Makale

UYUŞTURUCU VE BAĞIMLILIK YAPAN MADDELER KONUSUNA İSLÂMIN BAKIŞI

UYUŞTURUCU VE BAĞIMLILIK YAPAN MADDELER KONUSUNA İSLÂMIN BAKIŞI

Dr. Erdinç AHATLI*

Modern dünyanın acımasız çarkları arasında sıkışıp kalan insanlık, kendi­ne yeni çıkış noktaları arayadursun, özellikle gençleri hedef alan; bağımlılık ya­pan maddeler ve uyuşturucu tehdidi, giderek daha tehlikeli boyutlar kazanıyor. Tuzağına düşürdüğü kişilere bir damlasında fırtınalar kopararak sahte cennet­ler sunan o sihirli kimya, diğer taraftan, beraberinde getirdiği acılar ve ölüm­lerle adeta bir cehennemi andırıyor. Artık hiç umulmadık kesimlerden uyuştu­rucu haberleri gelmeye başladı. Anlaşılan o ki, hiç kimsenin uyuşturucunun vadettiği yalancı cennete direnmesi pek kolay olmasa gerek. Uyuşturucu kolay gi­rilen ama kolay dönülmeyen bir yol. Dahası, uyuşturucu kendini sattırdıktan sonra "müştemilâtını" da pazarlamaya başlıyor. Yanında, fuhuştan soyguna, homoseksüellikten cinayete kadar uzanan yan ürünlerini de zulada bekletiyor. Nefislere reddedilmez rüşvetler veriyor; karşı konulmaz davetler sunuyor uyuş­turucu. Ateş düştüğü yeri yakar derler, ama uyuşturucu düştüğü toplumu yak­maktadır.

İnsanlık tarihi kadar eski bir geçmişi olan ve son 30-40 yıldır bütün dünya­da hızla büyüyen bir mesele haline gelen, tıp dilinde psikoaktif madde dediği­miz "bağımlılık ve alışkanlık yapan maddeler", sosyo-kültürel ve ekonomik boyutları itibariyle bugün devletlerin ve milletlerin gündemini tayin edebilmek­tedir. Çünkü bu işte dönen para, devlet bütçelerinin çok üstündedir. Bugün dünyada uyuşturucu sektöründe bir yılda dönen para 400 milyar dolara var­mıştır. Yasal olan sigara ve alkol gibi maddeleri de buna katarsak sektörün ne kadar büyük olduğu daha iyi anlaşılabilir.’

Uyuşturcu nedir?

Uyku anlamına gelen "narke" kelimesi Yunanca’dır. Narkoz, narkotik gibi kelimeler de aynı kökten gelir. Türkçemizde bu kelimenin karşılığı olarak "uyuşturmak" kökünden türetilmiş "uyuşturucu" kelimesi kullanılmaktadır

Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO)’nm uyuşturucu tarifi şöyledir: "Kişi üzerin­de bırakmış olduğu etki esas alınarak; önüne geçilmez bir etki veya arzu, kul­landığı miktarı artırma eğilimli, ruhsal, fiziksel bağlılık hali oluşturan madde­lerdir2.

Bunlar, merkezi sinir sistemini etkileyerek, insanın ruhsal yaşantısını değiş­tiren ya da bozan maddelerdir. Sigara, alkol, uyuşturucu (esrar, afyon ve türev­leri), uyarıcı (kokain), uyku ilaçları ve müsekkinleri, uçucu (tiner, benzin, ya­pıştırıcılar) maddeleri ihtiva eder3.

Dikkat edilirse, bu tarifte yalnızca narkotik anlamda uyuşturucu maddeler tanımlanmamıştır. Aslında bu tarife göre bile, genel manasıyla düşünüldüğün­de, yukarıda sayılan özelliklere sahip her türlü madde "uyuşturucu" kabul edi­lebilir. Dolayısıyla alkollü içkiler ve sigarayı da uyuşturucu maddeler arasında saymak yanlış olmasa gerektir. Zira, sigara ve alkol, yasak uyuşturuculara ge­çişte ilk adımdır. Sigara ve alkol kullananların diğer maddelere eğilimi daha fazladır. Bu nedenle sigara ve alkol "ilk basamak" uyuşturuculardır4. Yapılan araştırmalarda sigara ve alkol kullanan gençlerin, bu maddeleri kullanmayan gençlere göre daha yüksek oranda uyuşturucu maddeleri kullandığı görülmüş­tür. Çünkü sigara ve alkol kullanan gençler uyuşturucu maddeyi daha düşük oranda tehlikeli olarak değerlendirmekte ve diğer maddeleri kullanmaya daha istekli davranmaktadırlar5.

Bu izahlardan anlaşıldığına göre, kötü alışkanlıklar önce sigarayla başlıyor, sonra alkollü içkiler, daha sonra uyuşturucu maddelerin hafif çeşitlerinden es­rar6 ve nihayet eroin gibi çok tehlikeli ve insanı ölüme götüren maddelerin kul­lanılmasına kadar varıyor. Bu, her sigara kullananın mutlaka uyuşturucu kul­landığı veya kullanacağı şeklinde anlaşılmamalıdır. Fakat sıralamayı ters çevir­diğimizde her uyuşturucu kullanan mutlaka alkol ve sigara da kullanıyor ve her alkol kullanan da sigara kullanıyor, istisnalar ise, genel kuralı bozmaz.

Dolayısıyla alkol satışının serbest olması bir tarafa, bunun bakkalların raf­larına kadar indirilmiş olması işin nereden başladığını bize çok iyi göstermek­tedir. Burada biranın alkol alımında ilk basamak olduğu unutulmamalıdır. Zi­ra alkolizme düşenlerin %80’i bu batağa birayla düşmüşlerdir. Bira alkolizmin ilk ve en güçlü basamağıdır7.

