Makale

Bir garibin öyküsüdür bu, dinlemek ve duyabilmek için bir garip kulağı gerek... (Mevlâna)

Bir garibin öyküsüdür bu, dinlemek ve duyabilmek için bir garip kulağı gerek... (Mevlâna)
Ayşe Yeşil

İrşat görevlisi olarak Mekke’ye gidebilme mazhariyetine ulaşmış bir vaizeyim. Görevimiz irşattı, insanları aydınlatmak, onlara yardım etmek yani yükümüz ağır, vebalimiz büyüktü ama heyecanımız ve şevkimiz tamdı. Öyle bir eve hizmetçi gitmiştik ki o evin sahibi misafirlerine samimiyetle hizmet eden hiçbir hizmetçisini zorda bırakmıyordu.

Mescid-i Haram’da kılınan bir cuma namazı sonrası otelimizdeki vaaz için yola düşmüşken bizim kafileden yetmiş beş yaşlarında bir teyze “Ben de seninle yürüyeyim mi kızım” dedi, “tamam da teyzecim yol uzun, hava sıcak” dedim, “olsun” dedi “ben dayanırım” ve beraber düştük yola. Ama teyze “susadım” dese suyu olan biriyle karşılaşıyorduk, “yoruldum” dese beş on adım ilerde bir ağacın altında bir bank buluyorduk. Akşehirli olduğunu öğrendiğim Fatma teyze hayatını anlatmaya başladı. “Çok fakirdik yavrum” dedi “ekmek bulsak tuz bulamazdık, tuz bulsak ekmek bulamazdık; amcan çok iyi bir insandı onca yıl beraber yaşadık, bana bir kere bağırmadı, yüzünü asmadı, erken ayrıldı aramızdan, beni erken bırakıp gitti. Bir gün hasta yatağında yatarken ‘Fatma! Geç de karşıma dünya gözüyle bir daha bakayım sana’ dedi. O nasıl söz efendim, dedim, ‘haydi beraber şehadet getirelim’ dedi. Ben söyledim o tekrar etti yavrum ve sonra başını sağa çevirip ‘sen mi geldin Ya Rasulellah’ dedi ve gülümseyip gözlerini yumdu. O gün bu gündür yalnızım yavrum ama hiç korkmam. Geceleri hiç ışık yakmam, meleklerle namaz kılar tespih çekerim, penceremin önünde güllerim var, kuşlarım var onlarla konuşurum. Ben cahilim yavrum, namaza niyet etmeyi bile bilmem. “Durdum divane, uydum Kur’an’a, yönüm kıbleye, kıblem Kâbe’ye, sağımda cennet, solumda cehennem, sırat altımda, dünya ardımda, geldim huzura” derim yavrum, dedi. Fatma teyze bir yandan tatlı tatlı anlatıyor, bir yandan da kendisinin cahil olduğunu ifade ediyordu. “Bak yavrum ben şöyle dua ederim” dedi: “Allahım! Yanımdasın, canımdasın, damarımdaki kanımdasın, her an kalbimdesin, dilimdesin. Beni yalnız koymuyorsun Allahım, nefes aldırıyon da alıyom Allahım, gösteriyon da görüyom Allahım, yediriyon da yiyorum Allahım, artık ne dersen hepsini Allah yapıyor de mi yavrum. Amcan öldüğünden beri umre parası biriktirdim yavrum. Yarım ekmek yiyeceksem bir almadım, bir lira iki lira sakladım. Şimdi nasip oldu gelmek” dedi. Ben Fatma teyzeyi dinlerken toplumumuz umre ve hacca gitmek için neden yaşlanmayı bekler diye herkesi genelleyerek düşündüğüm için kendimden utanıyordum.

Otelimize geldiğimizde yavrum siz her şeyde bize yol gösteriyorsunuz diye elimi öpmeye kalkışınca gözyaşları ve mahcubiyetle ben onun elini öptüm ve anladım ki herkesin bir öyküsü var ama kimilerini duyabilmek için bir garip kulağı gerek…