Makale

NASIL BİR DİN ÖĞRETİMİ? Din Öğretiminin Temel İlkeleri

NASIL BİR DİN ÖĞRETİMİ?

Din Öğretiminin Temel İlkeleri

Prof. Dr. İrfan Ayçan
MEB Din Öğretimi Genel Müdürü

Tarih boyunca dünyada eğitim üzerinde etkisini gösteren faktörler arasında dinden daha kuvvetli faktör yoktur.
Pek çok eğitim hareketinin temelinde din vardır.

Ülkemiz 21. asrın başlarında siyasî, sosyal, ekonomik, kültürel ve dinî birçok sorunla karşı karşıya bulunmaktadır. İşin içine Osmanlıyı da katarsak yaklaşık dört asırdan bu yana söz konusu problemlerin çözümü için çıkış yolu aranmakta fakat bir türlü başarılı olunamamaktadır.
Özellikle II. Mahmud dönemi ile (18081839) başlayan yenileşme hareketleri, eğitim ve öğretimdeki yeni arayışlar Cumhuriyet Döneminde pek çok tartışmanın ardından kesin bir kararlılıkla uygulamaya konulmuştur.
Cumhuriyetin ilânından sonra TBMM birtakım kanunları peş peşe kabul etmiştir. Bunlardan biri de değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği TC Anayasası tarafından ifade edilen ve İnkılâp kanunlarının ilki olarak zikredilen 3 mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu’dur.(Bkz.
1961 Anayasası, Madde 153; 1982 Anayasası, Madde 174) Bu Kanun’un 4. maddesinde; "Maarif Vekâleti, yüksek diniyat mütehassısları yetiştirmek üzere Darülfünunda bir ilâhiyat fakültesi tesis ve imamet, hitabet gibi hidematı diniyyenin ifası vazifesi ile mükellef memurların yetişmesi için de ayrı mektepler küşad edecektir." denilerek o güne kadar farklı kesim ve kurumlarda verilen din eğitimi ve öğretimi Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde birleştirilerek denetim ve garanti altına alınmıştır.
Dolayısıyla İmam-Hatip Liseleri ve İlâhiyat Fakülteleri bir Cumhuriyet Projesi olup Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçekleştirdiği hedeflerden birisidir.
Tarih boyunca dünyada eğitim üzerinde etkisini gösteren faktörler arasında dinden daha kuvvetli faktör yoktur. Pek çok eğitim hareketinin temelinde din vardır. Dinsiz bir toplum insanlığın şu ana kadar ki tecrübesinde söz konusu olmamıştır. Bu şekilde ortaya çıkan devletlerde dahi din, toplumun derinliklerinde kuvvetli bir şekilde varlığını devam ettirmiştir. Asıl tehlike olan da, dinin yanlış anlatılması ve anlaşılmasıdır.
Ülkemizin geçirdiği tecrübeler ışığında, 1924’ten itibaren Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı İmam-Hatip Liselerinin ve üniversitelere bağlı ilâhiyat Fakültelerinin açılması toplum ve din eğitimi uzmanları tarafından olumlu karşılanmış, insanlar çocuklarını iyi birer insan, iyi birer vatandaş olsun ya da din görevlisi olsun diye devletin açtığı okullara göndermiştir. Toplumun büyük bir kesimi hiçbir zaman dinî eğitim ihtiyacını başka yerlerde aramamıştır. Bu okullara gösterilen teveccühün ardında insanımızın devletine olan sadakati vardır.
Hatta öyle ki, bu okulların yapımı ve donatımlarının dahi vatandaşlarımızca karşılanması, devlete bir yük getirmemesi açısından bu hususa güzel bir örnek teşkil eder.
Milletlerin eğitim tarihindeki uygulamalarına bakıldığında, eğitim amaçlarına ulaşmalarında, fert ve toplum ihtiyaçları yanında, kültürel mirasın yetişmekte olan nesillere kazandırılmasına büyük ölçüde önem verdikleri görülmektedir. Kültürel hayatı belirleyen başlıca manevi değerler, temel inançlar, ahlâkî değer yargıları, örf ve adetlerdir. (j.F. Cramer ve C.S. Browne, Çağdaş Eğitim, Çev. Ferhan Oğuzkan, İstanbul 1974, s.10)
