Makale

Mİ‘RAÇ KANDİLİ MÜNASEBETİYLE

TEFSÎR-İ ŞERİF:

Mİ‘RAÇ KANDİLİ MÜNASEBETİYLE

“Kulunu geceleyin Mescid-i Harâm’dan, kendisine bir kısım âyetlerimizi gös­termek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allâh’ın şânı ne yücedir. Şüphesiz her şeyi işitip gören ancak O’dur.”(İsrâ Sûresi, âyet: 1)

Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya kadar olan uzun mesafe, gecenin bir ânında kat’ edildiğinden. İsrâ; oradan göklere çıkıldı­ğından. Mi’rac dediğimiz ulviyyet ve kudsiyet dolu olan bu muazzam hâdise. İslâm Peygamberinin nâil olduğu ilâhî bir mazhariyyettir. Necm Sûresindeki âyet-i kerimelerde, Mi’râc’ın esrar dolu ulvî sahneleri şöyle tasvir olunmaktadır:

“Arada yakınlık iki kavis miktarı idi, belki daha yakın da oldu, Allah kulu­na o anda vahyedeceklerini vahyetti, gözün gördüğünü kalbi yalanlamadı. O’nun gördüklerinde tartışma mı yapıyorsunuz? O’nu diğer bir defa da Sidre-i Müntehâ’da gördü. Cennet-i Me’vâ da O’nun yanındadır. Sidre’yi neler sarmıştı neler; gözü kayıp şaşmadı. Rabbinin en büyük âyetlerinden olanları gördü.”(Necm Sûresi, âyet: 9-18)

Mi’râc gecesi Resûl-i Zî-şân yüksek makamlara çıktı, Melekût âlemini sey­retti. Bunda maddî şartlar, zaman ve mekân kaydı ortadan kalktı, gökler, kademe kademe açıldı, nûrdan yaratılmış olan melekler mevkibi ile lâhût âleminde dolaş­tı, Mâverâ göründü, ilâhî nûr, Rahmani feyz dalgaları içinde yüzdü. Arş’ı, Ferş’i seyretti, Sidre-i Müntehâ’ya ulaştı, Makam-ı Mahmûd’a erişti.

Mi’râct çok renkli tasvir eden Dede Galib’in şu birkaç mısrâı engin ve es­rarlı perdeler üzerinde hârelenen nûr dalgaları gibidir:

Ol sâcid oldu, Hak oldu mescûd,

Dendi bu makama gayb-ı meşhud.

Ervâh-ı Rusül cemâat oldu,

Allah bilur ne hâlet oldu.

Ol seyirde Mâverâ göründü,

Tâ Sidre-i Müntehâ göründü.

Açıldı der-i Harim-i vahdet,

Kurbet gerû kaldı, geldi vuslât.

Ey Hâme! O rütbe olma çâlâk,

Esrâr-ı Nübüvvet olmaz idrâk.

Evet, Mi‘râc, beşer idrâki hudûdunun ötesinde bir hâdisedir. En büyüle bir mûcizedir. Kâinatta câri kanunların nâzımı olan Kaadir Allah’ın mutlak meşieti ile mi’râc vuku bulmuştur. Kâinatta akıllara durgunluk veren neler olmaktadır, neler... Varlığı mahdûd kanunlann içine sıkıştıramayız. Allâh’ın sonsuz olan mutlak kudret ve irâdesi hiçbir şeyle takyîd edilemez.

Mü’minler, Mi’râcı tereddütsüz tasdik ettiler. Hz. Ebû Bekir, mi’râc hâdise­sini duyduğu zaman; “Hz. Peygamber bunu söylüyorsa doğrudur.” deyip tasdik etti ve onun için kendisine Sıddîk unvânı verildi.

Hazret-i Peygamber, göklere çıkarken peygamberler onu istikbâl ettiler. Bü­tün peygamberler, bu mülâkatta birbirlerine kardeş diye hitap ettiler. İmân kafilesindekilerin birbirine kardeş olduklarını bu da açıkça göstermektedir. Bu kar­deşliğin taşıdığı manâ çok yüksektir.

Peygamber Efendimizin ümmetine üç mi’râc hediyesi vardır:

1 — Bakara Sûresinin sonu,

2 — Ümmetinden şirk koşmayanların Cennet’e girecekleri müjdesi,

3 — Beş vakit namaz.

Gerçekte namaz, müminin Mi’râcıdır.

O. KESKİOĞLU