Makale

SORUN SÖYLEYELİM

SORUN SÖYLEYELİM

Hazırlayan: Dini Soruları
Cevaplandırma Komisyonu

Şevval ayında oruç tutmanın hükmü nedir?
Ramazan ayından sonra şevval ayında altı gün oruç tutmak müstehaptır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), "Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından altı gün ilâve ederse, sanki yılın bütününde oruç tutmuş gibi olur" (Müslim, Siyam, 204; Tirmizi, Savm, 53; Ebû Davud, Savm, 58) buyurarak Şevval ayında altı gün oruç tutmayı teşvik etmişlerdir. Bu oruç peşi peşine tutulabileceği gibi, ara verilerek de tutulabilir.
Cuma günü oruç tutmakta bir sakınca var mıdır?
Oruç tutulması mekruh olan bayram günleri dışındaki günlerde oruç tutmak caizdir. Ancak sadece cuma günleri nafile oruç tutmak tenzihen mekruh görülmüştür. Peygamber Efendimiz (s.a.s.): "Sizden hiç kimse cuma günü oruç tutmasın. Ancak bir gün önceden veya sonradan oruç tutuyorsa bu takdirde cuma günü de oruç tutabilir" buyurmuştur. (Ebû Davud, Savm, 50) Buna göre, cuma günü kazaya kalan veya adak gibi vacip bir oruç tutmakta sakınca bulunmamaktadır. Cuma günü nafile oruç tutmak isteyenlerin, bir gün önce veya sonrasında da oruç tutması uygun olur.
Kaza oruçlarının aralıksız olarak tutulması gerekir mi?
Ramazan ayında tutulmayan oruçların ve başlanıp da bozulan oruçların kaza edilmesi gerekir. Kur’an-ı Kerim’de, "İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar" buyurulmaktadır. (Bakara 184) Kaza oruçlarının aralıksız tutulması hakkında herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu itibarla, kazaya kalan oruçlar oruç tutulması mekruh olan günler dışında, ardı ardına veya ayrı olarak tutulabilir. Ancak bu oruçların, geciktirilmeden bir an önce tutulması uygun olur.
Adak ne demektir?
Adak, kişinin farz veya vacip cinsinden bir ibadeti yapacağına dair Allah’a söz vererek o ibadeti kendisine borç kılması demektir. Adak, ferdin, arzu ettiğine kavuşmak, korktuğundan sakınmak hususunda Allah’ın yardım ve desteğini sağlamak amacıyla, kendiliğinden birtakım dinî mükellefiyetler altına girmesi olarak yorumlanabilir. Bu nedenle, adak hemen hemen bütün dinlerde değişik şekillerde bulunmaktadır.
Adakta bulunmanın hükmü nedir?
Hz. Peygamber ile önde gelen ashabının uygulamaları göz önünde bulundurulduğunda, adakta bulunmanın dinen tavsiye edilen bir şey olmadığı görülür. Ancak şartlarına uygun olarak yapılan adağın yerine getirilmesi vaciptir. Kur’an-ı Kerim’de, ister Yaratan’a olsun, isterse yaratılana, verilen sözün yerine getirilmesi emredilmiştir. (Maide, 1; Isra, 34; Nahl, 91) Ayrıca adağın yerine getirilmesi, iyi kulların vasıfları arasında sayılmış (İnsan, 7) yapılan adakların ifa edilmesi istenmiştir. (Hac, 19) Hadislerde de, Allah’a itaat olan adakların yerine getirilmesi, isyan olan konularda adakta bulunulmaması, bulunulmuş ise uyulmaması emredilmiştir. (Buhari, Eyman, 26-27; Müslim, Nezir, 8) Herhangi bir şart ve zamana bağlanmayan mutlak adaklar, adama anından itibaren ilk fırsatta yerine getirilmelidir. Bir şarta bağlı olan adakların ise, şartın gerçekleşmesi hâlinde yerine getirilmesi gerekir. Şart gerçekleşmeden adağın yerine getirilmesi geçersiz olup, şart gerçekleşince iade edilmesi gerekir.
Adağın geçerli olması için, adakta bulunan kişide aranan şartlar nelerdir?
Adağın geçerli olabilmesi için adakta bulunan kimsenin Müslüman, akıllı ve ergenlik çağına ermiş olması gerekir. Çünkü adakta bulunma, sonucu itibariyle ibadet grubunda yer aldığından, tam eda ehliyeti gerekir. Dinî bir hükümle yükümlü olmadıkları için çocuğun ve delinin adakları muteber değildir.
Adağın geçerli olması için, adanan şeyde aranan şartlar nelerdir?
Adağın geçerli olabilmesi için;
a) Adanan şey, namaz kılmak, oruç tutmak, sadaka vermek, kurban kesmek gibi ibadet olmalıdır. Bu nedenle, et yememek, güneş altında durmak gibi adakta bulunmak geçerli değildir.
b) Adanan şey, bizzat kendisi kastedilen bir ibadet olmalı; başka bir ibadete vesile olduğu için ibadet gibi kabul edilen şeylerden olmamalıdır. Bu itibarla abdest almak, ezan ve kamet okumak, mescide girmek bizzat kastedilen bir ibadet olmadıklarından, bunlarla yapılan adak geçersizdir.
