Makale

BEREKETLİ VE FEYİZLİ ZAMAN DİLİMİ ÜÇ AYLAR

BEREKETLİ VE FEYİZLİ ZAMAN DİLİMİ
ÜÇ AYLAR

Şükrü OZBUGDAY
Başkanlık Vaizi

Dini hayatımızda “Üç Aylar” diye bilinen ve sonu Ramazan ayma ulaşan feyizli ve bereketli mâneviyat mevsimine bir defa daha girmiş bulunuyoruz. 11 Ekim 1999 Pazartesi günü Üç Aylar’ın ilki olan Recep Ayının birinci günü, Recep’in ilk Cuma gecesi olan 14 Ekim 1999 Perşembe günü akşam da Regaib Kandili’dir.
Üç Aylar, kamerî aylardan Recep, Şâban ve Ramazan aylarıdır. Bu mübârek aylardan birincisi olan Re- ceb’in mânevî değerine, Kur’an-ı Kerim’de ve sevgili Peygamberimiz’in hadis-i şeriflerinde işaret buyurul- muştur. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına göre ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram aylarıdır. Bu, dosdoğru bir nizamdır. Öyleyse o aylar içinde kendinize yazık etmeyin...”"1
Bu Ayet-i Kerime’de işaret buyurulan “haram ayla- rî’nın Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları olduğunu Peygamberimiz (s.a.s.) şu hadis-i şerifleriyle açıklamışlardır: “Muhakkak ki zaman Allah’ın yarattığı günkü şekliyle olup akıp gitmektedir. Sene oniki aydır. Onlardan dördü haram aylardır. Bunlardan üçü peş- peşedir: Zilkade, Zilhicce, Muharrem, bir de Cemaziye- lâhir ile Şâban ayları arasında olan ve Mudar Kabile- si’nin ayı Recep’tir.”
Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s.) Üç Aylar hakkında şöyle buyururlar:
“Recep Allah’ın ayı, Şâban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır.”
“Ey Allah’ım! Recep ve Şâbanı bize mübârek kıl, bizi Ramazan’a kavuştur ”’4’
11 Ekim 1999 Pazartesi günü idrâk edeceğimiz Recep ayı, gerek İslâm’dan önce, gerekse İslâm’dan sonra mukaddes bilinen bir aydır. İslâm dini gelmeden önce bu ay girer girmez, Arap kabileleri arasında harp etmek, baskın ve çapulculuk yapmak yasaklanır, herkes bu ayda kendisini emniyet ve selâmette hissederdi. İslâm güneşinin doğmasından sonra da -İlâhi hikmet ve takdir gereğince- bu aya olan hürmet devam ettirildi. Bu ay Regaib ve Miraç gibi mübârek geceler ve İlâhi tecellilerle şereflendirildi. Ülkemizde de asırlardır bir “Üç Aylar” geleneği oluşmuş Ramazan’a hazırlık bununla başlar hale gelmiştir.
Bu mübârek aylar içerisinde öyle feyizli geceler vardır ki, Yüce Allah’ın rahmet ve mağfireti bu gecelerde müminler üzerine yağmur gibi yağar. Recep ayının ilk Cuma gecesi olan Regaib kandili, Allah Teâlâ’nın kullarına bol bol bağışta bulunduğu, az ibâdetlerine karşılık çok ecir verdiği bir rağbet gecesidir. Regaib gecesi, duâların kabul olunduğu ve Allah’ın, isteyen kullarına ihsan ve ikramının bol bol olduğu bir gecedir. Regaib Kandili, Recep ayının 27. gecesindeki Miraç ve Şâban ayının 15. gecesindeki Berat Kandillerini, Ramazan ayını, Kadir Gecesini, Ramazan ve Kurban Bayramlarını müjdeleyen mübârek bir gecedir.
Recep ayı içerisinde bulunan bir başka mübârek gece de Miraç gecesidir. Miraç gecesi, Allah’ın sevgili kulu ve Rasûlü Hz. Muhammed (s.a.s.)’i; Mekke’deki Mescid-i Haram’dan, Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya ve oradan da göklerin İlâhî derinliklerine yükselttiği gecedir. Miraç gecesi, Yüce Allah’ın Sevgili Peygamberi- miz’e büyük hakikatlerin İlâhî sırlarım gösterdiği, vasıtaları kaldırarak İlahî vahye muhatap kıldığı, kendi âyâ- tını ve kâinatın sırlarını seyrettirdiği, mü’minlere namazın farz kılındığı ve biz müslümanlar için de İlâhî lütuflarla dolu olan mübârek bir gecedir.
