Makale

Tıbbı Nebevi'de Ağız ve Diş sağlığı

“Tıbbı Nebevi "de Ağız ve Diş Sağlığı

Dr. Halil ALTUNTAŞ
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

Tıbbı Nebevi
Kavramı

İslâm dini gerek kişisel açıdan, gerekse toplumsal açıdan insan hayatının her merhalesine şekil ve yön verme iradesinde olan bir dindir. Bu dinin, insanlığa sunmak istediği iki dünya mutluluğu, ancak onun gereği gibi algılanıp yaşanmasıyla mümkündür. Bunun gerçekleşebilmesi için de, onu yaşayacak olan bireylerin, dolayısıyla toplumların hem bedensel, hem de ruhsal olarak sağlıklı olması gerekir. Her iki dünya ile ilgili işlerin en iyi şekilde yürütülebilmesi için sağlık temel şarttır. Bu bakımdan Hz. Peygamber sağlık konusu üzerinde daima önemle durmuş, Allah katında, kuvvetli mü’minin zayıf mü’minden daha hayırlı ve sevimli olduğunu, (1) bununla birlikte insanların çoğunun, sağlığın değerini takdir edemediğini,(2) kaybedilmeden onun kıymetinin bilinmesi gerektiğini(3) vurgulamıştır. Her hangi bir kimse İslamiyet’i kabul ettiğinde İslam Peygamberi (s.a.s.) ona şöyle dua etmesini tavsiye ederdi. "Allahım! beni affet, bana merhamet et, beni doğru yola ilet, bana sıhhat ver ve beni rızıklandır." (4) Ayrıca "Ey Allah’ın kulları, tedavi olunuz. Çünkü Allah ölümden başka her derdin ilacını da yaratmıştır." (6) hadisi tıbbî araştırmaları teşvik etmesi açısından büyük bir önem taşır. Müslümanları, tıp alanındaki büyük başarılara götüren dinamizmin bu tür teşviklerden kaynaklandığında hiç şüphe yoktur.
İslami kaynaklarda tıp ile ilgili konular genel olarak “Tıbbı Nebevi” başlığı altında ele alınmıştır. Bu ad altında pek çok müstakil eser de kaleme alınmış bulunmaktadır. “Tıbb-ı Nebevi” terimi tıp ile ilgili Kur’an ayetleri ve Hz. Peygamberin tıp ile ilgili olarak söyleyip yaptıklarının oluşturduğu özel alanı ifade eder. Ancak, Kur’an-ı Kerim bir tıp kitabı değildir. Onun temel amacı insanlara hak yolu göstermektir. Bu sebeple onda tıbbî konulara sadece genel ifadelerle değinmelerde bulunulmuş, ayrıntılara ulaşmak ise, insanlara bırakılmıştır. Yeme, içmede aşırılığı yasaklayan ayet(4) Kur’an’ın bu genel sağlık prensiplerinin güzel bir örneğini oluşturmaktadır.
Hz. Peygamber’in tıp ile ilgili hadislerinde, günün şartları içinde çeşitli tedavi usulleri öğretildiği gibi, ilaç olarak tavsiye edilen bir takım bitkilerin adı verilmekte, bazı hastalıklar gündeme getirilmekte ve bunlar için bazı tedbirler sunulmaktadır.
Hz. Peygamber’in tıp ile İlgili hadislerinde hastalıklar ve tedavi usulleri olduğu kadar hastalıklardan korunma yolları da konu edinilmektedir, Nitekim "Tıbb-ı Nebevi" konusunda kaleme alınan eserlerin hıfzıssıhha yani "Koruyucu Hekimlik", "Hastalıklar ve Bunlara Ait Tedavi Usulleri" gibi iki ana bölümü içerdiklerini görmekteyiz.
"Midenizin üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini de havaya ayırınız. Allah’ın; tıka-basa doldurulmuş bir mideden daha çok nefret ettiği bir şey yoktur."(7) anlamındaki hadisin koruyucu hekimlik açısından taşıdığı değerin özellikle tıp mesleği mensupları tarafından gereğince takdir edileceğinde şüphe yoktur.

