Makale

Hadislerde Ramazan

Hadislerde Ramazan

Prof. Dr. Ali Osman Koçkuzu
Selçuk Üniv. İlahiyat Fak. Öğretim Üyesi

Bu yazının okunduğu günlerde, sağ olanlar yeni bir Ramazan ayına girmiş olacaklar. Mev-sim gereği oldukça soğuk ve kısa günlere rastlayan bu mübarek ayda, pekçok mü’min, hayatlarında bir veya ikinci defa kış Rama-zan’ını idrak etmiş olacaktır. Her mevsimdeki Ramazanların kendilerine mahsus nitelikleri bulunmaktadır. Bu durum Ramazan’ı geçiren ki-şinin, çalışma dünyasına, gördüğü işe göre de değişmektedir. Her mevsimde, zor şartlar altında çalışan ve oruç tutanlar için, gerçekten ecri çok olan bu ibâdet, çalışmayan müslü-manlar için pek o kadar mesele olmamaktadır. Belirli bir düzen içinde geçip gitmektedir.
Ramazan-ı şerif, Allah kelamı Kur’ân-ı Kerim’de geçmektedir. Kur’ân’ın indiği ay, Kadir gecesinin bulunduğu ve bazı dinî hükümlerin indiği bu ay, Peygamber Efendimizin mübarek sözlerinde de geçmektedir. Ramazan ve bu ayda yapılan ibâdetler; oruç, teravih, bazı sadakalar ve Allah’ı zikir, şükür ve tefekkür, müslüman toplumların edebiyatından tutunuz, günlük hayatlarının her safhasına kadar derin izler bırakan bir olay olmuştur. Bu devam edecektir. Milletlerin durumlarına göre Ramazanları bazan kederli, bazan da sevinçli olabilir. Bu sevinç ve keder bazan mevzii kalır, gün olur yaygın hale gelir. Bu sene müslüman ülkemiz halkı, Kızıl Çin zulmünde unutulan müslüman kardeşlerinden tutunuz, Bosna-Hersek’teki din kardeşlerine kadar, zulüm altında yok olmaya mahkum, asırların biriktirdiği değerli kültür hazinelerini kay-ba mecbur kalırken, hepimiz, bir şey yapamamanın veya yapılan istismar, taraflılık, kayırma ve çok standartlılığın felaketini seyir ile yetinmekteyiz.
Peygamber Efendimizin sağlığında müslümanların birlikte geçirdikleri en az dokuz Ramazan ayı mevcuttur. Sîret kitapları başta olmak üzere, yoğun veya dağınık biçimde bu hatıraların yer aldığı bilim dalları ve bu dallara ait eserler mevcuttur. Bir müslüman veya bir ilim adamı, Peygamberimizin getirdiği ortamdan bize hatıra olarak kalan bu kültür malzemesini merak edebilir. İşte bu düşünce ile özellikle Peygamberimize ait sözlü ve fiil halindeki malûmatı toplayan hadis kitaplarında: Ramazan ayı, oruç, teravih, fitir sadakası, Ramazan bayramı, i’tikâf, Kadir gecesi... gibi pekçok bilgi odağına rastlamaktayız. Değişik hadis kitaplarında muhtelif başlıklarda yer alan bu konulara ait hatıralar, sözler ve uygulamalar, böyle bir makalenin sınırlarını çok aşar. Ne var ki, çerçeve dar da olsa bu mübarek malzemeden, hâtıralardan, emir ve yasaklardan söz etmek, onları tekrar yazımıza alıp, düşünme ve uygulamamıza temel yapmak faydalı olacaktır.
Peygamberimiz, Recep Şa’bân ve Ramazan aylarını, mübarek sözlerinde anmış ve onlara sıfatlar vermiştir. Buradan öğreniyoruz ki, "Ramazan ayı, müslü-man ümmetin ayı" olmuştur. Onların af, mağfiret ve manevî hayatları için en bereketli günler bu aydadır. Allah ve elçisine tahsis edilen diğer iki ayda da, müslümanların faydalanacağı kut-sî geceler, bağış ve af günleri bulunmaktadır.
