Makale

Gaziler Vakfı 2. Başkanı HÜSEYİN ÇELİKCAN: "Bugün sahip olduğumuz her imkanın temelinde şehitlerimizin canı, gazilerimizin kanı var.

RÖPORTAJ:

Çanakkale Zaferinin 80. Yıldönümünü Kutlarkan....


Asrımızda insanlar haklarını aramak. seslerini duyurmak, hedeflerine ulaşmak için teşkilatlanarak birlikte hareket etme ihtiyacını duymaktadırlar.
"Gaziler Kültür ve Yardımlaşma Vakfı"da bu ihtiyaca yönelik olarak; Çanakkale’den İstiklâl Harbi’ne, Kore Savaşı’ndan Kıbns Barış Harekatı’na kadar ve nihayet
Güneydoğu ’muzda meydana gelen olaylarda savaşmış, Gazilik ünvanı almış olanlar arasında yardımlaşmayı sağlamak. Gazilerimizin sosyal haklarının savunulmasının takipçisi olmak, onların kendilerinden başka dul ve yetimlerine elverdiği ölçülerde yardımlarda bulunmak... gibi amaçlarla kurulmuş bir vakıftır.
“Gaziler Kültür ve Yardımlaşma Vakfı" kurucularından, ikinci başkan Hüseyin ÇELİKCAN Vakfın kuruluşu ve hedefleri hususundaki sorularımızı cevaplandırdı.

Gaziler Vakfı 2. Başkanı
HÜSEYİN ÇELİKCAN: "Bugün sahip olduğumuz her imkanın temelinde şehitlerimizin canı, gazilerimizin kanı var."