Üç Ayların İkincisi olan Şâban ayı ve onun onbeşin- ci gecesi olan Berat gecesi de müslümanlarca kutsal sayılmış, bu gecenin, diğer gecelerden farklı bir şekilde geçirilmesi, bu gecede daha fazla ibâdet edilmesi adet halini almıştır. Bu gece hakkında Peygamberimiz (s.a.s.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir.
“Allah Teâlâ -rahmetiyle- Şâban’ın 15. gecesi dünya semasında tecelli eder ve Kelb kabilesi koyunlarının kılları sayısından fazla kişiyi bağışlar.” Diğer bir rivayete göre de Hz. Peygamber (s.a.s.); ortasında gece ibâdet ediniz, gündüz oruç tutunuz, Allah o gece, güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, ‘yok mu benden af isteyen, onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona âfiyet vereyim, yok mu şöyle, yok mu böyle! der.”161 buyurmuştur.
Bir kısım alimlerin, kıblenin Kudüs’teki Mescid-i Aksa’dan, Mekke’deki Kâbe istikametine çevrilmesinin; Hicret’in ikinci yılında Berat gecesinde vukû bulduğunu kabul etmeleri de bu geceye ayrı bir önem kazandırmıştır. Bu rivayetlerle, Hz. Peygamber’in Şâban ayına ve özellikle bu ayın onbeşinci gecesine ayrı bir önem vererek, onu ihyâ ettiğine dair diğer rivayetleri gözönüne alan İslâm bilginleri, bu geceyi ibâdetle geçirmenin sevâba vesile olacağını söylemişlerdir.’7’
Üç Aylar’ın sonuncusu olan Ramazan ayı ve onda bulunan Kadir Gecesi’nin ise dinî hayatımızda ayrı bir yeri ve önemi vardır. Ramazan ayı faziletlerle dolu bir aydır. Ramazan ayı, hayır ayı, yoksullara ve düşkünlere yardım ayı ve bütün anlamıyla Kur’an ayıdır.
Ramazan’ın diriltici özelliği, bütün insanlığı huzura ve saâdete kavuşturmak için yeryüzüne gönderilen Kur’an-ı Kerim’in bu ayda inmeye başlamasında18’, bin aydan, yani seksen küsur yıllık bir ömürden daha hayır. lı olan Kadir Gecesi’nin 9’ bu ay içerisinde bulunmasın; dan kaynaklanmaktadır. Ayrıca, İslâm’ın beş esasından biri olan oruç, bu aya tahsis edilmiştir. Ramazan ayının, günahkâr kullar için, yeniden kendine gelme, canlanıp ’ ayağa kalkma ve şeytanın vurduğu prangayı koparma fırsatı verdiğini de Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle belirtir: “Ramazan ayı gelince cennet kapıları ardına kadar açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire t vurulur”"01
Böylece Ramazan ayı, diğer aylar içinde bir başka aydır. Sanki yeni bir hayatın başlangıcıdır. Hayatımızın : kazandığı ve kazanacağı yeni boyutların filizleneceği önemli bir devredir. İnsanî ve sosyal ilişkilerimizin da> ha güzel bir hüviyet kazanacağı bir zaman dilimidir.
Ramazan ayının, özellikle Türk toplumunun dinî : hayatında müstesnâ bir yeri vardır. Türkler, Ramazan’ı yılda bir defa gelen önemli bir misafir olarak kabul eder ve hazırlıklarını buna göre yaparlar. Her yıl Rama! zan ayı yaklaşırken neşe, hareket ve bir canlılık görülür.
Toplum geleneğimizin canlı ve dipdiri bir tezahürü olarak Ramazan; yıllık takvimimiz içinde hatırı sayılır bir ağırlığa sahiptir. Ramazan; aylar içinde sultanlıkla taltif edilen bir pâyenin sahibi olarak, kandillerle karşılanıp. bayramlarla uğurlanır. İftar, sahur ve terâvih gibi ibadet neşvesinin ötesinde manalar taşıyan bu merasimleriyle de sultan olmanın ayrıcalıklarını yaşar. Daha kendisi gelmeden önce kandilleri gönderip; sonra kendileri teşrif eden Sultan Ay Ramazan, sosyal iklimde meydana getirdiği değişiklik ve yumuşamayla da müstesnâ bir imtiyaza sahiptir.
