HZ. PEYGAMBER (A.S.) GİBİ ÇALIŞMAK
Dr. Mustafa Karataş*
Allah Resulü Muhammed (a.s.) gerek sözü ile, gerekse yaşayışı ile insanlığa örnek olmuştur. Çalışma ve gayret konusunda da onun pek çok ibretli sözü mevcuttur. Fakat bu hususta bizzat yaşayarak anlatmak istedikleri, sözlerinden çok daha fazladır. Çünkü O, yapmadığını söylemez; bir şeyi tavsiye veya emretmişse, muhakkak kendisi tatbik eder ve öyle söylerdi. Bu sebeple Resûlullah (a.s.) her konuda olduğu gibi çalışma konusunda da en güzel örnek şahsiyeti (üsve-i hasene) temsil etmektedir.
Hz. Peygamber’in (a.s.) hayatı çalışmakla geçmiştir.
Resûlullah Efendimiz (a.s.), çalışmaya çocukluğundan itibaren başlamıştır; çocukluğunda süt annesi Halime’nin koyunlarım otlattığı gibi,1 daha sonra da Mekke’de ücret karşılığı Kureyş’in koyunlarım gütmüştür.2 O, çobanlık yaptığını şöyle anlatmaktadır: "Musa (a.s.) koyun çobanı iken peygamber olarak gönderildi. Davut (a.s.) da koyun çobanı iken peygamber olarak gönderilmiştir. Ben de Ecyad’da3 ailem için koyun güdüyordum," 4 Ayrıca O, koyun gütmeyen hiç bir nebi olmadığını da haber vermiş, kendisine siz de güttünüz mü? denildiğinde "evet ben de güttüm" demiştir.5
Dokuz, on yaşlarından itibaren amcası Ebû Tâlib’le birlikte Şam’a giden ticaret kervanlarına katılan6 Hz. Peygamber (a.s.), gençliğinde ticaret yapmış, onun ticaretteki dürüstlüğünü gören Hz. Hatice (r.a.), kendisiyle evlenmiş, daha sonra da işlerini ona havale etmiştir.7
Peygamberlik verildikten yaklaşık on üç sene sonra, kavminin baskıları sonunda Mekke’den hicret ederek Medine’ye yerleşmek zorunda kalan Allah Resulü (a.s.), sahabesini mescid yapımına teşvik etmiş ve bu mescidin inşasında bizzat kendisi de çalışmıştır. Temeli taşlarla, duvarları kerpiçle örülen mescidin inşası sırasında Peygamber Efendimiz (a.s.) bizzat çalışmış, çalışırken de;
"Taşıdığımız şu yük ey Rabbimiz!
Hayber’in yükünden daha hayırlı, daha temiz
Ya Rab! Hayır, ancak ahiret hayn!
Muhâcir’le Ensar’a sen acı!
şeklinde recezler söylemiştir. Onun yorulduğunu gören bir sahâbî, Yâ Resûlal- lah! onu bana ver ben taşıyayım dediğinde ise, elindeki kerpiçi vermemiş, "sen de bir başkasını al, taşı" buyurmuştur.8
Diğer taraftan O, evinde de boş durmamış, hanımlarına yardımcı olmuş, evde kendine düşen görevleri fazlasıyla yapmıştır. Zaman zaman süpürgeyi eline alıp, odasını temizlemiş, keçilerini o gül kokulu elleriyle sağmıştır. Yeri geldiğinde sabahları hanımlarına uğrayıp, siparişlerini öğrenerek, çarşıya çıkıp evinin ihtiyaçlarım bizzat temin etmiştir.9 Nitekim Hz. Aişe’ye (r.a.), Resûlullah’ın (a.s.) evde ne yaptığı sorulduğunda; O şöyle anlatmıştır: "Allah Resûlü ayakkabısını diker, elbisesini yamar, koyunlan sağar kısaca sizler evde neler yapıyorsanız onları aynen yapardı."’0 Ayrıca Allah Resûlü’nün (a.s.) Medine’de Hendek Savaşı sırasında şehrin etrafına hendek kazılmasına bizzat iştirak ettiği ve balyozla taş kırdığı da bilinmektedir."
Tembellikten Allah’a sığınan peygamber
Hz. Peygamber (a.s.), boş duranları sevmez, kendisi de boşa vakit geçirmekten son derece endişe ederdi. Nitekim O, vaktini boşa geçirenleri sevmediğini, "İnsanların çoğu sıhhatin ve boş vaktin kıymetini bilmezler"12 ve "Hastalığın için sıhhatinden, ölümün için hayatından istifade et. Vaktini boş geçirme"13 sözleriyle ifade etmiş, mahşer günü kişinin; ömrünü nerede harcadın, gençliğini nasıl tükettin gibi sorulara muhatap olacağını haber vererek14 zamanın en iyi bir biçimde değirlendirilmesini teşvik etmiştir. Diğer taraftan; "Kıyamet koparken sizden biriniz elinde bir burma fidanı bulunursa, şayet ölmeden önce onu dikmeğe güç yetirebilirse onu diksin"’5 buyurarak çalışmayı ve hayırlı işlerden geri kalmamayı anlatmak istediği görülmektedir.
