Makale

NEDEN YASAK

İSLAM’IN ALKOL VE UYUŞTURUCUYA BAKIŞI

NEDEN YASAK

ŞÜKRÜ ÖZBUĞDAY
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

Dinlerin ruhu olarak kabul edilen emir ve yasaklar Islâm ’da şu beş şeyin korunmasına yöneliktir:
1) Dini Koruma,
2) Canı Koruma,
3) Aklı Koruma,
4) Nesli Koruma,
5) Malı Koruma,
Dünyada insan hayatı bu beş şey üzerine kurulmuştur. Hayatın kıvamı bunlara bağlıdır. Şerefli bir hayat, ancak bunlar sayesinde mümkün olur. Dolayısıyle bunları korumak bizzat insana saygı demektir.(1)
Esasen "beş zarurî" (Zaruriyât-ı Hamse) adı verilen bu hususların, en iyi şekilde korunması, en uygun şartlar ve ortam içinde gelişip gayelerine ulaşmalarının temin edilmesi, İlâhî dinlerin, akl-i selime dayanan felsefî sistemlerin, İçtimaî ve siyasî doktrinlerin ortak hedefidir. Bu hedeflere ulaşmanın lüzumu konusunda birleşen muhtelif inanç ve düşünce sistemleri, bu maksatlara varmada tutulacak yolları tayin ve alınacak tedbirleri tesbit hususunda birbirinden ayrılmışlardır.(2)
Biz bu yazımızda İslâm’ın akla verdiği önemden ve onu koruyup geliştirmek için ortaya koyduğu tedbirlerden bahsedeceğiz.
Kur’an-ı Kerim’de aklın fonksiyonlarından bahseden: "Umulur ki akıl edersiniz" yani "düşünürsünüz" fiili ve ifadesi vardır. "Umulur ki, düşünürsünüz diye âyetlerimizi size böyle açıklıyoruz."(3) Yine Kur’an’da düşünme manasına gelen "Ülün-nühâ", “ülü’l-elbâb", "ülü’l-ebsâr" gibi tabirler vardır. Bu tür ifâde ve tabirlerin sayısı beşyüzden fazladır. Demek ki, Kur’an’a göre düşünce ve düşünen varlık gayet önemlidir.
İslam alimleri aklın önemini ve yüksek değerini göstermek için bu konuda bir çok hadis rivâyet ederler. Meselâ, İmam Gazali İhyâu Ulumi’d-Din isimli eserinde "Aklın şerefi" adlı bir bâb açarak şöyle der: "Bilmiş ol ki, aklın üstünlüğü meydanda olduğu için şerefini isbat edecek delilleri aramağa lüzum yoktur... Dünya ve âhiret saâdetine vesile olan akıl nasıl şerefli olmasın? Veya aklın şerefinde nasıl şüphe edilsin?"
Hz. Enes’den (R.A.) rivâyet olundu ki:
Bir cemaat Peygamberimizin huzurunda bir adamı aşırı derecede övdüler. Peygamber Efendimiz:
- Bu adamın aklı nasıldır? diye sorunca:
- Ya Rasûlallah, biz sana bu adamın son derece ibadetinden ve muhtelif hayır işlerinden haber veriyoruz. Siz hâlâ aklından mı soruyorsunuz? dediler. Peygamber Efendimiz:
insan ahmaklığı ile beraber günahkârlardan daha büyük hatalara düşer. İnsanların yarın Allah katında yüksek derecelere yükselmeleri akılları nisbetinde- dir (4) buyurdu.
Hz. Âişe’den rivayet edildiğine göre, bir gün kendisi Hz. Peygambere:
- Ya Rasûlallah, insanlar dünyada ne ile üstünlük kazanırlar? diye sordu. Peygamber Efendimiz:
- Akıl ile deyince, Âişe:
- Herkesin kıymeti ameliyle ölçülmez mi? dedi. Peygamber Efendimiz:
- Ya Âişe, onlar akıllarından fazla bir şey yapabilirler mi? Al- lahu Teâlâ’nın verdiği akıl nis- betinde amel ederler. Ondan sonra amellerine göre de mükâfatlanırlar, cevabını verdi. (5)
İnsanı insan yapan en önemli özelliklerin başında onun aklı ve fikri gelir. İnsan hem dünya, hem âhiret saâdetini bu vasıtayla kazanır. Onun için Islâm, tıpkı insan hayatı gibi, aklı ve fikri korumak için de bir takım tedbirler almıştır. Şöyle ki:
İslam önce bâtıl inanışlara, hevâ hevese tâbi olmaya, taklitçiliğe, hurafelere, insan zihnini körelten ve zekâyı söndüren müneccimlik ve kehânet gibi temelsiz şeylere, cehâlete, taassuba karşı çıkmış, bu tür şeylerden aklı ve fikri korumuştur.
İslam doğru ve gerçek olana uyulmasını istediğinden, hurafelere, kehanete, gâipten haber verme hallerine, müneccimliğe, sihre, yıldıznâmelere, falcılığa, üfürükçülüğe, remile, harflerden ve rakamlardan geleceğe ait hükümler çıkarmaya, uğursuzluk itikad etmeye, ruh çağırmaya, ölülerden meded ummaya karşı çıkmıştır. Açıktır ki, bu tür şeylere inanmak ve bunlarla uğraşmak aklı ve fikri çıkmaza sokar, mantığı işlemez hale getirir. Islâm akıl ve mantık üstü bir gâib aleminin bulunduğunun imanla kabul edilmesini ister ama, dünya işlerinde elle tutulur, gözlü görülür müşahhas ve tec- rübî gerçeklere ve akla tabî olunmasını ister.
2. İslam aklı ve fikri devamlı veya muvakkat olarak faaliyetten alıkoyan, işlemez ve görevini yapamaz hale getiren, muhakeme kabiliyetini körelten, zekâyı söndüren ve zihni uyuşturan her çeşit uyuşturucuyu yasaklamıştır. Morfin, afyon, kokain, eroin ve esrar haramdır.
Uyuşturucu kullanmak sadece aklı ve fikri işlemez hale getirmekle kalmaz, insanın sinir sistemini, aklî dengesini ve beden sağlığını da bozar. Kendisinde doğuştan var olan tabiî hasletleri ve güzellikleri yok eder. Uyuşturucu müb- telaları (bağımlıları) Allah’ın en büyük lütfü olan irâdelerini kullanamaz, kendilerine sahip olamaz, kârını zararını seçemezler. Bu duruma düşen kimseler artık günahkâr olmaktan çok, insanlık haysiyetini yitirmiş rûhen ve aklen hasta kimselerdir.(6)