Ağız ve Diş Sağlığının İslâm Nazarındaki Önemi
Koruyucu hekimlikle ve çevre sağlığıyla ilgili hadisler arasında, diş bakımı ve diş sağlığı ile ilgili olanlar hem sayılarının çokluğu, hem de konunun önemini , ısrarla vurgulamaları açısından dikkat çekici bir nitelik taşımaktadırlar. Sindirimin ağızda ve dolayısıyla dişlerle başladığı, dişlerin beslenme ve insan sağlığı açısından üstlendiği önemli ödev göz önüne alınacak olursa, bu durumun son derece normal ve gerekli olduğu anlaşılır.
Modern tıbbın da belirlediği gibi, diş bakımının ilk şartı, hiç şüphesiz dişlerin gıda artıklarından temizlenmesidir. Hz. Peygamberin yaşadığı dönem ve ortamda bu iş için kullanılabilecek en iyi araç Arabistan’da yetişen ve "Erak" denilen bir ağacın dallarından yapılan "Misvak" idi. Misvaktan başka şeylerle ağzı temizlemek de, misvak kullanmanın yerini tutar. İslam, modern tıbbın araştırmaları sonucu ortaya koyduğu ve koyacağı fırça ve benzeri her türlü ağız ve diş temizliği araç ve yöntemine açıktır, hatta bunların teşvikçisidir. Maddi ve manevi temizliği ibadetin temel şartı olarak getiren Hz. Muhammed (s,a.s.) ağız temizliği üzerinde ısrarla dururken, araç olarak da misvak kullanılmasını tavsiye etmiş, bunu kendisi de uygulamıştı. Onun misvak kullanmadan evinden çıkmadığını kaynaklar haber vermektedir. Misvak kullanmak ile ilgili olarak çokça bilinen hadis- I e r d e n bazıları şunlardır:
"Misvak kullanmak (dişlerinizi te m izi emek) hakkındaki tavsiyelerimi sizlere çok tekrarladım."(8)
"Misvak kullanınız! Zira misvak ağzı temizler, Hakkın rızasını kazandırır. Cebrail her gelişinde bana misvak kullanmayı tavsiye ederdi. Hatta bana ve ümmetime misvak kullanmanın farz olmasından korkuyordum. Eğer ümmetime zahmet vermesinden çekinmeseydim, bunu onlara farz kılardım. Ben misvakı o kadar çok kullanıyorum ki dişlerimi aşındıracağından korkuyorum. "(9)
"Ümmetime zahmet vermekten çekinmeseydim her abdest aldıkça misvak kullanmalarını (ağızlarını temizlemelerini) emrederdim."(10)
Hz, Peygamber diş temizliğini çevresindekilere ısrarla tavsiye ederken, kendisi de her fırsatta dişlerini misvakla temizlerdi. Hadis kaynaklarından onun, eve geldiğinde (11) gündüz ya da gece uykudan uyanınca (12) ve abdest almadan önce misvak kullandığını öğreniyoruz.
14. Yüzyılda yaşamış büyük Islâm bilgini Ibnü’l-Kayyim el- Cevziyye’nin (Ö. 751/1350) ağız ve diş sağlığı ile ilgili olarak söyledikleri modern tıbbın verileri ile gösterdiği paralellik açısından oldukça ilginçtir:
"Misvak, özellikleri bilinmeyen bir ağaçtan yapılmamalıdır. Ağaç zehirli olabilir. Kullanımda aşırı gidilmemelidir. Aksi takdirde dişin parlaklığını ve sertliğini giderebilir. Böylece mideden gelen, yahut ağızdaki yiyecek artıklarından çıkan buharların (yani bakterilerin) dişlere işlemesine imkan hazırlanmış olur. Eğer misvak ölçülü kullanılırsa, dişlere parlaklık verir. Omurgayı güçlendirir. Akıcı konuşmayı sağlar. Diş çürümelerini önler. Ağıza güzel bir koku verir. Dimağı berraklaştırır ve iştahı açar."(13)

