Makale

Editörden

Editörden.
Camiler, toplumun her kesiminden insanın, hiçbir ayrım gözetmeden ortak bir şuurla, aynı heyecan ve aynı gaye ile bir araya geldikleri, kardeşlik ve birlik şuurunun zirveye çıktığı kutsal mekanlardır. Camiler, beldelerin kimlik belgesi ve feyiz odaklarıdır. Maneviyat eksikliğiyle bunalan kalplerin huzur iklimi, eşitlenmenin ve bütünleşmenin zarif sembolleridir. Müminleri yardımlaşma ve dayanışma ruhu içinde aynı potada eriten ve aynı inanç etrafında birleştiren, yeryüzünün tevhit nuruyla parıldayan yıldızlarıdır. Takva ile temelleri atılan, ihlâs ile harçları karılan, inançla taşları örülen, sabırla süslenen, dinî ve millî kültürümüzün asırlara hitap eden abideleridir. Tarih boyunca üstlendikleri pek çok fonksiyonun yanı sıra, dinî kimliğin oluşmasında ve korunmasında camilerin yeri inkar edilemez. Bu kutsal mekanların kendilerinden beklenen işlevi etkin bir şekilde yerine getirmesinde samimiyet ve özveriyle görev yapan "din gönüllülerini göz ardı etmemek gerekir. Zira camiler, hamiyetperver cemaati ve fedakâr görevlileriyle ayrılmaz bir bütündür.
Din görevlilerimiz, gönüllü din hizmetleriyle millî ve manevî değerlerin bekçisi, peygamber mesleği icra eden seçkin kişilerdir. Din görevlisi olmak demek; peygamber varisi olmak, her yaştaki insanımızla zamanı ve hayatı paylaşmak, hayırda onlara öncülük etmek, toplumumuzun mutluluk ve kurtuluş yolunda rehber olmak demektir. Onlar toplumumuzu doğru bilgi ile aydınlatan, sosyal problemlere çözüm arayan, millî ve manevî değerlerimizi yaşatmada öncülük eden, vatanımızın her köşesinde ve yurtdışında en zor şartlarda bile mesai kavramı gözetmeden görev yapan din gönüllülerimizdir. Bu yüzden Diyanet İşleri Başkanlığımız 1986 yılından beri geleneksel hale getirdiği "Camiler Haftası"nı, 2003 yılından itibaren "Camiler ve Din Görevlileri Haftası" olarak yurt içinde ve yurt dışında çok çeşitli ekinliklerle ve büyük bir coşkuyla kutlamaktadır.
Ekim ayına ayrı bir önem kazandıran ikinci husus da; sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın pekiştiği, sevgi, saygı ve kardeşlik duygularının daha da güçlendiği mağfiret ve bereket mevsimi Ramazan ayına bu ayda kavuşmamızdır. Bu ayda sayısız nimetlerin kıymetini hatırlıyor, geçici lezzet ve duygulardan vazgeçip Yüce Allah’ın emrettiği oruç ibadeti ile sonsuza dek sürecek manevî hazlara ulaşmanın sırrına eriyoruz.
Ramazan ayı, gönüllerin İlahî rahmet ve mağfiret arzusu ile yıkandığı, sahurun bereketi, iftarın sevinci, teravih namazının huzuru, okunan ve dinlenen Kur’an’ın feyzi ve tutulan orucun manevî hazzı ile duyguların coştuğu, tövbe ile hakka yönelme şuurunun geliştiği rahmet ve bereket iklimidir.
Bu bereketli ay, kişisel zaaflardan kaynaklanan eksiklik ve hataları gidermek, sosyal ilişkilerimizde doğruluk, adalet ve samimiyetten uzaklaşmamak, birbirimizi anlamaya çalışmak, unuttuğumuz ve ihmal ettiğimiz dinî ve kültürel değerlerimizi yeniden canlandırmak için güzel bir fırsattır. Maddî ve manevî sıkıntılar yaşayan insanlarımızın yardımına koşarak manen yükselmek için bulunmaz bir nimettir. Ramazan ayı ayrıca, geçmişimizi muhasebe edip geleceğe yönelik plânlar yapacağımız, güzel davranışlarımızı artırarak ve kötülükleri terk ederek manevî kirlerden temizleneceğimiz ve pek çok maddî manevî kazanımlara ulaşacağımız olgunlaşma ve kemale erme mevsimidir.
Bu duygu ve düşüncelerden hareketle Ekim sayımızda, Ramazan mektebinin sosyal hayatımızda ve ruh dünyamızda bıraktığı derin izleri ele alan farklı perspektifteki yazılarla, camilerimizin günlük hayatımızdaki yerine, din görevlilerimizin misyon ve vizyonuna değinen birbirinden güzel araştırma yazılarına yer verdik. Dergimizin yanında Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle sizler için hazırladığımız özel eki de ilginize ve beğeninize sunuyoruz.
Bu vesileyle, Camiler ve Din Görevlileri Haftasının, mağfiret ve arınma ayı Ramazanın ailemize, ülkemize ve İslam alemine hayırlar getirmesini, insanlığın hidayet ve barışına vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.
Yüksel Salman