Diğer yandan "Vakit nakittir" anlaşıyla her an bir işle meşgul olmaya teşvik eden Hz. Peygamber’in (a.s); İnsanların en hayırlısının insanlara en çok faydası dokunanı olduğunu16 belirtmesi, kendisi için çalışmanın ötesinde insanlık için, başkaları için çalışmayı her türlü ibadetten üstün kabul eden bir görüşü temsil etmektedir. Ayrıca O, "İki günü müsavi olan zarardadır" ilkesiyle hareket ederek insanların her geçen gün ilerleme kaydetmelerine ve üretken olmalarına önderlik etmiştir. Çalışmamak ve yeni bir şey ortaya koymamak onun hayatında rastlanmayacak bir durumdur. Tembellikten o kadar korkuyordu ki, dualarında dahi bu mezmum sıfattan koruması için Alah’a yalvarıyor ve onun yardımını istiyordu, Hz. Peygamber (a.s) tembellikten Allah’a sığınır ve şöyle dua ederdi: "Allahım! tembellikten ve borçlu olmaktan sana sığınırım. Yalancı Deccal’in fitnesinden sana sığırım. Cehennem azabından da sana sığınırım1,17
Resûlullah (a.s.), dilenen kimseleri sevmezdi
Allah Resûlü (a.s.), dilenenleri asla sevmezdi. Çünkü O, çalışan ve üretenin, çalışmayarak parazit ve asalak olarak yaşayanlara üstünlüğünü çok iyi biliyordu. Bir gün bir dilenci yardım istemek için Hz. Peygamber’in (a.s.) yanına geldi. Allah Resûlü (a.s.) eli ayağı düzgün, güçlü kuvvetli bu adama çalışsana buyurdu. Adam nasıl çalışacağım sorunca, Resûlullah (a.s.) şu cevabı verdi: "Sizden birinizin ipini alıp da dağa gitmesi ve arkasına odun demeti yüklenip getirerek onu satması ve Cenâb-ı Hakk’ın bu sûretle o kimsenin onurunu koruması, istediği verilse de verilmese de halktan dilenmesinden daha hayırlıdır"’*
Allah Resûlü (a.s.)ne sadece dünya için, ne de yalnız ahiret için çalışmayı yeterli görürdü. O, ancak hem dünya hem de ahiret için çalışmayı tavsiye eder, bunlardan birini ihmâl ederek yaşayanları ve başkalarına yük olanları hoş kar- şılamazdı. Netikim bu konuda şöyle demektedir: "Ahireti için dünyasını, dünya için de ahiretini terkedende hayır yoktur. Her ikisi birlikte lazımdır. İnsanı ahirete ulaştıran dünyadır. Başkalarına yük olmayınız!"’9
Hz. Peygamber (a.s.), helalinden kazanmayı, başkalarına yük olmamayı, "Helâl nzık aramak her tnüslütnana vâciptir"20 sözleriyle açıklamaktadır. Ayrıca O, kişinin çalışmasının kutsal olduğunu şu sözleriyle ifade etmektedir. "Kim bizzat çalışarak yorgun akşamlarsa, o mağfiret olunmuş olarak akşama erer."1’
"Efendilik halka hizmettir" anlayışı
Hz. Peygamber (a.s.) bir gün bir mecliste arkadaşlarına ayakta su dağıtıyordu. O sırada içeri yabancı biri girdi ve bu topluluğun efendisi kimdir? diye sordu. Allah Resûlü (a.s.) o adama bakarak "Bu topluluğun efendisi (şu anda) onlara hizmet edendir" (Seyyidü’l-kavmi hâdimühüm) buyurdu.22
Başka bir zaman bir yolculukta arkadaşlarıyla koyun pişireceklerdi. Biri kesmesi benden dedi; diğeri, yüzmesi bana ait; üçüncüsü de, pişirmesi bana ait olsun dedi. Resülullah Efendimiz de (a.s.), "O halde odun toplamak da bana ait olsun " buyurdular,23 Çünkü O, krallar gibi tahtında sefa sürmek yerine, insanlar arasında yaşamayı, onlara her halükârda yardımcı olmayı tercih ederdi. Bu nedenle her vesileyle kendisinin de onlardan biri olduğunu beyan ederdi. Nitekim bir defasında çarşıda esnaf arasında gezerken "Doğru tart, müşteri tarafını ağır yap " diye ikaz ettiği biri, elini eteğini öpmek istemiş, O bunun üzerine "Acemler krallarına böyle yaparlar. Ben kral değilim, sizden birisiyim" diyerek o adama mani olmuştur.24 Bir başka seferde karşısında titreyen bir bedeviye, "Anası kurutulmuş et yiyen bir insandan ne diye korkarsın" buyurmuştur.25
Güçlü mü’min zayıf mü’minden hayırlıdır
Allah Resûlü (a.s.), "Kuvvetli mü’min zayıf mü’minden hayırlıdır. "26 buyurarak çalışıp kazanmayı, her bakımdan sıhhatli ve güçlü olmayı önermektedir. "Veren el, alan elden daha üstündür1,27 ilkesiyle de üretken ve hayır sahibi insanların, tüketen ve başkalarına bağımlı olarak yaşayan insanlardan daha makbul olduğunu ifade etmektedir.
