Makale

Ramazan Bayramının Ardından

Ramazan Bayramı’nın Ardından
Zafer Kütük

Sevinçliydi, işçi, memur, öğrenci, öğretmen yediden yetmişe herkes... Kiminin bir yıllık, kiminin daha fazla olan yürekteki memleket hasreti, ana- baba hasreti her zamankinden fazla iştiyakla kabarmış, bu mübarek bayramı memlekette, ana- baba ocağında geçirme arzusu dolup taşmıştı yüreklerden...
Herkes gibi biz de memleket yolcusuyduk. Gerçi ne memlekete uzaklığımız, ne de uzun bir zamanın verdiği ayrılık hasreti yoktu ama; bir ay bile ana babadan uzak kalmak, yollar ırak olmasa bile bazen çekilmez geliyor insana...
Daha arefe gününde, mezarlıkları ziyaret ettiğimizde gördüğüm oydu ki bu bayram epey kalabalık olacaktı köyümüz... Mezarlıkta Yasinler okundu, dualar edildi, geçmişlerin ruhları şâd olundu... Artık geri sayım başlamıştı. Herkes gelecek bayramı beklemenin coşkusunu yaşarken, ben de Ramazanın son iftarında anne ve babamla olmanın doyulmaz hazzını tadıyordum.
Yemekler yendi, akşam ve yatsı namazından sonra erken kalmak üzere uykuya geçildi.
Gözlerimi açtığımda annem her zamanki müşfik sesiyle hepimizi namaz için uyandırıyordu. Annemin bu müşfik sesine müezzinin coşku dolu nameleri eşlik ederken, uyku mahmurluğu içinde ab- destimi alıp, yeni elbiselerimle caminin yolunu tuttum.
Cami pek kalabalık değildi. Yaklaşık on beş dakika Kuran-ı Kerim faslından sonra sabah namazını kıldık. Dualar edildi ve imam bayram vaazı için kürsüye çıktığında mahmurlu gözler onda odaklaşı- yordu. Yaklaşık bir saatlik va’z-u nasihat sırasında cami tıklım tıklım dolmuştu.
Vaaz ve Bayram hutbesi sırasında gözümden hiç ayırmadığım yaşlı bir amca vardı ki, dikkatimi hep onun üzerinde topladım. Adetâ her hareketini ezberlemeye çalışıyordum. Birden gözlerim gözlerine takıldı. Göz çukurları ıslaktı, nemliydi. Önce yaşlılıktır, göz pınarlarının işlevi zayıflamıştır diye düşünmüştüm. Fakat sonradan yanaklarına inen bir çift yaşı gördüğüm zaman ağladığına hükmettim. Bir çift gözyaşı... Kimbilir neler gizliydi bu yaşlarda... Koskoca 60-70yıllık bir ömrün özeti mi, evlatlarına duyduğu bir özlem mi, yoksa hayattan, sevdiklerinden umduğunu bulamama duygusu mu bilinmez?.. Kırışmış göz altlarında bir müddet bekleyen yaşlar, yanaklarına doğru yavaş yavaş süzülmeye başladı. Güneşin ilk hüzmeleriyle sakalının ince ıslak kılları parlamaya başlamıştı.
İmam efendi çok güzel bir hutbe okuyordu. Aklımdan hiç çıkaramayacağım şu cümleleri beynime olanca güzelliği ile nakşettim. "Eğer bu bayramlar küslerin barışmasına, bayramlaşmasına vesile olmuyor, bu samimi hava onun gönlünü yumuşatmıyorsa, o kişinin kalbi kutuplardaki buz dağlarından daha soğuktur. "Bayram tatili esnasında hiç unutamadığım ve zaman zaman etkisinde kaldığım bu sözler, ihtiyar amcanın gözünden dökülen gizemli yaşlar, unutamadığım anlardı.
Bayram namazı bitti. Herkes birbiriyle bayramlaştı. Analar, babalar, evlatlar mutluydu ama beni, bütün bunların dışında sevinçle birlikte düşündüren, üzen olaylar vardı. Hep hatırımda tutmaya çalıştığım Bosna-Hersek ve nice mazlum şehir... Acaba onlar ne zaman bayram yapacaklardı? Bayram sevincine ne zaman erecekti? Bayram sevinciyle birlikte beynimde geçit düzenleyen bu düşünceler, her zaman amansız takiple sürüklenip durdu peşimden...
Haksız yere çekilen tüm acıların sona ermesi ve bu mübârekgünün tüm İslam Âlemine hayırlar getirmesi temennisiyle nice bayramlara...