Halk arasında “Üç Aylar” diye adlandırılan Recep, Şâban ve Ramazan ayları, Yüce Allah’ın ruhumuza ikram ettiği faziletli ve feyizli bir zaman dilimidir. Yapılan dileklerin dalga dalga Allah’a ulaştığı, dökülen pişmanlık gözyaşlarının günahları silip yokettiği kandiller geçididir. Melekî olduğu kadar şeytânî özelliklere de sahip, günah işlemeye müsait bulunan insanın, günahlarından temizlenmesi için. Üç Aylar bir fırsattır. Kısaca Üç Aylar, günahlardan arınma, sevaplarla bezenme mevsimidir. Ramazandan önce oruçla buluşanlar. Cuma Namazına koşanlar, namaza başlayanlar, ibadetlerini ziyâdeleştirenler, tevbe ile Allah’a çok yaklaşanlar... gibi manevî kazanç elde edenlerin çokça görüldüğü anlardır Üç Aylar.
Üç Aylar geçmişin muhasebesini yaparak, geleceğe azim ve enerji dolu bir şevkle atılmak için iyi bir imkandır. Hayatımızda adeta otokontrol sisteminin kurulmasına vesile olan mübârek Üç Aylar ve kandiller, dünyevî meşguliyetlerimizden sıyrılıp, yaratılış gayemizi düşünmemiz; yaratan ve yaratılanlarla olan münasebetlerimizi değerlendirmemiz için son derece kıymetli fırsatlardır.
İnsanoğlu, yaşadığı günlerde farklılıklar olmazsa, belli alışkanlıklarıyla hayatım sürdürür. Fakat alışkanlıklarının dışında ve farklı durumlarla karşılaşırsa kendine bir çeki düzen verir. İşte idrak ettiğimiz Üç Aylar ve bu aylar içerisinde bulunan mübârek geceler, müslümanların hayatındaki mûtad gün ye geceler arasında fazlasıyla sevap kazanacağı kıymetli zaman dilimidir. Unutulmamalıdır ki, insan bu dünyada nasıl yaşamışsa, kıyamet gününde Allah’ın huzuruna, dünyada işledikleriyle birlikte varacaktır. Götürdükleri iyi ise sevinip mesrûr olacak, kötü ise pişmanlık duyarak mahcûp olacaktır. Ancak bu mahcûbiyetin orada faydası da olmayacaktır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun, herkes yarına ne hazırladığına bir baksın; Allah’tan sakının, çünkü Allah, işlediklerinizden haberdârdır.”
İşte kavuştuğumuz mübârek Üç Aylar, Yaratıcımıza, ailemize, çocuklarımıza, milletimize ve bütün insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızı hatırlatmalı, hata, ihmal ve kusurlarımızdan dönmemize ve gaflet uykusundan uyanmamıza vesile olmalıdır. Aramızdaki çekişmeleri, tefrika ve ihtilâfları, şahsî menfaat hesaplarını ve basit düşünce farklılıklarını bertaraf etmeli; her zamandan daha çok muhtaç olduğumuz ve Yüce Dinimizin bizden ısrarla istediği; barış, hoşgörü, kardeşlik, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesini, insânî ve ahlâkî meziyetlerin yeniden yeşermesini sağlamalıdır.
Bütün okuyucularımızın, Üç Aylarını ve Regaib Kandilini kutluyor, hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum.


1- Tevbe, 36.
2- Buharî, Tefsir, Sûre, 8,9, Bed’iil- Halk, 2, Meğâzî, 77, Edâhî, 5, Tev hîd, 24; Müslim, Kasame, 29, Ebû Dâvûd, Menâsik, 67, Ahmed b.Hcın bel, Müsned, c. 5, s. 37, 73.
3- Aclûnî, Keşf’ül-Hafâ, c.l, s. 423,
Hadis No .1358.
4- Ahmed b. Harıbel; Miisned, c. 1 i.
259, Keşf’ül-Hafâ, c.l s. 186,
Hadis No: 554. ,
5- Tirmizî; Savm, 39, İbn-i Mâce,
İkâme, 191, Hadis No: 1389.
6- İbn-i Mâce, İkâme, 191, Hadis
No: 1388.7-T.D.V. İslâm Ansiklopedisi “Berat Gecesi” Maddesi, c. 5, s. 475, 476.
8- Bakara, 185.
9- Kadir, 3.
10-Buhârî, Savm, 5, Müslim,
Siyam, 1-2.
11-Haşr, 18.