Makale

Editörden

Editörden

Kur’an’ın mesajının doğru anlaşılması ve hayata taşınması için İslam âlimlerinin gösterdikleri gayretleri ciltler dolusu kitaplarla bile tam olarak izah edemeyiz. Bu gayretler neticesinde ortaya çıkan ilmi disiplinler içinde tefsir ilminin önemli bir yeri vardır. Varlık ve âlem tasavvurumuz, Yaratıcı’ya ve ebedi âleme ilişkin inanç değerlerimiz ve yaşantı biçimimize dair temel bilgilerin yer aldığı Kur’an-ı Kerim’le ilgili böylesine geniş bir literatürün ortaya çıkması, her şeyden önce Kur’an’ın değerinin bir yansımasıdır.
Kur’an’ı söz ve davranışlarıyla ilk tefsir eden Hz. Peygamber’dir. Allah’ın elçisinin gelişen olaylar ve hayatla bağlantılı olarak Kur’an ayetlerini izah eden beyanları, tarih boyunca hem tefsir ilminin hem de zengin bir dinî düşüncenin gelişmesine katkı sağlamıştır. Hz. Peygamber sadece inen ayetleri tebliğ etmekle kalmamış, aynı zamanda ayetlerin taşıdığı anlam derinliklerine de dikkat çekmiş, ayetlerdeki mücmeli tafsil, umumu tahsis, müşkil ve mübhemi tavzih etmiştir. Hz. Peygamber’in, Kur’an’a dair sorulan sorulara verdiği cevaplar ise bir yandan zihinlerdeki soru işaretlerini kaldırıp doğruya, hakikate yöneltirken, diğer yandan da nasların farklı manalar içerebileceğini gösterip bunların doğru bir şekilde anlaşılmasına dair ilke ve esasları göstermiştir.
Tefsir ilmi Peygamberimizle başlamış, ashaptan bazılarının örnek tefsir çalışmalarını müteakip sonraki asırlarda tedvin safhasına geçip yazılı bir veçheye bürünmüş ve İslami ilimler içinde önemli bir ilmi disiplin olarak yerini almıştır. Gerek müfessirlerin gerekse diğer ilim dallarındaki İslam bilginlerinin Kur’an’dan itikadi, ameli ve ahlaki konulara ilişkin ulaştıkları hükümler; varlık-kâinat-yaratılış vb. konularla ilgili yorumları, İslami ilimlerin gelişip çeşitlenmesinde önemli bir etken olmuştur.
Kur’an, insanlığa doğru yolu göstermek ve Yüce Yaratıcı’nın razı olduğu hayat tarzını bizzat yaşayarak öğretmek üzere Allah tarafından farklı zamanlarda peygamberler gönderildiğini haber vermektedir. Peygamberlik görevinin kime verileceği, kimin vahiyle muhatap kılınıp nübüvvetle tebcil edileceği bütünüyle ilâhî iradenin takdirindedir. Peygamberler yüksek ahlaki-insanî meziyetlerle donatılmışlardır. Onlar yaşadıkları toplumların tamamen güven duyduğu, fıtratı en nezih, ilâhî himayeye mazhar ve insanları daima iyilik ve güzelliklere çağıran rahmet elçileridir. Peygamberlerin getirdikleri mesajlar, zaman ve mekân sınırlarını aşarak bütün insanlığa rehber olmuş ve nice medeniyetlerin kurulmasına öncülük etmiştir.
Dinin, hikmet ve ahlak eksenli bilgisinin kitlelerin ihtiyaç ve beklentilerine cevap verecek bir dil ve üslupla aktarılması mesajın etkili olmasında önemli bir etkendir. Tebliğ ve irşat görevi, sadece sözden ibaret olmayıp, temsil yönü de bulunan bir görevdir. Sadece sözle sınırlı kalan, temsil yönü ihmal edilen bir tebliğin istenilen neticeyi vermesi güçtür. Kur’an’da anlatılan tebliğ esasları ışığında Hz. Peygamber (s.a.s.)’in ortaya koyduğu davet modeli dini tebliğ edenler için daima örnek olma özelliğini taşımaya devam edecektir.
Müçtehitler; karşılaştıkları dinî problemlere rey, istidlâl, kıyas, istinbat gibi fıkhın dinamikleriyle çözümler üretmişlerdir. Bu sayede asırlar boyu oluşan bilgi ve tecrübe birikimi zengin bir fıkıh literatürünün ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Dergimizin bu sayısında yer alan ‘sahabe dönemi içtihat’ anlayışı başlıklı makale, günümüz araştırmacılarına yeni bir pencere açacak mahiyettedir.
Kur’an kavramlarının anlam derinliğine vakıf olmanın dindarlık bilincimizi yükselteceği, bilgi birikimimizi artırıp erdemli bireyler hâline gelmemize katkı sunacağı bir gerçektir. Kur’an bilgimizin tazelenmesi ve gelişip zenginleşmesi ise Yüce Kur’an ile ilişkimizin sürekli diri tutulması ve onu doğru bir şekilde anlamak için çaba göstermekle yakından ilgilidir.
Diyanet İşleri Başkanlığının yürütmekte olduğu din hizmetinin muhatap kitlesi ve etki alanı her geçen gün genişlemekte, yurt içi ve yurt dışında yeni hizmet talepleri her gün artmaktadır. Din hizmetlerini her yönüyle analiz edip saha araştırmaları yapan ve ortaya çıkan veriler ışığında yeni hizmet parametreleri ortaya koyan çalışmaların, daha verimli ve etkin bir din hizmeti sunmada sağlayacağı katkı göz ardı edilmemelidir.
Dergimizin bu sayısında, yukarıda işaret ettiğimiz başlıklara ilişkin detaylı bilgilerin yer aldığı; Ferruh Kahraman’ın “Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Tefsirinin Kur’an İlimlerindeki Yeri”; Musa Bilgiz’in “Kur’an’da Nübüvvet (Peygamberlik)”; Abdülkadir Erkut’un “Dine Davet Metodu Açısından ‘Ashabu’s-Sebt’ Kıssasının Tahlili”; merhum Muhammed Hamidullâh’ın kaleme alıp Ahmet Yasin Küçüktiryaki’nin tercüme ettiği “Sahabe Devrinde İçtihat”; Serpil Başar’ın “Kur’an’da Hilm Kavramı”; Cuma Karan’ın “Cezaevlerindeki Din Hizmetleri ve Mahkûmlarla İletişim Dili (Nevşehir E Tipi Kapalı Cezaevi Örneği)” ile Ömer Yılmaz’ın Almanya’da “Ditib Camilerinde Hafta Sonu Uygulanan Kur’an Kurslarının Kısa Bir Analizi (Hamburg Örneği)” adlı makalelerinin bilgi ve hikmet dünyamıza önemli katkılar sunacağını düşünüyorum.
Dr. Yüksel Salman