Her yıl olduğu gibi bu yıl da dergimizin Mart ayı sayısında Çanakkale Zaferine yer ayırdık. Vakıfla ilgili konulara geçmeden önce bu hususta neler söylemek istersiniz?
Yaklaşık bin yıldır Anadolu’da yaşıyoruz. Yurdumuzun her karış toprağı, kanımızla, canımızla yoğrulmuştur. Malazgirt’den Sakarya’ya, Sakarya’dan Girne’ye kadar uzanan çizgide, cereyan eden olayların en mühimlerinden biri de Çanakkale olayıdır. Bu zafer yüzbinler- ce şehidin canı, bir o kadar gazinin kanı pahasına kazanılmıştır. Hepsini rahmetle anıyor, yaşayan gazilerimize saygılarımı sunuyorum.
Çanakkale Zaferi, İstiklâl mücadelemizin temelini teşkil eder. Bu zafer Türk’ün vatanının elinden alınamayacağını ispatlamış, bu zafer, şımarık bazı batı ülkelerinin istila emellerini kursaklarında bırakmış ve Mustafa Kemal ismini su yüzüne çıkartmıştır.
Türkiye’deki binlerce vakfın arasına, kuruluşunu , tamamlayarak, Gaziler Kültür ve Yardımlaşma Vakfı’da katıldı. Bu vakıf ne zaman, kimler tarafından kuruldu, mensupları ve muhatapları kimlerdir?
Vakfımızın kuruluş çalışmalarına 1994’ün Temmuz ayında başlanmış, dikkatli, titiz ve süratli bir şekilde çalışılarak, konuyla ilgili karar 26 Ağustos 1994 günü ilgili mahkemeden çıkarılmıştır. Bu mahkeme kararı ise 9 Eylül 1994 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak kuruluşumuz tamamlanmıştır.
Kurucularımızın hemen tamamı Kore ve Kıbrıs gazileridir. Gazi olmayan tek kurucumuz Kadir KARABAŞ ise kuruluşumuz için gerekli teminatı bağışladığından kurucularımız arasında yer almıştır.
Mensup ve muhataplarımız ise Çanakkale, İstiklâl, Kore ve Kıbrıs savaşları gazileriyle onların muhtaç dul ve yetimleridir. Güneydoğu şehit ve gazileri de tabii mensuplarımızdırlar.
Vakıf Senedimize göre ayrıca Cumhurbaşkanımız, Başbakan, Milli Savunma Bakanı, Genel Kurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları, Diyanet İşleri Başkanı ve Vakıflar Genel Müdürü Onur Üyelerimizdir.
Vakfın kuruluş amacı hakkında kısaca bilgi verir misiniz? Bu vakıf niçin kuruldu, kimlere hizmet edecek?
O Amacımızı; ’Türk milletinin bağımsızlığı, Türk vatanının bölünmezliği uğrunda mevzii ve umumi bir savaşa yurt içinde veya dışında fiilen katılanlar, savaş ilan edilsin veya edilmesin işgal kuvvetlerine karşı milli mücadeleye iştirak edenler, şehit olmayı göze almış fakat sağ kalarak kendisine yasa- larımızca Gazi ünvanı verilmiş olanlar arasında sosyal, kültürel bağları kuvvetlendirip; yardımlaşmayı sağlamak, şehitlik, gazilik kavramlarını yeni nesillere anlatmak, milli ve manevi değerlere bağlılık, fedakârlık ve dayanışma ruhunu güçlendirmek, yüceltmek" olarak özetleyebiliriz... Bu özet amaçlarımız doğrultusunda gazilerimiz ile onların dul ve yetimlerine, vakfımızın imkanları ölçüsünde maddi ve manevi her türlü yardımı yapmak için çalışmalarımıza başlamış bulunuyoruz.
Türkiye’de hâlen ne kadar gazi vardır? Devletimiz bunlara ne gibi hak ve imkanlar sağlamıştır, bu insanlar hayatlarını nasıl sürdürmektedirler?
Ülkemizde hâlen ikibin kadarı Çanakkale ve İstiklâl savaşları gazileri olmak üzere 50.000 civarında gazi bulunmaktadır. Bunların muhtaç dul ve yetimlerini de hesaba katacak olursak görevimizin ağırlığı ortaya çıkacaktır.
Gazilerimizi savaşa katıldıkları sıradaki durumlarına göre üç grupta değerlendirebiliriz. Bu insanlar savaş sırasında subay, astsubay ve er olarak görev yapmışlardır. Geçmişteki görevlerini subay veya astsubay olarak ifa edenlerin emekli maaşları ve bazı sosyal hakları güvence altında bulunduğundan sıkıntılı durumları yoktur. Fakat askerlik görevlerini er olarak yaparken savaşa katılmış gazi olmuş, bu özelliğinden dolayı kendisine şeref aylığı bağlanmış insanlar, eğer başka gelirleri yoksa, sadece bu aylıklarıyla geçinmek, yaşamak durumundalarsa bunun mümkün olamayacağını herkesin bilmesi icabetmektedir.
Bir zamanlar vatan ve millet için savaşıp, Gazi olmuş bu insanların bazıları bu gün geçmişteki hizmetleriyle bağdaşmayan, gazilik ünvan- larına yakışmayan durum ve meşguliyet içerisindedirler.
Gazilere "Şeref Aylığı" olarak ödenen miktar 1.650.000 TL.dir. Başka bir geliri olmayan bir "Gazi" aldığı bu şeref aylığı ile nasıl geçinsin, nasıl yaşasın? Bu duruma devlet olarak, millet olarak, vakıf olarak bir çare bulmak mecburiyetindeyiz. Bu hepimiz için bir haysiyet meselesidir...
Bu kadar geniş kapsamlı amacınızı nasıl gerçekleştireceksiniz? Bir başka ifadeyle gelirinizi hangi kaynaklardan sağlayacaksınız?
Bütün vakıflar gibi, bizim vakfımızın da ilk ve ana gelir kaynağı, varlıklı ve hayırsever insanlarımızın bağışlarıdır. Kendimizi iyi tanıtır, vakfımıza gerektiği gibi bağış yapılmasını sağlarsak engelleri aşacağımıza inanıyoruz.
Yapılacak bağışları değerlendirerek, hazırlayacağımız gelir getirici projeleri hayata geçirecek, bazı resmi ve özel kuruluşların fonlarından yararlanarak hedeflerimize ulaşmayı düşünüyoruz. Şu hususu da belirtmek istiyorum. Diğer vakıflar gibi bizim vakfımız da hesap ve işlemleri yönünden Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün teftişine, kontrolüne tabidir. Vatandaşlarımızın bu durumu bilmeleri, bağışlarının yerine ulaşacağından emin olmaları lâzımdır.
Yabancı ülkelerde durum nasıldır? Yani diğer ülkeler şehitlerine, gazilerine ve onların yakınlarına nasıl bakmakta, ne gibi haklar tanımaktadırlar?