Dişlere Yönelik Zararlı Müdahaleler ve Tecavüzler
Dişlerin korunmasına böyleslne büyük bir önem atfeden İslam, bir kişinin dişlerine gerek bizzat kendisi tarafından gerekse başkası tarafından zarar verilmesi karşısında ciddi bir tavır takınmıştır.
İslam’ın İlk dönemlerinde bazı toplumlarda dişlerin seyrek olması makbul ve bir güzellik öğesi sayılırdı. Bu sebeple sık dişler törpülemek suretiyle seyrekleştirildi. Tabiki koruyucu tabakasını yitiren dişler de zamanla çürüyerek fonksiyonunu yitirir. Hz. Peygamber - belirttiği daha başka yanlış ve zararlı adet ve uygulamaları yapanların yanında- (hiçbir psikolojik ve fiziki sağlık problem sözkonusu olmaksızın, sırf güzellik olsun diye) dişleri seyreltmeyi hoş görmemiştir.(14)
Öte yandan, bir başkasının dişlerine verilecek zararlar, İslam hukukunda genişçe ele alınmıştır. Dişin kasten yahut kazara kırılması, zedelenmesi ve çatlatılması durumlarında ne gibi hukuki sonuçlar doğacağı ele alınıp işlenmiştir. Meselâ Hz. Peygamber (s.a.s.) kırılan sağlam bir dişin diyeti olarak beş deve (bugünkü rayiç ile yaklaşık 500 milyon) ödenmesine karar vermişti. (,6) Yine kırılan çürük bir diş için belirlediği diyet ise üç deve (yaklaşık 300 milyon) idi. (16)

Dişlere Yönelik Olumlu Müdahaleler
Buraya kadar İslami açıdan diş bakımının önemi ve dişlere karşı vukubulan tecavüz olaylarının hukuki neticeleri üzerinde kısaca durmaya çalıştık. Acaba sağlığını yitiren dişler hakkında Islâm’ın bir tavsiyesi, yol göstermesi var mıdır?
İslam hukukunun oluştuğu müctehid imamlar döneminde, bugünkü manada kaplama veya protez diş, diş dolgusu gibi uygulamalardan söz edildiğini göremiyoruz. Zira hukuki hükümler, ihtiyaçlar, şartlar ve uygulamalar etrafında gelişip şekillenirler. O zamanki tıbbi ve teknik bilgilerin ise, adı geçen uygulamalar açısından yetersiz olduğu açıktır. Ancak söz konusu kaynakların, zamanın şartları İçinde, çıkan dişi yerine bağlama, bir başka diş kullanma, bağlama malzemesi olarak altın tel kullanma gibi konuları ele aldıklarını görüyoruz.07»
Burada kısaca değindiğimiz konular İslam hukuku açısından şu iki İslami hükümle ilgili olarak gündeme gelmektedir: 1. Gusül abdesti alması gereken bir kimsenin (hanefi mezhebine göre) ağzının içi de dahil olmak üzere bütün vücudunu iğne ucu kadar kuru yer kalmamak üzere yıkaması gerekir. 2, Bir mübadele aracı olan altının, müslüman erkeklerce maksadın dışında bir amaçla kullanılmamasıdır.
Dişlerin dolgu yapılması durumunda dolgunun altında kalan kısma su değmeyeceği için, diş dolgusu yaptıran kimsenin gusül abdesti tamam olmayacaktır. Dişini altınla kaplatan, yahut protez uygulamalarında altın kullanan bir kimse de haram bir İş yapmış olacaktır. Gerçekten de dini duyarlılığa sahip insanlar söz konusu İşlemler konusunda dini endişelerle tereddüt geçirmekte ve Diyanet İşleri Başkanlığına sorular yönelterek görüş İstemektedirler. Aslında ilgili kaynaklarda konu etrafında çeşitli görüşler ortaya konmuştur. Dişçilikte altın kullanmak ile ilgili görüşleri burada sayıp dökmek gereksizdir. Ancak kısaca söylemek gerekirse, alimlerin çoğunluğu "Zaruretler haram şeyleri mübah kılar” prensibi uyarınca, bunun caiz olduğunu ifade etmişlerdir. (,18) Diş dolgusu uygulaması oldukça yeni olduğu için temel İslami kaynaklarda yer almamaktadır. Ancak yukarıdaki prensipten hareketle, bunda da bir sakınca olmadığı sonucuna varılmaktadır.(19)
Şu bir gerçektir ki genel sağlık açısından toplumumuzun yaşadığı problemler, temelde, ekonomik ve teknik şartlarla açıklanmaktadır. Fakat aynı şeyleri koruyucu hekimlik konusunda söylemek mümkün olamamaktadır. Zira koruyucu hekimliğin beslendiği temel kaynak eğitimdir. Ve bu konuda ekonomik ve teknik zorlukların çaplı bir engellemesi ile karşılaşılmaz. Hal böyle iken, ne yazık ki koruyucu hekimlik ve bu arada özellikle ağız ve diş sağlığı konusunda halkımızı gerekli bilinç düzeyine ulaştırabilmiş değiliz. Yirmi birinci yüzyılın eşiğinde bulunan bir toplumun sağlık bilinci konusunda bulunması gereken konum asla bu değildir. O halde ne yapılabilir?
Bu konuda şimdiye kadar yeterince değerlendirilemediğine inandığımız dinî potansiyelin verimli olarak devreye sokulmasının çok yararlı olacağı kanaatindeyiz. Yukarıdan beri kısaca belirtmeye çalıştığımız gibi Hz. Peygamber ağız ve diş temizliğine çok önem vermiş ve müslümanlara da bu konuda sıkı tavsiyelerde bulunmuştur. İslam bilginleri, ağız ve diş temizliğinin kuvvetli bir sünnet olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Yani uygulandığı zaman kişiye sevap kazandırmaktadır. Kısaca İslam koruyucu hekimlik, uygulamalarını kişi adına ibadet saymaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı vaaz ve hutbe uygulamaları, çeşitli yayınları aracılığı ile konu üzerinde olabildiğince durmaktadır. Hatta Diyanet İşleri Başkanlığı “Abdest Almanın Diş ve Göz Sağlığı Bakımından Önemi” adlı bir kitapçık yayınlamıştır.(20) Ne var ki, Başkanlığın bu alanda göstereceği etkinlikler tek başına yeterli olamaz. Konu daha aile içi eğitim noktasında ele alınmalı, diğer yaygın ve örgün eğitim kurumlarında da özenle işlenmelidir. Şüphesiz konunun uzmanları tarafından konu etrafında detaylara varacak teklif ve planlar gündeme getirilebilir. Bu noktada bizim önemle vurgulamak istediğimiz şey, ağız ve diş sağlığını korumanın, bu amaçla her yemekten sonra mutlaka dişleri fırçalamanın aynı zamanda sevap kazandıran, Yüce Allah’ın hoşnutluğunu kazandıran bir İş olduğu bilincini aşılamaktır,
Din olgusunun devreye sokulacağı bir ağız ve diş sağlığı eğitimi planlamasının amaca daha kolay ulaştıracağında şüphe yoktur. ♦