Ramazan, senenin diğer günlerine nisbetle, ölçülerin daha cömertçe tutulduğu, aksine suçların ise, yine kulların faydasına olacak şekilde af ve indirimli infaz ve değerlendirmeye alındığı bir aydır. Bu ayda: "Gökyüzünden yere rahmet yağdıran kapıların sayıları artırılmakta, bunun yanında cehennemde mevcut olup, insanların oraya girişlerinde kullanılan kapılar bir bir kapatılmakta, âdeta zorla oraya girmek isteyen suçlu müslümanlar, girecek açık kapı bula-mamakta, bu yüzden dışarıda kalmamak için -eğer akıllı davranırsa- suç işlemeyi terketmeye çalışması istenmektedir. Bir üçüncü husus, insanı azdıran bütün varlıkların ortak imi olan, cin ve ins şeytanları, bu görevlerini yapmamaları için, zincirlere vurulmakta." Sulh ve sükûn içinde bir Ramazan ve kulluk içinde geçen bir rahmet, mağfiret, ateşten korunma ve kurtulma ayı istenmektedir. Bu ne büyük mutluluktur. İslâm ananesine göre, kullarını affetmek için baha-neler arayan, onlara kurtuluş yollarını âdeta kendisi gösteren Allah Teâlanın ne büyük rahmetidir.
Ramazan kelimesiyle yan-yana yaşayan oruç, hadis-i şeriflerde pek çok geçen, değişik meseleleri sebebiyle anılan bir kelimedir. Oruç bir kulluk türü olarak ferdin fizik ve moral yapısını; madde ve ma’na dünyasını tanzim eden, ona ahlâk, itidal, diğergamlık, affetme, sabır gibi altın duygular ve sıfatlar bahşeden bir ibâdettir. "Oruç, kötülükler ile kul arasında bir kalkandır" buyurulmaktadır. "Oruçlu, başkasına sataşmamalı, kendisini rahatsız edenlere, normal müdâfaa haklarını kullanmayarak, kendisinden uzak olmalarını isteyip, kendi huzur dünyasında yalnız bırakılmasını, mesele çıkarılmamasını istemelidir". Peygamberimizin mübarek sözlerinden anladığımız şudur ki, "oruçlunun açlık sebebiyle ağzında oluşan farklı kokular, Allah nazarında, en güzel parfümlerden, misk kokularından daha üstündür." Çünkü, oruçlu, yeme, içme ve diğer meşru hakları da, sırf Allah hoşnut olsun diye vazgeçmektedir. İşte bu yüzden, her ibâdetin karşılığı olan sevaplar belli iken, orucun ecrini sadece Allah takdir edecektir. Diğer kulluk yollarında 70 veya 700 kat ecirler verilirken, oruçta bir tahdit söz konusu edilmemektedir.
Teravih, İslâm ibâdet dünyasında, kişinin kendi arzusuna bırakılan gece namazlarının, sanki mecburi hale getirilmesi, birlikte olmanın tadının en çok tadılması anlamındadır. Bu mecburluk, yaz ve kışta ayrı olmak üzere müslüman milletlerde, coğrafyaya göre gece faali-yetleri düzenlenmesini doğurmuştur. Binbir meşakkat ve çile ile yorgun olan insan, üç-beş dost arasında, ibâdetin verdiği hazla evinden dışarıda bir sohbet toplantısında oturmakta, kısa bir süre için de olsa, başka âlemlere giderek, kendi huzursuzluğundan kurtulmakta, yaşama iştiyakı ile dolmakta, yalnız olmayıp bütün din kardeşleriyle birlikteliğinin hazzını tadmaktadır.
Ramazan rahmet ayıdır. Her türlü güzellikleri içeren, ferdin madde ve mana dünyasını susuzluktan arındıran bu kelimenin tecellisi, Peygamberimizin belirttiğine göre; "Ramazanın ilk on gününde kendisini gösterir. Ramazan’ın orta on günü, günahların bağışlandığı günlerdir. İlâhî af ölçüleri bu orta on günde kat kat artar. Son on gün, (itk’minen-nirân) ateşten azadlık, kurtuluş günleridir. Yine Efendimizin belirttiğine göre; "Rama-zan’a erişip te, affını temin edemeyen, anne babası ile birlikte yaşayıp da onların duaları yardımıyla kurtuluşa eremeyen, Peygamberimizin anıldığı yerde, onunla kalben ve ruhen irtibat-lanabilmek için sâlât ve selâmı esirgeyen kişiler, bedbaht kişilerdir".
