Makale

ÇİÇEKLERİN DİLİ

ÇİÇEKLERİN DİLİ

Ayfer Balaban

Toprağı donatan çiçeklerin, çiçek olmalarının fevkinde kendilerine yüklenilmiş mânâları ve her çiçeğin ayrı bir dili vardır. Onlarla konuşulur, yanlızlıklar paylaşılır. İnsanî ilişkilerde duygu ve düşüncelerin çiçeklerle ifade edilmesi ise bir sanattır.
Çiçeklerin, muhabbet hasıl eden bir güçleri vardır.
"Çiçeklere zarafetin
Gökkuşağına rahmetin
Gönüllere muhabbetin
Koza ördüğünü gördüm"(1>
Mısralarında dile getirildiği gibi, zarafetin koza ördüğü çiçekler elden ele sunulduğunda, gönüllerde muhabbetin kozasını örmektedirler.
Yüzlerce çiçek, rengi, kokusu ve diğer özellikleri ile tabiatı temaşa eden tefekkür sahipleri için, aynı zamanda bir ibret vesilesidir.Yunus EMRE çiçeklerin kendisinde meydana getirdiği hisleri;
"Ey aşk eri, aç gözünü Yeryüzüne eyle nazar Gör bu latif çiçekleri
Bezenüben geldi geçer."<2) diyerek ifade etmiştir.
Doğu Türkistan’da Uygur Türklerinde bahçe tanzimi olarak görünen çiçek sevgisi, Anadolu Selçuklularında daha çok gelişmiştir. Selçuklu sultanlarından Alaaddin Keykubat, Mev- lana’nın babası Bahaeddin Veled’e gül bahçesini hediye etmiştir. Gönüller sultanı Hz. Mevla- na’nın türbesi, bu gül bahçesinin bulunduğu yerdedir.
Çiçek sevgisi, Osmanlı Türklerinde bir sanat eserine dönüşmüştür. Kitap sayfaları, cilt kapakları, cami, çeşme ve sebiller, halı ve kilimlerimiz çiçek motifleri ile bezenmiştir. Elinde gülle tasviri yapılan Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’da güzel gül bahçeleri yapılmasını sağlayarak, şehri bu mânâda da güzelleştirmiştir. Onun bu çabası Kanunî devrinde artarak devam etmiştir.
Tezyirıî sanatlarımızın önemli sanatkârlarından biri olan Kara Memi, başta gül olmak üzere lâle, sümbül, karanfil, süsen, zerrin gibi çiçekleri, kendisine has bir naturalizmle kullanmıştır.
Dikkatle bakanlar, onların Müslüman - Türk’ün elinde şekillendiğini anlayabilir. Kanunî’nin,
Muhibbî mahlasıyla yazdığı Di- van’ı, onun çiçek süslemeleriyle başka bir güzellik kazanmıştır.
Edirnekârî denilen çiçekli lake eserler de, tezyinatımızda önemli bir yer tutarlar. Tek çiçek ve buket kompozisyonları ile Şukûfename (Fatih Millet Kütüphanesi, No:1307) bu tarzın güzel bir örneğidir.
Ciddî ama bir o kadar da estetik görünümleriyle saraylıların kıyafetlerini süsleyen çiçek motifleri, Anadolu kadınının kıyafetlerinde daha coşkulu ve renklidir.
Mezarlarda, mezar taşlarında gördüğümüz çiçekler taşın, mermerin soğukluğuna kondurulmuş sıcak bir bûse gibidir. Renklerine zamanın gölgesi düşse de izleri koybolmaz.
Osmanlı hükümdarlarının imzaları yerine geçen tuğralar da, çiçeklerle bezenerek estetik bir hüviyet kazanmıştır. Bu itibarla tuğralar, güç ve estetiğin buluştuğu formlar olarak nitelendirilmektedir.
Kağıt bezeme sanatlarından olan ebru sanatında çiçekli ebru olarak adlandırılan lâle, karanfil, sümbül, gelincik ve papatyalı ebrular, birer sanat harikası olarak bediî zevklere hitap etmektedir. Bu kadîm sanatın büyük ustaları olan Necmettin OKYAY, Mustafa DÜZGÜNMAN ve onların açtığı yolda yürüyenler boyalı suda fırçaları veya bızları ile güzellikler dünyasını aralayarak çiçekleri gülümsetmektedirler.
Çiçeklerin Sultanı Gül:
Sevginin, aşkın, Allah Rasûlü Hz. Muham- med’in (s.a.s.) sembolü olarak, Müslüman - Türk’ün gönlünde baş köşede yer tutar. Gül şeklinde yapılan hilye-i şerifler, verd-i Muham- medî denen gülün üzerindeki Muhammed hattı da, muazzez Peygamber’imize (s.a.s.) duyulan derin sevginin ifadesidir. Sembolik anlamı ile gül minyatürlerinin Kur’an-ı Kerîm’in baş ve son sayfalarını süslemesi, hi- zib, secde ve aşir işareti olarak kullanılan süslemelerin; hizib gülü, secde gülü olarak adlandırılması da bu mânâda bir ayrıcalıktır.
Tezyinatımızda vazgeçilmez bir motif olan gül, her devrin klâsik güzeli olarak şairlere de ilham kaynağıdır.
"Gönülden gönüle bir coşku
Bir sevgi sunumudur gül
Müjdeci Muhammed’in remzi
Bahar müjdesidir gül
Dudaklarda açan bir tebessüm
Gül yüzlülerin ışığıdır gül..."
Mısralarında olduğu gibi, pek çok güzellik gül ile tasvir edilmiştir.
Bazı sanatkârlarımız sevgi ve hürmetin, kadirşinaslığın nişanesi olarak muhabbet duydukları kimselerin has bahçelerinde yetişen veya dost bir elden kendilerine ulaşan çiçeklerin minyatürlerini yapmışlardır. Sevginin, sadakatin ve dostluğun bu şekilde tecessümü; millî kültürümüzle beslenen ruhlara ait bir incelik olsa gerektir.
Osmanlı’da bir döneme (Lâle Devri ) adını veren çiçekler, hayatımız, kültürümüz ve sanatımız üzerinde önemli bir etkinliğe sahiptir. Pek çok güzellik gibi onları da yaşatamıyoruz. Halbuki toplum, güzellikleri ve iyi olan değerleri içinde taşıdığı sürece mamur ve verimli olmaktadır.

1.Kil KUL M. Halistin, Türk Edebiyatı Dergisi, Nisan, 1995.
2.TANSUĞ Sabiha, Anadolu Halk Kültüründe Çiçek Adları, Kültür ve Sanat (Halk Kültürü )