İslâm’a Göre Uyuşturucu ve Alkol

Islâm Dini uyuşturucu ve alkollü içecekleri kesin olarak yasaklamıştır. Bu konuda Kur’ân şöyle buyurur: "Ey iman edenler! İçki, kumar, (tapınmaya mahsus) dikili taşlar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz "8.

Ayetteki içki ve şarap şeklinde tercüme edilen "hamr" kelimesi, anahtar bir kelimedir. Bu kelimeye, dini hakikaten çok iyi anlayan, Islâm’ın ikinci halifesi, fakih sahabi Ömer’in (r.a.) verdiği manaya baktığımızda, uyuşturucu tarifine ne kadar benzediği görülür. Hz. Ömer "hamrı; aklı örten her şey olarak izah etmiştir9.

Allah Rasûlü (s.a.s) "Her sarhoş edici maddenin haram olduğunu" mütead­dit hadislerinde açıklamışlardır10. Kur’ân’ın indiği dönemde Hz. Peygamber’in yaşadığı toplumda sarhoşluk veren içki, beş maddeden imal edilirdi: Üzüm, hurma, bal, buğday ve arpa. Bu yüzden değişik bölgelerde oturanlar, adları, ya­pılışları ve hammaddeleri farklı içkiler kullandıklarından, yasak indikten son­ra, durumlarını öğrenmek gayesiyle Hz. Peygamber’e geldiklerinde; Allah Ra­sûlü onlara, içtikleri şeylerin sarhoş edip etmediğini sormuş; sarhoş edici olan­ların haram olduğunu söylemiştir"11.

Bunların yanında Ebû Davud’un Ümmü Seleme’den (r.ah.) naklettiği bir ha­diste geçen "müfettir" kelimesi, uyuşturucu anlamını içeren önemli bir delildir. "Peygamber (s.a.s) her sarhoş ediciden (müskir) ve uyuşturucudan (müfettir) nehyetti"12. Müfettir, kişiyi rehâvete sevkeden, gevşetici, mayıştırıcı madde an­lamına gelmektedir.

Öte yandan, Islâm âlimleri dinin gayesinin beş unsuru korumak olduğunda ittifak etmişlerdir: Din, can (nefs), akıl, nesil ve mal13. Meseleye bu açıdan bak­tığımızda uyuşturucu ve alkol öncelikle kişinin aklını giderir. Bugüne kadar ya­pılan laboratuvar araştırmaları ve gözlemler gösteriyor ki, bu maddeler alındı­ğında (sigara, alkol ve uyuşturucu) hangisi olursa olsun, öncelikle insanın ruh­sal yaşantısında bir değişiklik yapıyor. Tabi daha sonra o insanın zihinsel işlev­lerinde bozukluklar meydana getiriyor, dikkatini odaklaştırmasında, düşünme sürecinde, hatırlamada güçlük çıkartıyor, o insanın duygu ve düşünce dünyası­nı karıştırıyor14. Hasılı aklına pranga vuruyor. Halbuki akıl, insanın varlık ne­deni ve onu diğer canlılardan ayıran en önemli ayırıcı vasıftır. Akıl yoksa so­rumluluk da yoktur. Kur’ân beşyüzden fazla ayette düşünmekten ve akletmek- ten bahsetmektedir. "Umulur ki düşünürsünüz diye ayetlerimizi size böyle açıklıyoruz",5.

Kötü alışkanlıklar sadece aklı bozmuyor, aynı zamanda genleri de bozuyor. Kişi hem kendisine verilen can emanetini, hem de kendi neslini tahrip etmek su­retiyle iki kere suç işliyor, günaha giriyor. Yapılan araştırmalar, hamileyken si­gara ve alkol kullanan bayanların doğan çocuklarında; küçük doğum, kalp ra­hatsızlığı, doku bozukluğu, ortopedik bozukluk, kemik deformasyonu, cinsel ve hormonal bozukluklar gibi, on dokuz arıza türü tespit etmiştir. Yani bu du­rumdaki anne adaylarının sağlıklı çocuk doğurma ihtimali sıfırdır16. Bu demek­tir ki nesil de tahrip ediliyor.

Diğer yönden, uyuşturucu alt kültürünü teşkil eden kişiler bu maddeyi bu­labilmek için her türlü değer ölçülerini feda edebilirler. Fahişelik, hırsızlık, ka­çakçılık hatta adam öldürmek dahil her türlü suçu işleyebilirler17. Uyuşturucu ve alkol yüzünden işlenen cinayetlerin, meydana gelen trafik kazalarının, yıkı­lan yuvaların ve daha onlarca kanunsuzlukların dökümünü yapmaya hiç gerek yoktur. Zaten hergün okuduğumuz gazetelerde, dinlediğimiz haberlerde bu re­zilliklerin binlerce örneğini görüyoruz. Dolayısıyla kişinin mal ve canı da mu­hafaza edilemiyor. Buna göre, uyuşturucu ve alkol bu beş unsuru da ortadan kaldırmaktadır.

Genel olarak ifade edilirse, uyuşturucu kullanımının ruhî, fizikî, maddî ve sosyal olmak üzere dört ana madde ile zararlarını saymak mümkündür. Tabi bunlar sadece dünyaya ait zararlardır. Bir de-Allah korusun- kişinin ebedî olan ahiret hayatında karşılaşabileceği azap sözkonusudur.

