Makale

DOSDOĞRU OLMAK VE DOSDOĞRU YOLDA BULUNMAK

DOSDOĞRU OLMAK VE DOSDOĞRU YOLDA BULUNMAK

Doç. Dr. İsmail Karagöz*

GİRİŞ

Fert, aile ve toplumlann huzur ve selameti; inanç, ibadet, itaat, düşünce, söz, iş, sözleşme, sosyal ilişkiler, alış-veriş, yargılama, tanıklık, yönetim, çalışma, çalışana hakkını verme, emanetlere riayet etme, ahlak ve davranışlar... gibi her türlü insânî sosyal faaliyetlerde dosdoğru olmakla mümkündür.

“Dosdoğru olmak”, fert, aile toplumlar için hava, su ve gıda kadar önemli ve ge­reklidir. Yeterince temiz hava, temiz su, temiz gıda alamayan bünyenin sağlıklı olması, sağlıklı olarak yaşamını sürdürmesi nasıl mümkün değilse “doğruluk” erde­minden yoksun kalan fert, aile ve toplumlann da sağlıklı olması ve varlıklanm südür- mesi mümkün değildir. “Doğruluk” erdemini kaybeden fert ve toplumlar, fesada uğ­ramışlardır. Bir şeyin fesadı, o şeyin münkariz olması demektir.

“Doğruluk”, kâmil bir iman, güzel bir ahlak, iyi bir vicdan, iyi bir terbiye, eğitim ve öğretim sorunudur. Bu sebeple Kur’an ve Sünette “doğruluk” üzerinde çok durul­muştur. Doğruluk, Kur’an ve Sünette; “sıdk”, “istikâmet”, “kavâm”, “kavvâm”, “kı- yem”, “kâim”, “kâime”, “ikâme”, “kayyim”, “kayyime”, “akvem”, “takvîm” kelime­leri ile ifade edilmiştir. Biz bu çalışmamızda sadece “istikâmet” kavramı üzerinde duracağız.

I. KONUNUN ÖNEMİ

Yüce Allah Kur’an’da; Peygamber ve mü’minlerin “dosdoğru” olmalannı emret­miştir:

“(Ey Peygamberim!) Emrolunduğun gibi dosdoğru ol; (sen de) ve seninle beraber (şirk ve küfürden) tevbe eden (mü’min)/er de (hep dosdoğru olun), aşırı gitmeyin. Çünkü O (Allah), yaptıklarınızı görmektedir.”, (Hud, 11/112)

Diğer bir ayette ise şöyle emredılmektedir:

(Ey Peygamberim!) Emrolımdıığım gibi dosdoğru ol. Onların (’kâfirlerin) ar­zu ve isteklerine uyma... " (Şura, 42/15).

“Beııi Hûd vb. sureler(deki dosdoğru ol emri) ihtiyarlattı’ diyen1 Peygamberim

(a).

- “Ya Rasıılallah! İslam Dini ile ilgili bana öyle bir söz söyle, (iş bildir)2 ki sen­den sonra onu kimseye sormayayım (ve ona sarılayım)3 diyen Abdullah es-Sakafî’ye, Allah’ın Rasulii;

“Allah’a iman ettim, Rabbinı Allah de ve dosdoğru ol’’ cevabını vermiştir.4

“İnsanları en doğru yola ileten Kur’aıı" (17/9)5 “Biitiin âlemler (özellikle, ey mü’minler) sizden dosdoğru olmak isteyenler için bir öğiittiir” (Tekvîr, 81/27-28).

