Makale

Milletimizde Vatan Sevgisi

Milletimizde
Vatan Sevgisi

Şükrü ÖZBUĞDAY
Din işleri Yüksek Kurulu Üyesi

Vatan; insanın halen üzerinde yaşadığı, geçmişin acı ve tatlı hatıraları ile avunduğu, istikbale ümitle baktığı, kısacası her üç zamanı da idrak ettiği bütün bir mekandır. Bir toprak parçasının vatan olabilmesi kolay değildir. Yüzlerce yıl yurt edinilen, uğrunda şehitler verilerek kanla yoğrulan toprak parçası vatandır. Uğrunda can verilen ve üzerinde bir medeniyet kurulan yerdir vatan. Yoksa uğrunda kan akıtılıp can verilmeyen toprak parçasının adı vatan değildir. Ünlü şair Mithat Cemal KUNTAY, bu gerçeği şöyle dile getirir.
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa; Vatandır.”
Atalarımız dünyanın en güzel ve bereketli topraklarını vatan olarak seçmişler ve bize emanet etmişlerdir. Bu cennet vatanı yüzlerce yıl ecdadımız canları ve kanları pahasına korumuşlar ve binlerce abide dikerek üzerinde bir menediyet kurmuşlardır. Bu vatanın, bu millete ait olduğunu; camisi, türbesi, çeşmesi, sarayları, mezar taşları, hanları ve hamamları ile adeta tescil etmişlerdir.
Vatan, bizim en kıymetli varlığımızdır. Bu bakımdan “Ana Vatan” tabiri, biz Türkler arasında önem kazanmış, atasözlerimize kadar girmiştir.
Vatan, bütün kutsal değerlerimizin toplandığı yerdir. Artık o, bir toprak parçasından çok, tüm manevi değerlerin yaşandığı bir ortamdır. Zira sevgiler onun kucağında yaşanmış, ocaklar onun kucağında tütmüş, acı-tatlı bütün hatıralarımızda onunla birlikte olmuşuzdur. O, bizim için bir bahçe, bir nehir, düşmanlara karşı savunduğumuz bir kale, istiraha- te çekildiğimiz bir huzur evi gibidir. Kısacası o bizim için her şeydir. Minaresine çıkıp ezan okuduğumuz camimiz, ağacına çıkıp meyve yediğimiz bahçemiz, göklere el kaldırıp dua ettiğimiz mabedimiz, kısaca canımızdan çok sevdiğimiz varlığımızdır. Onun için ne yiğitler, ne babalar ve ne dedeler canlarını ve kanlarını feda etmişlerdir. Onun uğruna şarkılar bestelenmiş, destanlar yazılmış, türküler yakılmıştır. O, bütünüyle bir milletin sesi olmuş, hepimiz bir ağızdan onunun marşını gür bir sesle okullarımızda ve kışlalarımızda söylemişizdir.
Vatan olmaksızın millet, millet olmaksızın da devlet olamaz. Bir milletin varlığı, vatanın varlığına, aynı zamanda hür ve bağımsız olmasına bağlıdır.
Vatan ve vatan sevgisinin mukaddesliği, Müslüman Türk Milletince en mübarek seviyeye yükseltildiği tarihen tasdik edilmiş bir gerçektir. Öylesine isbat edilmiştir ki, her karış toprak kanla yoğrulmuş, harim-i ismete namahrem eli değmemesi için milyonlarca can feda edilmiş, ırmaklar gibi kan akıtılmıştır. Bu vatanın mübarekliğine dikkat çeken Mehmet Akif, mısralarında şöyle der:
“Kim bu cennet vatanın uğruna
olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan
şüheda!
Canı cananı, bütün varımı
aslın da Hûda,
Etmesin tek vatanımdan beni
dünyada cüda.”
Vatan şairi Namık Kemal (1840-1888) ünlü “vatan” makalesinde; en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün insanların, bağlanılan muhtelif şeylere karşı beslediği hissiyat ile vatan sevgisini birleştirir ve şöyle der: "... Henüz memede olan süt çocukları beşiğini, çocuklar eğlendiği yeri, gençler geçimlerinin temin edildiği yeri, ihtiyarlar dünyadan ellerini, eteklerini çektikleri, yalnız kaldıkları köşelerini, evlat anasını, baba ailesini ne türlü duygularla severse, insan da vatanını o duygularla sever."
Bunun niçin böyle olduğunu ise arka arkaya tekrarladığı “insan vatanını sever” şeklindeki dokuz hüküm cümlesini takiben sırasıyla şöyle izah eder: o
"İnsan vatanını sever; Çünkü, Allah’ın insanlara bahşettiği şeylerin en azizi olan hayat, vatan havasını teneffüsle başlar. Bir diğer ifadeyle; vatanı olmayan, kendisine Allah’ın ihsan ettiği şeylerin en azizi olan hayattan yeteri kadar zevk alamaz. Demek ki, hayatın gerçek anlamıyla lezzetine varabilmenin ilk şartı, vatana sahip olmaktır.’