Ülkemizin Durumu

Başta uyuşturucu olmak üzere, dünya genelinde bağımlılık yapan maddele­rin istatistikî bilgilerini vererek, konuyu rakamlara boğmak arzu edilmemekle birlikte, hepimizin müşterek seyahat ettiği bir gemi mesabesinde olan ülkemiz­de, olayın boyutlarını ve hızını takip edebilmek için bir kaç rakam vermek, me­seleyi daha iyi kavramamıza yardımcı olacaktır. Çünkü bu gemi batarsa hep beraber boğulacağız. Bu yüzden hiç kimsenin Türkiye’de yaşananlara bîgâne kalması düşünülemez. Rakamlar Türkiye’de uyuşturucu kullanımında yaş sını­rının gittikçe düştüğünü göstermektedir. 1995’de yapılan bir araştırmanın so­nuçlarına göre 16 yaş grubu çocukların %7"si uyuşturucuyla, %17’si alkolle ve %22.3’ü sigarayla tanışmakta, yani bu maddeleri ilk defa kullanmaya baş­lamaktadır18. Her yıl bir milyona yakın gencimiz alkole alıştırılmaktadır. 4 mil­yon alkolik ve 13 milyon alkolle dostluk kuran insan vardır. Genç kuşağın %52’si (14.2 milyon) sigara kullanıyor. Gerek sigara, gerek alkol kullanımın­da çoğunluk genç kuşakta olup, genel ifade ile sigara kullanan gençlerin %64’ü alkol ile tanışmış durumda olunca, yine en az 9 milyon gencimiz alkol ile dost­luk yapıyor demektir. Ve bunların en az iki milyonu bağımlıdır. Ülkemizin top­lam nüfusunu 63 milyon kabul edersek, "genç kuşak" denilen 12-35 yaş gru­bu 28 milyon insanı oluşturmaktadır ki, bu neredeyse Türkiye’nin yarısıdır19.

Alkol ve uyuşturucunun ülkemizde sebep olduğu kayıplar ise korkunç bo­yutlardadır. Türkiye’de her yıl sigara, alkol ve uyuşturucu yüzünden 350 bin insanımız ölmektedir20. Ülkemizde genel suçların %66’sı, trafik kazalarının %61’i, cinayetlerin %85’i, boşanmaların %80’i, akıl hastalıklarının %50’si al­kolden ve uyuşturuculardan kaynaklanmakta ve alkolün etkisiyle gerçekleşen intihar olayları içmeyenlere göre 58 kat daha fazla olmaktadır"21.

Kötü alışkanlıklarımız dünya ile kıyaslandığında durumumuz ne yazık ki, iç açıcı değil, 1996 yılı verilerine göre, Türkiye dünya genelinde israfta birinci, kumarda ikinci, alkollü içki ve tütün mamulleri

alkollü içki tüketiminde bir basamak daha yükselip(!) üçüncülüğe yerleşmiş­tir.23 Bu, israf, kumar, alkollü içki ve tütün mamulleri tüketiminde dünyada ilk dört içinde olduğumuzun açık bir ifadesidir. Acaba bilimsel çalışmalarda, kişi başına düşen millî gelirde, sportif başarılarda kaçıncı sıradayız? Maalesef olumlu konuların çok azında madalya alabiliyoruz. Şimdilik uyuşturucu kulla­nımında durum biraz iyi. Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Şubesi Rapor­ları, uyuşturucu madde kullanımında henüz dereceye giremediğimizi söylese de, bu konuda da tehlike çanlarının çalmaya başladığı bir gerçektir. Problemin boyutlarını bu çalışmalara yıllarım vermiş Prof. Dr. Özcan Köknel’in açıkla­malarında net olarak görmek mümkün: "Bir ülkede alkol ve sigara tüketimi arttıkça buna başlayanların yaşı gittikçe düşüyor. Bu arada esrar, eroin veya başka maddelere başlayanların yaşı da gittikçe düşüyor. Tersten düşünecek olursak, bunların tüketiminde bir artış olduğu ortaya çıkar. Nitekim benim bu konuyla ilgilenmeye başladığım 70’li yıllarda esrara başlama ortalama yaşı 18’di, şimdi 13-14’e indi. Bu da tüketimde bir hayli artış olduğunu ortaya ko­yuyor.24

Bağımlılığı hazırlayan sebepler ve çözüm yolları

Bağımlılık yapan maddelerin sebeplerini ve çözüm yollarını ayrı ayrı incele­mek yerine, ikisini birlikte değerlendirmek konuyu daha iyi kavramaya yar­dımcı olacaktır. Aynı zamanda çözümler Islâm’ın genel prensipleriyle harman­lanarak bütüncül bir yaklaşım sergilenmeye çalışılmıştır. Dikkatli bir okuyucu­nun aşağıdaki Islâm’ın tekliflerini incelediğinde göreceği gibi, probleme çözüm olarak sunulan modern ilmin verileriyle dinimizin önerileri neredeyse birebir örtüşmektedir.

Bağımlılığı hazırlayan sebepler ve çözüm yolları şu şekilde maddeleştirilebi-

lir:

1) Bu maddelerin ulaşılabilirliği ve elde edilebilirliği

Bağımlılık yapan maddeler toplumda ne kadar kolay elde edilirse kullanımı da o oranda artış gösterir. Bu yüzden bu maddelerin temin edilebilirliğinin or­tadan kaldırılması veya en aza indirilmesi gerekir. Kısmî izin vermelerle kont­rol altında tutulabileceğine inanmak safdilliktir. Hollanda gibi bazı ülkeler uyuşturucunun yasallaştırılması taraftarı çalışmalar yapmaktadır. Bu ülkede, esrar, marihuanna vb. maddelerin kullanımı, devlet kontrolü altında serbest bı­rakılmıştır. Fakat yapılan bazı araştırmalar sonunda uyuşturucu deneme yaşı­nın 14 ila 15’e kadar düştüğü görülüyor. Uzmanlar bu maddelerin yasallaştı­rılmasının koruyucu bir önlem olmadığı, tam aksine daha ağır uyuşturucu maddelere geçişi hızlandırdığı görüşündedirler. Çünkü toplum üzerinde esrar ve türevi maddelerin bağımlılık yapmadığı konusundaki görüş, daha ağır uyuş­turucu maddelere geçiş için psikolojik zemin hazırlamaktadır25. Öyleyse, bu maddelerin devlet denetiminde kısmî serbest bırakılması değil, tam tersine hu­kukî müeyyidelerle cezalandırılması lazımdır. ABD ve Rusya bu konuda ciddi kanunlar çıkararak tedbirler almıştır. Örneğin, Amerika’da 21 yaşından küçük olanın içki satın alması suç, ona içki satmak daha büyük suçtur. Iş dükkanın kapatılmasına kadar gidebilir. 21 yaşından küçük tezgâhtar veya kasiyer elini içki şişesine süremez; sürerse, hem kendi hem de market cazalandırılır26.

Dolayısıyla, bağımlılık yapan maddelerin elde edilebilirliğini zorlaştırmak ve insanlarımızın bunlarla tanışmalarına mani olmak gerekir. Hz. Peygam- ber’in içki konusundaki "Allah, (hammaddesinden şarap yapmak maksadıyla) sıkana, sıktırana, satana, satın alana, taşıyana, kendisine taşmana, parasını yi­yene, içene ve sunana lanet etsin"27 hadisi derin anlamlar ve mükemmel gaye­ler hedefleyen nebevî bir ifadedir. Zira İslâm Dini, insanların kötü alışkanlık­lara düşmemeleri için, öncelikle harama giden yolların kapatılmasını öngörür. Tıp ilminde en önemli konulardan birisi "koruyucu hekimlik "tir. Hastalığın bulaşmasına ve yayılmasına engel olmak, en ucuz ve en garantili yoldur. Bunun gibi, İslâm da, hem fizikî hem manevî pek çok hastalığın sebebi veya bizzat kendisi olan haramların toplumda yayılmamasını ister, işte Hz. Peygamber’in bu hadisi, aracı kurumlan da dahil kötülüğün tüm sektörlerini hedef almakla bunu gerçekleştirmeyi istemektedir. Nitekim bu kural Islâm Hukuku’nun temel ilkelerinden birisidir. "Seddü’z-zerâi" olarak isimlendirilen bu kaide, harama vesile olan, oraya kapı açan ve götüren yolların da haramlığını ifade eder.

Bağımlılık yapan maddelerle mücadelede temin edilebilirlikle kabul edilebi­lirliğin azaltılması çok önemlidir. Cemiyetimiz için kabul edilebilirliğin önün­deki en büyük engel İslâm Dini ve geleneksel Türk ailesidir. Bilimsel çalışma­lar da din ve aile kavramları üzerinde durmaktadır. Yüzyıllardır afyonu üreten bu topraklarda iptila sorununun mevzi kalmasının başka bir izahı olmaz kana­atindeyiz.28

2) Alkol ve uyuşturucu alt-kültürü:

Kültür, bir milletin müzik, sanat, edebiyat, folklor ve değerler sisteminin meydana getirdiği en önemli unsurdur ve kültürün oluşumunda en büyük pay­lardan birisi din faktörünündür. Kültür, alkol ve uyuşturucu madde kullanımında kesin bazı kurallar açıklarsa, o toplumda suistimâl az olur. Sarhoşluğu reddeden kültürlerde alkolizm nispeti düşüktür. Buna mukabil İrlanda yahut İskandinav ülkeleri gibi sarhoşluğu kabul eden kültürlerde yüksek alkolizm nispeti karşımıza çıkmaktadır29. Ülkemizde, gençleri alkol ve uyuşturucu mad­de kullanma alışkanlığına teşvik eden birkaç çeşit alt-kültür normu vardır. Bu alt-kültür normlarının en etkilisi, belli bir yaşa gelindikten sonra içki içmeyi, si­gara kullanmayı delikanlılığın/gençliğin icaplarından kabul eden değer yargısı­dır. Gençlik döneminde alkol ve sigara kullanmak yadırganmamakta, bunlar gençliğe geçişin alameti sayılmaktadır. Bunun yanında çağdaş global kültürün ürünü olan sinema, müzik, sanat, felsefe ve çeşitli şamata gruplarında (Heavy Metalciler, Rockcılar, Müslümcüler, Anarşistler, J. Morrısıncılar, Kinikler vb.) alkol ve uyuşturucu madde, eğlencenin ve grup kültürünün önemli bir malze­mesi olmuştur30. Bu yüzden uyuşturucu alt-kültürüne karşı başka alt-kültürler oluşturmak ve gencin bu alt-kültürlerin içine girmesini sağlamak gerekir. Do­layısıyla, gençleri tehlikeli bir bataklığa çeken bu alt-kültürlerin oluşmasına en büyük engel, dini değerlerin egemen olduğu kültürel dokuyu tesis etmektir. Yu­karıda misalleri arzedilen zihniyetin, manevi dinamiklerin azalmasıyla artış gösterdiği unutulmamalıdır.

Bu noktada gençlere verilecek en önemli mesaj, uyuşturucu alt-kültürüne girmemek için kendi kişiliklerini geliştirmeleri, güçlendirmeleri, belli temellere dayanan arkadaşlık ilişkileri kurmalarını salık vermektir. Bunun için en önem­lisi, uyuşturucu maddeye başlamayı engellemek gerekir. Bu bir rahatsızlıktır,31 bu rahatsızlığın elbirliği ile giderilmesi, tedavi edilmesi zaruridir. Zira hastalık tedavisinin özgürlüklerle ilgisi olamaz. Bu yüzden, mezkur hastalıkların yay­gınlaşmasına göz yumulup meşrulaştırılmamahdır.