Allah, mü’mınlerin kendi içlerinde, ilişkilerinde ve davranışlarında dosdoğru ol­malarım emerttiği gibi mü’min olmayanlara karşı da dosdoğru olmalarını emretmiş­tir:

“... Onlar (’müşrikler) size diiriist davrandıkça siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah (dürüst davranan) nıuttakileri sever. ” (Tevbe, 9/7),

Ayette geçen “istikamet” (=dosdoğru olmak) ile “ittika” (=Allah’a karşı gel­mekten ve nefse zarar verecek şeylerden sakınmak) kelimeleri eş anlamda kullanıl­mıştır. Çünkü "ittika” (muttaki olmak) ve “istikamet" (müstakim olmak) mü’minin iki önemli vasfıdır. Bu iki vasfa sahip olan insanlar, dünya ve ahiret kurtuluşuna er­mişlerdir. Bu sebeple olmalı ki îbn Abbâs (r.a.), kendisinden öğüt isteyen Osman İbn Hadır el-Ezdî’ye:

- “Sana Allah’a karşı gelmekten sakınmayı (takvallüh) ve dosdoğru olmayı (isti­kameti) tavsiye ederini” demiştir.6

Peygamberimiz (a), “Kim ihlasla kalbine imanı yerleştirir ve kalbini (şirk, ktifür, nifak ve isyandan) temizler, dilini doğru söz.lü, nefsini (ibadet, itaat ve Allah’ı zikir ile) mutmain (huzura ermiş), huyunu, ahlakını ve davranışlarını dosdoğru, kulakları­nı ve gözlerini (gerçeği ve doğruyu) duyan, dinleyen ve gören yaparsa kurtuluşa er- miştir”buyurarak7 insanın; özü, sözü, gözü, kulağı ve bütün azalarıyla dosdoğru ol­masını teşvik etmiştir.

II. “İSTİKAMET” VE “SIRAT-I MÜSTAKİM” KAVRAMLARININ ANLAMI

1. İSTİKAMET KAVRAMI

Sözlükte; “kalkmak, ayakta durmak, düzeltmek, bir iş mutedil olmak, devam ve sebat etmek, bir işi üzerine almak, hak zuhur etmek, sabit olmak" anlamlarındaki “kvm” kökünden gelen “istikamet”, doğru ve mutedil olmak demektir.* Eğri olma­nın zıddıdır.9

Din ıstılahında “istikametHakka tabi olmak, adaleti yerine getirmek, doğru yo­la girmek10, itaat olan şeyleri yapıp, isyan olan şeylerden sakınmak, verdiği sözü tut­mak11 ve haktan meyletmemek, demektir.12 Bu kimseye ve hiçbir yerinde meyil ve eğrilik bulunmayan, dümdüz ve dosdoğru şeye “müstakim” denir.13

“Müstakim” kelimesi Kur’an’da; tartının (17/35), Allah yolunun (42/52) ve Al­lah yoluna giren insanın sıfatı olarak kullanılmıştır. Ibn Abbas’ın beyanına göre İs­lam Dini de “Sıratı Müstakim” olarak ifade edilmiştir.14

2. SIRAT-I MÜSTAKİM KAVRAMI

“Sırat-ı Müstakim”, inişi ve yokuşu olmayan, diamdiiz, işlek, açık, doğru ve bü­yük yola/caddeye denir.15 Istiâre-i temsiliyye ile emir ve yasaklarında, helal ve ha­ramlarında, hüküm, öğüt ve tavsiyerinde en doğru olan İslam Dinine sırat-ı müstakim denmiştir.

“Tarîk”, “sebil” ve “sırat” kelimeleri “yol” demektir. Ancak genel olarak yola, “tarîk”, işlek yola “sebil”; işlek, doğru, büyük ve açık yola ise “sırat” denir. Bu doğ­ru yolun diğer isimleri “ruşd”, “hiidâ”, “mınhâc”, “şeriat”, “sünnet” ve “dîn”dir.16 “Sebil”, “tarîk”, “sırat” ve “dîn” kelimeleri; doğru, “müstakim, “ruşd”, “kıyem” ve “sevâ” kelimeleriyle nitelenmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de;