c) Adanan şey, adakta bulunan kişinin yükümlü olduğu farz veya vacip bir ibadet olmamalıdır. Bu nedenle, beş vakit namaz kılmayı, Ramazan orucunu tutmayı, malının zekâtını vermeyi, üzerine farz olan haccı yapmayı adamak; adak kapsamına girmez.
d) Adanan şeyin yerine getirilmesi fiilen ve dinen mümkün ve meşru olması, mal ise adayan şahsın mülkiyetinde bulunması gerekir. Bir kimsenin, sahip olmadığı malı adaması geçersiz, sahip olduğundan fazlasını adaması halinde ise sadece sahip olduğu kadarı hakkında geçerlidir. Ancak bir kimsenin ileride sahip olması kuvvetle muhtemel bir malla ilgili adağı geçerlidir. Meselâ kişinin ileride miras yoluyla sahip olacağı malı adaması böyledir.
e) Adanan şey, dinin yasakladığı veya hoş görmediği bir şey olmamalıdır. Nitekim Hz. Peygamber, isyan olan konularda, adakta bulunulmamasını, bulunulmuş ise, yerine getirilmemesini emretmiştir. (Buharı, Eyman, 27)
Adakta zaman kaydı bağlayıcı mıdır?
Bir kısım Islâm bilginlerine göre adakta zaman kaydı bağlayıcı olmayıp, adak, belirlenen zamandan önce de yapılabilir. Diğer bilginlere göre, namaz, oruç gibi bedenî ibadetlerde belirlenen vakit, bağlayıcı olup adak daha önce yerine getirilemez; sadaka, kurban gibi malî ibadetlerde ise, belirlenen vakte uyulması zorunlu değildir, daha önce de ifa edilebilir. Adak bir tür ibadet ve ibadetlerde de ihtiyat esas olduğundan, vakte bağlı adaklarda, vakte riayet edilmesi uygun olur. Belli bir zamana bağlı olan adak, özürsüz olarak ertelenmemelidir. Ertelenmesi halinde daha sonra bu adağın kaza edilmesi gerekir. Vakit belirlenmeyen adaklarda ise, kişi bu adağını dilediği zaman yerine getirebilir; yerine getirmeden ölürse sorumlu olur. Ancak kişi ne zaman öleceğini bilmediğinden bu adağını ilk fırsatta gerçekleştirmelidir.
Adakta yer kaydı bağlayıcı mıdır?
Bir kısım Islâm bilginlerine göre adaklarda mekân şartı bağlayıcı değildir; bu adak başka bir yerde de ifa edilebilir. Diğer Islâm bilginleri ise, ibadetlerin çeşitlerine göre farklı görüşler ortaya koymuşlardır. Bu konudaki görüşler değerlendirildiğinde, sadakalarda mekânla ilgili belirlemelere, namazda ise sadece Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ’nın belirlenmesine riayet edilmesi uygun olur. Bunun dışındaki yer belirlemeleri ise, bağlayıcı değildir.
Adak kurbanının etinden kimler yiyebilir?
Adak kurbanının etinin, adağı yapan kişinin usul ve fürûu (yani annesi, babası, nineleri, dedeleri, çocukları, torunları) dışında kalan fakirlere dağıtılması gerekir. Ancak, adakta bulunan kişinin ve evindeki- lerin, etinden az miktarda yemelerinde sakınca yoktur.
Adak kurbanının bedeli para olarak fakire verilebilir mi?
Adak, kişinin bir ibadeti yapacağına dair Allah’a söz vererek üzerine borç kılması anlamına geldiğinden, bu borçtan kurtulması için adağını yerine getirmesi gerekir. Bundan dolayı kurban keseceğine dair adakta bulanan kişi, ancak kurban kesmek suretiyle adağını yerine getirmiş olur. Bu itibarla, adak kurbanını kesmek yerine, parasını fakirlere vermek ya da aynî yardımda bulunmakla bu adak yerine getirilmiş olamaz.
Türbelere adakta bulunulabilir mi?
Adak, ibadet anlamı taşıdığından ve ibadetlerin de, sadece Allah için yapılması gerektiğinden; Allah rızası dışında başka amaçlarla veya türbe ve ölüler için adakta bulunmak caiz değildir. Aynı şekilde türbelere mum yakmak, horoz kesmek, bez bağlamak, şeker ve helva dağıtmak gibi halk arasında görülen adetlerin, dinî bir dayanağı yoktur. Bu itibarla ölülere veya türbelere adakta bulunulması caiz değildir. Zira ölüler hiçbir şeye malik olmadıkları gibi, tasarruf yetkisinden de mahrumdurlar. Ancak Allah rızası için belirli bir türbede kurban keseceğini adayan kişinin, kurbanını herhangi bir yerde kesmesi yeterlidir; adak yaptığı türbeye gitmesine gerek yoktur.
Ömür boyu veya uzun bir süre bir şeyi yapmayı adayan kişinin durumu nedir?
Ömür boyu veya uzun bir süre bir şeyi yapmayı adamak, bazı İslâm bilginlerince mekruh görülmüştür. Ancak böyle bir adakta bulunan kişi, adağını yapmaya gücü yetiyorsa, bunu yerine getirmelidir. Adakta mutlak ifadeler kullanılmış ise, bu ifadenin süreklilik arz edip etmemesi kişinin niyetine bağlıdır; bir defa yapmaya niyet etmişse veya herhangi bir niyeti yoksa, bir defa yapmakla adağı yerine gelmiş olur. Ancak ömür boyu veya belirli bir süre yapmayı niyet ederek adakta bulunmuş ise, niyetindeki süre kadar adağını yerine getirmelidir.