Makale

MUKILLÛN VE HADİS SAYILARI

MUKILLÛN VE HADİS SAYILARI

Dr. Mustafa KARATAŞ*

GİRİŞ

Sahabe arasmda Hz. Peygamber hayatta kaldığı sürece onun yanından hiç ayrılmayanlar bulunduğu gibi, onunla sohbeti kısa sürenler de olmuştur. Bu durum doğal olarak Hz. Peygamber’e ait söz ve eylemlerden, bir sahâbînin bil­diğini diğer bir sahâbînin bilememesi sonucunu doğurmuştur. Esasen Hz. Pey- gamber’in sohbet halkalarında yetişmiş olan sahâbîlerin tamamının aynı oran­da hadisle ilgilendiği düşünülemez. Takdir edileceği üzere ilim çok özel bir uğ­raş gerektirmektedir. Nitekim Hz. Ömer’in (ö. 23/643), "Yönetici olmadan ön­ce ilim tahsil ediniz’" sözü de bu görüşü desteklemektedir. Dolayısıyla sahabe içinde kendisini özellikle ilme adamış kişilerin sayısı, sahabe sayısı ile karşılaş­tırıldığında arada çok büyük bir fark olduğu görülmektedir.

Sahabenin sayısı hakkında bilgi veren ilk kaynakların hemen tamamında sözkonusu bilgiler Ebû Zür’a’nın (ö. 264/877) bir sözüne dayandırılmaktadır. Şöyle ki, Ebû Zür’a’ya hadislerin sayısı konusunda bir soru yöneltildiğinde o, "Kim bunu zapt edebilir? Allah Resûlü ile birlikte veda haccına kırk bin, Tebuk Seferi’ne yetmiş bin sahâbî katılmıştı"2 cevabını vererek, hadislerin sa­yısının sanıldığının aksine çok daha fazla olduğunu anlatmak istemiştir. Ebû Zür’a ile aynı kanaati paylaşan günümüz ilim adamlarından Muhammed Ha- mîdullah da bu konudaki düşüncesini şöyle ifade etmektedir: "Klasik bir hadis mütehassısı Hz. Peygamber’in sahâbîlerinin sayısının yüz bini aştığını söyle­mektedir ki bunların her birinin sonraki nesillere en az bir hadis nakletmiş ola­bileceğini düşünebiliriz? Bıı düşünce tarzında mübalağa olmaz, zira bilindiği gibi Hz. Peygamber veda haccı esnasında Arafat’ta yüz on dört bin Müslüman’a hitap edebilme fırsatını bulmuştu."3

Gerek Ebû Zür’a’nın, gerekse Hamîdullah’ın yaklaşımlarının İlmî açıdan tutarlı olduğu söylenemez. Varsayımlardan hareket ederek sahabenin tamamı­nı hadis râvisi kabul etmek ve her sahâbînin hadis rivayet etmiş olacağını dü­şünmek izahı güç bir durumdur; zira ilim bir ihtisas işi olduğu gibi, hadis riva­yeti de başlı başına özel bir alandır. Nitekim îbn Abdilber’in (Ö.463/1070) de ifade ettiği gibi sahabenin tamamı aynı seviyede hadis bilgisine sahip değildir. Birinin bildiği hadisleri bir diğerinin bilmemesi gayet doğaldır. Bu bakımdan sahabe nesli de dahil hadislerin tamamını ihata etmek mümkün değildir. Bu du­rum, ancak hadisler kitaplarda toplandıktan sonra gerçekleşebilir.4 İşte bunun içindir ki, kendilerinden bize hadis rivayet edilen sahâbîlerin sayısı, toplam sa­habe sayısının çok çok altındadır. Nitekim Bakî b. Mahled’in (ö. 276/889) Müsned’inde hadisleri bulunan sahâbîlerin isimlerini ve rivayet ettikleri hadis sayılarını bir cüzde toplayan İbn Hazm’ın (ö. 456/1063) Kitâbu’l-A’dâd isimli risalesinde tespitlerimize göre 1.002 sahâbî adı geçmektedir.5

Diğer taraftan İbn Hibbân el-Büstî (ö. 354/965) kendilerinden rivayette bu­lunulan sahâbîler için kaleme aldığı "Târîhu’s-sahâbe ellezîne ruviye anhümü’l- ahbar" isimli eserinde sadece 1.608 sahâbînin biyografisini incelemektedir. Ay­rıca Hakim en-Nîsâbûrî (ö. 405/1014) hadis rivayet etmiş olan sahâbîlerin sa­yısının dört bin olduğunu söylemekte, Zehebî (ö.748/1347) ise bu sayının bin beş yüz kadar olduğunu, iki bini asla geçemeyeceğini savunmaktadır.6 Kütüb-i Sitte hadislerini, Tuhfetü’I-eşrâf bi ma’rifeti’l-etrâf adıyla sahâbî râvilerine gö­re yeniden derleyen Mizzî ise (ö. 742/1341), sözkonusu eserinde toplam 1.391 sahâbîden hadis nakletmektedir.7

Bu bilgiler ışığında kendilerinden bize hadis ulaşan râvi sahâbîlerin sayısı­nın toplam sahâbe sayısına nispetle yüzde bir oranında olduğu anlaşılmakta­dır. Ayrıca râvi sahâbîler içerisinde kendilerinden çok hadis rivayet edilmiş olan kişilerin oranı da yine aynı şekilde yaklaşık olarak yüzde bir civarındadır. Çünkü kendilerinden binden fazla hadis rivayet edilen sahâbî sayısı sadece ye­di kişidir. Bilindiği gibi kendilerinden binden fazla hadis rivayet edilen sahâbîlere muksirûn, binden az hadis rivayet edilen sahâbîler için ise mukıllûn terimi kullanılmaktadır.8

Diğer taraftan sahâbîlerin hadis sayıları verilirken Bakî b. Mahled’in Müs- ned’indeki hadis sayılarına göre birtakım gruplandırmalar yapılmış ve bunun neticesinde çeşitli terimler ortaya çıkmıştır. Tespitlerimize göre ilk olarak İbn Hazm tarafından kullanılan "ashâbu’l-ulûf", "ashâbu’l-elf", ashâbu’l-miîn", "ashâbu’l-aşerât", "ashâbu’t-tis’ate aşer" gibi terimleri, İbnü’l-Cevzî de (ö. 597/1201) aynı şekilde kitabında zikretmiştir.9

Buna göre Bakî b. Mahled’in Müsned’inde kendilerinden hadis nakledilen sahâbîlerden binden fazla hadis rivayet edilenler yedi, yüz ile bin hadis arasın­da rivayet edilenler otuz, on ile yüz hadis arasında rivayet edilenler yüz elli ye­di, iki ile on hadis arasında rivayet edilenler iki yüz kırk iki, kendilerinden iki hadis rivayet edilenler ise yüz on beş kişidir. Geriye kalan dört yüz elli bir kişi de ashabü’l-vâhid denilen birer hadis rivayet edilen sahabîlerdir.10 Dolayısıyla Baki b. Mahled’in Müsned’inde hadisleri yer alan sahabîlerin yarıya yakının­dan birer ya da ikişer hadis rivayet edildiği, hadislerin büyük bir kısmının ise geriye kalan çok az sayıdaki sahâbîden geldiği anlaşılmaktadır. Genel olarak muksirûn ve mukıllûn adı verilen sözkonusu râvilerden muksirûn ve hadis sa­yıları ayrı bir makalede ele alındığından,11 burada mukıllûn üzerinde durula­caktır.