“Sıratullah” (=Allah’ın yolu)17 “Sebîliillah” (=Allah’ın yolu)18,

“Sırâtü’l-Hamîd” (=Hamîd olan Allah’ın yolu), (22/24) “Sırâtı’l-Azîzi’l-Hanıîd" (=Aziz ve Hamid Allah’ın yolu) (14/1), “Sebîlü’r-Ruşd” (=doğru yol) (7/46),

“Sebîlü’r-Raşâd” (=doğru yol) (40/29),

“Sevâü’s-sebîl” (=doğru yol) (5/12),

“Sebilü Rabbike” (=Rabinin yolu) (16/125),

“Sevaü’s-Sırât” (=doğru yol) (38/22),

“Sırât’s-Seviyyi” (doğru yol) (20/135);

Tarîki müstakim (dosdoğru Yol) (46/30);

“Kendilerine nimet verilenlerin yolu” (1/7),

Terkipleriyle ifade edilen “sıratı müstakim” müfessirlerce;

“Hak yol” (tariki hak),

“Mutedil yol” (sebîli mu’tedil),

“Kitabullah” (Allah’ın kitabı),

“iman ve tevâbi iman”,

“İslam yolu” (sıratı İslam),

“Peygamber ve sahabî yolu”,

“Sünet ve cemaat” yolu,

“Cennet yolu” ve

“İslam milleti” olarak isimlendirmişlerdir.19 “Doğru yol” un zıddı olarak Kur’an’da;

“Sebîlü’t-tâğût (=tağut yolu) (4/76),

“Sebîli’l-mücrimîn” (=mücrimlerin yolu)20 “Sebîli’l-müfsidîn” (bozguncuların yolu)21 “Sebîlü’l-ğay” (=sapıklık yolu, eğri yol)22

“Sırâtii’l-cahîm” (Cehennem yolu)23

“Tarîki cehennem” (=Cehennem yolu)24

“Sebîlü’llezîne lâ ya’lemun” (=bilmeyenlerin yolu) (10/87)

“ğayri’l-mağdûbi aleyhim ve le’d-dâllin” (=sapanlann ve kendilerine gadap edi­lenlerin yolu)25,

“Gayri sebîli’l-mü’minîn” (=mü’minlerın yolundan başka yol)26 tabirleri kullanıl­mıştır.

“Sırâtı Müstakim”, Bütün peygamberlerin insanlara tebliğ ettikleri Allah Yo- Za’nun, bir tek Allah’ı kabul esasına dayalı “Tevhîd dîni”nin en bariz niteliğidir. Bü­tün peygamberlerin, salih, sadık, muttaki ve Allah’ın hidayete erdirdiği insanların iz­lediği yoldur.

3. KUR’AN’DA SIRATI MÜSTAKİM

Kur’an’da hangi inanç, söz, fiil ve davranışların “doğru” ve “sıratı müstakim” üzere olduğu açıklanmıştır. Bunları şöyle özetleyebiliriz:

a- Tevhid tizere olmak, şirksiz Allah’a iman etmek. Bir tek tanrı inancına daya­nan ve dosdoğru din olan İbrahim (a)’ın dinme şu ayette “Sıratı müstakim” denilmiş­tir:

“(Ey Peygamberim!) De ki: “Gerçekten benim Rabb’im beni sırat-ı müstakime, dosdoğru dine, Allah’ı birleyen İbrahim’in dinine iletti’’ (En’am, 6/161). b- Allah’a ibadet etmek. Şu ayet bunun açık delilidir.

“Allah benim de Rabb’im sizin de Rabb’iniz.dir. O’na ibadet edin. İşte bit, “Sıra­tı müştaktın”dir. (Al-i Imrân, 3/51).27

Kur’an’a göre; iman edip Allah ve peygamberin bütün emir ve yasaklarına uymak “ibadet”tir.2X

c- Peygambere uymak ve Onu örnek edinmek. Kur’an’da şöyle denilmiştir:

“(Ey insanlar!) Bana uyun. İşte Sırat-ı müstakim hıtdıır” (Zuhruf, 43/41).

d- Kur’an’a uymak. Şu ayetler bu manayı ilade etmekledir:

"Gerçekten hu Kur’un (insanı) en doğru yola iletir" (17/9), "Hakka ve sıratı müs­takime götıinir" (Ahkâf, 46/30).

