Makale

Avrasya İslâm Şûrası'nın Ardından

Başyazı

Avrasya İslam Şûrası’nın Ardından

Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet işleri Başkanı

14 -19 Nisan 2002 tarihleri arasında yavru vatanımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Gazimağusa şehrinde, Avrasya İslâm Şûrası Teşkilatı toplantılarından beşincisini gerçekleştirmiş bulunmaktayız. Bildiğiniz gibi Başkanlık olarak; Türk Cumhuriyetleri, Bal- kan-Kafkas ülkeleri, Türk ve Müslüman toplulukları arasındaki dostluk, kardeşlik ve işbirliğini kuvvetlendirmek amacıyla 1995 yılından beri bu şûraları düzenlemekteyiz. Bu yılki şûramızı Kıbrıs’ta düzenlememizin bizim açımızdan özel ve duygusal nedenleri vardı. Kıbrıs’ta yaşayan soydaşlarımız, çok çileler çektiler. Zulme uğradılar. 1963 yılından bu yana da, kendi haklarına sahip çıkmak ve adaleti gerçekleştirmek için büyük bir mücadeleye giriştiler. Bu mücadele bugün de çeşitli alanlarda devam etmektedir. Şûramızı Kıbrıs’ta toplamakla, sürdüre geldikleri bu hak ve özgürlük mücadelesinde, Kıbrıs’ta yaşayan kardeşlerimize gönülden destek ve moral vermeyi amaçladık. Avrasya İslâm Şûrası’na katılan bütün temsilcilerin, Müslüman Türk halkından bu desteği esirgemeyeceğinin ipuçlarını vermeleri de bizim için büyük bir mutluluk vesilesi olmuştur.
Şûra süresince başta Kıbrıs davasının yılmaz savunucusu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve Başbakan Derviş Eroğlu olmak üzere, Kıbrıslı kardeşlerimiz bütün konuklara misafirperverliğin en güzel örneklerini sergilemişlerdir. Kendi öz evlatlarımızın can ektiği ve şehadet şerbetini içtiği topraklarda gördüğümüz bu sıcak yakınlıktan dolayı kendilerine şükranlarımı sunuyorum.
Küresel ve bölgesel ittifakların önemini daha da artırdığı günümüzde, bizim de Yüce Allah’ın inayetiyle oluşturduğumuz Avrasya İslâm Şurası Teşkilatı etrafında gücümüzü ve birikimlerimizi birleştirmemiz halinde, ortaya emsalsiz güzelliklerin çıkacağından hiç kuşkum yoktur. Şuralarımızın şu ana kadar gerçekleştirdikleri, bunun somut ispatıdır. Bizim Avrasya coğrafyasında yaşayan kardeşler olarak; birbirimizle iyi ilişkilerimizi geliştirmemizin, başkalarına husumet için değil, bulunduğumuz coğrafyada husumeti kaldırmak için olduğunun altını çizmekte yarar görmekteyim.
Şûra katılımcıları 5 gün süren çalışmalarında, ülkelerimizde yoğunlaşan misyonerlik faaliyetleri ile bunlara karşı alınabilecek tedbirleri müzakere ettiler. Keza İslâm’ı evrensel kılan temel kriterler ile İslâm’ın bütün dünyada barış ortamının tesisine yönelik kuramsal ve pratik hükümlerini konuştular, dinlerarası diyalog gibi önemli meseleler üzerinde fikir alışverişinde bulundular. Şûra sonunda alınan önemli kararlan dergimizin bu sayısında okuyabileceksiniz.
Bu Şûranın ayrı bir özelliği de, medenî dünyanın gözü önünde, başta orta Doğu’da olmak üzere dünyanın her bölgesinde cereyan eden savaşları ve insanlık trajedilerini, kesin bir üslupla kınaması ve kan ve gözyaşı üzerine oluşturulan bütün politikaları reddetmesidir.
Şûra çalışmalarında da ortaya çıktığı gibi, dinler ve farklı kültür yapılarının, çatışma, kargaşa ve terörden çıkar umanların kullanabileceği bir vasıta olmaktan çıkarılması, ancak dinin, insanın iki cihanda mutluluğunu ön plana çıkaran evrensel değerlerini iyice özümsemiş din adamlarının gayretleri ve katkılarıyla mümkün olabilecektir. Hangi dinden olursa olsun, her şeyden önce insanı aziz kabul edecek ve onun huzur ve mutluluğu için çalışacak, dünyada barışın tesisini hedef alacak insanların gayretlerine ihtiyacımız vardır. Hepimize bu anlamda çok büyük görevler düşmektedir.
Gelecek sayıda buluşmak üzere...