3) Mutsuzluk ve tatminsizlik

Esrar, kokain ve amfetaminler (doping maddesi) insanların kendilerini ge­çici bir süre için iyi hissetmelerini sağlayabiliyor; açlık, öfke ve cinsel arzu gibi duygularını yatıştırabiliyorlar. Bu yüzden normal hayatında mutsuz ve tatmin­siz olan insanlar mutluluk ve tatmini bu sentetik uyarıcılarda arayabiliyorlar32. Ahlâkî ve dinî değerlerin doldurmadığı alanları sahte ve sonucu çok tehlikeli araçlar dolduruyor.

Mutlu ve huzurlu bir hayat sürebilmek, günlük problemlerin getirdiği stres­lerden olabildiğince az etkilenebilmek, ancak dinî değerleri dikkate almak ve onları yaşamakla mümkündür. Kötü alışkanlıklardan uzak kalabilmenin veya tuzağına düştüyse bundan kurtulabilmenin en özlü reçetesi budur. On yedi yıl alkolizmden çektikten sonra bu illetten kurtulan ve bu konuda Türkçe’ye "Ai­lenizi Keşfedin" ismiyle tercüme edilen bir kitap yazan Amerikalı John Brads­haw alkolizimden tamamen kurtulabilmek için din adamı eğitimi aldığını be­lirtiyor ve şunu ekliyor: "İlâhî gücü arıyor ve mutluluğu, kendisiyle bütünleş­meyi, dünya ile bütünleşmeyi ve değişimi arıyordum”’53.

insanlardaki dinî değerlerin ne denli etkili olduğunu ve bunun toplum dü­zenindeki tesirini 1998 yılbaşı gecesi, Türkiye’de en fazla olayın yaşandığı İs­tanbul’da nahoş olayların azalmasındaki muazzam rakamlarda takip etmek mümkündür. Bir önceki yılbaşıyla mukayese,edildiğinde. 1998 yılbaşının Ra­mazan ayına denk gelmesi sebebiyle, olaylarda 20-30 kat düşüş meydana gel-

miştir34:

İstanbul’daki olavlar Yılbası(1997) Yılbası(1998)

Trafik kazası 545 29

Kazada yaralanma 222 25

Alkollü araç kullanma 379 91

Alkol koması 795 9

Alkollü kavga 642 27

Kavgada yaralanma 483 19

4) Merak

Alkol ve uyuşturucuya karşı özendirici davranışlardan kaçınmak lazımdır. Binaenaleyh, uyuşturucu hakkında bilgilendirmek ve uyuşturucu kullanımını engellemek için çekilen eğitici filmlere çok dikkat etmek gerekir. Nitekim bu amaçla çekilen Transpotting adlı bir film tam ters bir etki yaparak uyuşturucu kullanımını özendirmiş ve yeni insanların uyuşturucuya başlamalarına sebep olmuştur. Söz konusu filimde bağımlılar hep zevk içinde gösterilerek bu mad­delere karşı merak ve özenti oluşturulmuştur35. Dinimiz bunun önlenebilmesi için temel prensipler ortaya koymuştur. Eskilerin ifadesiyle "Bâtılı tasvir sâfî zihinleri idlâl eder". Yani kötülüklerin ayrıntılı bir şekilde anlatılması yaratılı­şı gereği nefsânî arzularına düşkün olan insanın haram işlemesini kolaylaştırır. Günümüzde çok kullanılan bir tabirle "Reklamın kötüsü olmaz, en kötü rek­lam yine reklamdır." Bu nedenle Islâm dini, kötülüklerin teşhir edilmemesi prensibini getirmiştir. Allah Rasülü (s.a.s) "Kim bir müminin ayıbını örterse Allah da onun dünya ve ahirette ayıbını örter"36 buyurmuşlardır.

5) Arkadaş çevresi ve baskısı

Yapılan araştırmalara göre, uyuşturucu bağımlılarının %82.6’sı arkadaş grupları içerisinde madde kullanımına başlıyor, %8.7’si tek başına, %6.5’i iş arkadaşı, %2.2’i kız arkadaşıyla ilk kez uyuşturucu almaya başlıyor37. Dolayı­sıyla çevrenin ve arkadaş gruplarının önemi çok açık görülmektedir. Zira, al­kol almak isteyen bir kişi evde veya herhangi bir yerde içki içmek istediği za­man çevrenin düşüncelerini dikkate almak mecburiyetindedir. Şayet içki içmek için meyhaneye giderse, orada herkesin kendisi gibi içtiğini görecek, kimse ta­rafından eleştirilmeyeceğini, tenkit edilmeyeceğini bildiği için daha çok huzur­lu olacaktır. Çünkü yaptığı şey kötü ise herkes yapmaktadır, kimsenin kimse­yi tenkit edecek durumu yoktur. Tıpkı bunun gibi uyuşturucu bağımlısı kişi de kendisi ile aynı maddeyi kullanan kişilerle birlikte olacak ve böylece tenkit ve eleştiriden kurtulacaktır. Bu durumda suçluluk, günahkârlık, aşağılık duygula­rına kapılmayacak ve kendini rahat ve emniyette hissedecektir38. Bu sebeple Al­lah Teâlâ bizim doğru (sâdık) kimselerle birlikte olmamızı emrediyor39. Çünkü Hz. Peygamber’in ifadesiyle doğruluk (sıdk) insanı iyiliğe götürür ve kişi iyiler­den olur40. Yani bu anlamda doğru kimse iyidir (sâlih) ve iyi kimse de doğru­dur. Bu vasıflar bir şahısta birbirinden ayrılmaz. Kurân-ı Kerim, nebiler, doğ­rular (sıddîk), şehidler ve iyileri (sâlih) birlikte zikreder41. Ayrıca Hz. Peygam- ber’in, "Kişi arkadaşının dini üzeredir"’’1 hadisi, insanın davranışlarının şekil­lenmesinde ve karakterinin oluşumunda arkadaşın etkisini ortaya koyan veciz bir ifadedir. Diğer bir hadislerinde Resûlullah (s.a.s) iyi ve kötü arkadaşı şöyle nitelendirmiştir. "İyi arkadaşla kötü arkadaşın misali, misk taşıyanla körük üfüren gibidir. Misk taşıyan ya sana ondan verir veya sen satın alırsın yahut o miskten güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren ise, ya elbiseni yakar veya on­dan pis bir koku duyarsın. "43 Bu tavsiyelere uyarak iyi arkadaş seçen bir kim­se, daha işin başında büyük oranda kendisini kötülüklerden korumuş olmak­tadır.