İslam sarhoşluk veren bütün maddeleri ve alkollü içkileri (Müskîrâtı) haram kılmıştır. Bu tür içkileri yasaklama işi aşama aşama gerçekleştirilmiştir. Önce içkinin bazı faydaları bulunduğundan ama zararının daha çok olduğundan bahsedilmiştir.(7) Sonra müslümanların sarhoşken namaz kılmamaları istenmiştir(8), daha sonra içki kesinlikle yasaklanmıştır.(9) Bu suretle iptilâ ve alışkanlık konusu olan hususlarda tedriciliğe riâyet edilmesi gerektiği hususuna dikkat çekilmiştir. Yasaklama veya emretme işinin başarılı ve etkili olması için mutlaka ma’kul bir hazırlık ve alıştırma safhasına ihtiyaç vardır.
Kur’an içki yasağının gerekçesini şöyle açıklar: "içki şeytanın pis bir işidir. Kurtuluşa ermek için bunu terketmek lâzımdır. Şeytan içki ve kumar vasıtasıyle aranıza düşmanlık ve nefret sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazı kılmaktan uzak tutmak ister."
Hadislerde içki bütün kötülüklerin anası (kaynağı) (ümmü’l- habâis) her çeşit şerrin anahtarı ve bütün günahların toplandığı şey olarak nitelendirilmiştir.(IO) Sarhoşluk veren her şey içkidir ve bütün içkiler haramdır.(11) Çoğu sarhoşluk veren bir şeyin azı da haramdır.(12)
İçki sadece akla değil, mala, cana, nesle ve dine de zararlıdır. İçki kullananlar, malını boşuna zayi eder, alkol bedene zarar verir ve onu çeşitli hastalıklara yakalanmaya müsait hale getirir, sinir sistemini ve hazım cihazını tahrib eder. Alkolik anne ve babadan doğan çocuklar da bunun zararını görürler. Şu halde içki ve uyuşturucu hem dini, hem canı, hem malı, hem aklı ve hem de nesli korumak maksadıyla haram kılınmıştır.
Ülkemizde meydana gelen trafik kazalarında her yıl ortalama olarak 5000 vatandaşımız hayatını kaybetmekte, 40.000 vatandaşımız da yaralanmakta veya sakat: kalmaktadır. Trafik kazalarına yol açan sebepler incelendiğinde, alkol almış sürücüler ile, yayaların karıştığı trafik kazalarının küçümsenemeyecek sayılara ulaştığı görülmektedir.
Trafik suçları ve kazalarının çok çeşitli sebepleri arasında sürücülerin alkollü araç kullanmasının önemli bir yer tuttuğu ve ülkemizde alkollü araç kullanma eğiliminin arttığını, yaralanma veya ölümle sonuçlanan trafik kazalarında ise alkolün etkisinin alınan tedbirlere rağmen %20 ilâ %70 arasında değiştiğini göstermektedir.(13) Bu kazalarda meydana gelen milyarlarca liralık mal kaybı da gözö- nünde tutulacak olursa alkolün sosyal hayat bakımından da ne kadar zararlı olduğu açıkça görülür.
Bugün içki ve uyuşturucu özellikle gençleri ciddî bir şekilde tehdit etmekte, bütün devletler bu tür maddelerin üretimini, alınmasını, satılmasını ve kullanılmasını sıkı bir denetime tabi tutmakta, uluslararası uyuşturucu ticâreti yapan şebekelere ve kaçakçılara âdeta savaş ilan etmektedir. Bu yüzdendir ki, İslam bahsolunan maddelerin üretimini, tüketimini ve ticaretinin yapılmasını günah saymıştır. Bugün devletçe de desteklenen Yeşilay’ın görevi uyuşturucu ve alkollü içkilerle mücadele etmektir. Tabiî alkol ve uyuşturucu, ciddi bir gelir kaynağı olduğu için de bu geliri, gençliği kurtarma uğrunda da olsa kimse fedâ etmemektedir.
Aklı ve fikri işlemez hale getiren, düşünme kabiliyetini dumura uğratan uyuşturucu maddeler ve alkol, gençlerimizin sağlıklı bir şekilde eğitimlerini sürdürebilmelerinde önemli bir engeldir. Ayrıca günümüz insanlığının en önemli problemlerinden birisi de alkol, uyuşturucu alışkanlığı ve bağımlılığıdır. Bunların ülkemizde de ciddî tehlike olmaya başladığı uzmanlarca ifâde edilmektedir.
Devlet ve toplum olarak bu tehlikeyi görmezlikten gelemeyiz. Bunun için mevcut kanunlar işletilmeli, gerekiyorsa yeni kanunlar yürürlüğe konmalıdır. Eğitim kurumlarında konu ile ilgili dersler konmalı, özellikle televizyonlar, terör olaylarında can verenler gibi alkol ve uyuşturucu tuzağında ölümle pençeleşenleri de sık sık ekranı getirmelidirler. Ekranda gösterilen kutlama törenleri her türlü reklamlar, alkole teşvik niteliği, taşımamalı toplumu alkolizme götüren yollar tıkanmalıdır. Yeni nesiller inanç boşluğundan kurtarılmalı, onlara büyük idealler, büyük hedefler gösterilmelidir. İçki ve uyuşturucudan elde edilecek gelirler, milletin sağlığı pahasına başka yollardan tahsil cihetine gidilmelidir. Devlet, kendini ayakta tutan güç kaynağının temelini kendi eliyle dinamitlememelidir. Nesillerin bu ibtiladan kurtulması için İslam gibi bir dinamizmden istifade edilmelidir.

