Makale

Kur'an Kursu ve Ezberci Eğitim

Prof. Dr. M. Şevki Aydın
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı

Kur’an Kursu ve
Ezberci Eğitim

Kur’an Kursu denince nedense bazı kimselerin aklına hemen ezberci eğitim gelmektedir. Bu bağlamda Kur’an Kursu, ezberci eğitim yapmakla itham edilmektedir. Bu itham, görmezden gelinecek türden değildir, işte söz konusu iddialara bir akademisyenin yazısından örnek:
"Kur’an Kursları esas olarak, çocukların ve gençlerin anlamadıkları bir dilde, Arapça ile yazılmış kutsal kitabımızı ezberlemeler üzerine kuruludur.
Yani temelinde, anlamadan ezberlemek yatar.
Şimdi soru şu:
Biz Türkiye olarak 21. yüzyıla, tüm evlatlarımızı anlamadan ezberleme yöntemiyle eğiterek ve bu yönteme alıştırarak mı hazırlanacağız?
Türkiye çağdaş dünya ile, ezberci kafalarla mı rekabet edecek?
Bence Kur’an kurslarını yaygınlaştırmak ve derinleştirmek isteyenlerin asıl yanıtlamaları gereken soru bu- dur."
Bu sorunun cevabı gayet açık seçik ve kolaydır; öyle uzun uzadıya düşünüp taşınmayı gerektirmez: Tabiî ki, "Türkiye, çağdaş dünya ile, ezberci kafalarla rekabet edecek" değildir. Bunun aksini hiçbir aklı başında vatandaşımız düşünemez. Ancak, yukarıdaki değerlendirmeden hareketle üzerinde durulması gereken birkaç noktaya işaret etmekte yarar var.
Bir; "ezberci eğitim" kavramı, çok ulu orta kullanılmakta, zihin karışıklıklarına neden olunmaktadır. Onun için bu kavram üzerinde durmak, içeriğini çözümlemek gerekmektedir. Burada ayrıntılara girmeden kısaca şunlar söylenebilir: Hemen belirtelim ki, ezberci eğitim, ezbere yer veren eğitim değildir. Belli bilgilerin hafızaya yüklenmesi, akılda tutulması, bellenmesi anlamında ezber, her tür eğitimde yer almaktadır, alacaktır da. Ezbere hiç yer vermeyen eğitim yoktur. Konudan konuya bunun dozu artar veya eksilir. Söz geli- mi, bir dil öğretiminde, bir çarpım tablosunun öğretiminde vb. ezberin olmaması mümkün mü?
Önemli olan, eğitimde hiç ezbere yer vermemek değil, bunu ihtiyaç miktarıyla sınırlamak ve onu diğer anlamlı öğrenmeler için bir atlama taşı, bir alt basamak olarak görmektir. Bellenen bu bilgiler arasında bağlar kurularak, bunlar sorgulanacak, anlamlandırılacak, birtakım zihinsel işlemelerden geçirilerek yeni bilgiler üretilecektir. Böyle- ce daha üst basamaklardaki öğrenmeler gerçekleştirilecektir. Aksi takdirde, ezberlenen bilgiler, sahibine yük olmaktan başka bir işe yaramaz. Bu nedenle Montaigne, "Bir şeyi ezberlemek, bilmek demek değildir." der.
Ezberci eğitimde, belli bilgilerin aynen ezberlenmesi, nihaî amaçtır. Çünkü ezberci eğitim anlayışına göre, sunulan hazır bilgiler mutlak, değişmez doğrulardır. Öğrencinin yapacağı iş, onları ezberleyerek elde etmek, onları pasif kabullenici pozisyonda olmak ve ona göre davranmaktır. Sunulan bilgileri anlamlandırmak için onları sorgulamaya, irdelemeye, araştırmaya, yeni bilgiler üretmeye gerek yoktur.
Ezberci eğitimde önemli olan, doğruluğu kabul edilmiş bu bilgilerdir, onların aktarılmasıdır. Dolayısıyla eğitimde merkeze bu bilgiler ve o bilgilerin sahibi öğretmen konuşlandırılır; öğrenci, öğrencinin hazır bulu- nuşluk düzeyi, hayatı, sorunları, ihtiyaçları, beklentileri... değil. Öğrencinin sorunlarına, ihtiyaçlarına rağmen düzenlenip uygulanan bu eğitim, öğrenciye göre olmadığından cazip değildir, iticidir, bıktırıcıdır, sıkıcıdır.
