimi alanında yapılan çalışmaların önemlilerinden biri de, her yaş grubundaki insanın dinî yönelişlerini tesbit etmek ve bu tesbitten sonra pratik çözümlere ulaşmaktır.
Dini, bir gelişim problemi olarak ele almak ise, onu gözleme dayalı deneysel araştırmalara konu etmek suretiyle mümkün olabilir. Bireyin gelişiminin dinî yönünü yalnızca nazariyata dayalı çalışmalarla açığa çıkarmak yeterli ve gerçekçi bir eğilim değildir çünkü;
a) Dinler, metafizik âlem hakkında doyurucu bilgi kaynaklan oldukları gibi, bir boyutlarıyla da psiko-sosyal olguları kapsamaktadırlar. Aynca bir toplumun geneli tarafından paylaşılırlar ve herkese açık oldukları için nesneldirler.
b) İbadetlerin ölçüye gelmeyen ve içten yaşanan bir kısmı bulunsa bile, gözle görülür bir tarafı vardır ki bu açıdan objektif ve tecrübîdirler.
c) Diğer yaşantılarıyla dinî yaşantı arasında mukayeseler yapılabilir ve insanın ruhî hayat örgüsünde sebep-sonuç bağlantıları kurulabilir.
Bu üç görünümünden yola çıkarak dinî gelişimin deneysel metodlarla incelenebilir olduğu, birçok hipotezin sınanmasıyla ortak önermelere varılacağı söylenebilir. Bu amaç doğrultusunda yapılan bir çalışmada okul öncesi çocuklarda dinî duygunun gelişimi ele alınmış ve annenin bu gelişimdeki rollerine kısaca değinilmiştir.(l)
Bir büyük şehir ilçesi (Üsküdar)nde gerçekleştirilen araştırmaya ana sınıflarında kayıtlı 44 çocuk ve onların velileri olan 44 anne, toplam 88 kişi denek olarak katılmıştır. Araştırma kapsamında olan 5 ve 6 yaş grubu çocukların, başta dinin en temel konusu olan Allah kavramına yüklediği anlamlar, duygu dünyalarında dinî duygunun yoğunluğu, ibadet kavramının algılanışı, dinî nitelikli çevre etkileşimleri incelenmeye çalışılmıştır.
Kavram gelişim teorilerinin temel olarak alındığı bu araştırmanın nihayetinde elde edilen bulguların konuyla ilgilenen diğer araştırmacılara ışık tutacağı beklenmektedir.
Örgün öğretimde ilkokul dördüncü sınıftan itibaren başlayan din eğitimi, eğer çocuğun ilgi ve alakalarına bağlı olarak uygulanacaksa, o yaşa gelinceye kadar çocuğun hangi din! gelişim merhalelerinden geçtiği bilinmek durumundadır. Araştırma kapsamındaki annelerin şahitliklerine göre din ile İlgili İlk merak 2,5-3 yaşa kadar inmektedir ki bu dönem ben ve ben-dışı âlemin farkına varıldığı, buna paralel olarak da sözel iletişimin kurulmaya başlandığı dönemdir. Bu yaşlarda dinî duygu, yani aşkın bir güce İnanma ve ona inancın göstergesi olan ibadet etme İsteği nüve halinde bulunmaktadır ve sevgi, bağlanma, korku gibi temel duygular üzerinde yükselen kompleks bir duygudur.
Kavram gelişimi içerisinde "işlem öncesi dönem" olarak isimlendirilen 2-7 yaşlarında çocuk, henüz soyut kavramlara intikal edememektedir. Bu sebeple Allah’a ilişkin tanımlamaların tümünde insani terimler ve fiziksel yakıştırmalardan bir şeylere rastlamak mümkündür, örnek vermek gerekirse bu aşamada büyüklük ve yükseklik mefhumları mekanla sınırlı bulunmakta olduğundan, çocuklara göre Allah, görebildikleri en büyük ve en yüksek mekân olan gökyüzünde- dir (%56,81). Zaman zaman geleneksel dinî öğretilerle "Allah her yerdedir, kalbimizdedir" (% 20.45) şeklindeki cevapların taklitten öteye gitmeyen, mekândan münezzeh oluşu tam olarak yansıtmayan, henüz zihnen benimsenmemiş tekrarlar olduğu anlaşılmaktadır. "Allah cennettedir" hükmünü verenlerin ise aslında cennetin gökyüzünde olduğuna inandıkları, yani fizikötesi bir cenneti kasdetmedikleri gözlenmiştir.
Bu yaş grubu çocuklarda eylemler ve onlardan elde edilen faydalar hayatın kendisidir. Bu bağlamda, çocukların maddî hayat ile manevî âlem arasında kullanış ve yarar açısından bir ilişki kurdukları görülmektedir. Mesela Allah insanları öncelikle "büyümeleri, yiyip, içmeleri ve gezmeleri için yaratmıştır" (% 34). "Dünyanın insanlarla dolması" (% 18.18), "insanların canlarının sıkılmaması"
(% 13.63) gibi sebepler diğerleridir. insanın ibadet etmesi için yaratıldığını vurgulayanlar küçük bir kümedir (% 4.59).
