Makale

Kilise Halini Alan Filarmoni

Kilise Halini Alan Filarmoni

T. CAKŞIBAYEV

Kırgız halkının kültür merkezi sayılan Toktogul Satılganov Filarmoninin büyük binası, o gün tam bir kiliseyi andırmıştı. Çünkü burada Hristiyan dininin propagandacıları Övgü bayramı adlı konser programı yapıyorlardı. İncili bestelenmiş şekilde okuyarak, salondakiler dua ediyorlardı: “İsa’ya inanınız, İsa’dan başka Tanrı yoktur. Bütün insaniyetin Tanrısı Isadır. Tüm dünyadaki belâlardan yalnız Isa koruyabilir, İsa’ya hepiniz inanınız...”
Konsere diye gelip, istavroza tapınanların yarısının, bizim kendi milletimizden delikanlılar ve kızlar olduğuna içim kan ağlıyordu.
Böyle açıkça İslam dinini yok etmeye çalışan baptistleri bizim gençlerimiz niye takip ediyorlar? Hiç kimse açıkça cevap veremez. Biz onları kesinlikle Müslümanlığı tutmaya mecbur etmek istemiyoruz. Fakat, ailede doğru terbiye verilmeyişi bizi çok üzüyor. Şu İncili söyleyen gençlerimize, anne babaları zamanında müslümanlık hakkında hiç bir bilgi vermemişler. Gençlerimizin kafalarını döndüren baptistler, halkın medeniyet yeri olan filormoni- nin büyük salonuna nasıl girdiklerini merak ediyorum. Sordum:
- Müdür yardımcısı Melis Köçörbayev, Onlar bize para ödedi, diye hoşnutsuzlukla cevap verdi.
- Ne kadar?
İki bin mi, veya üçbin mi, şimdi tam hatırlayamıyorum. Senin hatırında var mı, diye karşısında oturan muhasebeci Aynur Sultangaziyeva’ya sordu.
- Ne kadardı... şimdi ... hatırlamıyorum, diye Aynur’a suçlu suçlu seslenmişti.
- Nasıl hatırlamıyorsunuz? O zaman ödeme makbuzuna bak. Muhasebeci çok uğraştı, fakat ödeme makbuzunu bulamadı. Fırsattan faydalanarak, genel müdür yardımcısına sordum:
- Bu zamanda istidatlı çok gencimiz kendi sanat geceleri için uygun yer bulmakta sıkıntı çekiyorlar. Niye onlar sizin kocaman salonunuzu kullanamıyorlar?
- Kim olursa olsun, konser mi yapacak, toplantı mı, bir gün için 2 bin som kira parasını ödemeye mecburdur. Böyle yapmazsak, bize zor oluyor. Maaşımız çok azdır.
- Siz Dine inanıyor musunuz?
- Niye sordunuz?
- Hiç, şöyle sordum işte,
- Müslüman oğlu olunca, inanıyoruz.
- O zaman niçin müslümanlığı yok etmeye çalışan baptistler tam bu Kırgızlar için önemli yerde “İsa’dan başka Tanrı yoktur, hepiniz İsa’ya inanınız”, diye ilân ediyorlar?
Melis bey böyle sualler beklememişti ki, bu yüzden doğruyu söyleyemedi. Fakat, insanlık, namus, vicdan, ve iman yerine parayı tercih ettiğinin açıkça söylemese de, gözlerinden belliydi. Kırgız halkının ünlü bayrak tutan, milli medeniyet yerinin İslam dinini yok etmeye çalışan toplulukların yeri haline gelmesi çok üzücüdür.
Konserin ikinci bölümü yine İncil ile başladı. Başından beri İsa’ya ibadet eden, hıristiyan duaları söyleyen iki Kırgız kızı ile sohbet ettim.
- Doğruyu söyleyin, kendi dininizi bırakıp, hıristiyanlığı tercihiniz ne sebepten kaynaklanıyor?
- Bu dünyada bütün insanlığın inanacağı tek bir din vardır. Bu da hıristiyanlıktır. Hepimizin tek İsa’ya inanmamız gerekiyor. Her belâdan tek Isa koruyabilir.
- Hz. Muhammed hakkında neler biliyorsunuz?
- Muhammed bizim gibi basit bir insanmış. Hem de müslümanlık hıristiyanlığın bir parçasıymış.
- Bunları kim ispat etmiş?
- İspat edeni bilmiyoruz, fakat Incil’de böyleymiş... Biz İncil’e inanıyoruz.
İşte bu iki kızla konuşurken, hem içim ağlıyordu, hem de Kırgızistan müslümanlarının Müftülüğünün gençler arasında öğüt işlerini tam yapamadıklarına üzüldüm.
Şu iki kız ise kendi isimlerini gizlemişlerdi.
Kırgız gençlerin kendi dinlerini bırakıp, başka dinlere gitmeleri Allah katında büyük günahtır, dedi Kırgızistan Müslümanlarının Müftüsü Kimsenbay Hacı. Buna ragmen, bazı gençler kendi dinini bırakmaktadır. Benim düşüncelerime göre, başka dinlerin temsilcileri, bizim gençlerimizi kendilerine çevirmek için türlü araçlar kullanıyorlar. Para, yemek, elbise vadederek kandırıyorlar. Hatta bazen ev, araba veriyorlar. Bunları nasıl durduracağımızı bilmiyoruz. Biz de para problemi çok zor. Bir çok problemi çözmek için gücümüz yetmiyor.
Aradan zaman geçti ve şu makale yayına hazırlandığı zaman, ben galiba kaybolan ödeme makbuzu bulunmuştur diye, muhasebeci A. Sultan gaziyeva’ ya yine telefon açtım. “O makbuzu bulamıyorum hiç. Niye o kağıda büyük ihtiyaç duyuyorsunuz?” dedi ve, bizim söyleyecek cevabımızı beklemeden, telefonu kapattı. Sonra ne kadar telefon açsak da, görüşemedik. Çok enteresan bir şey, niçin filarmoninin “uzmanları” açıkça ne kadar kira parası aldıklarını söylemekten kaçınıyorlar?