Bizim kadar olmamakla beraber elbette ki başka ülkelerin de kendi inançlarına göre şehitleri, gazileri, savaşanları, muharipleri vardır. Ancak onların durumuna geçmeden önce, bizim Anayasamızın 61. maddesini aynen nakletmek istiyorum. "Devlet harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle malül ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar."
T.C. Anayasasının bu açık ve kesin hükmü "Bizim ülkemizde olmasa da başka ülkelerde uygulanmaktadır" diyebilirim.
ABD de Başkan seçilen kişi görevi devraldıktan sonra, bir ay içinde ülkesindeki gaziler teşkilatını ziyaret ederek, ihtiyaçlarını tespit ve gereğini yerine getirmek zorundadır. Bu başkana anayasa emridir. Bazı ülkelerde gaziler bakanlığı vardır. Bazı ülkeler, gazilerinin konularıyla ilgilenmek üzere müsteşarlık, genel müdürlük kurmuşlardır. Bizde gazilerin konularıyla âlâkadar olacak hiç bir resmi kuruluş bulunmadığı gibi, tarafımızdan vaki olan görüşme istekleri dahi bazı makamlarca hafife alınabilmektedir.
Milli ve Dini hayatımızda şehitlik ve gazilik kavramlarının önemli yeri vardır. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Dünyanın hiçbir ülkesinin insanları, yaşadığı topraklar için Türk milleti kadar şehit vermemiş, gazi olmamıştır. Şehitlik ve gazilik gibi isim ve kavramları, İslâmî ifadeler olduğu için, Türklerin Müslüman olmalarından sonraki devrede ele almak konumuza daha uygun düşecektir.
Malazgird Zaferi Müslüman Türk orduları tarafından kazanılmıştır. Bu zaferden sonra Anadolu’nun Türkleşmesi, Müslümanlaşması harekatına katılanlara Gaziyam Rum denilmiştir. Büyük Selçuklu İmparatorluğu döneminde Danişmend Gazi, Battal Gazi, Hüseyin Gazi isimleri, Gaziliğin önemi sebebiyle büyümüş ve efsaneleşmiştir.
Osmanlı Padişahları, sefere katılsın, katılmasın, Gazileri teçhiz ettikleri, ihtiyaçlarını karşıladıkları için Şeyhülislamın fetvasıyla gazi ünvanı almışlardır. Osman ve Orhan Gazi gibi...
İstiklâl mücadelesinin sonrasında, daha cumhuriyet idaresi kurulmadan Mustafa Kemal Paşa’ya Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gazilik payesi verilmiş, Mustafa Kemal Paşa, bütün unvanlarının başında gazilik ünvanını kullanmıştır. Bugün dahi kendisi Gazi Mustafa Kemal Paşa diye anılmaktadır.
Şehitlik, gazilik kavramlarının Yüce Dinimiz içinde de özel ve önemli yerleri vardır. Bir kaç örnek vermek istiyorum.
"De ki sizin beklediğiniz ancak hakkınızda iki iyilikten biridir şehitlik ve gazilik" (Tevbe : 52)
"Allah cennet mukabilinde mü’minlerin canlarını ve mallarını satın aldı. Onlar Allah yolunda savaşırlar. Harp meydanında şehit ve gazi olurlar." (Tevbe : 111)
"Şehitlerin makamları Peygam- berlerinkinin hemen yanında, Allah katına en yakın yerdedir." (Hadis)
"Şehitlerin her biri ailelerinden 70 kişiye şefaat edeceklerdir."
(Hadis)
"Allah yolunda savaşacak olanı teçhiz eden kimse gaza yapmış sayılır" (Hadis)
Meseleyi milli geleneklerimiz ve manevi dünyamız açısından ele alıp, değerlendirdiğimizde, şehitlerimizin hatıralarına saygılı olmak, onları rahmetle anmak, Gazilerimize de sahip çıkmak zorunda olduğumuz anlaşılacaktır.
Gazilerin kısa vadede ele alınması gereken sorunlarını,
dergimiz aracılığıyla kamuoyundan ve okuyucularımızdan beklentilerinizi özetler misiniz?
Büyük ekseriyeti artık yaşlanmış gazilerimizin belli esaslara bağlanarak halledilmesi gereken en büyük sorunu sağlık hizmetleri ve işlemleridir. Bu işlemler tek elden ve Emekli Sandığı tarafından yürütülmelidir. Askeri veya sivil bütün Devlet Hastanelerinde ve bunlara bağlı birimlerde gazilerimize taşıdıkları ünva- nın gerektirdiği şekilde muamele yapılmalı, muayene ve tedavileri öncelikle ele alınmalıdır. Savaş görmüş, yaşlanmış bu insanların görevlilerden ve toplumdan sıcak ilgi görme hakları vardır.
Bu insanların ücretsiz veya tenzilatlı seyahat hakları kısıtlanmamalı ve zorlaştırılmamalıdır. Devlet Demir ve Deniz yollarında kendilerine tanınan haklar Hava yollarında da tanınmalıdır. Belediye otobüslerinde zaman zaman çıkarılan zorluklara son verilmelidir.
Gazilerle ilgili kuruluşlar, Devlet Protokoluna alınmalıdır. Bayramlarda, tören ve resmi geçitlerde, özel ve önemli anma toplantılarında gazilerimiz de temsil edilmelidir. Cumhurbaşkanı ve diğer Devlet Büyüklerimizin düzenledikleri yıllık toplantılara gazileri de çağırmaları, bu insanları onurlandıracaktır.
Şeref aylıkları mutlaka arttırılmalı, gazinin ölümü halinde ise eşine intikal ettirilmelidir. Cumhurbaşkanımızdan en sâde vatandaşımıza kadar herkes şu gerçekleri bilmeli ve ona göre hareket etmelidirler.
"Alparslan’ın orduları Malazgirt’te yenilseydi, Anadolu’ya giremezdik. Çanakkale geçilseydi, İstiklâl Savaşını yapma imkanı bulamazdık, Sakarya ve Dumlupınar Zaferleri kazanılmasaydı Türkiye Cumhuriyeti doğmazdı. Devletimiz yeniden kurulmasaydı bizler bağımsız bir ülkenin, hür insanları olarak yaşayamazdık."
Bugün sahip olduğumuz her makamın, her yetkinin, her imkanın, her varlığın temelinde şehitlerimizin canı, gazilerimizin kanı mevcuttur.
Bize böyle bir konuşma yapma imkanı sağlandığı için size ve derginizin bütün mensuplarına teşekkür ediyorum. Diyanet’in değerli okuyucularının, vakfımızı tanımalarını, tanıtmalarını ve desteklemelerini diliyorum...