A. MUKILLÛN

Hadis rivayeti ile meşhur olan sahâbîler şüphesiz sadece " muksirûn "u oluş­turan Ebû Hureyre, Hz. Âişe, Enes b. Mâlik, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas, Cabir b. Abdillah ve Ebû Saîd el-Hudrî’den ibaret değildir. "Muksirûn" kadar olmasa da, "mukıllûn" içerisinde yer alan Abdullah b. Amr, Abdullah b. Mes’ûd, Ali b. Ebî Tâlib, Ömer b. el-Hattâb, Ümmü Seleme, Ebû Musa el- Eş’arî, el-Berâ’ b. Âzib gibi sahâbîlerden de pek çok hadis nakledilmiştir. Üste­lik ilk dört halife ve cennetle müjdelenen diğer sahâbîler "mukıllûn" içersinde yer almaktadırlar. Bunlardan Ali b. Ebî Talib 586, Ömer b. el-Hattâb 537,12 Osman b. Affan 146, Ebû Bekir 142, Abdurrahman b. Avf 65, Saîd b. Zeyd

48, Zübeyr b. Avvam ve Talha b. Ubeydillah 38’er hadisi rivayet edilen saha­bîlerdir. Yukarıda da değinildiği gibi bu rakamlar sözkonusu şahısların Bakî b. Mahled’in Müsned’inde yer aldığı bildirilen hadislerinin sayısı olup aynı za­manda tekrar içermektedir.

"Mukıllûn" arasından birinci sırayı 848 hadis ile Abdullah b Mesud,13 ikin­ci sırayı da 700 hadisle Abdullah b. Amr almaktadır.14 Yine "mukıllûn" içeri­sinde yer alan ve "ashâbu’l-mie" (yüz hadis rivayet edilenler) arasına dâhil edi­len Muâz b. Cebel’den 157,15 Ebû Eyyûb el-Ensârî’den ise 155 hadis16 rivayet edilmiştir.

Daha önce de belirtildiği gibi, sahabenin bir çoğundan günümüze hiçbir ha­dis intikal etmemiştir. Ibn Hazm’ın, Bakî b. Mahled’in Müsned’ini esas alarak yaptığı sıralamada kendilerinden on’dan fazla hadis rivayet edilen "mukıllûn" sırasıyla şunlardır:

Sıra no Sahabe adı Hadis sayısı

1. Abdullah b. Mes’ûd 848

2. Abdullah b. Amr b. el-Âs 700

3. Ali b. Ebî Tâlib 17 586

4. Ömer b. el-Hattâb 537

5. Ümmü Seleme 378

6. Ebû Musa el-Eş’arî 360

7. el-Berâ’ b. Âzib 305

8. Ebu Zerr el-Gıfarî 281

9. Sa’d b. Ebî Vakkâs 271

10. Ebu Ümâme el-Bâhilî 250

11. Huzeyfe b. el-Yemân18 220

12. Sehl b. Sa’d 188

13. Ubâde b. es-Sâmit 181

14. Imrân b. Husayn 180

15. Ebü’d-Derdâ’ 179

16. Ebû Katâde 170

17. Büreyde b. el-Husayb el-Eslemî 167

18. Übey b. Ka’b 164

19. Muâviye b. Ebî Süfyan 163

20. Muâz b. Cebel 157

21. Ebû Eyyûb el-Ensârî 155

22. Osman b. Affân 146

23. Câbir b. Semura el-Ensârî 146

24. Ebû Bekir es-Sıddîk 142

25. Muğire b. Şu’be 136

26. Ebû Bekre 132

27. Üsâme b. Zeyd 132

28. Sevbân, Mevlâ Rasûlillah(a.s) 128

29. Semura b. Cündeb 123

30. Nu’mân b. Beşîr 102

31. Cerîr b. Abdillah 100

32. Abdullah b. Ebî Evfâ 95

33. Zeyd b. Sâbit 92

34. Zeyd b. Hâlid 81

35. Esma bint Yezîd b. es-Seken 81

36. Seleme b. Ekva’ 77

37. Meymûne Ümmü’l-mü’minîn 76

38. Vâil b. Hucr 71

39. Zeyd b. Erkam el-Ensarî 70

40. Ka’b b. Mâlik 70

41. Râfi’b. Hadîc 78

42. Ebû Râfi, Mevlâ Rasûlillah (a.s) 68

43. Avf b. Mâlik 67

44. Adiy b. Hâtim 66

45. Ümmü Habîbe Ümmü’l-mü’minîn 65

46. Abdurrahman b. Avf 65

47. Ammâr b. Yâsir 62

48. Amr b. Avf 62

49. Selmân el-Fârisî 60

50. Hafsa Ümmü’l-mü’minîn 60

51. Esma bint Ebî Bekir es-Sıddîk 58

52. Vâsile b. Eska’ 56

53. Ukbe b. Amir el-Cüheni 55

54. Şeddâd b. Evs 50

55. Fudâle b. Ubeyd 50

56. Abdullah b. Büsr19 50

57. Saïd b. Zeyd b. Nüfeyl 48

58. Abdullah b. Zeyd 48

59. Mikdâm Ebu Kerîme 48

60. Ka’b b. Ucre 47

61. Ümmü Hâni bint Ebî Tâlib 46

62. Ebû Berze20 46

63. Ebû Cuheyfe 45

64. Bilâl el-Müezzin 44

65. Cündüb b. Abdillah b. Süfyân 43

66. Abdullah b. Muğaffel 43

67. Mikdâd 42

68. Muâviye b. Hayde 42

69. Sehl b. Huneyf 40

70. Hakîm b. Hizâm 40

71. Ebu Sa’lebe el-Huşanî 40

72. Ümmü Atıyye 40

73. Amrb. el-Âs 39

74. Huzeyme b. Sabit Zü’ş-şehadeteyn 38

75. ez-Zübeyr b. el-Avvâm 38

76. Talha b. Ubeydillah 38

77. Amr b. Abese 38

78. el-Abbas b. el-Abdilmuttalib 35

79. Ma’kîl b. Yesâr 34

80. Fâtime bint Kays 34

81. Abdullah b. Zübeyr 33

82. Habbâb b. el-Eret 32

83. el-Irbâd b. Sâriye 31

84. Muâz b. Enes 30

85. îyâd b. Himâr el-Mücâşiî 30

86. Suheyb 31

87. Ümmü’l-Fadl bint el-Hâris 30

88. Osmân b. Ebi’l-Âs es-Sakafî 29

89. Ya’lâ b. Ümeyye 28

90. Utbe b. Abd 28

91. Ebû Üseyd es-Saîdî 28

92. Abdullah b. Mâlik b. Buhayne 27

93. Ebû Mâlik el-Eş’arî 27

94. Ebû Humeyd es-Saîdî 26

95. Ya’lâ b. Mürre 26

96. Abdullah b. Ca’fer 25

97. Ebû Talha el-Ensârî 25

98. Abdullah b. Selâm 25

99. Sehl b. Ebî Hasme 25

100. Ebü’l-Melîh el-Hüzelî 25

101. el-Fadl b. el-Abbâs 24

102. Ebû Vâkıd el-Leysî 24

103. Rufa1 a b. Râfî’ 24

104. Abdullah b. Üneys 24

105. Evs b. Evs 24

106. eş-Şerîd 24

107. Lakît b. Âmir 24

108. Ümmü Kays bint Muhsan 24

109. Âmir b. Rebîa 22

110. Kurre 22

111. es-Sâib 22

112. Sa’d b.’Ubâde 21

113. er-Rübeyyi bint Muavviz b. Afra 21

114. Ebû Berze el-Eslemî 20

115. Ebû Şurayh 20

116. Abdullah b. Cerâd 20

117. Misver b. Mahreme 20

118. Amr b. Ümeyye ed-Damrî 20

119. Safvân b. Assâl 20

120. Sürâka b. Mâlik el-Cu’şum 19

121. Sebra b. Ma’bed el-Cühenî 19

122. Temîm ed-Dârî 18

123. Hâlid b. el-Velîd 18

124. Amr b. Hureys 18

125. Ibn Havale el-Ezdî 18

126. Üseyd b. Hudayr 18

127. Fâtıma bint Rasûlîllah (a.s) 18

128. en-Nüvas b. Sem’ân el-Kilabî 17

129. Abdullah b. Sercis 17

130. Abdullah b. el-Hâris el-Cez’ 17

131. es-Sa’b b. Cessâme 16

132. Kays b. Sa’d b.’Ubâde 16

133. Muhammed b. Mesleme 16

134. Mâlik b. el-Huveyris el-Leysî 15

135. Ebû Lübâbe b. Abdilmünzir 15

136. Süleyman b. Sard 15

137. Havle bint Hakîm 15

138. Abdurrahman b. Şibl 14

139. Sâbit b. Dahhak 14

140. Talk b. Ali 14

141. Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh 14

142. Sefine 14

143. Tarık 14

144. es-Sunâbihi 14

145. Abdurrahman b. Semura 14

146. el-Hakem b. Umeyr 14

147. Sefine, Mevla Rasûlillah (a.s) 14

148. Ka’b b. Mürre 14

149. Ümmü Süleym bint Milhân 14

150. Ebû Leyla el-Ensarî 13

151. Muaviye b. el-Hakem 13

152. el-Hüseyin21 b. Ali b. Ebî Tâlib 13

153. Huzeyfe b. Esîd el-Gıfârî 13

154. Selmân b. Amir 13

155 ’Urve el-Bârikî 13

156. Safvân b. Ümeyye b. Halef 13

157. Ebû Basra el-Gıfârî 12

158. Abdurrahman b. Ebzî 12

160. Abdullah b. Ukeym 12

161. Amr b. Ebî Seleme 12

162. Âmir b. Rabîa 12

163. Rabîa b. Ka’b22 12

164. Seleme b. Muhabbık el-Hüzelî 12

165. eş-Şifâ bint Abdillah el-Adeviyye 12

166. Sübey’a el-Eslemiyye 12

167. Nübeyşe 11

168. Ebû Kebşe el-Enmârî 11

169. Amr b. el-Hamık 11

170. el-Mihleb et-Tâ’i Ebu Kayşa 11

171. Vâbısa b. Ma’bed el-Esedî 11

172. Ebu’l-Yeser 11

173. Zeynep bint Cahş, Ümmü’l-mü’minin 11

174. Duba’a bint ez-Zübeyr 11

175. Büsre bint Safvân 11

B. MUKSÎRÛN İLE MUKILLÛN ARASINDA MUKAYESE

Sahabenin ileri gelenlerinden ve özellikle de Hz. Peygamber’in ehlinden olan Ebû Bekir (ö. 13/634), Zübeyr23 (ö.36/656) Ebû Ubeyde (ö. 18/639) ve Abbas (ö 32/652), kendilerinden az sayıda hadis rivayet edilenler arasında zik­redilebilir. Cennetle müjdelenmiş on zattan biri olan Saîd b. Zeyd (ö.51/671) gibi bazı sahâbîlerden ise çok daha az rivayette bulunulmuştur.24

Bakî b. Mahled’in Müsned’ini esas alarak sahabeden rivayet edilen hadis sayıları konusunda bir değerlendirme yapıldığı takdirde, ilk dört halifeden ge­len hadis sayısının, Ebû Hüreyre’den gelen hadis sayısına oranı, tıpkı diğer râ- vilerin "muksirûn" karşısındaki oranında olduğu gibi % 27’dir. Diğer bir de­yişle ilk dört halifenin tamamından gelen hadislerin sayısı, Ebû Hüreyre’nin ha­dislerinin sayısının ancak dörtte biri kadardır.

Sahabenin hadis rivayetindeki bu farklı durumları sebebiyle hadis rivayeti konusunda özellikle günümüzde birtakım eleştiriler gündeme gelmektedir. Şöy­le ki; Hz. Peygamber’in ilk dört halifesinin ve cennetle müjdelenmiş sahâbîle- rin rivayetlerinin, özellikle kendilerinden çok sonra Müslüman olmuş ve Hz. Peygamber ile üç ya da dört sene kadar kısa bir süre beraber bulunabilmiş olan Ebû Hüreyre’ye nispetle az olması ve yine Hz. Peygamber zamanında çocuk de­necek yaşta küçük olan bazı sahâbîlerin rivayetlerinin, yaşlı sahâbîlerden fazla olması, birtakım tenkitlere yol açmaktadır. Ayrıca Abdullah b. Amr daha faz­la hadis bilmesine rağmen,25 Ebû Hüreyre’nin rivayetlerinin ondan daha çok ol­ması da, bu konuya kuşkuyla yaklaşanların gerekçelerini oluşturmaktadır. Halbuki aşağıda da görüleceği gibi, bazı sahâbîlerden çok, diğerlerinden az ha­dis rivayet edilmiş olmasının birtakım sebepleri vardır.

1. Muksirûn’dan Çok Hadis Rivayet Edilmesinin Sebepleri

"Muksirûn" içerisinde yer alan sahâbîlerin vefat tarihleri incelendiğinde he­men tamamının Hz. Peygamber’den sonra yaklaşık yarım asır daha yaşamış ol­dukları müşahade edilmektedir; Hz. Aişe 58/678, Ebû Hüreyre 58/678, Ebû Sa’îd el- Hudrî 64/683, Abdullah b. Abbas 68/687, Abdullah b. Ömer 73/692, Câbir b. Abdillah 74/693 ve Enes b. Mâlik 93/711 tarihlerinde vefat etmişler­dir. Görüldüğü gibi bu sahâbîler Hz. Peygamber zamanında genç yaşta olduk­larından, onun vefatından sonra da uzun süre hayatta kalmış ve birkaç kuşak sonraki nesille görüşme fırsatı bulabilmişlerdir. Ayrıca fetihler sebebiyle geniş­leyen İslâm coğrafyasında ortaya çıkan yeni sorunlara çözüm bulabilmek için de zaman zaman bu sahâbîlerin bilgisine başvurulmuştur.26

