Makale

HER ŞEYİ MERKEZİNDE TUTMAK

Editörden

HER ŞEYİ MERKEZİNDE TUTMAK

İnsan sevgisi. Allah’a yaklaştıran vasıtaların en etkili olanıdır. Yüce Allah’a giden sayısız yollar vardır. Kimileri çok ibadetle bu yolu kateder, kimileri çok hayır yapmakla. Sevgi yolu ise bunların içinde en kestirme olanıdır. Ediplerden, şairlerden, gönül erbabından şimdiye kadar sevgiyle alakalı çok şeyler söylenmiş, kitaplar yazılmıştır. Ancak gerçek sevgi, söylenmek veya yazmakla değil, ancak yaşanmakla hasıl olur. Sevginin başında Yüce Yaratıcıyı sevmek gelir. Bizim varlığımız ve kainatta olan her şey O’nun sevgisinin eseridir. Sevginin olmadığı dünyada huzur olmaz, mutluluk olmaz.
Sevgi ve hoşgörü bir terbiye metodudur, eğitim işidir. Bir tasavvuf şairinin dediği gibi, "Yüce bakış gerektir âdemide ki ol bakış âdemi âdem ede". Bu Yüce bakış yoksa, sevgi de hoşgörü de yok demektir. Dinler insana bu sevgi eğitimi vermek için gönderilmişlerdir.
Bugün dünyanın en çok muhtaç olduğu şey sevgi ve hoşgörüdür. Yüce Yaratıcının eseri insanlar sevgiye layıktırlar. Onları sevmek yerine sömürülecek veya köleleştirilecek yaratıklar olarak görmek. büyük talihsizliktir. Bu anlayış insanlığın başına musibetler getirmiştir.
Sevgi ve hoşgörüyü ortadan kaldıran sebeplerden birisi egoizmdir. Egoizm insanın nefsaniyetine kapılması, kendine ben merkezli bir dünya inşa etmesidir. Egoizmle, nefsaniyetle mücadele etmek gerekir. Peygamberimiz bu mücadeleyi cihad-ı ekber olarak vasıflandırmıştır. Bu insan olmanın ilk şartlarındandır. İslam idrakinde önce can. sonra cânân anlayışı doğru değildir. Evvela cânan. sonra cân gelir. İnsanlık mertebesine ermek budur. Nefis ıslah edildiğinde kainatta nefret edilecek kimse kalmaz.
Nefsi terbiye etmez, sevgi ve hoşgörüden uzaklaşırsak, istikamet kaybolur. Tıpkı günümüzde kaybolduğu gibi. İstanbul’da Merkez Efendi isimli bir zatın ilginç bir hikayesi vardır. Bu zatın hocası. vefatından sonra yerine geçecek kişiyi sağlığında seçmek ister. Arayış içine girer ve bu göreve talipler çok olduğundan mülakat yapmaya karar verir. Öğrencilerini çağırır, onlara öldükten sonra yerine birini tayin edeceğini ancak bundan önce bir sorusunun olduğunu söyler. Sorusu şudur: Kainatın tasarrufu elinizde olsaydı ne yapardınız? Kimisi belirli kötülükleri yapanları öldürürdüm, der; kimisi de muayyen ibadetleri yapmayanları cezalandırırım, der. Sıra Merkez Efendi isimli zata gelince şu cevabı verir: Efendim, ben her şeyi merkezinde bırakırdım. Ben kim oluyorum ki Allah’ın iradesine ve kurduğu düzene karşı çıkayım. En güzel irade Allah’ın iradesi, en güzel tasarruf da Allah’ın tasarrufudur. Her şeyde bir hikmet vardır. O zaman hocası "iş merkezini buldu" der ve bu zatın ismi de Merkez Efendi olarak kalır.
Dünyada barışın ikamesi ve sürekliliği isteniyorsa, her şeyi merkezde tutmayı amaç edinmiş ilahi dinlerin buyruklarına kulak verilmelidir. İnsanlığın Yüce Yaratıcının buyurduğu değerlere uymadığı, sevginin, barışın, aklın dostluğun, yüksek değerlerin ve sağduyunun sesine kulak tıkadığı takdirde, insanlığın yok olma sürecine itilmesi kaçınılmazdır, insanların Yüce Yaratıcının çağrısına kulak tıkamaları mümkün değildir. Yüce Allah, insanlığı kavga psikozu ve savaş aymazlığından korusun. Dualarımız tüm insanlık içindir.

Yaşar Çolak