(1) Müslim, Sahih, el-Kader. b.Had, 34, Ibn Mâce, Zuhd. bab, 14.
(2) Buharl, Sahih, K. Rikak, bab, 1, Tlrmlzl Sünen, K. Zuhd, bab, 1,
(3) Tirmlzl, Sünen, Zühd, 34.
(4) Müslim, a.g.e. Zikr, had, 35.
(5) Tlrmlzl, a.g.e., Tıbb, 2. Ebu Dâvûd, Sünen, Tıbb, 1.
(6) "Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah İsraf edenleri sevmez’ (Âraf Sûresi, âyet: 31.
(7) Ibn-u Mâce, Sünen, et İma 50; Tlrmlzi Sünen, zühd, 47
(8) Nesevl, Sahh-ü Müslim, b- Şerhin- NevresUll, 142,143
(9) Nesai Sünen Tahâret, 5.
(10) Ibn-u Mâce, Sünen, Tahâret,
289.
(11) Buharl, Sahih, Cuma, 8.
(12) Müslim, Sahih, Tahâret, 43-44.
(13) Ahmed Ibn-u Hanbel, Müs- ned, V, 417,
(14) et-Tıbbu’n-Nevevl (Dâru’n- Nedve el-Ceddlde, Beyrut) S. 384-385,
(15) Buharl, Sahih, Büyü 25, 113. Müslim, Sahih, Libâs, 119, 120.
(16) Ebû Dâvûd, Sünen Düzât, 18; Nesâl, Sünen, Kasâme, 44; Ibn-u Mâce, Sünen Diyât, 18.
(17) Nesâl, Sünen; Kasâme, 41,
(18) Mesl. Bak. MerQinânî, el-HIdâ- ye, IV, 82,83.
(19) Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhu’l-ls- lâmî ve Edilletuhû, III, 345.
(20) Diyanet işleri Başkaniıgı’nın yayınladığı Fetvalar (Ankara, 1995) S, 15.