Makale

KÜLTÜRÜMÜZDE BAYRAM

KÜLTÜRÜMÜZDE
BAYRAM

Doç. Dr. Ali YILMAZ

Kaşgarlı Mahmud, Divânu Lugati’t- Türk’de, "bayram" kelimesinin "neşe, sevinç ve eğlence" manasına geldiğini ve "neşe ve sevinç günü" demek olan "bayram günü’nün karşılığı olarak, Arapça "îd” kelimesinin yerine kullanıldığını belirtir. (c.I, s.401; c.III, s. 133). Bayram, kelime olarak dilimizde bugün de aynı manalarda kullanılmaktadır. Özellikle, kültür tarihimizdeki şeklini aynen koruyarak, "neşe ve sevinç" manasına, birçok deyim ve atasözünde yer alır.
Bir kişinin önemli bir beklentisinin arzu ettiği gibi sonuçlanması veya hadiselerin umdu-ğundan daha iyi gelişmesi karşısında aşırı derecede sevinmesi üzerine, "bayram etmek" veya "düğün bayram etmek" deyimleri kullanılır. Birden fazla kişi söz konusu ise, "bayram edi-yorlar" veya "düğün bayram ediyorlar" denir. Böyle kimselerin bulunduğu yer için de, "bay-ram yeri gibi" benzetmesi yapılır.
İnsanların beklenmedik ve alışılmamış şekilde neşe ve sevinç içinde olmaları, bunu gösteren işler yapmaları, "bayram değil seyran değil" veya "düğün değil bayram değil" deyimleri ile ifade edilir.
Etrafında olup bitenden habersiz bir şekilde neşe ve sevinç içinde olan için, "bayramda seyranda"; yine etrafında olup bitenlere aldırmadan, uygun olmayan yer ve zamanda neşe ve sevinç hali içinde olanlar için, "deliye her gün bayram" deyimleri uygun düşer.
Herkesin üzüldüğü bir olaya çıkarı için sevinenin durumu, "at ölür itlere bayram olur" atasözü ile açıklanır.
Bu manalarda bayram, klasik edebiyatımızda da kullanılmıştır. Gâlip Dede,
"Hâsılı Galib-i dîvâneye her gün bayram"
(Kısacası bu divane Galip için her gün bayram) şeklindeki mısraında, bayram kelimesini "neşe ve sevinç" manasında kullanmıştır.
Şairlere göre, aşık için asıl bayram, "yârin cemalini görmek, vuslata ermek’tir. Tabii, Allah’ı kendisine "yar" edinmiş olan aşı- km asıl bayramı Cemâlu’llâh’ı müşahede, vuslat-ı İlâhi iledir.
Bâkî, "vuslat bayramı"nı şöyle dile getirir:
"Dirîğ eyler mi Bâkî cânı kurbân olduğum senden
Fedâ yolunda varı tek heman îd-i visâl olsun"
(Kurban olduğum! Bâkî canını senden esirger mi? Yeter ki hemen kavuşma bayramı olsun; bütün varı yoğu senin yolunda feda).
Bir başka beytinde "dost’ un elini öpmeyi bir bayram hediyesi kabul ediyor:
"Âşıka ihsân ise maksûd elinde dostum
Dest-bûsundur muhassal Bâkî’ye ihsân-ı îd"
(Dostum! Maksadın âşıka iyilik yapmak ise, o senin elinde. Dostun elini öpmek Bâkî için elde edilebilecek bir bayram hediyesidir).
Yine Bâkî bir başka beyitinde de, sıkıntılardan uzak bir hayata kavuşarak bayram etmeyi umar:
"Bir mübarek îd olur mu kim bu hayyât-ı felek
Eğnime hil’at diyü mihnet libâsın biçmeye"
(Bu felek terzisinin, sırtıma kaftan diye mihnet elbisesini biçmediği bir kutlu bayram olur mu ki).
Tasavvufta bayram, "müridin mürşide kavuşması", "âşıkın ma’şuka vuslatı" mânâlarında kullanılır.
"Neşe ve sevinç zamanı/günü" mânâsına da kullanılan "bayram" kelimesi, günümüz Türkçesinde daha çok, "dinî veya millî bakımdan özel önemi olan ve ilgili olduğu bütün toplumca kutlanan gün veya günler’i ifade etmek için kullanılır.
Ortak değerleri ayakta tutan, birlik ve beraberliği pekiştiren, toplumun fertlerini birbirine daha da kaynaştıran, dargın ve kırgın olanların barışmasına vesile olan bu gibi günlere, bütün toplumlarda önem verilir. Toplumun tümü tarafından neşe ve sevinç içinde kutlanır. Belli başlı toplumlarda kutlanan bu tür bayramlar genellikle dinî niteliklidir ve dini bir temele dayanır.
Bazı millî günler içinde "bayram" ismi kullanılmakta ise de, ülkemizde ve bütün İslâm âleminde, "bayram" denilince, daha çok iki dinî bayram akla gelir: Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı.
Bu iki dinî bayram dilimize bazı tabirler kazandırmıştır : Bayram arefesi, bayram günü, bayram ayı, bayram üstü, bayram ertesi, bayramlık, bayram şekeri, bayram tebriği, bayram ziyareti, bayramlaşma v.b. gibi.
Ramazan ve Kurban bayramları, edebiyatımızın konuları arasında da yerini almıştır. Eski edebiyatımızda bayram, genellikle Arapça "îd" kelimesi ile ifade edilir. Bayramlar, "neşe, sevinç ve mutluluk veren gün" olarak ele alınır. Bayramda yeni elbiseler giyilmesi, fakir zengin herkesin bu geleneğe uyması şiirlerde dile getirilir. Bayramda herkesi neşe ve sevincin kapladığı işlenir.
"Id-i kurbân erdi halkı yine şâdân eyledi
Gonca-leb dilberleri gül gibi handan
eyledi"
(Kurban bayramı geldi, yine insanları neşelendirdi. Gonca dudaklı güzelleri güldürdü, gül gibi açıldılar).
Hayâlî Bey "Rûz-ı îd oldu yine zevk u neşât
eyyamıdır Sâl-i îd-i ekberin yevm-i sürür
eyyamıdır"
(Yine bayram günü oldu, bu günler zevk ve neşe günleridir. En büyük bayram yılının sevinç ve mutluluk günleridir).
Aşkî
"Kıldı âfâkı münevver tal’at-i rahşân-ı îd Halka dîbâlar giyür-di mâh-ı
nûr-efşân-ı îd"
(Bayramın parlak yüzü ufukları aydınlattı.
Bayramın nur saçan hilâli insanlara ipekliler giydirdi).
Bâkî
Mehmed Akif Ersoy da, "Bayram" şiirinde, bayram dolayısıyla görülen neşe ve sevinç ortamını çok güzel tasvir eder:
"Afâk bütün hande, cihân başka
cihândır;
Bayram ne kadar hoş ne şetâretli zamândır!"
(Bayram ne kadar hoş, ne sevinçli, şenlikli bir zamandır; bütün her taraf gülüyor, bugün sanki cihan başka bir cihandır.)
Ramazan Bayramı’nın Şevval ayı hilâlinin görülmesiyle başlaması dolayısıyla,
"bayram hilâli" ve bayram yerlerinde yapılan bayram eğlenceleri ile, bayramlardaki ik-ramlar da klasik edebiyatımızın konuları arasında yer alır. Ayrıca, bayram vesilesiyle, Diyanet "îdiyye" denilen kasideler yazılmıştır.