(1) Prof. Dr. Muhammed Ebû Zehra; Fıkıh Usulü: Çev. Dr. Abdülkadir ŞENER: A. Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1973, Sh. 358.
(2) Doç. Dr. Süleyman ULUDAĞ; Islâm’da Emir ve Yasakların Hikmeti; T.D.V. Yayınları, Ankara 1989, Sh:5.
(3) Bakara Sûresi, Âyet: 76.
(4) Maverdi; Edebu’d-Dünya ve’d-Din, Mısır 1973, Sh:27.
(5) İmam Gazali: Ihyâu Ulumi’d-din; Çev. Ahmed SERDAROĞLU; 1st. 1974 C. 1, Sh.209-213.
(6) Süleyman ULUDAĞ, a.g.e., Sh: 144145.
(7) Bkz. Bakara Sûresi; Âyet: 219.
(8) Bkz. Nisa Sûresi; Âyet: 43.
(9) Bkz. Mâide Sûresi; Âyet: 90-91.
(10) Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, C.1, Sh. 382.
(11) Müslim, Eşribe, 7.
(12) Tirmizî, Eşribe, 3.
(13) Sürücü ve Alkol; Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Daire Başkanlığı Yayını 1994, Sh.3.


DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU FETVALARINDAN

SİGARA

Sigara içmenin, gırtlak ve akciğer kanseri başta olmak üzere birçok hastalıklara yol açtığı mütehassislarca belirtilmektedir. Dinimiz kişinin kendisine ve başkasına zarar vermesini, ezâ etmesini ve israfı haram kılmıştır. Bazı âlimler, içene ve dumanını teneffüs eden herkese sıhhî yönden zararlı olan sigaranın, israf, ezâ ve fenâ kokusunu da dikkate alarak, haram olduğunu söylemişlerdir, hakkında kesin yasaklayıcı hüküm bulunmadığını ifade eden bazı alimler ise onu mekrüh görmüşlerdir. Binaenaleyh sigara içmenin en azından mekruh olduğunda şüphe yoktur.