En’âm Suresinin 151 ve 152. ayetlerinde emir ve yasaklar zikredildikten sonra 153. ayette, İşte henuıı Lİosdogrıı yolum (sıratı müstakim) hıului’. Ona ıtyun, başka yollara uymayın ki sizi O’muı yolundan ayırmasın " denilmiştir. 151 ve 152. ayetler­de zikredilen emir ve yasaklar şunlardır:

- Allah’a ortak koşmayın,

- Ana-babaya iyilik edin, onlara iyi davranın.

- Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin,

- Haramların, kötülüklerin ve edepsizliklerin (levahış) açığına da gizlisine de yak­laşmayın.

- Haksız yere Allah’ın yasakladığı cana kıymayın.

- Yetim malına (zulüm ile) yaklaşmayın,

- Ölçü ve tartıyı adaletle tam yapın,

- Bir söz söylediğinizde akrabanız da olsa adaletli olun,

- Allah’a verdiğiniz sözü tutun.

Allah’ın dosdoğru yoluna uymak, istikamet (dosdoğru olmak), Allah’ın yolundan sapmak ve başka yollara uymak ise eğriliktir (i vicâc).

III. İSTİKAMETİN ÇEŞİTLERİ

1. İmanda İstikamet

Bir insanın imanında dosdoğru olabilmesi için imanında ihlas olması, riya, şirk ve nifak bulunmaması gerekir. Peygamberimiz (a), (Bir insanın kalbi dosdoğru olmadık­ça. imanı dosdoğru olmaz, dili (konuşması, söz.ü) dosdoğru olmadıkça da kalbi dos­doğru olmaz." buyurmuştur.29

2. Sözde İstikamet

Bir insanın sözünde dosdoğru olabilmesi için asla yalan konuşmaması, her sözü­nün gerçek ve vakıaya uygun olması gerekir. Dil. kalbin tercümanıdır. Sözünde doğ­ruluk bulunmayan kimsenin özünde de doğruluk yoktur. Bu sebeple olmalı ki yüce Allah; "Ey ıııü ’ıııinler! Allah’a karşı gelmekten .sakının ve doğru söz. söyleyin ” buyur­muştur. (Hac. 23/70 bkz 4/9).

Peygamberimi/ (a.),

- "Ya Rasulallah! Hangi şeyden kendimi koruyayım? Diye soru soran Abdullah es-Sakafî’ye, eli ile dilini işaret ederek" cevap vermiştir.3" Çiinkii dil doğru olursa di­ğer uzuvlar da doğru olur.31 Dilin bu önemine binaen Peygamberimiz (a).

"Kim diline ve ırzııuı sahip t ıkacağına güvence verirse, hen <hJ o kimsenin cenne­te gireceğine güvence veririm ” buyurmuştur.32

3. ibadette İstikamet

Mii’min bir insanın ibadetinde dosdoğru olabilmesi için ibadetini iyi bir niyet ve ihlasla, Allah’a ortak koşmadan ve İslam’a uygun olarak yapması gerekir. Bu şartlar­dan biri eksik olursa ibadet doğru ve makbul olmaz.

4. İş ve İşlemlerde İstikamet

İnsan; fert, aile ve toplum hayatında yaptığı her işi. üstlendiği her görevi en iyi bir şekilde yaptığı, hile ve sahtekarlıktan uzak olduğu, sözüne ve sözleşmelerine uydu­ğu, insanlara adalet ve hakkaniyetle davrandığı, kişiler arasında ayrımcılık yapmadı­ğı zaman düriist ve doğru olur.

