Makale

başyazı

b a ş y a z ı

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI

İnsanların birlikte yaşama ihtiyacı yaratılıştan gelen bir özelliktir ve bu aynı zamanda psikolojik olduğu kadar, sosyal ve İktisadî bir gereklilikten de kaynaklanmaktadır. Fertlerin huzur ve güven ortamında birarada yaşayabilmesinin ön şartı da bireyler arasındaki sosyal dayanışma bilincinin olmasıdır. Sosyal dayanışmanın oluşabilmesi, öncelikle fertlerin birbirlerine karşı iyi niyet ve samimiyet taşımasına, insan olarak birbirine saygı duymasına, bencillik ve bireysel çıkarcılığın insanı yiyip bitiren anaforundan kurtulup paylaşmanın manevi hazzına ermesine, daha da önemlisi mal ve mülkün, ikbal ve imkanın geçici bir süre ve önemli bir sınav için kendine verilmiş bir emanet olduğunun farkına varmasına bağlıdır.
Sosyal dayanışma, her ferdin, topluma ve etrafında değişik halkalarda yer alan insanlara karşı yerine getirmesi gerekli bazı görev ve sorumlulukları bulunduğunu hissetmesi ve bunun gereğini yerine getirmesi demektir. Toplumu oluşturan bireylerin, bu görevin yerine getirilmesinde ihmalkâr davranması ve sorumsuz davranışlar sergilemesi halinde, sonuç hem toplum ve hem de fert için acı olur.
Hepimiz yakinen bilmeliyiz ki, toplumun fert üzerinde olduğu gibi, ferdin de toplum üzerinde hakları vardır. Bizler, toplum halinde ve huzur içinde yaşamak istiyorsak sevinçleri ve nimetleri paylaşmayı, zayıfların ihtiyaçlarını gidermeyi, muhtaçların dertlerine derman olmayı ve acıları dindirmeyi öğrenmeli ve hayata geçirmeliyiz. Aksi taktirde, toplumda aynı coğrafyayı paylaşan, aynı dini, milli ve kültürel değerleri taşıyan insanlar arasında birlik ve bütünlüğün yerini ayrışmalar, fertleri bağlayan sevgi ve dayanışmanın yerini bencillik, kin ve düşmanlık almaya başlar.
İslam dini sosyal dayanışmayı, yardımlaşma ve paylaşmayı sosyal hayatın önemli bir mihveri yapmıştır. Zekât ve sadaka, infak, sadaka-i cariye, mali kefaret gibi emirleri, komşu ve akraba arası yardımlaşmayı teşvik etmesi, İslâm medeniyetinin simgelerinden olan vakıflar ve hayır kurumlan bu prensibin açık örnekleridir.
Sosyal dayanışmanın nasıl ve hangi usulle daha iyi sağlanacağı hususu içinde yaşanılan şartlara bağlı olarak toplumdan topluma değişebilir. Bu nedenle toplumsal şartları, günümüzün imkan ve ihtiyaçlarını gözö- nünde bulundurarak sosyal dayanışma usullerini geliştirmeli ve bu alanda atılan her olumlu adımı, kişi ve kurumlan el birliği ile desteklemeliyiz, iyilikte yarışmak, toplumda iyi örneklerin artması, kötülüklerin azalması için elimizden gelen çabayı göstermek, hayra öncülük etmek veya destek vermek temel insani sorumluluklarımızdandır. Bu sorumluluğumuzu iyi kavrayıp yerine getirebildiğimiz ölçüde Peygamber Efendimizin olgun Müslüman toplumu tasvir ettiği "bir uzvundaki acıdan bütün uzuvların ızdırap duyduğu bir vücuda" benzetmesini anlamış, bu teşvike ve övgüye layık olmuş oluruz. Manevi havasını derinden teneffüs ettiğimiz üç ayların bu yardımlaşma bilincini kazanmamıza, birlik ve dirliğimizin devamı için gerekli olan bir arada yaşama irademizi güçlendirmemize vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ederim.