"İki kimseye gıpta edilir, biri Allah’ın kendisine ilim verdiği ve o ilimle âmil olan kişi, diğeri de Allah’ın kendisine mal verdiği ve o malt hayra sarf eden kişidir. "28 Ayrıca "Doğru ve güvenilir bir tüccar, nebilerle, sıddtklarla ve şehidlerle birlikte haşrolunacakttr"29 hadis-i şerifleriyle de hayır sahibi zenginlere ve başkalarına yararı dokunan kimselere müjde vermektedir.
Hz. Peygamber (a.s.), on sene kadar kısa bir süre yaşadığı Medine’de - üstelik bu süre zarfında yirmi yedi savaşa katılmıştır.30 - bir ömre sığdırılmayacak kadar çok önemli işler başarmıştır. Allah Resûlü (a.s.) devlet yönetimi, ri- sâlet vazifesi, insanların eğitimi gibi çok zor işleri arasında diğer vazifelerini ve ibadetlerini aksatmak şöyle dursun, aksine geceleri kimi zaman topuklan şişin- ceye kadar namaz kılar, Cenâb-ı Hakk’a tazarru ve niyazda bulunurdu.31 O kadar çok ibadet ederdi ki, kendini niçin bu kadar yoruyorsun, halbuki senin gelmiş geçmiş bütün günahların affolunmuştur Yâ Resûlallah. Diyen zevcelerine, "Allah bana bunca nimetini bahşetmişken ben Allah’a şürketmeyeyim mi?" şeklinde karşılık verdiği görülmektedir.32
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, hayatını insanlığın hizmetine adayan Allah Resûlü (a.s.), gerek maddi alanda, gerekse manevî cephede olağanüstü bir gayret sarfederek, mükemmel bir çalışkanlık örneği sergilemiştir. Dolayısıyla bu güzide şahsiyetin ümmetine düşen görev özüyle, sözüyle çok çalışkan olan peygamberlerine benzemeye çalışmak, onun bizzat yaşayarak gösterdiği istikamette ilerlemek olmalıdır.
*Mesih Ali Paşa Camii İmam Hatibi, Fatih/İstanbul
1. Bayraktar, İbrahim, Hz. Peygamberin Şemaili, s. 115.
2. Ali el-Muttaki, Kenzuİ-ummâil, IV, 11.
3. Mekke’de bir mahalledir. Bazı rivayetlerde Ecyad yerine Karârit geçmektedir.
4. Buharı, et-Edebü’l-müfred, I, 581.
5. Ibn Sa’d, et-Tabakat, I, 126; İbn Hişâm, es-Stre, 1,176.
6. Hamîdullah, îsîam Peygamberi, 1,47; Şentürk, Habil, Hz. Peygamberin İbadet Hayati, s. 47.
7. Ibn Hişam, es-Sîre, I, 212.
8. Koksal, M.Asım, İslâm Târihi, I, 123.
9. Kandemir, M. Yaşar, Canım Arzular Seni, s. 168.
10. Buhârî, el-Edebüİ-müfred, I, 547-548.
11. Ibn Hişâm, es-Sîre, III, 261; Muhammed el-Hûft, Rasûl ve Ahlâk, s. 327.
12 Buhârî, Rikâk l;Tirmizi, Zühd 1; Ibn Mace Zühd 15; Ahmet b. Hambel, I, 257
13. Buhârî, Rikâk 3; Tirmizi, Zühd 25.
14. Tirmizi Kıyâme 1
15. Buhârî, el-Edebü’l-münferid, I, 499.
16. Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, II, 9.