Doğrulukta ölçü; Kur’an, sünnet ve aklı selim olmalıdır. Herkesin keyfine ve an­layışına göre doğru olmaz. Kur’an’da ve Sünnette söz konusu edilen doğruluk İs­lam’ın önerdiği, kurallarını ve sınırlarını belirlediği doğruluktur.

IV. SIRATI MÜSTAKİM ÜZERE OLANLAR

1. Allah:

Şu ayet bu gerçeği ifade etmektedir.

"Gerçekten Rahim sıratı ııüıstakim üzeredir." (Hud, 11/56).

2. Hz. Muhammed (a):

Şu ayetler Hz. Muhammed (a)’ın sıratı müstakim üzere olduğunu bildirmektedir:

“(Ey Peygamberim!) De ki: Rahbinı. beni sıratı müstakime ilet" (En’am, 6/161).

"(Ey Peygamberim!) Gerçekten sen sıratı müstakim üzeresin" (Zuhruf. 43/43).33

3. Diğer Peygamberler:

Şu ayet buna delildir:

"Onları sıratı müstakime ulaştırdık. ”34

4. Müminler:

İman edip, salih amel işleyen, Allah’a, Kur’an ve Sünnete sarılan, işlerini adalet­le yapan mü’minlenn sıratı müstakim üzere olduklarım şu ayetler ifade etmektedir:

"Kini Allah’a sarılırsa sıratı müstakime iletilmiştir” (3/101).

“Adaletle emreden kimse sıratı müstakim Üzeredir" (16/76).

“Allah’a iman edip O’ıuı sarılanları O, kendi katından bir rahmete ve bol nime­te kavuşturacak ve onları kendine götürecek sıratı müstakime iletecektir" (4/175)35.

“(Iıııan edip salih amel işleyenler (22/23), sözün güzeline (imana) ve çok övülen (Allalı)m yoluna iletilmişlerdir" (22/24).

Doğruyu bulmak, gerçeğe ermek ve sıratı müstakim üzere olmak isteyen kimse, kendine Kur’an’ı rehber, Peygamber (a)’ı önder edinmesi ve iman edip, salih amaller işlemesi gerekir.

V. İNSANLARI SIRATI MÜSTAKİME İLETENLER

1. Allah

“Gerçekten Allah, iman eden kimseleri sıratı müstakime iletir” (Hac, 22/54).

“Allah dilediğini sıratı müstakime iletir. ”36

2. Peygamber

“(Ey Peygamberim!) Sen onları sıratı müstakime çağırır (23/73) ve Allah ’ın yolu sıratı müstakime iletirsin ” (Şura, 42/52-53).

3. Kur’an

“Kur’an (insanları) Hakka ve sıratı müstakime iletir” (46/30).37

“(Bu Kur’an) hir kitaptır ki, Rab’terinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlı­ğa, o giiçlii ve övgüye layık olan (Allah)’ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik”

(İbrahim, 14/1).

“Kur’an bütiin alemler için (özellikle) içinizden dosdoğru olmak isteyenler için bir öğüttür.” (İnfitar, 81/27-28).

“Gerçekten bu Kur’an insanları en doğru yola iletir” (îsra, 17/9).

Gerçekte insanları hidayete, doğru yola götüren Allah’tır. Ancak Allah, Peygam­berini insanları doğru yola çağırması için göndermiş, Kur’an’ı da doğru yola iletme- | de rehber olması için indirmiştir. Yukarıda meallerini zikrettiğimiz ayetler bunu ifade etmektedir. Mü’mınler, sadece İslam’ı insanlara tebliğ etmek ve anlatmakla görev­lidirler. Doğru yola iletmek ve hidayete erdirmek ise Allah’a aittir.