6) Çaresizlik

Sorunların çözümünde başka yol kalmadığına inanıldığında uyuşturucu kul­lanılmaya başlanabilir44. Uyuşturucu kullananların hemen hemen hepsinde ağır kişilik bozuklukları bulunmaktadır. Yapılan araştırmalarda bazı kişilik bozukluklarının uyuşturucu kullanmaya ve suça daha yatkın oldukları görülmüştür45. Kişinin çaresizlik hissine kapılıp ümidini kesmesi manevi dinamikleriyle yakın­dan ilgilidir ve bir yönüyle psikolojik rahatsızlıktır. Bundan dolayı kötü alış­kanlıklara başlamada en fazla risk altında bulunan kişiler, davranış bozukluğu ve kişilik zaafı bulunanlardır. Bunlar, ya çok saldırgan veya çok içe dönük; ya herşeyi reddeden veya fazlasıyla itaatkâr, ya çabuk heyecanlanan veya gereğin­den fazla sakin, ya aşırı sorumlu veya aşırı sorumsuz gibi, dengeli davranışlar göstermeyen tiplerdir46. Islâm, ifrat ve tefritten uzak, îtidâl çizgisinde, vasat in­sanlar ve bunlardan oluşmuş bir toplum öngörür47. Allah herşeyi bir denge üze­rinde yaratmıştır48. Bu nedenle Hz. Peygamber ibadetlerde bile orta yol ve îti- dâli tavsiye etmiş49, bunu terkedip aşırılığa kaçanların helak olacaklarını bildir­miştir50.

Bağımlılık yapan maddelerin sebeplerini ve çözüm yollarını yukarıdaki şe­kilde arzettikten sonra, genel bazı tespitler konusunda şunlar söylenebilir:

Sözgelimi doğrudan sigara reklamları yasaklanmasına rağmen, televizyon filmlerindeki dolaylı reklamlar devam etmekte ve belki, farkında olmadan in­sanları daha fazla etkilemektedir. Maalesef bu konuda ülkemizde çekilen yerli diziler, dolaylı reklamın en yaygın teşhir araçları durumundadır. Dolayısıyla bu işin kökten çözülmesi gerekmektedir. Bakın Amerika’da 15 yıldır uygula­nan bir kanunla iç piyasaya sürülen film çekimlerinde sigara kullanmak yasak­lanmıştır. Ama üzülerek belirtmek gerekirse, ihraç ettikleri filmlerde bu kura­lı, muhtemelen özellikle ihlal edip emperyalist bir tutum ortaya koymaktadır­lar. Biz ise, televizyon izleyicilerinin en fazla rağbet ettiği kaliteli filimlerin sponsorluğunu "Parliament Sinema Klübü" gibi kuruluşlara vererek dolaylı si­gara reklamlarının tüm hızıyla devam etmesini, toplum ve yetkililer olarak vur­dumduymaz bir biçimde seyretmekteyiz.

Yeşilay, devletten hiç bir yardım almadan faaliyetlerini yürüten sivil bir der­nektir. Bu derneğin kötü alışkanlıklarla daha etkili mücadele edebilmesi için, en azından onun da Kızılay statüsüne yükseltilip yeterli devlet desteği alması sağlanmalıdır. Zira unutulmamalıdır ki, Kızılay afetlerden sonra hizmet veren yardım kurumu. Yeşilay ise, afetlerden önce hizmet veren bir kurumdur. Bu yö­nüyle düşünüldüğünde Yeşilay’ın, belki de Kızılay’dan daha öncelikli bir ku­rum olduğu söylenebilir.

Tekrar vurgulamak gerekirse, problemin çözümü için okul öncesi ve okul çağında çocuklara verilecek din eğitimi büyük önemi haizdir ve bu konunun üzerinde titizlikle durulmalıdır. Çocuk altı-yedi yaşma gelince ona Allah öğre­tilmeli, insanın yaptığı her hareketi Allah’ın gördüğü anlatılmalı ve her zaman iyi hareketlerde bulunması gerektiği telkin edilmelidir. Sağlıklı bir din eğitimi alarak büyüyenler, polisin olmadığı yerlerde, Allah korkusu ile suç işlemezler, anne-babalarını ve çocuklarını terkedemezler. Bu konuda medyanın bu işi be­nimsemesi ve üzerine düşen görevi titizlikle yerine getirmesi lazımdır. Öyle ki, bugün mevcut kurumlar içerisinde yaptırım gücü en fazla olan sivil kurum medyadır. Bu kuruluşlar çıkar kaygılarını bir tarafa bırakıp en azından uyuş­turucuya özendiren filmleri yayınlamamalıdırlar.51