Ezberci eğitim, bireyi özgürleştirmek yerine esir alır, köleleştirir, neticede âdeta robotlaştırır. Bu birey, kumandası kimin elinde olursa, ona göre davranır. Özgür olmadığı için, davranışlarını tamamen dış şartlar (dıştan gelecek ödüller, cezalar), kumandasını kullanan çevresi belirler.
Bu dışa bağımlı kişi, kendine özgü değerlerini, ilkelerini oluşturamayacağından kendini yöneten, kendini denetleyen öz- gür-bağımsız birey konumuna asla yükselemez. Dolayısıyla o ahlâklı olamaz; bilâkis ahlâklı görünür. Nerede nasıl davranacağı belli olmaz; çok yüzlüdür.
Günümüzde her şey hızla değişmekte, buna bağlı olarak hızla üretilen bilgi çabucak tüketilmekte, mevcut bilgiler kısa bir süre sonra geçersiz kalmakta, yenilerinin üretilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu şartlarda sürekli hazır bilgi sunarak bireylere katkı sağlamak mümkün değildir. Onun için ezberci eğitimin tarihe gömülüp, anlamlı öğrenmenin gerçekleştirilmesine yönelik bir eğitim yaklaşımının benimsenmesi, düşünmenin/sorgulamanın önünün açılması gerekmektedir. Bireylere bilgi ezberletmek yerine, öğrenmeyi öğretmek durumundayız. Ancak bu sayede birey, mevcut bilgileri kullanarak yeni durumlar/ihtiyaçlar için gerekli bilgileri kendi kendine üretebilir. Sürekli yeni, farklı sorunlarla karşılaşan birey, böyle bir donanımla sorunlarına çözüm üretip onların üstesinden gelebilir. Konfüçyüs’ün dediği gibi, "düşünmeden öğrenmek, kaybedilmiş çabadır." Bu durum, din eğitimi için de aynen geçerlidir.
Kur’an’a, sünnete ve İslam’ın ilk asırlardaki eğitim geleneğine böyle bir eğitim anlayışını onaylatmak mümkün değildir. Tekrar tekrar ilmin, irfanın, bilginin, aklın önemine vurgu yapan, sürekli aklın kullanılmasının gerekliliğine atıfta bulunan, varlık üzerinde daima düşünmeyi tavsiye eden, imanı kişinin özgür seçimiyle gerçekleşen bir karar olarak gören, dinde zorlamayı yasaklayan, mümin insanın ahlâklı görünmesini değil de ahlâklı olmasını amaçlayan... Kur’an, birtakım bilgilere körü körüne bağlanmayı öngören ezberci eğitim anlayışına nasıl onay verebilir? Allah adına hiç kimsenin konuşamayacağı ilkesini koyup, ayetlere ilişkin her yorumun sorgulanabileceğini, hiçbir içtihadın başka bir başka içtihadın yolunu tıkamayacağını ve içtihadında hata yapanın bile ödüllendirileceğini, Kur’an’ı anlamada aklın özgürce kullanımını öngören... İslam’la ezberci eğitimi yan yana getirmek gerçekten olası değildir.
İki; eğer Kur’an Kursu, bugün hâlâ ezberci eğitim anlayışıyla eğitim yapıyorsa, başta bu kurumlara olumlu bakan kimselerin bununla mücadele etmesi ve böyle bir anlayışın tarihin derinliklerine gömülmesi için seferber olması gerekir. Çünkü, genelde beşerî bilimlerin, özelde ise eğitim bilimlerinin bu kadar geliştiği çağımızda ezberci eğitimin olumsuzluğunu, onun Kur’an ve sünnetin ruhuyla asla bağdaşmayacağını anlamamış olmak, aklı başında bir Müslümana yakışacak bir durum değildir. Din eğitiminin, ezbercilik ile birlikte anılır olması, mutlak bilimi, düşünmeyi takdir edip yücelten İslam adına son derece üzücüdür.