17. Buhâri, el-Edebü’l-müfred, II, 22.
18. Buhârî, Ze&âi 53.
19. Suyûtî, el-Câtniu’s-$ağîr, II, 135; Ali el-Muttakî, Kenzuİ-ummâl, II, 150.
20. Ali el-Muttakî, Kenzuİ-ummâl, IV, 5.
21. Ali el-Muttakî, Kenzuİ-ummâl, IV, 7.
22. Deylemi, Miisned (Sehâvî, el-Makâsidüİ -hasene, s. 246’dan naklen)
23. Muhammed el-Hûfî, Rasûl ve Ahlâk, s. 287.
24. Bayraktar, İbrahim, Hz. Peygamberin Şemâili, s. 83.
25. Hâkim, Müstedrek, III, 48.
26. Müslim, Kader 34.
27. Buhârî, Vesâya 9; Zekât 18; Müslim Zekât 94-97; Ebu Dâvûd, Zekât 28.
28. İbn Mâce, Zühd 24.
29. Tirmizî, Buyû’ 4; Ibn Mâce, Ticârât 1; Dârimi, Buyû 8.
30. İbn Hişâm, es-Sîre> IV, 256-257. Koksal M. Asım, İslam Tarihi, I. 322. Câbir b. Abdillah, Hz. Peygamber zamanında yaşının küçük olması sebebiyle Bedir ve Uhud savaşlarına katılmamış olsa da kendi ifadesine göre Hz. Peygamber’le birlikte on dokuz savaşa iştirak etmiştir, (bk. İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gâbe, I, 257; Ibn Ha- cer, el-îsâbe, I, 223. a.mlf., Tehzîb, I. 350). Bu duruma göre Hz. Peygamber, yaklaşık her beş ayda bir savaşa katılmıştır.
31. Nâsırüddîn Elbânî, Hadislerle Peygamberimizin Namaz Ktlma Şekli, s. 85.
32. Tirmizî, Şemâil, s. 79.
BİBLİYOGRAFYA
Ali el-Muttaki, Kenzü’l ummâl fî süneni’l - akvâl ve’l-efal, I-XVI, Beyrut 1979.
Bayraktar İbrahim, Hz. Peygamber’in Şemaili, İstanbul 1990.
Buhârî, Ebû Abdillâh Muhammed b. İsmail b. İbrahim el-Buhârî, el-Câmi’u’s-Sa- hih, I-Vm, İstanbul 1981.
___ ,el-Edebü’l-müfred, I-II, İstanbul, 1979.
Darimî, Ebû Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Dârimi, es-Sünen, İstanbul 1981.
Ebû Dâvûd, Süleyman b. Eş’as b. Ishak el-Ezdî es-Sicistânî, es-Sünen, I-V İstanbul 1981.
Hâkim, el-Hâkim Ebû Abdillâh Muhammed b. Abdillâh en-Nîsâbûrî, el-Müste- drek ale-s-Sahîhayn, I-IV, Beyrut 1411/1990.
Hamîdullah, Muhammed, Islâm Peygamberi (trc. Salih’ Tuğ), I-II, İstanbul 1414/1993.
İbn Hişâm, Ebû Muhammed Abdülmelik b. Hişâm, Sîretü’n-Nebî, I-IV, Beyrut 1401/1981.
İbn Mâce, Ebû Abdullah Muhammed b. Yezîd el-Kazvini, es-Sünen, I-II, İstanbul 1981.
İbn Sa’d, Muhammed b. Sa’d, et-Tabakatü’l-kübrâ, I-IX, Beyrut 1410/1990.
İbnü’l-Esîr, Ali b. Muhammed b. Esîr, Üsdü’l-gâbe fi ma’rifeti’s-sahâbe, I-V, Beyrut ts. (Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî).
Kandemir, M. Yaşar, Canım Arzular Seni, İstanbul 1993.
Koksal, Âsim, İslam Târihi, I-XI, İstanbul 1981.
Muhammed el-Hûfî, Râsûl ve Ahlâk (trc. Bedreddin Çetiner, Yusuf Ertuğrul), İstanbul, 1988.
Müslim, Ebu’l-Hüseyin Müslim b. Haccac el-Kuşeyrî en-Nîsâbûrî, el-Câmi’u’s- Sahih, I-III, İstanbul 1981.K.
Nâsirüddin Elbânî, Hadislerle Peygamberimiz’in Namaz Kılma Şekli (trc. Selman Başaran - Y. Vehbi Yavuz), Bursa 1993.
Sehâvî, Şemseddîn Ebü’l-Hayr Muhammed Abdurrahman, el-Makâsıdu’l-hasene fi beyâni, kesîrin mine’l-ehâdîsi’l - müştehira ale’l-elsine, Beyrut 1986.
Süyûtî, Celâledîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr es-Süyûtî, el-Câmi’u’s-sağîr, Dâru’l- Fikr, Beyrut ts.
Şentürk, Habil, Psikoloji Açısından Hazreti Peygamber’in İbadet Hayatı, Bahar Yay., İstanbul ts.
Tirmizî, Ebû Isâ Muhammed b. Isâ, eş-Şemâili’l-Muhammediyye, Beyrut 1988.