Muksirûn olarak nitelenen bu sahâbîler kendilerini ilim yoluna adamışlar­dır. Diğer sahâbîlerin pek çoğu ibadet, cihad, ticaret ve yöneticilik vs. ile uğra­şırken, sözkonusu sahâbîler, Hz. Peygamber hayatta iken ilme yönelmişler, onun vefatından sonra da öğrendiklerini yaymak için yoğun çaba harcamışlar­dır.27 Nitekim gecesini üç kısma taksim ederek birini uykuya, birini ibadete ve birini de Hz. Peygamber’in hadislerini ezberlemeye ayıran Ebû Hüreyre,28 kendişini çok hadis rivayet etmekle suçlayanlara karşı şu cevabı vermektedir "Siz niçin Ebû Hüreyre, muhacir ve ensardan farklı olarak Resûlullah’tan çok ha­dis rivayet ediyor diyorsunuz. Muhacir kardeşlerim pazarda alış veriş yaparlar­ken, ensardan olan kardeşlerim ise ziraat ile meşgulken, ben karın tokluğuna Resûlullah’in yanından ayrılmıyor, onun hadislerini ezberliyordum. Ehl-i suffe arasında ikamet eden yoksul bir kimse idim. Onlar bulunmazken ben dâima Resûlullah’in yanında bulunuyor, onlar unuturlarken ben onun hadislerini ez­berleyip duruyordum."25

Diğer taraftan Ebû Hüreyre’nin öğrendiği ve duyduğu hadisleri başkalarına aktarmak amacıyla Cuma günleri imam mescide girinceye kadar, etrafına hal­ka kurup oturan insanlara hadis dersi yaptığı da bilinmektedir.30 Ayrıca Abdul­lah b. Abbas’ın çok kalabalık talebe gruplarına hadis dersleri verdiği, tâbiûnun ileri gelenlerinden pek çok muhaddisin kendisinden hadis aldığı31 ve yine "muksirun"dan olan Câbir b. Abdillah’ın da Mescid’de hadis dersi yaptığı bil­dirilmektedir.32

Diğer sahabîlere nispetle kendilerinden çok hadis rivayet edilmiş olan bu şa­hıslar, dikkat edilirse Hz. Peygamberin çok yakınında olan ve devamlı onunla birlikte bulunma imkânı elde edebilen kimselerdir. Bu şahıslardan; Ebû Hürey­re "Suffe" ashabındandır. Hz. Âişe, Peygamber’in hanımıdır. Ibn Abbas yeğeni­dir. Enes ve Câbir sürekli Resûl-i ekremin hizmetinde bulunmuşlardır. Ibn Ömer ise onun kayınbiraderidir; evine rahatça gidip gelme imkânına sahiptir. Dolayı­sıyla bu sahâbîlerin, diğerlerine göre, Hz. Peygamber’in değişik söz ve hallerine çok daha fazla tanık olduklarını söylemek mümkündür. Nitekim "Aşere-i mü- beşşere"den Talha b. Ubeydillah, Ebû Hüreyre’nin Hz. Peygamber’in meclisine devam konusundaki gayretini takdirle karşılaşmış; kendilerinin işle meşguliyet­lerinden Peygamber’in yanına ancak sabah akşam uğrayabildiklerini, oysa Ebû Hüreyre’nin her zaman onunla birlikte bulunduğunu, kendilerinin duymadığı sözleri onun işitmiş olmasının yadırganmaması gerektiğini belirtmektedir.33

Hz. Peygamber zamanında yaşları genç olan bu sahâbîler ondan duymadık­ları hadisleri tabi olarak başka yaşlı sahâbîlerden de almışlardır; özellikle Ab­dullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer ve Enes b. Mâlik’in, yaşlı sahâbîlerden ha­dis aldıkları bilinmektedir.

"Muksirûn" arasında yer alan sahâbîler, Hz. Peygamber zamanında genç yaşta olduklarından,34 yaşlı sahâbîlere nispetle hafızaları daha güçlü idi. Yaş durumunun öğrenmedeki ve özellikle de ezberlemedeki rolü düşünüldüğü tak­dirde, Hz Peygamber zamanında genç olan sahâbîlerin, diğerlerine göre daha bir şanslı oldukları anlaşılacaktır. Ayrıca Ebû Hüreyre ve İbn Abbas gibi bazı sahâbîlerin öğrendiklerini unutmamak için Hz. Peygamber’den dua almış ol­maları da35 fevkalade önemlidir.

Bu sahâbîlerden bir kısmı sonradan da olsa hadisleri yazmışlardır. Nitekim İbn Abbas’ın da hadisleri yazdığı haber verilmektedir.36 Bunun yanısıra bu ki­şiler devlet memurluğu, yöneticilik gibi, ilme engel teşkil edecek İdarî işlere faz­laca yönelmemişler, aksine mesailerinin büyük bir kısmını ilme ayırmışlardır.

"Muksirun" arasında yer alan sahâbîlerin, Hz. Peygamber’den sonra da ge­nellikle Medine’de ikamet ettiklerini görüyoruz. Nitekim Ebû Hüreyre, Hz. Ai- şe, Abdullah b. Ömer ve Ebû Sa’îd el- Hudrî Medine’de yaşamışlardır.37 Medi­ne’nin o esnada devletin merkezi ve aynı zamanda bir ilim yuvası olduğu gö- zardı edilmemelidir. Üstelik hac ve ticaret için Mekke’ye gidenlerin uğrak nok­tası olduğundan, pek çok muhaddis, sahabenin ileri gelenleri ile görüşme fırsa­tı bulabilmiştir. Kısaca Medine’de bulunan sahâbîlerin, diğer şehirlere yerleş­miş sahâbîlere göre ilmi neşretme bakımından daha bir ayrıcalıklı konumda ol­dukları aşikardır.

Yukarıda zikredilenlere ilave olarak, kendilerinden sonra tâbiûn arasından aldıkları ilmi neşredecek büyük âlimler yetişmiş olması da bu sahabilerin ha­dislerinin daha çok yayılmasına zemin hazırlamıştır. Meselâ Ebû Hüreyre, tâ- biûnun ileri gelenlerinden Saîd b. el-Müseyyeb gibi bir öğrenciye sahiptir. Saîd b. el-Müseyyeb aynı zamanda Ebû Hüreyre’nin damadıdır.38 Dolayısıyla Ebû Hüreyre’nin hadislerinin büyük bir kısmı, daha sonraki kuşaklara onun aracı­lığı ile aktarılmıştır.39

2. Mukıllûn’dan Az Hadis Rivayet Edilmesinin Sebepleri

Bâzı sahâbîlerin rivayetlerinin az oluşunun birçok sebebi vardır. Bunlardan biri de Hz. Peygamber’in konuyla ilgili uyarıcı nitelikteki sözleridir; "Kişi’ye her duyduğunu nakletmesi yalan olarak yeter."40 hadisi ve bu manada diğer hadişler, sahabenin bir çoğunun hadis rivayeti hususundaki endişelerini artırmış­tır.