Çalışmada yer almamakla birlikte şu nokta üzerinde durulmalıdır. Ülkemizde deneysel olarak yapılmış okul öncesine ilişkin bir çalışma bulunmadığından, araştırmada Batı literatürüne sıklıkla başvurulmuştur. Fakat İslam Dini’nin ölçü olarak alınmıştır. Bu durum da, araştırmada, Batıkaynaklarının kullanımında mümkün olduğu kadar seçici olmayı gerektirmiştir. Ancak çocuk denen varlığın dinî imajlarının farklı dinlerde olsa bile benzerlikler arzetti-ği görülmüştür. Batı’da yapılmış bir çalışmada çocukla-rın en fazla tanımladığı Allah tasavvurunda dostluk ve sevgi ön plandadır ve insanların iyiliği, emniyeti için çalışan, çocukların beceremediklerin i başaran bir Allah imajı çok yaygındır. (2)
Yukarıda bahsedilen çalışmanın sonuçlarına uygun olarak araştırma grubumuzdaki çocuklardan elde edilen dikkat çekici sonuçlardan biri de, onların tümünün Allah tarafından sevildiklerine inandıklarıdır. Sevme ve sevilme gibi iki ayrı boyutu olan sevgi duygusunun Allah tasavvurunda oldukça yoğun olduğu görülmüştür.
Allah’a karşı duyulan korkunun (% 34.09) ise, ailedeki yakınların özellikle annenin dinî öğretileriyle yakından münasebettar olduğu görülmüştür. Bunun sebebi ise çocuk yetiştirme tutumu olarak korkutma yolunu tercih eden aileler, doğru olup olmadıklarını tetkik etmeksizin yaptırım güçlerine, dinî korku unsurlarını da eklemektedirler.
Allah’a inancın aksiyon haline dönüşmüş şekli olan ibadetler nicelik ve nitelik yönünden 5 ve 6 yaş grubunda henüz tam olarak kavranamamıştır. Mesela namazın belli prensipler çerçevesinde günde 5 kere tekrarlanan zorunlu bir ibadet oluşu fark edilmemiştir. Namazın iki veya bir vakitte kılındığını düşünenlerin yanı sıra, yalnızca mübarek gün ve gecelerde kılındığını iddia edenlerin oranı oldukça yüksektir. Çocuklar genelde namaz kılma, Kur’an okuma ve dua etme ibadetlerinin birbirleri yerine kaim olacakları zannındadırlar. İbadetleri çoğu kere karşılığında mükafat olarak dünya nimetlerinden birine ulaştıran vasıta olarak düşünürler. Dua çocuğun muhayyilesi için tükenmez bir enerji kaynağıdır ve heyecan gelişimine en uygun olan bir ibadet şeklidir.
Bu yıllarda çocuklar yalnız duyular âlemine ilişkin maddî istekleri için dua etmeyrt yeğlemektedirler. Allah ile iletişimlerini sağlayan bu aracı istedikleri her an kullanabileceklerini öğrendiklerinde, dile getirilmesinden çekindikleri isteklerini gün yüzüne çıkarmalan kolaylaşmaktadır.
Dinî duygu gelişimi zihinsel, duygusal ve fiziksel açıdan olgunlaşmalarla irtibatlı olarak gelişim dönemleri içerisinde gözardı edilemez. Duyguların tecrübe edilerek bilinçsizce kişiliğe mal edildiği çocukluk döneminde, dinî eğitim, ağır itikadî gerçeklerin aktarımından ziyade bir yaşantı ve duyuş biçimi olarak benimsetilmelidir. Dinî açıdan mükellefiyeti gerektirmeyen ama şahsiyet oluşumunun mühim bir kısmını içeren bu kısa dönemde, eğitimsel rehberliğe şiddetle ihtiyaç vardır. Sosyolojik açıdan her aile kurumunun değerlerini çocuklara aktardığı tartışmasız kabul edildiğine göre, irdelenmesi gereken şey dinî değerlerin az ya da çok aktarılmasından ziyade, hangi yöntemle özümsetilmesi gerektiğidir. Ve bu konuda en zararlı olan tutum da çocuktaki diğer duygu ve düşünce formlarından ayn kabul edilmeyen^) dinî düşünce ve duyguyu yok farzederek, bu yöndeki gelişimi görmezlikten gelmektir.
Çocuğun fıtratıyla getirdiği bilkuvve mevcut olan inanma yeteneğinin işlerlik kazanması, ilk sosyalleştirici kurum olan ailedeki duygusal birlikteliklere bağlıdır. Ailesel dış uyaranlar, çocuk ruhunun geliştirdiği dinî algılara birebir karşılık gelmiyorsa verimli olamazlar. Çocuklardaki Allah tasavvurunda sevme ve sevilme boyutlanyla sevgi, bağlanma, ümit gibi duygu durumları öncelikle ağırlık taşıdığına göre, Allah’a iman öğretiminde de bu noktaya itina etmek esas olmalıdır. Eğer çocuklar Allah tarafından sevildiklerine dair bir kuşku taşımıyorlarsa -ki öyledir- bu inancı sarsan
her türlü eğitimin yanlış olduğu ortadadır. Mesela Allah’ı daima cezalandıran bir kuvvet olarak göstermek, cehennem, kabir azabı gibi konulara detaylanyla girmek, suç ve ceza irtibatının kurulmadığı bu yaşlarda çelişkilere sebep olacaktır. Bu sebeple çocukların hangi yaş grubunda, zihinsel ve duygusal yönden hangi konulan kabule hazır olduklarını tespit etmek gereklidir. Çünkü duygusal ve zihinsel gelişim dengelerini, birbirleri aleyhinde zedelemeyen bir din eğitimi, başarıya en yakın olanıdır.

DİPNOTLAR
*. Marmara Üniversitesi, llâhtyat Fakültesi, Araştırma Görevlisi.
1. YurdagUl Konuk, Okul Öncesi (5-6 Yaş) Çocuklarda Dinî Duygunun Gelişimi ve Eğitimi, (Dlnt Konularda Anne-Çocuk İletişimi), İstanbul 1993, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi).
2. David Heller, "The Children’s God", Psychology Today, C. 19, No: 12, December 1985.
3. Ronald Goldman, Religious Thinking from Childhood to Adolescence, London 1964, 3.