Öte yandan, uyuşturucu girdabına açılan kapıları tamamen kapayarak, ka­çak kanal bırakmamak gerekmektedir. Hukuk devleti anayasa ve yasaların ya­zılı bulunduğu devlet değildir. Gerçek hukuk devleti, bu yasaların işletildiği ve uygulamanın takip edildiği devlettir. Örneğin ülkemizde de yürütülen yoğun gayretler sonucu kamuya ait kapalı mekânlarda ve toplu taşım araçlarında si­gara içme yasağı getirildi. Ancak bu yasağa ne kadar uyulduğu, üzerinde önem­le düşünülmesi gereken sorudur. Şoförlerin kendilerini istisna tutmasıyla kıs­men şehirlerarası otobüslerde uygulanan bu yasak, böyle devam ederse, korka­rım yakın gelecekte bütünüyle delinecektir. Tabi bunda fert fert hepimizin vur­dumduymaz tavırları da büyük etkendir. Uyarı vazifesini yapan çok az insan büyük zorlukları göğüsleyerek bunu yapmakta ve diğerleri tarafından işgüzâr- lık yakıştırmalarıyla alaya alınmaktadır.

Her meselede olduğu gibi, kötü alışkanlıklardan insanları alıkoyma konu­sunda da, Hz. Peygamber’in örnekliği ve onun takip ettiği metod, daima uyul­ması gereken parlak bir yoldur. Çünkü Allah Resûlü’nün kendi ifadesiyle bu alışkanlıkların en kötülerinden olan52 alkolle mücadeleyi başarmış ve hemen ta­mamen onu kendi toplumundan silebilmiş dünyadaki tek insan Hz. Muham- med’dir. ABD’de 1919-1933 yılları arasında alkollü içkilerin yapılması ve kul­lanılması yasaklanmış, ancak başarılı olunamamıştır. Bu konuyu Profesör Juli- us Hırsch şöyle itiraf ediyor: “Hz. Muhammed (s.a.s) Kur’ân vasıtasıyla içkiyi menetmiş ve asırlarca büyük insan kitlelerini içkinin zararlarından korumuş­tur. Bu netice 20. asırda münevver Amerika’da her nevi propagandaya ve fen­nî terakkîye rağmen elde edilememiştir”53.

*Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Arş. Gör.

1 Özer, Ömer Akil, "Gençlik ve Uyuşturucu", Sağlığınız Sy: 4: Mart 1997, s. 20.

2 Kurt, Şahin, Uygulamada Uyuşturucu Madde Suçlart ve İlgili Mevzuat, İstanbul 1992, s.l.

3 özer, Ömer Akil, “Gençlik ve Uyuşturucu", Sağlığınız Sy: 4, Mart 1997, s. 20; Çakmak, Duran, "Uyuştu­rucu", Sağlığınız Sy: 4 Mart 1997, s. 9.

4 Özer, Ömer Akil, "Gençlik ve Uyuşturucu", Sağlığınız Sy: 4: Mart 1997, s. 21.

5 Çakmak, Duran, "Uyuşturucu", Sy. 4; Mart 1997, s. 12-13; Karagül, Orhan, "Uyuşturucunun Güncesi 2" Yeni Şafak, 9 Aralık 1997, s. 2.

6 Ülkemizde uyuşturucu maddelere başlangıç %90-95 olasılıkla esrarla oluyor. Bkz: Köknel, Özcan, "Röpor­taj", Sağlığınız Sy: 4, Mart 1997, s. 23.

7 "Yeşilay Raporu (96/2)" Sy: 996/3038. 25 Mart 1996. s. 2.

8 Mâide 5/90.

9 Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail. Sâbihu’l-Bııhâri (el-Câmi’u’s-sahîh), l-VIII. İstanbul 1401/1981, Eşribe 2, 5; Müslim, Ebu’l-Huseyn Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî, Sahîhu Müslim (nşr. Muham­med Fuâd Abdulbâkî). I-V, İstanbul ts. Tefsir 32-33: Nesâî, Ahmed b. Ali, Sünenü’n-Nesâî, I-VIII, İstan­bul 1401/1981, Eşribe 20; Ebû Dâvud, Süleyman b. Eş’as es-Sicistâni, Sünenü Ebî Dâvud, I-V, İstanbul 1401/1981, Eşribe 1; Tirmizî, Ebû îsâ Muhammed b. îsa, Sünenü’t-Tirmizî, I-V, İstanbul 1401/1981, Eş­ribe 8.

10 Bkz Buharı, Eşribe 1; Müslim, Eşribe 73; Mâlik b. Enes, el-Muvatta’ (nşr. Muhammed Fuâd Abdülbâkî), I- II, İstanbul 1401/1981, Eşribe 11; Nesâî, Eşribe 22, 46; Ebû Dâvud, Eşribe 5; Tirmizî, Eşribe 1.

11 Bkz. Ebû Davud, Eşribe 5.

12 Ebû Davud, Eşribe 5; Ahmed b. Hanbel, Ebû Abdullah, Müsnedü Ahmed b. Hanbely I-VI, İstanbul 1402/1982, VI, 309.

13 Bu beş unsuru ele alan bir çalışma için bkz. Uludağ, Süleyman, İslâm’da Emir ve Yasakların Hikmeti, An­kara 1989.

14 Köknei, Özcan, "Röportaj", Sağlığınız Sy: 4; Mart 1997, s. 22.

15 Bakara 2/76. Burada aklın dindeki Önemi konu edildiğinde Hz. Peygamber’in hadisi olduğu ileri sürülen bir söze işaret etmekte fayda vardır. Sahâbî Cabir b. Abdullah’ın rivayet ettiği söylenen hadise göre Hz. Pey­gamber şöyle buyurmuşlardır: "insanı insan yapan aklıdır. Aklı olmayanın dini de yoktur". Ancak bu sözü eserine alan Beyhakî hemen peşine yaptığı değerlendirmede bu hadisin sadece Hâmid b. Âdem’den nakledi­len ferd bir rivayet ve Hâmid’in yalan söylemekle itham edilen (müttehem bi’l-kizb) bir râvî olduğunu belir­terek hadisin güvenilir olmadığını bizzat kendisi beyan eder {bkz. Beyhakî, Ebû Bekr b. el-Huseyn, Şu’abü’l- irnân (nşr. Muhammed es-Saİd b. Besyûnî Zağlûl), Beyrut 1410/1990, IV, 157, h. no: 4644). Dolayısıyla, genel kabul görmüş İslâm’ın temel prensiplerini delillendirirken, sahih pek çok kanıtın yanına, güvenilir ol­mayan rivayetleri zikretmenin doğru olmadığı açıktır.