’İnsan vatanını sever. Çünkü Allah’ın bağışladığı şeylerin en parlağı olan nazar, göz, dünyaya ilk baktığı zaman, vatan toprağını görür. Onun için vatanını sever.’
"İnsan vatanını sever. Çünkü etrafına baktıkça, her köşesinde geçen ömrünün, geçmiş hayatının hazin bir hatırasını taşlaşmış, taş kesilmiş gibi görür.”
"İnsan vatanını sever. Çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı, menfaati, vatan sayesinde ayakta kalabilir."
"İnsan vatanını sever. Çünkü, varlık sebebi olan atalarının sakin mezarlığı ve ömrünün neticesi olacak evladının meydana geleceği yer vatandır.”
"İnsan vatanını sever. Çünkü, vatan çocukları arasında dil birliği, menfaat birliği ve birbirine fazla alışmış oldukları için bir gönül yakınlığı ve fikir kardeşliği hasıl olmuştur. O sayede bir adama; dünyaya göre vatan, oturduğu şehre göre kendi evi hükmünde görünür."
"İnsan vatanını sever. Çünkü, vatanda mevcut olan hakimiyetin bir kısmının hakiki sahibi bizzat kendisidir."
"İnsan vatanını sever. Çünkü vatan, bir galibin kılıcı veya bir katibin kalemi ile çizilen belirsiz hatlardan ibaret değildir. Vatan, millet, hürriyet, menfaat, kardeşlik, tasarruf, hakimiyet, ecdada hürmet, aileye muhabbet, gençlik hatırası gibi birçok ulvi hislerin biraraya gelmesinden hasıl olmuş mukaddes bir fikirdir."05
Dünyada, namus ve şerefimizi koruyarak huzur ve güven içinde yaşamak, ancak bağımsız bir vatana sahip olmakla mümkündür. Dini görevlerimizi gereği gibi yerine getirmemiz de yine vatan sayesinde mümkün olur. Bu sebeple yüce dinimiz vatanın korunmasına büyük önem vermiş, vatan sevgisini imandan saymıştır. Vatanı korumak hem dini hem de milli bir görevdir. İnsanın kişiliğine ehemmiyet veren ve onu her yönden korumak için kurallar koyan dinimiz, insanın hak ve hürriyetlerini garanti altına almayı ve barışı gaye edinmiştir. Dinimiz hiçbir insanın ezilmesine ve baskı altına alınmasına izin vermez. Düşmanlara karşı çarpışmayı emretmesi de, tama- miyle temel hak ve hürriyetlere saldırıyı ortadan kaldırmayı, adaleti ve hakkaniyeti yeniden kurmayı hedeflemesindendir. Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Size savaş açanlara karşı, Allah yolunda savaşın, aşırı gitmeyin. Doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez.” (2)
Buna göre vatanımızı korumak Rabbimizin emridir. Dinimiz zorunlu olduğu hallerde savaşmayı sevabı çok bir ibadet olarak göstermiştir. Savaşta da kurallar koymuş, aşırılıkları kesinlikle yasaklamıştır. Savaşta, Müslümanların dışında hiçbir millet, hukuka uygun davranışlar içinde olamamıştır.
Sevgili Peygamberimiz (S.A.S.) de birçok hadislerinde vatan sevgisinin ve savunmasının önemli bir görev ve sevabı çok bir hareket olduğunu haber vermişlerdir. Bu konuda bazı hadis-i şerif mealleri şöyledir:
“Siz düşmanla karşılaşmayı dilemeyiniz; karşılaştığınız zaman da sabır ve gücünüzle karşı koyunuz.”(3)
“iki göze ateş dokunmayacaktır. Biri Ailah korkusundan ağlayan göz; diğeri de Allah yolunda gece vakti karakol bekleyen ve düşman gözleyen göz.”’(4)
"Allah rızası için düşman karşısında bir gece nöbet beklemek, gecesi namaz, gündüzü oruçla geçen bir geceden daha hayırlıdır. Bir gün hudut boyunda Allah rızası için nöbet beklemek, bir ay oruç tutup namaz kılmaktan hayırlıdır. Eğer nöbette iken ölürse, kıyamete kadar hudutta beklemiş gibi sevap kazanır; şehitlere vadedilen rızık, kıyamete kadar kendisine de verilir; kabir azabından kurtulur, sorguya çekilmez; kıyamet günü kabrinden şehit olarak kalkar."®
"Kıyamet gününde her göz ağlayacaktır. Yalnız harama bakmayan, Allah yolunda nöbet bekleyerek uyumayan, bir de Allah korkusundan yaşlar döken göz, ağlamayıp sevinecektir. Allah korkusundan ağlayan, Allah rızası için uyumayıp nöbet bekleyen, harama bakmayan ve Allah yolunda savaşırken sakatlanan, yahut çıkan göze ateş haramdır. Allah bu gözlere cehennem ateşini göstermez. Atıcılığı öğreniniz. Çünkü iki hedef arası cennet bahçelerinden bir bahçedir.’®
