Makale

Dönemleri ve öne çıkan hizmetleriyle Diyanet İşleri Başkanları İbrahim Bedrettin Elmalı (1903-1994)

Dönemleri ve öne çıkan hizmetleriyle Diyanet İşleri Başkanları
İbrahim Bedrettin Elmalı (1903-1994)
Türkiye Cumhuriyeti’nin sekizinci Diyanet İşleri Başkanı (Görev Yılları: 17.12.1965-25.10.1966).



Antalya-Elmalı’da doğdu. Sekiz yaşındayken annesi Naciye Hanım’ı, on dört yaşındayken de babası Ali Bey’i kaybetti. İlk eğitimini memleketinde aldıktan sonra, dayısı, Hak Dini Kur’an Dili adlı tefsirin müellifi Elmalılı M. Hamdi Yazır’ın da teşvikiyle 1920 yılında İstanbul’a gelerek Darülhilafe medresesine yatılı olarak girdi. Medreseler kapanınca İstanbul Darülfünunu (Üniversitesi) İlahiyat Fakültesine devam etti, buradan 1928’de mezun oldu. Ayrıca, aynı üniversitenin felsefe bölümünde iki yıl süre ile felsefe eğitimi aldı. Yüksek öğrenim yıllarında müezzinlik ve avukat kâtipliği görevlerinde bulundu. Yine İlahiyat Fakültesi öğrencisiyken, 7 Kasım 1931’de Sankt Georg Avusturya Lisesi ve Ticaret Okulu Yurttaşlık Bilgisi ve Türkçe öğretmenliğine tayin edildi. Askerlik hizmetini yerine getirmek üzere 1934 yılında bu görevinden ayrıldı. Askerlik sonrasında sırayla İstanbul Müftülüğü Kâtipliği (1935), Vakıflar Umum Müdürlüğü Vakıf Kayıtlar Mümeyyizliği (1944), Çalışma Bakanlığı Birinci Sınıf Mümeyyizliği (1945), Üsküdar Müftülüğü (1953) ve İstanbul Müftülüğü (1961) görevlerinde bulundu. 38 yıllık bir hizmetten sonra, Ekim 1965’te Diyanet İşleri Personel Dairesi Başkanlığına atanan İbrahim Elmalı, 17 Aralık 1965’te Diyanet İşleri Başkanı oldu. Bu görevde yaklaşık bir yıl kaldıktan sonra, 25 Ekim 1966 tarihinde emekliye ayrıldı. 1969-1977 yılları arasında iki dönem parlamentoda milletvekili olarak görev yaptı. Hiç evlenmemiş olan Elmalı hocamız, milletvekilliği sonrasında Finike’ye yerleşerek ömrünün kalan kısmını burada geçirdi. 5 Aralık 1994 gecesi, kıldığı teheccüt namazının ardından evinde ruhunu Yüce Mevla’ya teslim etti.

Başkanlığı ve döneminde Başkanlıktaki gelişmeler

İbrahim Bedrettin Elmalı; aldığı eğitim, üstlendiği hizmetler ve başkanlık görevine getirilişi sırasındaki yaş durumu itibariyle selefi Ömer Nasuhi Bilmen, Hasan Hüsnü Erdem ve Mehmet Tevfik Gerçeker ile önemli benzerlikler göstermektedir. Başka bir ifade ile medrese eğitimi almış olması, memuriyet safahatında birtakım zaruretlere binaen mesleki müktesebatıyla doğrudan ilintili olmayan hizmetleri de icra etmesi, ileri yaşlarda Başkanlık makamına getirilmesi ve Başkanlık süresinin çok kısa oluşu, Elmalı’da da söz konusudur.

Reisliği, 633 sayılı kanunun yürürlüğe girişinin birkaç ay sonrasına rastladı. Haliyle teşkilatın hızlı bir şekilde yeniden oluşturulması, yasanın öngördüğü tüzük ve yönetmeliklerin bir an önce hazırlanması söz konusuydu; bu da yoğun bir mesai gerektiriyordu. Elmalı hocamız, göreve başlaması dolayısıyla düzenlediği ve bu yeni duruma da işaret ettiği basın toplantısında şu hususların altını çizmişti:

“Teşkilatımız mensupları arasında meslekî ve içtimaî dayanışma sağlamak gayelerimizin başında geliyor. Bu yolda elde edeceğim başarı, önce Allah’ın inayetine sonra da mesai arkadaşlarımın samimi çabalarına ve bu arada muhterem matbuatımızın yapıcı ve uyarıcı müzaheretine bağlıdır. Bence bir milletin saadet ve selametinde matbuatın payı çok büyüktür. Onun için basın mensuplarımızla devamlı işbirliği halinde olmak bana şevk verecektir.

Artık bir hakikat herkesçe benimsenmiş oluyor ki, bütün millet ve memleket meselelerinde din adamlarımıza büyük işler düşmektedir. