Makale

EĞİTİMCİ GÖZÜYLE DİN

EĞİTİMCİ GÖZÜYLE DİN
Ömer Çam
İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü Emekli Öğretim Görevlisi

DİN, DÜNYA VE İNSAN
Dinde temel unsur imân ve doğruluktur. Din sadece âhirete hazırlık değil, daha çok dünyayı fazilet ve ahlâk yönünden değerlendirmeyi amaç edinen müessesedir. Bu bakımdan dinin konuları metafizik değil müsbettir.
Tarihte dinsiz toplum görülmemiştir; dinin bugüne kadar fonksiyonunu sürdürmesi önemini isbâta kâfidir.
İnsan ferd olarak dinsiz yaşamaya özenebilir; dinsizliği de savunabilir. Ancak, sosyal varlık olarak dinî icablara karşı çıkamaz. Müslüman-bir aileye mensup bir mürted dahi, ölümü halinde namazsız gömülmeyi isteyemez. İstese bile çevresi kabul etmez. "Hangi mahallede imam yok, ben orda öleceğim" diyen şair de âkibet "Musalla taşında bir namazlık saltanat" sürecek ve illâ dinî törenle toprağa verilecektir. Ve belki, ailesi ona peşinden mevlîdli-hatimli bir ahiret dosyası da hazırlayacaktır. Cesedinin, Âşiyânin üstündeki bir kayanın içine sokulup kapatılmasını vasiyet eden Tevfik Fikret’in bu arzusu dostları tarafından yerine getirilmemiş, yine de dinî merasimle defnedilmiş ve lâhdinin mermer kapağına:

"Sükûn u hâb: Ezelî ihtiyâc-ı fâniyyet!
Bu ihtiyac-ı fenanın şu taş nişânesidir;
Nüvişte cephe-i hüznünde bir (Hüve’l-Bâkî)

Şu serviler mütehâşî birer talakatle
Okur geçenlere âid menâkıb-i ibret."

mısraları yazılmıştır. Ve ayrıca, ölümünden bir süre sonra kabrini ziyaret eden dostu Rıza Tevfik, onu dinî duygularla tahattur etmiş, mezarını cennet bağına benzetmiştir:

"Dediler ki ıssız kalan türbende
Vahşi güller açmış görmeğe geldim!
O cennet bağının hâkine, ben de,
Hasretle yüzümü sürmeğe geldim!"

Hâsılı; bir kimse hayatının bir safhasında Allah’ı inkâr etse bile, müslüman bir ailenin çocuğu olmak hasebiyle rahmetle anılma şansına sahiptir. Müslümanlar, ölülerini, hayırla yâd ederler.

DİNİN PSİKO-SOSYAL VE PEDAGOJİK FONKSİYONU
İnsanın ferdî egoizmadan kurtuluşunu, kollek-tif hayatla kaynaşmasını sağlayan en kuvvetli etken dindir. Din, toplum düzenini manevî yönden etkiler. Dinin unsurlarını teşkil eden mutlak iman, doğruluk ve yüce duygular, insan ruhunun arınmasına, aklanmasına yardım eder. İbadetler, davranışları düzeltir ve insan şahsiyetine sosyomoral üstünlük kazandırır. Hele mübarek Ramazanda müslüman gönülleri öyle bir dînî heyecan sarar ki, yaşanan kutsal neşenin tarifi mümkün olmaz:

"Alnımız secdeye vardıkça mübarek
geceler,
Yedi kat arşı bulur ruhumuzun mertebesi...
Onbir ay sultanı dünyaya şeref verdiği gün,
Tûr-i Sînaya döner yurdumuzun her
tepesi "(1)
Dini, aileyi cemiyete yük sayan toplumlar, mekanikleşmiş, robotlaşmış, çıldırmış toplumlardır.
Din, ferd ve cemiyet hayatında sosyal kontrolün en önemli vasıtalarındandır. Din etkisi zayıflayınca, insanın ilkel biçimlere girdiği ve toplum dışı gidişlere doğru gerilediği görülür. Bu bakımdan asıl gericilik, dinsizliktir.
Bir cemiyette, terbiye ve görgü kurallarının bozulması, serbest aşkın yaygınlaşması, ailenin çözülmesi, sosyal çatışmaların kavgaya dönüşmesi; özellikle genç nesillerin, siyasî ve ekonomik grupların sert mücâdelesi, tedhiş hareketlerinin baş göstermesi gibi olayların temelinde büyük çapta dinî buhran vardır.
Din insan davranışlarını etkili olarak kontrol eden bir güçtür. Fikir ve akıl ilimden, duygu da dinden kuvvet alır. Din, insanların bencil tutkularına gem vuran ve onların toplu halde yaşamalarını kolaylaştıran en güçlü etkendir. Cemiyetin kutsallık vasfını üyelerine din öğretir. Sosyal nizama, kanunlara, emir sahiplerine saygıyı din telkin eder.
Dinden kopmanın intihar potansiyelini geliştirdiği ve intiharların psikolojik seyrini hızlandırdığı gözlem ve araştırmalarla sabit olmuştur. Dindeki ve özellikle İslamiyet’teki sonsuz kader fikri ve Allah şuuru insanı hayata bağlar, hayat hakkını ilâhî takdirle takviye ederek güvenlik altına alır. İslâm’ın hayat felsefesinde terkedilmiş, reddedilmiş günahkârlar yoktur. Lütuf ve ihsan kapısı her zaman açıktır. Yenilenen ve yeniden kuvvetlenen bir iman istikameti ve hedefi vardır. Müslümanlıkta manâsız bir boşluğa dökülmek, yok olmak fobisi de yoktur. Allah’a gidiş, ölüm sonrası diriliş, ebedî kader, ebedî huzur vardır..
Tekniğin ve medeniyetin toplumu ürküten menfî etkilerini, fanilik fikrinin insanı tedirgin eden karamsarlığını din izale eder. Dinî tasavvurlar, ilmin ve tekniğin kırıcı tasavvurlarına koruyucu tepkiler hazırlar.
Milli ahlâkın temelini teşkil eden değerler sisteminde, dinî hayatın yerini dolduracak başka bir etken bulunamamıştır. Dinin yok olmasıyla, fertlerin inanma kabiliyet ve iradelerinin de zayıfladığı görülmektedir. İnançsız, iradesiz kişiler için; millet, devlet, vatan gibi değer ve kavramların hiçbir anlamı yoktur. Yiğitlik, mertlik, cesaret, hamaset gibi millî hasletler ve yüksek ahlâkî temayüller din duygusu, din şuuru ve din terbiyesi ile gelişir. Dinsiz zümrelerde, dinsiz anaların kucağında kahraman yetişmez.
Seçkin şairlerimizden Faruk Nafiz Çamlıbel şöyle diyor:

"Gövdeler varsa gönüllerden alır
cevherini;
Yürek olmazsa, bilekler çekemez
hançerini.
Kahramansız yaşamak kahrına
mahkûmdurlar, Kaybeden zümreler Allah’ını
Peygamberini." (2)

Din eğitimi görmüş, özellikle İslâm terbiyesiyle yetişmiş kimselerde hürmet ve itaat hissinin arızasız geliştiği ruhî dengenin, irade ve karakterin de sağlam teşekkül ettiği görülmektedir. Lise ve dengi okullarda, yüksek öğrenim kurumlarında ve üniversitelerde öğretmen ve öğrenci çatışmalarının ve her türlü anarşik eylemlerin hızla geliştiği, disiplin ve otoriteyi alt üst ettiği bir zamanda, İmam-Hatip Okullarında ve ilahiyat Fakültelerinde öğretmen-öğrenci ilişkileri normal seyrini muhafaza etmiş, öğretim huzur ve sükûn içinde yapılabilmiştir. Bu neticeyi, İslamiyet’in eğitimimize getirdiği değerlere borçluyuz. Zira İslâmiyet, eğitimimizi özellikle manevî yönden etkilemiş, ahlâkî şahsiyetin kazanılmasında önemli rol oynamıştır.
İslâm Pedagojisinde eğitimin temel ilkeleri: sevgi, şefkat, koruyuculuk, doğruluk, iyilik ve iyimserliktir.
İslami ilimlerle temasa gelen gençlerin dengeli ve sağlam karakterli, aile uzvu, iyi vatandaş olarak yetiştiklerini bilmeyenler öğrenmelidir.

DİN DUYGUSU VE DİN ŞUURU
Her insan fizik âlemdeki hayat mücadelesinin ve tabii seleksiyonun sonucu olarak tükenip gitmekten, yok olmaktan kurtulmak ister. Bunun için de manevî âlemdeki kıymet ve idealler arasındaki etkileşim, din duygusunu ve Allah şuurunu harekete geçirir.
Hayat mücalesinin maddeye tutunduğu, sosyal hacmin genişlediği yerlerde ve devirlerde din duygusunun gerilediği görülür. Fakat, toplumun mukadderatı tehlikeye girince, din duygusu kutup hâline gelir. Özellikle tabii âfetlerin ülkeyi tehdit ettiği zamanlarda dine dönüş ihtiyacı toplumu yeniden sarar.
Bir kısım psikologlar din duygusunu, "hodgâm ve diğergâm temayyüllerin çarpışmasından doğan ikinci derecede bir duygu"
olarak nitelemek isterler. Halbuki, din duygusu ve Allah şuuru, insan ruhunun temelinde yaradılıştan mevcuttur; belirti ve görüntü değildir. İkinci derecede bir motiv de değildir. İnsanın din fıtratı üzre dünyaya geldiği Kur’an-ı Kerim’de de belirtilmiştir: (Rûm Sûresi, âyet: 30) Kur’an-ı Kerim’deki beyan, akla, araştırmalara, ilmî görüşe uygundur, destektir.
Dünyayı dolduran olaylar, vukuat ve tezatlar karşısında insan şaşkındır; huzursuzdur. Din tefekkürü muammaları sınırlar, birliği sağlar, huzursuzluğu teskin eder. Dinî kabul ve kanaatlar ruhu doyurur. Vakıalarla idealler, din duygusunda birleşirler. Netice olarak din duygusu bir ideale bağlı olma ihtiyacının tabii icabıdır.
Din duygusunun, "nefsi koruma, sempati ve tecessüs motiflerinden oluştuğunu" söyleyenler de vardır. Metafizik izahda din duygusu, sonlu ile sonsuzun temasından hâsıl olan bir veridir.
SONUÇ

Dinsiz kişiler, manevî dayanaklarını yitirmenin, manâsız bir boşluğa düşmenin karamsarlığı içinde hasta ve perişandırlar. Onlar için ölüm; bir hiçlik, bir yokluk ve şuursuzluk halinde devam edecek zamanın akışı içinde yitip gitmektir!.. Böyle olunca, dünyanın ve hayatın değerini ve gayesini nasıl izah edeceğiz? Oysa ki: İnanmakta huzur vardır; Allah, O çok büyük, çok yüce varlıktır. Aklımızın yükselip ulaşabildiği, rahatlık bulduğu ulu gerçektir Allah! "Var olan iki BİR’in hazır şahididir" (3) vardır Allah! Ve insan dünyadan yokluğa değil, Allah’a gidecektir. Ve ölümden sonra da kaderimiz ebed müddet devam edecektir.

1- Faruk Nafiz Çamlıbel - Zindan Duvarlarında Ramazan Kıtası.
2- F.N.Ç. Aynı Eser.
3- Yusuf Has Hacip - Kutadgu-Bilig.