16 Bkz. "Yeşilay Raporu (90/2)" Sy: 996/3038, 25 Mart 1996, s. 7.

17 Özden, Salih Yaşar, "Uyuşturucu”, Sağlığınız Sy: 4; Mart 1997, s. 17.

tüketiminde dördüncü22 iken,

18 Karagül, Orhan, "Uyuşturucunun Güncesi 4" Yeni Şafak, 11 Aralık 1997, s. 2.

19 "Yeşilay Raporu (96/2)" Sy: 996/3038, 25 Mart 1996, s. 1.

20 Kaptanağası, Selahaddin, "Röportaj”, Sağlığınız Sy. 4; Mart 1997, s. 25.

23 "Yeşilay Raporu (96/2)" Sy: 996/3038, 25 Mart 1996, s. 1; Yeni Şafak, 10 Şubar 2000, s. 2.

22 "Yeşilay Raporu (96/3)" Sy: 996/3039, 25 Mart 1996, s. I.

23 Bkz. Yeni Şafak, 10 Şubat 2000, s. 2.

24 Kökneİ, Özcan, "Röportaj", Sağltğtmz: Sy: 4; Mart 1997, s. 22.

25 Karagül, Orhan, " Uyuşturucunun Güncesi 2 " Yeni Şafak, 9 Aralık 1997. s 2.

26 Saygılı, Sefa, "Dünyada Alkol ve Uyuşturucu" Yeşilay Dergisi, Sy: 757, Aralık 1996, s. 10.

27 Tirmizî, Büyü’ 58; Ibn Mâce, Ebû Abdullah Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî, Sünenü İbn Mâce (nşr. Muhammed Fuâd Abdülbâkî), I-İI, İstanbul 1401/1981, Eşribe 6.

28 Özer, Ömer, Akil, "Gençlik ve Uyuşturucu", Sağltğtmz Sy: 4, Mart 1997, s. 21.

29 Çakmak, Duran, "Uyuşturucu", Sağltğtmz Sy: 4; Mart 1997, s. 10.

30 Duran, Hacı "îçki ve Uyuşturucu Altşkanlığıntn Sosyo-Psikolojik Boyutları", Yeni Türkiye, Mayıs-Haziran 1996, Yıl: 2, Sy: 9, s. 317.

31 Köknel, Özcan, "Röportaj", Sağlığınız Sy: 4; Mart 1997, s. 23.

32 Çakmak, Duran, "Uyuşturucu", Sağltğtmz Sy: 4; Mart 1997, s. 11.

33 Saygılı, Sefa, "Dünyada Alkol ve Uyuşturucu" Yeşilay, Sy: 757, Aralık 1996, s. 10.

34 Bu rakamlar İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün verileridir. Bkz. Yeni Şafak, 6 Ocak 1998. s. 7.

35 Karagül, Orhan, "Uyuşturucunun Güncesi 2" Yeni Şafak, 9 Aralık 3997. s. 2.

36 Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58, 72; Ebû Dâvud, Edeb 38.

37 Karagül, Orhan, "Uyuşturucunun Güncesi 2" Yeni Şafak, 9 Aralık 1997, s. 2.

38 Özden, Salih Yaşar, "Uyuşturcu", Sağlığınız Sy: 4; Mart 1997, s. 17.

39 Tevbe 9/119.

40 Buharî, Edeb 69; Müslim, Birr 103, 104, 105; Ebû Dâvud, Edeb 80; Tirmizî. Birr 48.

41 Nisa 4/69.

42 Tirmizî, Zühd 45.

43 Buhârî, Buyuy 38; Müslim, Birr ve Sıla 146; Ebû Dâvud, Edeb 96.

44 Çakmak, Duran, "Uyuşturucu", Sağlığınız Sy: 4; Mart 1997, s. 13.

45 Özden, Salih Yaşar, "Uyuşturcu", Sağltğmtz Sy; 4; Mart 1997. s. 16.

46 Saygılı, Sefa. "Dünyada Alkol ve Uyuşturucu" Yeşilay Dergisi, Sy: 757, Aralık 1996; Çakmak, Duran, "Uyuşturucu", Sağlığınız Sy: 4; Mart 1997, s. 12.

47 Bakara 2/143.

48 Rahman 55/8.

49 Buharî, Rikâk 18; Ibn Mâce, Zühd 28; Ahmed b. Hanbel, II, 514, 537.

50 Müslim, ilim 7; Ebû Davud, Sünnet 5; Ahmed b. Hanbel I, 386.

51 Kaptanağası, Selahaddin, "Röportaj", Sağlığınız Sy: 4; Mart 1997, s. 25.

52 "içki bütün kötülüklerin anasıdır", Nesâî, Eşribe 44.

53 Hırsch, Julius, Hıfzısıhha Ders Kitabı, İstanbul Üniv. Yay. No: 34, s. 242’den naklen; Kayadibi, Fahri, "Al­kol ve Uyuşturucu" Diyanet Dergisi, Sy: 88, Nisan 1998, s. 36.