Makale

DOĞRULUK İNSANI İYİLİĞE VE KURTULUŞA GÖTÜRÜR

HUTBE

DOĞRULUK İNSANI İYİLİĞE VE KURTULUŞA GÖTÜRÜR

Fazlı LEKESİZ

Yozgat Camii Kebir (Çapanoğlu Câmii)

İmam-Hatibi

Muhterem Müslüman Kardeşlerim!

Bizi yaratan ve yine bize peygamberleri vâsıtasiyle doğru yolu gös­teren Allâhu Azîmü’ş-şân Hazretleri yukarıda okuduğum âyet-i celîlede Allah’a inanıp da doğruluktan ayrılmayanlar hakkında bakınız ne buyu­ruyor:

“Rabbımız Allah’dır, deyip de sonra (bütün hareketlerinde) doğru­luğa sanlanlara, (evet) onlara, hiçbir korku yoktur; onlar mahzun da ol­mayacaklardır.”

Bunu tâkib eden âyet-i kerîmede ise, doğruluktan ayrılmayan o mutlu insanlar için:

“Onlar Cennet’in yaranıdırlar. İşlemekte devamı ettikleri iyi amel ve hareketlerine mükâfat olmak üzere orada ebedî kalıcıdırlar.” buyurulmuştur.

Bu, ne büyük bir teminattır. Ne sevindirici bir müjdedir.

Aziz dindaşlarım,

Biliniz ki, ilmin hülâsası tevhîd, yâni Allah’ın birliğim tanımak, amelin müntehâsı da istikamettir. İşte bunlar Allâh’ın bahtiyar kulları­dır. Onlar mükâfatlarına dünyâ ve âhirette mutlaka nâil olacaklardır.

Bütün iyi yolların kavşak noktası Allâh’a îman ve doğruluktur. Müslümanım, diyen kimse doğru olmadıkça tam bir Müslüman sayılamaz ve olgun bir insan olamaz.

Nitekim, cihânın en büyük insanı, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (S.A.S.) Efendimiz’e ashâb-ı kirâmdan bir zât gelerek:

“Yâ Resûla’llâh! Bana tutacağım bir emir, haber ver.” dedi.

Resûlullâh Efendimiz de kendisine:

“Rabbim Allah de; sonra da dosdoğru ol!” buyurmuşlardır.

Diğer bir hadîs-i şerifte de buyuruyorlar ki:

“Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü o, sizi iyiliğe ve saadete götürür. Yalandan sakının, çünkü yalan insanı kötülüğe sevkeder. Kötülük ise sahibini Cehennem’e sürükler.”

Aziz Müslümanlar,

Doğruluk anlayışının şümulü çok geniştir. Fertçe, âilece ve milletçe yaşayışımızın her bölümünde doğruluğun yeri vardır:

Allah’a îman ve ibâdette doğruluk,

Kendi nefsimize, ailemize, konu komşularımıza karsı doğruluk,

Vazifelerimizde, iş ve sözlerimizde doğruluk,

Ticârette, ziraatte, san’atta, hakta, hukukta velhâsıl bütün davra­nışlarımızda doğruluk Müslümanlığın esas ruhunu teşkil eder. Allah böy­le emrediyor. Peygamberimiz Müslümanın böyle olmasını istiyor.

Şu halde, Müslüman yalan söylemiyecek, hakkı inkâr etmiyecek, kimsenin camna, malına, ırz ve nâmusuna göz dikmiyecektir. Kendi şah­sî çıkarı için âmme menfaatini çiğnemiyeeek, millet malına asla hıyanet­te bulunmayacaktır. Her hâl ü kârda, zenginlikte, fakirlikte, darlıkta, ge­nişlikte Allah’ın emirlerini tanıyacak, yasaklarından sakınacak, böylece istikametten ayrılmıyacaktır. İşte insanı iyiliğe ve kurtuluşa götüren doğruluk budur ve Müslümanlık da bunu emreder.

Aziz mü’minler,

Allah’ımızın, doğruluktan ayrılmayan mü’min kullarına va’dettiği mükâfâtı biraz evvel arzetmiştim. Bu sonsuz saâdete, Cennet ve Cemâlu’llâha siz de ulanmak istemez misiniz? Öyleyse doğruluktan ayrılmayalım, özümüzle sözümüz doğru olsun. İçimizle dışımız birbirine uysun. Kalbi­miz Allah aşkı, gönlümüz Peygamber sevgisiyle dolsun. Hakka uyalım ki, bütün haklar yerini bulsun. Hakkı tutalım ki, hakikatler güneş gibi doğsun, bâtılı koğsun. Rehberimiz Kur’ân, yoldaşımız îmân, yurdumuz ma’mur ve milletimiz mes’ûd olsun. Allah doğru yola gidenlerden, hak uğruna ölenlerden, kurtuluşa erenlerden, bütün ümmet-i Muhammed’den razı olsun.