Makale

Hurafeler İnançsızlıktan mı, inanma ihtiyacından mı?

HURAFELER

İnançsızlıktan mı, inanma
ihtiyacından mı?

ÇEŞİTLİ ansiklopedik kaynaklarda hurafelerin aşağıdaki şekillerde tarif edildiğini görüyoruz:
Hurafeler; aslı, esası olmayan, saçma sapan sözler ve rivayetlerdir.
Hurafeler; gerçeğe uymayan, akıl ve mantık tanımayan masal gibi, hayal gibi ahmak aldatmak için söylenilmiş şeylerdir.
Hurafeler; aslında dinde olmayan, sonradan dine karışmış veya karıştırılmış boş inanç, faydasız iş, oyalayıcı hayal, lüzumsuz işlerle uğraştırma ve zihinleri karıştırma gayreti, uydurma ve garip hikayelerdir.
Milli şairimiz M. Akif Ersoy ne güzel söylemiş:

Çalış dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun,
Onun hesabına birçok hurafe uydurdun!
Sonunda birde "tevekkül"sokuşturup araya
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!

Hurafeler özellikle devrimizde ve bazı çevrelerde ahmaklığın modernize edilmiş şekli tarzında da ortaya çıkmaktadır. Yine İstiklâl Marşı Yazarımız M. Akif Soruyor:

Bu hurafâtı hakikat
diye kim dinlermiş?

Bu sorunun cevabını merhum şairimizin affına sığınarak biz verelim: Herhalde müslümanlığı çok iyi bilmeyenler veya bildikleri halde müslümanları boş ve faydasız şeylerle uğraşmaya kurnazca sevkedenler ve ahmaklardır.
Demek ki hurafeler güzel dinimizin aslında olmayan ve dinin evrenselliğine de yakışmayan, sonradan kurnazca uydurulmuş ve maalesef yaygın hale de getirilmiş uhrevî olmaktan çok dünyevî menfaatlerin işler hale getirildiği şeylerdir.
Yaşayan ve daha da yaşama istidadı gösteren hurafelere şöyle bir baktığımız zaman durumun böyle olduğunu bütün vehametiyle ve açıklığıyla görüyoruz,
Ağaç dallarına ve türbe pencerelerine çaput bağlamak ve kemik asmak, kabirlere mum yakmak, birtakım hastalıkların çaresini türbeleri ziyarette aramak, iki bayram arası nikâh kıymamak ve düğün yapmamak, sah günü yola çıkmamak, üfürükçülük ve muskacılık yapmak, büyücülük yapmak, gayıptan haber vermek, falcılık yapmak, ruh çağırmak, kabirlere kurban kesmek... gibi.
İşin kötüsü bütün bunların da dinden olduğunu zannetmek. Hatta ve hatta bu hurafelerin bir kısmını yaşayarak dindar bir kimse havasına kapılmak. Halbuki Peygamber Efendimiz, aşağıdaki hadîs-i şeriflerdeki örneklerden anlaşıldığına göre, her türlü hurafeyi şiddetle yasaklıyor. Allah’ın Resulü Efendimiz; kabirlere karşı namaz kılmayı, kabirler üzerine kurban kesmeyi men ediyor. Şöyle buyuruyor:
"...Kabirler üzerine mescit yapanlara, kandil yakanlara Allah lanet etsin. "
Kadınların kabirleri ziyaret etmesinin hükmü ile ilgili çeşitli görüşler fıkıh kitaplarında tartışılmıştır.
Hz. Muhammed (S.A.S.) bir kötülüğün giderilmesi, bir isteğin olması için adak adamayı yasaklamıştır.
Diğer hurafeleri de hadîs-i şeriflerde geçen örneklerle mukayese ederek bir hükme ulaşmak gerekir.
Hurafelerin bilgisayarla çağdaşlaşacağını kim düşünebilirdi? Şimdi, bir de çağdaş hurafelerle karşı karşıyayız. Bütün hurafelerin dinle hiçbir ilgisinin olmadığı daha ilk bakışta anlaşılır olmasına rağmen, ilgi görmesi acaba neyin eseridir? İnançsızlığın mı, inanma ihtiyacının mı?
Ben nisbetini bilemem ama, her ikisinin de payının olduğu kanaatindeyim.
Hurafelerin de dinî inançlar kadar eski olduğu, ama tutarlı olmadığı bir gerçektir. Aradan bunca zaman geçmesine rağmen, aynı anlayış ve düşüncelerin, günümüz toplumunda da yaşadığı maalesef görülmektedir. Hem de bilgisayardan, televizyondan ve yayın araçlarından faydala-narak...
Dinin aslî hükümlerini bile hurafe kabul etme yanlışlığını gösteren pekçok insanın dahi, neticede çağdaş hurafelerden kendilerini alamadıklarını ve bu te-zâtın toplumun kanayan bir yarası haline geldiğini üzülerek görüyoruz.
Hemen hemen bütün gazetelerin fal köşeleri yayınlaması, bir kısım okuyucularının geleceklerini burçlardan çıkarmaya çalışmaları neyin eseridir? Dinin mi? Yoksa dinden uzaklaş-manın mı?
Medyumluk, neredeyse moda işlerden birisi olmuştur.
Hülasa hurafelerin kaynaklarını, çeşitlerini, boyutlarını, sebep ve çarelerini bu dergimizin sayfalarında uzmanların kaleminden okuyacaksınız.
Şimdilik, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’in şu mübarek sözlerini hatırlatmakla yetine-lim:
"Size iki şey bırakıyorum: Bunlara sıkı sarıldığınız sürece, yolunuzu şaşırmaz (hurafe ve yanlışa kapılmazdınız. Bunlar da Allah’ın kitabı Kuran ve Resulullah’ın sünnetidir."