Müslüman Türk insanı ve ailesinin örfünde Ramazan ayı, işlerin saatlerle, hatta dakikalarla tanzim edildiği, dirlik ve düzenin en üst düzeye ulaştığı günlerdir. Söz gelişi, başka zamanlarda geciktirilen akşam yemekleri, artık düzenli bir şekle girer. Tehir söz konusu olamaz. İnsan, bu aydaki düzeni görünce, bütün günlerin Ramazan günleri gibi olmasını isteyesi gelir. Çünkü her iş yerli yerinde ve vaktinde yapılmakta, hatalar azalmakta, insanoğlu zamanın değerini eng güzel bu rahmet ayında idrak etmektedir.
Ramazan’a aylar önceden hazırlanır, işlerimizi bu günlere göre ayarlarız. Çünkü müslüman bir yıllık çalışmasının hasılatını bu günlerde alacaktır. Gerçi kulluk bir aya mahsus değildir, ebedidir, süreklidir. Ama Ramazan’ın da özel durumları vardır. Bir çok şehirlerimizde Ramazan ayının girdiği çok zor bilinmekte ise de, pek çoğunda Allah’a şükür henüz bu sıfat yitirilmemiş bulunmaktadır. Akşama yakın beliren hareketlilik, çarşı pazarın kapanması her ne kadar o şehre gelen garip misafiri olumsuz yönde etkilemekte ise de, bir saat kadar sonra beliren bayram neşesi, onun da yalnızlığını gidermekte, yalnız olmadığını, kardeşleriyle birlikte olduğunu ona hatırlatmakta, hatta mevcut durumu takdir hisleriyle anmasına sebeb olmaktadır. Fertte, ailede, toplumda, hatta birçok sosyal kurumumuzda Ramazan’ın gelişinin bilinmesi yadırganmamalıdır. Çünkü bu değişme ve ortaya çıkan güzellikler; ülke ve dünya barışına yardımcı olmakta, toplum fertlerini ve aileyi canlı ve başarılı kılmaktadır. Dünya üzerinde istenen de budur. Müslüman Rabbine kulluğunun artışı ile birlikte, kardeşlerine ve dünya insanlığına bu ayda biraz da rahmet olmakta, insanlık onun iyi huylarından, kemalinden, başkalarına olan yardımından en üst düzeyde yararlanmaktadır.
Bazı kötü örneklere bakarak, dinî hayatı olmayan, eksik olan, hatta dine düşman olan fertler ve kesimler, müslüman fert, aile ve toplumdan korkmamalıdır. Çünkü, kendilerine acımayan bu insanlara müslüman-lar, inançları gereği rahmet ve şefkat nazarıyla bakma durumundadırlar. Yazımızı, Peygamberimizin Ramazan ve ibâdet ile ilgili bir kaç mübarek sözüyle bitirelim:
"Cennette er-Rayyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyamet gününde yalnız oruç tutanlar girer, başka hiç kimse girmez. Oruç tutanlar nerede? denilir. Oruç tutanlar kalkarlar ve o kapıdan girerler. Onlar girdiği zaman kapı kapatılır. Artık bu kapıdan hiç kimse girmez".
"Her kim inanarak ve sevabını Allah’dan umarak
Kadir Gecesinde kalkar ibâdet ederse, geçmiş günahları affedilir. Her kim Ramazan orucunu inanarak ve mükâfatını sadece Allah’dan umarak tutarsa, onun geçmiş günahları mağfiret olunur".
"Peygamber hayırda insanların en cömerdi idi. En cömert zamanı da Ramazan’da, Cibrilin geldiği zamanda idi. Cibril aleyhisselam Ramazan’ın her gecesinde onunla buluşur, Ramazan ayı çıkıncaya kadar Peygamber Kur’ân’ı ona arzederdi. Cibrille buluştuğu zaman peygamber, hiçbir engele uğramayan rüzgar kadar bereketli olurdu".
"... kimin evlenmeye gücü yetmezse oruç tutsun. Çünkü oruç, oruçlu için şehvet kırıcıdır".
"Sahur yemeği yiyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır".
"Oruçlu kimse oruçlu olduğunu unutup da yediği ve içtiği zaman, orucunu bozmayıp tamamlasın. Çünkü o oruçluya ancak Allah yedirmiş ve içirmiş-tir".
"Misvaklanmak, ağızın temiz kalmasına ve Rab-bin razı olmasına sebeptir".
"İnsanlar, vakti girince iftar etmeye acele davrandıkları müddetçe daima hayırdadırlar, hayırla beraberdirler".
"İnanarak ve sevap umarak Ramazanda geceyi ibâdetle (teravih namazı ve benzeri kullukla) geçiren kimsenin geçmiş günahları mağfiret olunur".
Allah’dan sulh ve sükûn içinde nice Ramazanlar dileriz.