“Muksirun”dan olmasına karşın Enes b. Mâlik hadis rivayet etmekten kor­kardı. O, bu konudaki hislerini şöyle ifâde etmektedir: "Eğer hatâ yapmaktan korkmasaydım Resûlullah’tan (sallallahu aleyhi ve sellem) duyduğum şeyleri size rivayet ederdim."41 Aynı anlayıştan hareketle sahabeden birçok kimsenin, hadis aktardıktan sonra"...ev kemâ kaale" (yahut buna benzer söyledi) gibi te­rimleri kullandıklarını görüyoruz.42

Diğer taraftan bir kısım sahâbî de unutkanlık gibi illetlerden dolayı Hz. Peygamber’den yanlış, eksik ya da fazla sözlerle hadis nakletmenin sorumlulu­ğunu düşünerek hadis rivayetinden kaçınmışlardır. Zeyd b. Erkam (Ö.66/685) kendisinden hadis rivayet etmesini arzulayanlara şu cevabı vermiştir: " Biz ar­tık yaşlandık ve unuttuk. Resûlullah’tan (sallallahu aleyhi ve sellem) hadis ri­vayet etmek ise zor bir iştir"43 Görüldüğü gibi özellikle hadislerin Hz. Peygam­ber’den işitildiği gibi harfi harfine/lafzan rivayet edilmesinin gerekli olduğuna inananlar son derece az hadis rivayet edebilmişlerdir.44

Bazı sahâbîlerin, halifelik, valilik, kadılık ve vergi memurluğu gibi devlet iş­leri ile uğraşmaktan ilme fazla vakit ayıramadıkları bir gerçektir. Hz Peygam­berin vefatından sonra devlet başkanı seçilen Hz. Ebû Bekir (ö. 13/634) yakla­şık iki yıl yönetimde kalmış, bu süre zarfında yalancı peygamberlerle, mürted- lerle, yeni fetihlerle uğraşmaktan hadis rivayetine vakit bulamamıştır. Hz. Ömer de (Ö.23/643) on yıl süren halifelik devrinde, yönetim işlerinden, hadis rivayetine zaman ayıramamıştır. Hz. Osman (Ö.35/655) ve Hz. Ali’nin (Ö.40/660) hilafet yıllarında ortaya çıkan fitneler ve diğer devlet işleri, ne yazık ki, bu iki sahâbînin de hadis nakli ile meşgul olmalarına fırsat vermemiştir.4S

Sahabeden bir kısmı ise işleri sebebiyle Hz. Peygamber’in meclisine çok faz­la devam etme imkânı bulamamıştır.46 Bakî b. Mahled’in Müsned’inde kendi­sinden 38 hadis rivayet edilmiş olan Talha b. Ubeydillah, Ebu Hüreyre’nin, Hz. Peygamber’in meclislerine devam ettiğini, kendilerinin ise yoğun işleri sebebiy­le Hz. Peygamber’in sohbetlerine pek fazla katılamadıklarını samimiyetle itiraf etmiştir.47

Sahâbenin ileri gelenlerinden pek çoğu, "muksirûn"un aksine Hz. Peygam­ber’den sonra maalesef çok uzun süre hayatta kakmamışlar, kendilerine hadis sorma gereği hasıl olmadan önce vefat etmişlerdir; Hz. Peygamber’in kızı Fâtı- ma (ö.11/632), babasından altı ay gibi kısa bir süre sonra hayata veda etmiş,4® pek çok sahâbî de savaşlar sebebiyle erken devirde yaşamlarını yitirmişlerdir. Yine Peygamber’in en. yakın arkadaşı ve kayınpederi olan Hz. Ebû Bekir (ö 13/634), kendisinden bir buçuk sene gibi kısa bir zaman sonra dâr-ı bekaya ir- tihal etmiştir. Bu yüzden Hz. Ebû Bekir’in rivayetleri, kendisinden sonra on se­ne kadar yaşayan Hz. Ömer’e (ö.23/643) nispetle daha azdır.49 Yine "Aşere-i mübeşşere"ye mensup diğer sahâbîlerin vefatları da, "muksirûn"a dâhil olan yedi sahâbîye göre aynı şekilde çok daha erken tarihlerde vuku bulmuştur.50

Öte yandan çeşitli siyasî grupların ortaya çıkmasıyla birlikte rivayetler ço­ğalmış, münafıkların, bu rivayetler arasına şüpheli sözler sokuşturmalarından kaygı duyulmuştur. Dolayısıyla siyasî olaylara karışan sahâbîlerden hadis riva­yet etmekten kaçınılmıştır. Şüphesiz bu tür endişeler, bazı sahâbîlerin az hadis rivayet etmesinde etkili olmuştur.

Esasen bir kısım sahâbî, eğitim ve öğretim işi ile hiç uğraşmamışlardır. Hat­ta okumayı ve yazı yazmayı bilmeyenlerin oranı, bilenlere nispetle hiç de az de­ğildir.51 Bu yüzden hadis rivayeti gibi önemli ve zor bir işi pek çok sahâbî yeri­ne getirememiştir. Hadis rivayet eden bazı sahâbîlerin rivayet ettikleri hadisle­rin bir kısmı ise, çeşitli sebepler yüzünden tasnif döneminde kitaplara kayde­dilmemiştir. Nitekim Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh’ın hadisleri zayıf kimselerce nakledildiği için, Buhârî ve Müslim’in Sahihle rinde yer almamıştır.52

Hz. Peygamber’den bin tane "mesel" ezberlediğini ve ondan duyduğu her şeyi es-Sahîfetü’s-sâdıka adını verdiği kitaba yazdığını söyleyen Abdullah b. Amr,53 Ebû Hüreyre’nin de haber verdiği gibi sahabe içerisinde Hz. Peygam­ber’den en fazla hadis yazan kimsedir.54 Ancak buna rağmen ondan "muksi- rûn”a nazaran daha az hadis rivayet edilmiş olması dikkat çekicidir. Şüphesiz bunun bazı sebepleri vardır; Abdullah b. Amr’ın Medine’de değil de Mısır’da ikamet etmesi,55 devlet işleriyle uğraşması ve kendisini ilimden daha çok ibadet hayatına adamış olması, bütün bunlardan da öte ehl-i kitaptan nakillerde bu­lunması, kendisinden az hadis rivayet edilmesinin belki de en önemli sebepleri arasında zikredilebilir.56 Zira Süryanice bilen Abdullah b. Amr’ın, Yermük Harbi’nde eskilere ait iki deve yükü kitap elde ettiği bilinmektedir.57

Yukarıda zikredilen hususların yanısıra birçok sahâbî Kur’an ihmal edilir endişesi ile ilk zamanlar hadis rivayet etmekten ve hadisle uğraşmaktan kaçın­mışlardır. Doğal olarak bildikleri hadisler vefatları ile beraber unutulmaya yüz- tutmuş, dolayısıyla bu ve benzeri gerekçeler sebebiyle hadis rivayetindeki ko­numları birbirinden farklı olmuştur.

* Mesih Alipaşa Camii, Fatih-lstanbul.

1 Buhârî, İlim, 15.

2 Hatîb, el-Câmi\ II, 447; ibnü’s-Salâh, Mukaddime, s. 494; Âmirî, er-Riyâdu’l-müstetâbe, s. 16.

3 Hamîdullah, Resûlullab Muhammed, s. 201.

4 Mîras, Tecrîd Tercemest, IV, 49-50.

5 İbn Hazm, Kitâbu’l-A’dâd, Süleymâniye Kütüphanesi, Ayasofya 454; 187b-188a. Eserin Kisrevî neşrinde 1018, Ekrem Ziyâ Ömeri neşrinde 1013, Sa’denî neşrinde ise 999 sahâbî ismi zikredilmektedir. Bu farklılık­lar daha çok iki ayrı şahsın isimlerinin bir isim sanılmasından kaynaklanmaktadır.

6 İbn Hazm, Esmâ’ü’s-sahâbe (Kisrevî), s. 10; krş Zehebî, Tecrîdü esmâi’s-sahâbe, l, C. Zehebî, sahabeden olan râvilerin bir isim listesini vermektedir (bk. Kitâbu’l-muîn fi tabakâti’l-muhaddisîn, Feyzullah Efendi Ktb., nr. 1548, vr. la-4b).