O halde artık Cumhuriyetimizin bir parçası olan bu okullarda ilgili tartışmalar geride bırakılmalı, milletimiz için doğru olan ne ise o yapılmalıdır. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Türk Milletinin din öğretimiyle ilgili taleplerinin karşılanması Milli Eğitim Bakanlığına verilmiştir. Anayasal bir hak olan eğitim-öğretim hakkını Bakanlığımız karşılamak durumundadır.
İnsanlığın teknolojik alanda bugünkü ulaştığı noktada psikolojik ve sosyal alanda karşılamış olduğu çöküntülerin ve karışıklıkların azaltılması için eğitime ve özellikle din öğretimine düşen önemli görevler vardır. Dinî değerlerin bireylere doğru kazandırılması, moral alanda yaşanılan sıkıntıların aşılmasına yardımcı olacaktır.
Dinimiz toplumsal anlaşmazlıklar karşısında hoşgörüyü, dayanışmayı ve barışı öngörür. Onun bu yönünden istifade etmemiz gerekir. Zira dinin projesi ile eğitimin ortaya çıkaracağı insan arasında bir farklılık yoktur. Bireyin ve toplumun huzurunu tesis için gönderilmiş din, yeterince anlatamadığında, toplumda ortaya çıkan sosyal problemler kendisini dinî motiflerle ifade etmeye, toplumsal muhalefete dinî bir içerik kazandırmaya başlarlar. Pek çok ilim adamının ifade ettiği gibi, din savunma durumuna düşürülmüşse taassup zırhı harekete geçer. Taassup ise insanı hem kendi gibi düşünmeyenlere hem de diğer din mensuplarına karşı müsamahasızlığa götürür. Dinî taassubu ve hoşgörüsüzlüğü artıran en büyük etken, insanların dinlerini doğru öğrenmeleri imkanından mahrum olmalarıdır. Din hürriyeti ile dinî hoşgörü arasında her devirde ve toplumda doğrudan bir ilişki vardır. Dinî hürriyetler, dinî hoşgörüyü her zaman kuvvetlendirmiştir.
Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün vizyonu, kültürel mirası değerlendirebilen, yaşanan hayatı yo- rumlayabilen ve problemlere çözüm üretebilen bireyler yetiştirmek; misyonu ise, öğrencilerimizin zihninde insana, düşünceye, özgürlüğe akla ve kültürel mirasa saygıya dayanan bir din eğitiminin yayılmasına katkıda bulunmaktır.
Din öğretiminin temel ilkeleri Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçlarında ifadelerini bulan;
I. Atatürk İlke ve İnkılâpları ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk Milliyetçiliğine bağlı Türk Milletinin, millî, ahlâkî, İnsanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cum- huriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek,
II. Beden, zihin, ahlâk, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı bir şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk taşıyan, yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek,
III. ilgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek, gerekli bilgi, beceri, davranışları ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak.
Din Öğretiminden beklenilen amaç, bir yandan insanlarımızın ve toplumumuzun refah ve mutluluğunu artırmak, öte yandan millî birlik ve bütünlük içinde İktisadî, sosyal ve kültürel kalkınmayı destekleyerek hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini uygar devletler seviyesine ulaştırmaktır. Bu bağlamda dinin insan yaşamına anlam kazandıran, insanın insanca yaşamasına yardımcı olan, insanların birbirlerini anlayabilmeleri için gerekli temel iletişim kodlarını bünyesinde taşıyan, Allah-insan ilişkisini düzenleyen bir olgu olduğunu öğrencilerimize kazandırmaya çalışmaktır.