Makale

DİYANET İŞLERİ BAŞKANI HASAN HÜSNÜ ERDEM’İN HAL TERCEMESİ

DİYANET İŞLERİ BAŞKANI HASAN HÜSNÜ ERDEM’İN HAL TERCEMESİ

Hasan Hüsnü Erdem, (1305) 1889 tarihinde Akseki’nin Sadıklar Köyünde doğmuştur. Müderris Sadık Efendinin oğludur.

İlk tahsilini doğduğu köyde yapmış, Arab dilinin gramerini ve mantık ilmini babasından okumuştur. Sonra, İstanbul’a gelmiş, Fetvâ Emîni Muğla’lı Ali Rıza ve Fatih Dersiamlarından Baymdır’lı Mehmed Şükrü Efendilerden tahsilini tamamlamış ve icâzetnâme almıştır.

(1328) 1912 tarihinde İstanbul’da girdiği Dârü’l-Fünûn Ulûm-i Âliye-i Dîniyye şubesine devam ettiği sırada, yapılan teşkilâtta bu şubenin lâğvı üzerine, İstanbul Darü’l-Hilâfe Medresesi Âlî kısmının üçüncü sınıfına naklolunmuş, (1332) 1916 tarihinde bu kısmı ikmâl etmiş ve yapılan Ruûs Mülâzimeti imtihanını birincilikle kazanmıştır. Sonra, Medrese-i Süleymaniye adını alan Medresetü’l-Mütehassısîn’in Fıkıh ve Usul-i Fıkıh şubesinden (1336) 1920 tarihinde pek iyi derece ile me’zun olmuştur.

Doktora için yazdığı “Dört Mezheb İmâmının Nokta-i Nazarlarına Göre Ahkâm-ı Rıdâ” adlı tezi de Müderrisler Meclisi’nce birincilikle kabule şayan görülmüş ve uhdesine İstanbul Müderrisliği Ruûsu tevcih olunmuştur.

1/Eylül/1336 (1920) tarihinden itibaren Antalya Dârü’I-Muallimîn ve Mekteb-i Sultânî’de Din Dersleri muallimliklerinde, Ankara Dârü’l-Hilâfe Medresesi Fıkıh ve Mecelle Grubu Müderrisliği ve Müdürlüğü’nde, Umûr-ı Şeriyye ve Evkaf Vekâleti Tedrisat Hey’eti Âzâlığı’nda bulunmuştur. Sözügeçen Vekâletin ilgası üzerine, Antalya İmam-Hatip mektebinde Tevhîd, Tefsir, Hadîs, Pedagoji sınıflarını muhtevî Ortaokulda Din Derslerini asaleten, Pedagoji kısmında da Psikoloji, Pedagoji ve Sosyoloji derslerini de vekâleten okutmuştur. Din Derslerinin lâğvedilmesi üzerine Altalya Lisesi Türkçe Öğretmenliğine nakledilmiş ve bir müddet Isparta Ortaokulunda da Türkçe Dersleri’ni okutmuştur. Sonra, 1944 tarihinde 4651 sayılı hususî bir kanuna tevfikan Diyanet İşleri Başkanlığı Müşavere Hey’eti Âzâlığı’na tâyin olunmuştur. Bu vazifede iken İlahiyat Fakültesi’nde de, Senato’nun 18/10/1952 tarih ve 750 sayılı onamı ile Tefsir ve Tefsir Târihi dersleri öğretim görevlisi olarak vazife almıştır.

5/Nisan/1961 tarih ve 270 numaralı kararname ile liyakatına binaen Diyanet İşleri Başkanlığı uhdesine tevcih edilmiştir.

Üstadın, basılmış veya basılmamış eserlerinden bazıları şunlardır.

Basılmış olanlar:

1 — Edebî Risâlet Abdürrahman Azzam Paşa’nın yandığı Arapça eserin tercemesidir. Başkanlığımızca bastırılmıştır. Ayrıca Müslüman Sesi Mecmuası ile Hakimiyet Gazetesi’nde tefrika edilmiştir.

2 — 250 İslâm büyüğünün hal tercemesi. İslâm-Türk Ansiklopedisinin Abd maddeleri arasında yayınlanmıştır.

3 — Kırk kudsî Hadîs tercemesi. Başkanlıkça yayınlanmıştır.

4 — İlâhî Hadîsler tercemesi. Başkanlığımızca yayınlanmıştır. Ayrıca İslâm Mecmuası’uda, metinle birlikte, neşredilmiştir.

5 — Yüzbir Hadîs tercemesi. Oruç ve Ramazan hakkındadır. Başkanlıkça üç defa bastırılmıştır.

6 — Berat Gecesi Hakkında bir Tedkik. Başkanlığımızca üç defa bastırılmıştır.

7 — Riyâzü’s-Sâlihîn Tercemesi. 3 ciltlik Hadîs mecmuasıdır. Başkanlığımızca bastırılmıştır. Birinci ve ikinci cildleri merhum Kıvâmüddin Burslan’la birlikte terceme edilmiştir.

8 — Ağaç sevgisinin önemi halikındaki âyet ve hadislerin mealleri. Başkanlığımızca üç defa bastırılmıştır.

Basılmamış olanlar:

9 — Riyâzü’s-Salihîn’deki hadislerin râvîleri bulunan Ashâb-ı Kirâm’la Hadîs imâmlanndan 300 küsûr zâtın hal tercemeleri.

10 — Dört Mezhebe Göre Süd-annelik ve Süd kardeşliğin Hükümleri. Doktora tezi olarak hazırlanmış ve basılmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığınca satın alınmıştır.

11 — El-Edebü’n-Nebevî tercemesi.

12 — İslâm Dîni’nde Diş Sağhğmın önemi.

13 — Düânın Âdâb ve Şerâiti.

14 — Müslümanlıkta İlmin Değeri.

15 — Kur’ân-ı Kerîm’in Fazâıli.

16 — Peygamberimiz’in Okuma-Yazma Bilib Bilmediği Hakkında Bir Tedkik.

17 — Abdullah İbn-i Ömer’in rivâyet ettiği Hadîslerden seçmeler.

Bu eserlerden başka muhtelif mecmualarda çeşidli konularda, neşredilmiş makaleler vardır.

*

Antalya Muallime ve Muallimler Cemiyeti’nin, ı6 Kânunuevvel 1337 Cuma günü Paşa Câmi-i şerifinde, şehitlerimizin ruhlarına ithaf edilmek üzere okuttuğu Mevlîd-i Nebevi’den önce o zaman Sultanî ve Darülmuallimîn Ulûm-ı Dîniyye muallimi olan muhterem Başkanımız Hasan Hüsnü Erdem’in yaptıkları vaazın hulâsasını, önemi dolayisiyle okuyucularımıza sunuyoruz:

Okuduğum Âyet-i Celîle, bizim ile harp etmek ihtimâli olan ve dâima hücûmundan korkulan düşmanların dînimize, vatanımıza karşı tecâvüzlerine meydan bırakmamak için, onları tahvif ve tedhiş edecek kuvvet ne ise onu dâima hazır ve müheyyâ bulundurmamızı âmirdir. Asrın terakkiyâtiyle mütenasip, zafer, ve galebeyi te’min edecek her nevi kuvveti tedârik etmek bütün müslümanlara bir borç bir vazifedir. Devlet-i Osmaniyye’nin, Âlem-i İslâm’a nigehban olarak bekası, evvelâ ruh mesabesinde olan mâneviyata, sâniyen cesed mesabesinde addedilen maddiyata, tamâmiyle temekküne vâbestedir. Binaenaleyh esbâb-ı maddiyeye tevessülde kusur şüphesiz inhitatımıza sebep olacağı gibi, mâneviyata, diyânete adem-i riâyet de izmihlalimizi intaç eyleyecektir. Her şahsın ve husûsiyle her kavmin bilcümle kuvâ-yi maddiye fevkinde diğer bir kuvvete, yâni kuvvet-i mâneviyyeye ihtiyacı bulunduğu, diyâneti olmayan, ahlâkı bulunmayan bir kavmin kuvâ-yi maddiyesi ne kadar mükemmel olursa olsun yine te’mîn-i galebe edemiyeceği, ahlâkı, maneviyâtı bozulmayan bir milletin, mağlûp, hatta esir olsa bile yine zincir-i esâret ve mağlûbiyeti kıracağı muhakkaktır.

Vatana taarruz dîne taarruzdur. İslâmiyet, maddiyyat ve maneviyâtı câmi’ olduğundan, dînin muhafazası için, dînin mahall-i icrâsı olan vatanın dahi muhafazası icâbeder. Bundan dolayıdır ki, hangi bir milletin dîni gitmişse dünyası da elinden gitmiştir. Vatanını kaybeden Endülüs Müslümanlarının dinlerini de kaybettiklerini hatırlayınız. Maâzallah, bugün vatanımızın mârûz kaldığı felâkete dînimiz de mârûz kalabilir. Düşmanların maksatları, arâzîmizi istilâdan daha ziyâde, dînimizi ortadan kaldırmaktır. Felâket-i hâzıradan bilâ-istisnâ hepimiz’in bir hisse-i mes’ûliyeti vardır.

Büyük Millet Meclisi Hükumeti’nin bizden beklediği ve istediği fedakârlıkları, dînimizi, vatanımızı, kendizimi muhafaza için bir dakîka fevt etmeksizin icrâ etmeliyiz. Binaenaleyh, ulemânın ilmiyle, zenginlerin servetleriyle, fakirlerin de güçleriyle, eli silâh tutanların kuvyetleriyle çalışması borçtur ve bundan kaçınmak haramdır.

Bugün bütün Müslümanlann düşüneceği yegâne, şey, dîni ve vatanıdır. Bu uğurda bütün millet, bütün Âlem-i İslâm, kadıniyle, erkeğiyle, genciyle ihtiyariyle müttehiden, düşmanı ezmek, düşmanın bu vatana, mukaddesata uzattığı murdar elleri kırmağa çalışmakla muvazzaftır.

Muhâfaza-i dîn ve vatan için me’mur olduğumuz kuvvetlerden biri de kuvâ-yı ilmiyye, maâriftir. Bir milletin hayat ve bakası, mücâdele-i hayatta te’mîn-i galebe etmesi vesâitinden biri de budur. Hazret-i Peygamberimiz Efendimiz’e ilk nâzil olan Âyet-i Celîle, her şeyden evvel okumayı emir buyuruyor.

Tahsîl-i ilmi emreden Şeriatimiz, kadınları da bu emirden hariç bırakmıyor; kadınların da tahsil görmesi, irfanını yükseltmesi vâcib ve lâzımdır. Bir milletin erkekleri ne kadar âlim ve muktedir olursa olsun, kadınları câhil bulunursa o millet şehrâh-i medeniyyette terakkî ve teâlî edemez; nesl-i âtînin tâlim ve terbiyesinin başlıca mes’ûliyeti kadına âiddir. Halbuki, iyi tahsil görmiyen, terbiye-i etfâle vâkıf olmayan bir kadın bu mühim vazifeyi îfâ edemez. Peder ve valide şer’an evlâdının okumasından mes’uldür.