İnsan kendi ailesinden ve evinden uzun süre için ayrılıp yolculuğa gittiği zaman yakınlarını ve yuvasını özler. İnsanoğlu doğup büyüdüğü yeri unutmaz. Çocukluk hatıralarının geçtiği memleketini sever, bu insanın tabiatında vardır.
Yüce Allah’ın, güneşi, denizleri, yaylaları, ovaları ve daha bir çok güzellikleri bol bol ihsan ettiği Türkiyemiz nasıl sevilmez. Burada tarihi ve dini bağlarla birbirine bağlı bir millet oturur. Burada gereğinde düşmana karşı en güç şartlar içinde omuz omuza savaşmış bir millet vardır. Burada Isla- miyetin bayraktarlığını yapmış ve bir zamanlar Batı’ya medeniyet ışığı tutmuş bir milletin torunları yaşar.(7>
Atalarımızın kanı ile yoğrulmuş bu vatanı elbette seveceğiz ve elbette ki gerekirse onun uğrunda seve seve öleceğiz. Necip milletimizdeki vatan sevgisi bütün canlılığı ile yaşamaktadır. Milletimizin hislerine tercüman olan şairler bunu mısralarında ne güzel ifade ederler. Bunlardan bir iki örnek verelim:
“Senelerce sana hasret
taşıyan
Bir gönülle kollarına atılsam,
Ben de bir gün kucağında
yaşıyan
Bahtiyarlar arasına katılsam.
En bakımsız, en kuytu bir
bucağın
Bence “İrem Bağı” gibi
güzeldir.
Bir yıkılmış evin, harap ocağın
Şu heybetli saraylara
bedeldir.
Kadir Mevlam eğer senden
uzakta
Bana takdir eylemişse ölümü;
Rahat etmem bu yabancı
toprakta,
Cennette de avutamam
gönlümü.
Bir gün olup kucağına
ulaşsam,
Gözlerimden döksem sevinç yaşını.
Sancağının gölgesinde
dolaşsam,
Öpsem, öpsem toprağını
taşını!” •
“Bizi bugün için beslemiş
vatan
Ne mutlu bu yolda olaydım
kurban. ”(9)
“Dokuzyüz yıldan beri
yaşamaktayız burada
Milyonlarca can verdik sahip olduk bu yurda.”(10)
İyi bir mü’min yalnız vatanını değil milletini de sevmelidir. Sevgi güç verir, huzur verir ve nihayet mutluluk verir. Ayrılık gayrılık sinirleri bozar, dayanışmayı yıkar ve milletin arasına nifak sokar. Bu sebeple millet olarak birbirimizi sevmeliyiz.
Dinimiz fertler arasındaki münasebetlere büyük önem vermiş ve uymaları gereken hukuki ve ahlaki kurallar koymuştur. Bunlara uyulduğu takdirde toplumda düzen sağlanır ve müslümanlar böylece huzur ve güven içinde birlik ve beraberliklerini sağlayarak mutlu olurlar.
Felaket anlarında tam bir dayanışma ile birleşen ve barış zamanlarında elele tam bir anlayışla çalışan milletler daima başarıya ulaşmışlardır. Bizim tarih birliğimiz, kültür birliğimiz, din birliğimiz ve ülkü birliğimiz millet olarak ne kadar sağlam bir yapıya sahip olduğumuzu gösterir. İnanan insanların ortak dini duyguları da bir milletin gücüne güçler katar. Aynı zamanda o milletin fertlerinin birbirini sevmelerini kolaylaştırır. Yüce Allah “Mü’minler kardeştirler, kardeşlerinizin arasını bulunuz.” (12) diye buyururken bu gerçeğe işaret buyurmuştur.
Bütün insanlarla iyi geçinme yollarını aramak ve kendi milletine yürekten bağlı olmak, her Müslüman Türk’ün asaletini gösterir. Birlikte, sevgide ve barışta güç vardır. Nitekim, Yüce Allah: “Barış daha hayırlıdır”02’ diye buyurmuştur. O halde her ferdin milletini yürekten sevmesi ve barış içinde yaşamaya çalışması hem milli, hem de dini bir görevidir. (31)

1- Türk ve Türklük; T.S.E Yayınları. Ankara 1994 S:310-312.
2- Bakara Suresi; Ayet: 190.
3- Buhari, Cihad: 112; Müslim, Ci- had: 19.
4- Tlrimizi, FedailüT-Cihad: 12 (Riya- zü’s-Salihin 11/544)
5- Buhari, Cihad 73; Müslim, Imare 163; Nesai, Cihad: 39; Ibn-i Mace, Cihad 7; Darimi, Cihad 31. (Riyazü’s-Sali- hin 11/563)
6- Darimi, Cihad II; Ahmed b.Han- bel, IV/134-135.
7- Prof. Dr. I. Agah ÇUBUkÇU; İslam’da Ahlak ve Manevi Vazifeler; D.I.B. Yayınları Ankara 1995, S.84.
8- Orhan Seyfi ORHON; “Anadolu Toprağı” isimli şiirinden.
9- Aşık Veysel.
10- Dursun YAŞA.
11- Hucurat Suresi; Ayet: 10.
12- Nisa Suresi; Ayet: 128.
13- ÇUBUkÇU; a.g.e.,S:86.