Kur’an Kurslarının bugün bu ezberci din eğitimi anlayışından uzaklaşmakta olduğunu düşünüyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı, bunu son derece önemsemekte ve bu din eğitimi kurumlarının, çağdaş eğitim bilimlerinin önerileri doğrultusunda donanım, anlayış ve uygulama boyutlarıyla kendilerini yenileyerek geliştirmeleri için önlemler almaktadır.
Üç; "Kur’an Kursları esas olarak, çocukların ve gençlerin anlamadıkları bir dilde, Arapça ile yazılmış kutsal kitabımızı ezberlemeler üzerine kuruludur." iddiası doğru mu? Elbette yanlış. Bugün Kur’an Kurslarında öğrenci, Müslüman bir bireyin ibadetlerini yerine getirmesinde kullanacağı kadar Kur’an’dan ayetler ezberlemekle birlikte, Kur’an meali okumayı, İslam dininin inanç ibadet, ahlâk esaslarını ve Hz. Peygamber’in hayatını ana hatlarıyla öğrenir. Yani, Kur’an ezberleme, eğitimin bütünü içinde bir birimdir. Ayrıca isteyen olursa onlara hafızlık da yaptırılır. Şimdi Kur’an Kursunda, ne tür içeriklerin öğretim konusu yapıldığı ve bu konuların nasıl bir eğitim anlayışıyla öğretildiği alan araştırmalarıyla tespit edilmeksizin sadece programında Kur’an ezberlemeye de yer verildiğinden hareketle, bu kurumdaki eğitimi ezberci olarak nitelemek ne kadar doğrudur, ne kadar bilimsel bir yaklaşımdır?
Dört; ezbercilik denilince neden hemen Kur’an Kursu akla geliyor? Ezbercilikle suçlanmayacak hangi eğitim kurumumuz var? Yukarıdaki bu iddianın sahibi, bir başka yazısında, "Milyonlarca genç beyin Kur’an Kurslarında koşullandırılıyor... normal denen okullarda sorgulayıcı, araştırıcı değil, dogmatik, bağnaz bir yaklaşımla yetiştiriliyor." değerlendirmesini yapmaktadır. (Bk. Emre Kongar, 06.03.2006) Demek ki, ona göre ezbercilik sadece Kur’an Kursuna özgü bir durum değil; bütün bir eğitim sistemimizin sorunudur.
Beş; genel eğitim sistemi, gerçekten bütün kurumlarıyla çağdaş eğitim bilimlerinin önerileri doğrultusunda dizayn edilmiş ve arzu edilen çağdaş-bağımsız bireyi yetiştiriyorsa, bu eğitimden geçmiş biri, ezber- ci/koşullandırıcı/doğmatik eğitim yapan bir Kur’an Kursundaki eğitimi benimseyebilir mi? Buna rağmen, o kuruma devam edebilir mi? Böylesine bir eğitim sistemi içinde öylesi bir Kur’an Kursu yaşayabilir mi? Böyle bir Kur’an Kursu, halkın teveccühünü kazanabilir mi? Elbette hayır. Böyle bir Kur’an Kursu, asla öylesi bir eğitimden geçmiş bireyin ilgisini çekemez, onu tatmin edemez, iter.
Bu değerlendirme ışığında, milletimizin, Diyanet İşleri Başkanlığından Kur’an Kursu taleplerinin giderek artması, halkımızın bu kurumlara yoğun ilgisi nasıl izah edilecektir?
Altı; her şeye rağmen Kur’an Kursu, kendisinin ezberci/koşullandırıcı/doğmatik eğitim ile suçlanması olgusunu görmezlikten gelmemeli, onu sorun edinmeli; savunma refleksine kapılmadan soğuk kanlı biçimde ciddi bir öz eleştiri yapıp eleştiri sınırlarını aşan değerlendirmelerden bile yararlanmasını bilmelidir. Böylesine çağdaş bir anlayışla soruna yaklaşması, sürekli kendini yenileyip geliştirmesinin, hizmetlerini güncelleştirmesinin yolunu açacaktır. Bu da, onun işlevsellik düzeyini yükseltecek, aha çok istenen, talep edilen konuma yükselmesini sağlayacaktır.