7 Mİzzî, Tubfetü’l eşraf bi ma’rifeti’l-etrâf, I-XIII, Bombay 1403/1982.

8 Koçyiğit, Hadis Istdahları, s. 277; Aydınlı, Hadis Jstdahları, s. 110; Uğur, Hadis Terimleri, s. 268-269.

9 bk. İbnü’l-Cevzî, Telkih, s. 363-387.

10 bk. ibn Hazm, Kitâbu’l-A’dâd, Süleymâniye Kütüphanesi, Ayasofya 454; 187b-188a. Eserin Kisrevî neşrin­de kendilerinden bir hadis rivayet edilenler dört yüz altmış üç kişidir (bk. Esmâü’s-sahâbe, s. 350-553).

11 bk. Karataş, Mustafa , “Muksirûn ve Hadis Sayıları”, Diyanet İlmî Dergi, C:53, Sayı:4, s.83-101.

12 Tekrarları çıkarıldığından bu sayı 200’e inmektedir (bk., İbnü’l-Cevzî, Telkîhy s. 364).

13 Ibn Hazm, Esmâü’s-sahâbe (Kisrevî), s. 42, Abdullah b. Mes’ûd hadisleri yazardı. Topladığı hadisler bila­hare oğluna intikal etmiştir (bk., Ibn Abdilber, Câmi’u beyani’l-’ilim, I, 72). A. Muhammed Şakir’in verdi­ği bilgiye göre, mükerrerleri ile birlikte onun Ahmed b. Hanbel’de 892 hadisi yer almaktadır (bk., el-Bâis, s. 182). Bizim tespitlerimize göre Kütüb-i Tis’a’âa Abdullah b. Mes’ûd’dan rivayet edilen hadislerin sayısı mükerrerleri ile birlikte Buhâri 303, Müslim 541, Tirmizî 172, Nesâî 214, Ebû Dâvûd 148, Ibn Mâce 184, Ahmed 997, Mâlik (hadis yok), Dârimî 118 adet olmak üzere toplam 2.667 hadistir. Ahmed b. Hanbel’in Müsnectinin Dârul-fikr tarafından yapılan numaralı neşrine göre Abdullah b. Mes’ûd’un sözkonusu eserde 900 hadisi bulunduğu anlaşılmaktadır (bk. Ahmed b. Hanbel, II, 5-198).

14 Ibn Hazm, a.e., a.yer, Bizim saymamıza göre Abdullah b. Amr’ın, Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde 68 say­fa içerisinde (II, 158-226) tekrarları ile birlikte 618 hadisi yer almaktadır. Hadislerin çoğu en az iki kere tek­rarlanmaktadır. Zehebî’nin Siyeru A’lâmi’n-nübelâ’ adlı eserini tahkik eden Şuâyb el-Arnaut ve arkadaşları bu sayının 626 olduğunu söylemektedirler (bk., Zehebt, a.e., III, 80, dn. 2). Abdullah b. Amr’ın Kütüb-i Tis’a’da tekrarları ile birlikte 1649 hadisi bulunmaktadır. Bunun 736 tanesi Ibn HanbePin Müsned’in Dâ­rul-fikr tarafından yapılan numaralı neşrine göre Abdullah b. Amr’ın söz konusu eserde 640 hadisi bulun­duğu anlaşılmaktadır (bk., Ahmed b. Hanbel, II, 549-695, VIII, 11).

15 Ekrem Ziyâ el-ömerî, Muâz b. Cebel’in Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde yer alan hadislerinin sayısını 53 olarak göstermektedir (bk., Bakî b. Mahled, s.25, 82). Bu rakam bir yanlışlık sonucu zikredilmiş olmalıdır. Bizim saymamıza göre Müsned’de 21 sayfa içerisinde (V, 227-248) onun 152 hadisi bulunmaktadır. Ayrıca Muâz b. Cebel’den rivayet edilen hadis sayısı konusunda Abdulhamîd Salih Hamdan tarafından Kütüb-i Tis’a’daki hadislerini konu edinen îmâmu’l-’ulemâ Muâz b. Cebel adlı bir çalışma neşredilmiştir (Dâru’l- Mısriyye el-Lübnâniyye, Kahire 1410/1990). Bu çalışmaya göre onun 252 rivayeti kaynakları ile birlikte tes­pit edilmiş durumdadır.

16 Ibnü’l-Cevzî, Telkîhy s. 364; Zehebî, a.e., II, 403, Ibn Hazm’ın Esmâü’s-sahâbe adlı eserinin Kisrevî ve Sa’de- nî tarafından yapılan Daru’l-kütübi’l-Mısriyye nüshasının her iki neşrinde de 155 hadis rivayet edilmiş olan Ebû Eyyûb el-Ensârî zikredilmemektedir. Eserin Zahiriyye nüshasını neşreden Ekrem Ziya el-ömeri’nin Ba­kî b. Mahled el-Kurtubî ve Mukaddimetu Müsnedihi adlı çalışmasında ise (s. 82) Ebû Eyyûb 155 hadisle yirmi yedinci sırada yer almaktadır. Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin tekrarsız 50 hadisi olduğu söylenmektedir (bk., tbnü’l-Cevzî, Telkîh, s. 364; Zehebî, A’lâmü’n-nübelâ’, II, 406). Bizim saymamıza göre, Ebû Eyyûb el-En- sârî’nin Ahmed b. Hanbel’in Müsned’indeki hadisleri 103 adettir. Bunların 99’u kendi bölümü içerisinde (V, 412-423), 4 tanesi de Übey b. Ka’b’m bölümünde (V, 113) geçmektedir. Onun Kütüb-i TtsVda yer alan ha­dislerinin dağılımı şöyledir: Buhârî 18, Müslim 59, Tirmizî 20, Nesâî 21, Ebû Dâvûd 14, Ibn Mâce 16, Ah­med 110, Mâlik 6, Dârimî 13. Toplam: 277 hadis.

17 Ibn Hazm, Kitabü’l-A’dâd, 187b; Eserin Kisrevî neşrinde (s. 44) Ali b. Ebî Talib’in 536 hadisi, Sa’denî neşrin­de (s. 33) 537 hadisi görünmektedir. Zahiriye nüshasında ve bizim esas aldığımız Süleymaniye nüshasında 586 hadisi olduğu yazılıdır. Ibnu’I-Cevzî’de de aynı şekilde 586 hadis zikredilmektedir (bk., Telkîhy s. 363)

18 Ibn Hazm, Esmâü’s-sahâbeti’r-ruvât, s. 49. Bu İsim eserin Süleymaniye yazmasında yer almaktadır.

19 Ibnü’l-Cevzî’de (Telkih, s. 365) “Büsr”, “Büşr” şeklinde yazılmıştır.

20 Diğer nüshalarda Ebû Bürde ya da Ebû Berde şeklinde, lbnü’l-Cevzî’de ise (Telkîh, s. 366) Ebû Bezze şek­linde geçmektedir.