VI. DOSDOĞRU OLMANIN DÜNYA VE AHİRETTE YARARI

Doğruluk, iyi bir davranıştır. İyi davranış, insana daima hayır getirir. Doğruluk, Allah’ın emrine uymak vc Ona karşı gelmekten sakınmaktır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlara daima bir çıkış yolu var eder, ummadığı yerden onu rızıklan- dırır, (66/Z-3). Cehenneme odun olacakları bildirilen zalimler için (72/15);

“Eğer onlar doğru yolda olsalardı elbette onlara hol su verirdik. ” (72/16) denil­miştir.

Doğruluğun Allah katında değeri olduğu gibi insanlar katında da değeri vardır. Doğru davranan insanları Allah ve melekler de insanlar da sever. Kur’an’da “Rabbım Allah deyip sonra dosdoğru olan insanların cennet halkı” olacakları, korku ve üzün­tü görmeyecekleri bildirilmiştir:

“Şüphesiz "Rabhimiz. Allah’tu•” deyip sonra dosdoğru olanlar (varya işte) onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar cennet halkıdır. Amellerinin mükafatı olarak orada ebedi olarak kalacaklardır. ” (Ahkâf, 46/13-14)

Dosdoğru olanları Cennette melekler karşılayacaklar ve onlara şöyle diyeceklerdir:

“Şüphesiz “Rubh’imiz Allah’tır" deyip sonra dosdoğru olanlar (var ya, işte) onların yanlarına melekler gelirler ve onlara:

- “Korkmayın, üzülmeyin, size va’dedileıı cennetle sevinin, dünya hayatında (ol­duğu gibi) ahire t hayatında da biz. sizin dostlarımz.ız, size cennette nefislerinizin çek­tiği/hoşlandığınız (her şey) vardır. Sizin için ne isterseniz, vardır. (Bütün bunları si­zin için), çok merhametli ve çok bağışlayan (Allah), bir ziyafet olarak (hazırlamış­tır)" (Fussılet, 41/30-32).

SONUÇ

Fert, aile ve toplumların huzur ve selameti; inanç, ibadet, itaat düşünce, söz, iş, sözleşme, sosyal ilişkiler, alış-veriş, yargılama, tanıklık, yönetim, çalışma, çalışana hakkını verme, emanetlere riayet etme, ahlak ve davranışlar., gibi her türlü ınsânî fa­aliyetlerde dosdoğru olmakla mümkündür.

“Dosdoğru olmak”, fert, aile ve toplumlar için hava, su vc gıda kadar önemli ve gereklidir.

Kur’an ve Sünette “doğruluk” üzerinde çok durulmuş ve “doğruluk”; “sıdk”, “is­tikamet”, “kavam”, “kavvam”, “kıyem”, “kaim”, “kaime”, “ikame”, “kayyım”, “kay- yime”, “akvem” ve “takvim” kelimeleri ile ifade edilmiştir.

İstikâmet; doğıu ve mutedil olmak demektir. Eğıı olmanın zıddıdır.

Din ıstılahında “istikâmet’’’. Hakka tabi olmak, adaleli yerine getirmek, doğrıı yo­la girmek itaat olan şeyleri yapıp, isyan olan şeylerden sakınmak, verdiği sözli tutmak vc haktan meyletmemek, demektir. Bu kimseye “müstakim’’ ve "kayyim" denir. Ay­rıca “müstakim” hiç bir yerinde meyil vc eğrilik bulunmayan, dümdüz ve dosdoğru şeye de denir.

Kıır’an’da; Allah yolıı olan İslam için de “sııat-ı müstakim” (doğru yol) tabiri kul­lanılmıştır. Islamın. emir ve yasakları, helal ve haramları, hüküm vc tavsiyeleri, va’d ve va’ıdi. bilgi ve haberleri dosdoğrudur.

Allah, Kııı ’an’da insanların iman edip dosdoğru olmalarını emretmiştir.

Mü’minlerin; imanında, ibadetinde, amelinde, özünde, sözünde, bütün iş vc dav­ranışlarında dosdoğru olmaları gerekir.