21 Diğer nüshalarda ve Ibnü’l-Cevzî’de “el-Hasen” şeklinde geçmektedir.

22 Bu isim Ibnü’I-Cevzî de yer almamaktadır. Kisrevî nüshasında ise (s. 148) bir önceki şahıs olan Âmir b. Ebû Rebi’a’yı tanıtan bir açıklama olarak algılanmış ve her ikisi aynı şahıs olarak kaydedilmiştir. Eserin Sa’deni (s. 46) ve Ömerî (s. 95) neşirlerinde ise burada olduğu gibi ayrı bir isim olarak zikredilmektedir.

23 Abdullah b. Zübeyr bir gün pederine; Filanın, talanın yaptığı gibi senin de Resûllullah’tan (sallalahu aleyhi ve sellem) bir şey rivayet ettiğini işittiğim yok. Acaba neden? diye sormuş o da cevaben: Bilmiş ol ki ben Hz. Peygamber’in yanından hiç ayrılmadım. Hep beraber bulundum. Ama “men kezebe aleyye felyetebbevve” mak’adehu mine’n-nar” (Kim benim adıma yalan bir söz söylerse cehennemdeki yerinİ hazırlasın!) buyur­duğunu kendisindinden işittim de bundan ötürü sukutu tercih ediyorum. Görüyorum ki öteki beriki bu ha­dise bir de “müteammiden” (kasıtlı olarak) sözünü ilave ediyorlar. Halbuki Resûlullah’m (sallallahu aleyhi ve sellem) “müteammiden” buyurduklarını vallahi işitmedim” demiştir {bk., Ahmed Naîm, Tecrid terce- mesiy I, 53-54).

24 a. mlf., a.e, I, 54.

25 İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gâbe, III, 233; Zehebî, A’lamü’n-nübelâ\ III, 89; Ibn Hacer, Tehzîb, III, 218.

26 Ibn Sa’d, et-Tabakâty II, 287-288; krş. Kâsımî, Kavâid, s. 74; Ebû Zehv, el-Hadîs, s. 133-134;

27 Yemânî, el-’Avâsım, II, 39-42.

28 Dârimî, Mukaddime 27.

29 Ibn Sa’d, et-Tabakât, IV, 330-331; Buhârî, Buyû* Í.

30 Hâkim, Müsîedrek, I, 108; III, 512; Zehebî, A,lâmü’n-mübelâ\ II, 611; krş. Kandemir, “Ebû Hümeyre”, DM, X, 163

31 Hâkim, Müsîedrek, III, 537-538; íbn Hacer, Abdullah b. Abbas’tan hadis rivayet edenlerin uzun bir listesi­ni vermektedir {bk., Ibn Hacer, Tenzîb, III, 180-181).

32 Ibn Hacer, Tehzîb, I, 350.

33 Tirmizî, Menâkıb 47.

34 Nitekim Hz. Peygamber vefat ettiği sırada Hz. Âişe’nin 18 yaşında olduğu bildirilmektedir (bk., İbnü’l-Esir, Üsdü’l-gâbe> V, 504). Yine Enes b. Mâlik’in 21 yaşında (ibn Hibban, Tarihu’s-sahâbe, s. 29), Abdullah b. Abbas’ın 14 yaşında olduğu haber verilmektedir (a. mif., a.e., s. 148). “Muksirûn”a dâhil diğer sahabîlcr de Hz. Peygamber’in vefatında genç yaşta idiler.

35 Buhârî, 1İlim 17, 42; VWw’10.

36 ibn Hacer, el-îsâbe, III, 96.

37 Kandemir, “Hadis” DlA, XV, 35.

38 İbn Sa’d, et-Tabakât, II, 290; Zehebî, A’lâmü’tt-nübelâ\ IV, 218.

39 ibn Hacer, FethuU-bâri, I, 217; Zehebî, a. yer.

40 Müslim, Mukaddime 5.

41 Dârimî, Mukaddime 25.

42 Hadis rivayetinden sonra kullanılan bu ve benzeri lafızları bir arada görebilmek için bk., Dârimî, Mukaddi­me 28; ibn Mâce, Mukaddime 3; Râmehürmüzî, el-Muhaddişü’l-fâsıl, s. 552.

43 Itr, Abdurrahman, Meâlimu’s-sünne, s. 52.

44 Süfyan-ı Sevrî’nin şu sözü lafzan rivayetin zorluğunu açıklamaktadır: "Eğer biz bir hadisi aynen işittiğimiz gibi rivayet etmeye kalktşsaydtk, size tek bi hadis bile rivayet edemezdik(bk., Hatîb, el-Kifâye, s. 245).

45 Ebû Zehv, Mekanetü’s-sünne, s. 45; Toksan, Delil Olma Yönünden Sünnet, s. 273.

46 Ebû Zehv, el-Hadîs, s. 54-55.

47 Tirmizî, Menâktb 47; İbn Hacer, Tehzib, VI, 482.

48 ibn Sa’d, et-Tabakât, VIII, 23.

49 Yemânî, el-’Avâstm, II, 39-42.

50 ibn Sa’d, et-Tabakât, II, 287-288.

51 Ebû Zehv, el-Hadîsy s. 54-55.

52 a. mlf., a.e., s. 148.

53 İbnü’-Esîr, Üsdü’l-gâbe III, 233-234; Zehebî, A’lâmü’n-tıübelâ’, III, 87.

54 Tirmizî, Menâktb 47; ibn Abdülber, Câmi’u beyâni’l-’ilim, I, 70; Zehebî, a.e., III, 89.

55 Sehâvî, Fethu’l-muğîs, III, 98.

56 Ahmed Nairn, Tecrîd Tercemesi, I, 63.

57 Zehebî, Tezkire, I, 42; Kettânî, Abdülhay, et-Terâtib, III, 223; krş. Aydemir, Tefsirde İsrâiliyyât. s. 45.

BİBLİYOGRAFYA

Âmiri, er-Riyâdu ’l-müstetâbe

Yahya b. Ebû Bekir el-Âmirî el-Yemeni, er-Rıyâdu’l-müstetâbe fi cümleti men ravâ fı’s-Sahihayn mine’s-sahâbe, Beyrut 1979.

Ahme’d b. Hanbel

Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I-VI, İstanbul 1982.

______ , el-Müsned (nşr. Abdullah Muhammed ed-Dervîş), Beyrut 1411/1991.

Ahmed Naim, Tecrid Tercemesi,

Ahmed Naim, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi, I-III, Ankara 1984-85.

Aydemir, Tefsirde îsrâiliyyât

Abdullah Aydemir, Tefsirde îsrâiliyyât, Ankara 1979.

Aydınlı, Hadis Istılahları

Abdullah Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü, İstanbul 1987.

Buhârî

Ebû Abdillah Muhammed b. İsmail b. İbrahim el-Buhârî, el- Câmi’u’s-sahîh, I-VIII, İstanbul 1981.

Dârimî

Ebû Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Dârimî, es-Sünen, İstanbul 1981.

Ebû Zehv, Mekânetü’s-sünne

Muhammed Muhammed Ebû Zehv, Mekânetü’s-sünne fi’l-îslâm, Beyrut 1404/1984.

_____ , el-Hadis

el-Hadis ve’l-muhaddisûn, Beyrut 1404/1984.

Hâkim, el-Müstedrek

Hakim en-Neysabûrî, el-Müstedrek ‘ale1s-Sahihayn, I-IV, Beyrut 1411/1990.

Hamdan, Muâz b. Cebel

Abdülhamîd Sâlih Hamdân, îmâmu’l-ulemâ Muâz b. Cebel, Kahire 1410/1990.