Kıır’an’da; Allah’ın, peygamberin ve iman edip salih amel işleyen, ibadet eden. Peygamberi kendisine örnek ve Kur’an’ı kendisine rehber edinen kimselerin dosdoğ­ru oldukları bildirilmiştir.

İnsanları doğru yola ileten Allah ve Peygamberdir. Kur’an da insanları en doğru yola iletir. Doğru yoldan ıızaklaştıranlar ise şeytanlar ve şeytanlaşan insanlardır.

Doğru yola giren ve dosdoğru olan insanlara Allah, dünya vc ahirette yardım eder. Bunlar cennetlerde ikram edilecek, korku ve hüziin görmeyeceklerdir. Melekler doğ­ru olanların dünya ve ahirette dostlan ve yardımcılarıdır.

*Başkanlık Müfettişi.

1Hamdı Ya/ır, Hak Dini Kur’un Dili. IV, 2X30 Eser Kitabevi, İstanbul, 1971.

2 Ahıııed b. Hanbel, el-MUsned. III, 413 Çağrı Yayınları, İstanbul, 19X1.

3 Tirmızı, eı-Sûnen, Zuhd, 60 (IV, 607 Çağrı Yay. İst 1981 Ibıı Mâce, es-SUnen, Fiteıı, 12 Çağrı Yay. İst 1981 )

4 Müslim, es-Sahth. İman, 62 1,65 Çağrı Yay İst 1981

5 Yatık çizgiden önceki rakamlar suıe, sonraki rakamlar ise ayet numarasıdır

6 Dârînıî, es-Suııen, Mukaddime, 19 I, 53 Çağrı Yay. İst. 1981

7 Ahmed, V, 147

8 Asını Efendi, Kamus Tercemesi. IV, 458, İst, 1886.

9 Levıs Me’luf, el-Müncid, s.663 vd. Beyrut, 1986

10 es-Selman, el-Kevaşıfü’l-Celiyye an Meânı’l-Vâsıtıyye, s 183 Beyrut, 1981.

11 et-Tehanevi, Keşşafu Istdâ/ıali’l-Fiinûn, II, 1227, Kaiılkute, 1862; Luttullah Cebeci, Kur’an’du Takva Kavıaını, s 19 Seha Neşriyat, İst 1985.

12 Abdulfettah, el-Kâmûsu’l-Kavtm U’l-Kur’anı’l-Keıim. II, 144, 1983, baskı yeri yok.

13 Haindi Ya/.ır, a.g e

14 el-Ha/ın, Lübabü’t-Te’vıl fi Meam’t-TenzU. 1, 30. (Mccıııuatun Mine’t-Telasîr) Beyrut, tarihsi/.

15 Haıııdi Ya/ır, I, 121-122.

16 Haindi Yazır, I, 123.

17 İbrahim, 14/1, Sebe’, 34/6, Şura, 42/53.

18 Bakara, 2/154.

19 Hamili Ya/.ır, I, 123

20 Maide, 5/55.

21 A’raf, 7/142

22 A’raf, 7/146.

23 Sallat, 37/23

24 Nisa, 4/169

25 Fatiha, 1/7

26 Nisa, 4/115

27 Bk/ Meryem, 19/36 Yasın, 36/61, Zuhruf, 43/61

28 İbadet kavıumı konusunda daha geııi.s bilgi için bk/. İsmail Kaıago/, Kıtr’an’da İbadet Kavramı. Şule Yay Is! 1997.

29 Ahmed, III. 198

30 Alınıeıl. 111, 413.

31 Timıı/î. Zııhd, 60 IV, 606.

32 Tirıuı/.î, Zulul. 60. IV, 606.

33 Bk/ Yasin. 36/4, Hac, 22/67

34 En’am, 6/S7 Bk/ Nalıl, 16/121, Sallat. 37/1 Ifi

35 Bk/.. Nisa, 4/66

36 Nuı, 24/46 Bk/.. Bakara, 2/142, En’am 6/39, Yunus, 10/25

37 Bk/. Sebe’, 34/6.