Hamîdullah, Resûlullah Muhammed

Muhammed Hamîdullah, Resûlullah Muhammed (trc. Salih Tuğ), İstanbul 1992.

Hatîb, el-Câmi’

___ , Hatib el-Bağdâdî, el-Câmi’ li ahlâkı’r-râvî ve âdâbi’s-sâmi’, I-II, Bey­rut 1412/1991.

___ , el-Kifâye

el-Kifâye fî ilmi’r-rivâye, Beyrut 1406/1986.

___ , et-Takyîd

___ , et-Takyîd ve’l-îdâh limâ ‘utlika ve ‘u’lika min Mukaddimeti tbnü’s-

Salâh, Mekke 1413/1993.

Itr, Abdurrahman, Me’’âlimü’s-sünne

Abdurrahman Itr, Me’âlimü’s-sünneti’n-nebeviyye, Ürdün 1406/1986.

îbn Abdilber, Câmi’u beyâni’l-’ilim

Ebû Ömer Yûsuf en-Nemerî el-Kurtubî, Câmi’u beyâni’l-’ilim ve fadlih, I-II, Beyrut ts. (Dâru’l-kütübi’l-’ilmiyye).

İbn Hacer, Fethu’l-bâri

İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-bârî bi şerhi Sahîhi’l-Buhârî (nşr. Fuâd Abdülbâki v.dğr.), I-XIII, Kahire 1407/1986.

___ , el-lsâbe

___ , el-lsâbe fi temyizi’s-sahâbe, I-VIII, Beyrut ts. (Dâru’l-kütübi’l-

’ilmiyye).

___ , Tehzîb

Tehzibü’t-Tehzib, I-VI, Beyrut 1412/1991.

İbn Hazm, Esmâü’s-Sahâbe (Kisrevı)

___ , Ali b. Ahmed b. Saîd b. Hazm el-Endülûsî, Esmâü’s-sahabeti’r-ruvât

ve mâ li külli vâhıdetin mine’l-aded (nşr. Seyyid Kisrevî Hasen), Beyrut 1412/1992.

___ , Esmâü’s-Sahâbe (Sa’denî),

___ , Esmâü’s-sahabeti’r-ruvât ve mâ li külli vâhtdin minhüm mine’l-aded

(nşr. Mis’ad Abdülhamîd es-Sa’denî), Kahire ts. (Mektebetü’l- Kur’an).

___ , Kitâbü’l-A’dâd

___ , Kitâbü’l-’A’dâd, (Mahtût) Süleymâniye ktb., Ayasofya, nr: 454, vr.

187a-188b. İbn Mâce

Ebû Abdullah Muhammed b. Yezîd el-Kazvinî, es-Sünen, I-II, İstan­bul 1981.

ibn Sa’d,-et-Tabakât

Muhammed b. Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ, I-IX, Beyrut 1410/1990.

Ibnü’l-Cevzî, Telkîb

Ebû’l-Ferec Abdurrahmân b. Ali b. Cevzî, Telkîhu fuhûmi ehli’l-eser fi ‘uyûni’t-târih ve’s-siyer, Karaçi ts. (Idâretü ihyâ’i’s-sünne).

tbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gâbe

Ali b. Muhammed b. Esîr, Üsdü’l-gâbe fi ma’rifeti’s-sahâbe, I-V, Beyrut ts. (Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabi).

tbnü’s-Salâh, Mukaddime

Ebû Amr Osman b. Abdirrahmân Ibnü’s-Salâh, Mukaddimetü tbni’s-Salâh ve Mehâsi’nü’l-Istılâh (nşr. Âişe Abdurrahman), Kahire ts. (Dâru’l-me’ârif).

Kâsımî, Kavâid

Muhammed Cemaleddin el-Kâsımî, Kavaidü’t-tabdis min fünûni mustalahi’l-badîs, Beyrut 1407/1987.

Kandemir, “Hadis”

Yaşar Kandemir, “Hadis”, DlA, XV, 27-64.

______ , “Ebû Hüreyre”

‘‘Ebû Hüreyre”, DİA X, 160-167.

Kettânî, Abdülhay, et-Terâtib

Muhammed Abdülhay el-Kettânî, Hz. Peygamberin Yönetimi: et- Terâtibü’l-idâriyye (nşr. Ahmet Özel), I-III, İstanbul 1993.

Koçyiğit, Hadis Istılahları

Talât, Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara 1985.

Mîras, Tecrid Tercemesi

Kamil Mîras, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi, IV-XII, Ankara 1985.

Mizzî, Tuhfetü’l-Eşraf

______ , Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî, Tuhfetü’l-Eşrâf bi ma’rifeti’l-Etrâf,

nşr. Abdüssamed Şerefüddîn, I-XIV, Bombay 1403/1983.

Müslim

______ , Ebu’l-Hüseyin Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî en-Nîsâbûrî, el-

Câmi’u’s-Sahîh, I-III, İstanbul 1981.

Ömerî, Bakî b. Mabled

Ekrem Ziyâ el-Ömerî, Bakî b. Mabled el-Kurtubî ve mukaddimetü Müsnedib (‘Adedu mâ li külli vâbıdin mine’s-sah âb eti mine’l-badîs), Medine 1404/1984.

Râmhürmüzî, el-Mubaddisu ’l-fâsıl

Hasan b. Abdurrahman er-Râmhürmüzî, el-Muhaddisü’l-fâstl beyne’r-râvî ve’l-vâ’î (nşr. M. Accâc el-Hatîb), Beyrut 1391/1971.

Sehâvî, Fethu’l-muğîs

Şemseddin Muhammed b. Abdurrahman, Fethu’l-muğîs şerhu Elfiyeti’l-hadîs (nşr. Salâh Muhammed muhammed ‘Uveysa), I-III, Beyrut 141/1993.

Şâkir, el-Bâis

Ahmed Muhammed Şâkir, el-Bâisü’l-hasîs şerhu lhtisâri‘ulûmi’1- hadîs, Beyrut 1403/1983.

Tirmizî

Ebû Isâ Muhammed b. Isâ et-Tirmizî, Sünenü’t-Tirmizî, I-V, İstanbul 1981.

Toksan, Delil Olma Yönünden Sünnet

Ali Toksan, Delil Olma Yönünden Sünnet, Kayseri 1994.

Uğur, Hadis Terimleri

Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, Ankara

1992.

Yemânî, el-’Avâsım

Muhammed b. İbrahim el-Vezîr el-Yemânî, el-’Avâsım ve’l-kavâsım fi’z-zebbi ‘an sünneti Ebi’l-Kâsım (nşr. Şuayb el-Arnaût), I-IX, Beyrut 1412/1992.

Zehebî, A’lâmü’n-nübelâ’

Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed ez-Zehebî, Siyerû A’lâmi’n- nübelâ’ (nşr. Şuayp el-Arnaût v.dğr.), I-XXV, Beyrut 1410/1990.

______ , Tecridu esmâi’s-sahâbe

______ , Tecrîdu esmâi’s-sahâbe, I-II, Beyrut ts. (Dâru’l-meârif).

Kitabu’l-muîn

______ , Kitabü’l-muîn fi tabakâti’l-muhaddisîn (Mahtût), Feyzullah Efendi

ktb., nr. 1528, vr. 1528, vr. la-4b.

______ , Tezkire

______ , Tezkiretü’l-huffâz, I-II, Beyrut ts. (Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî).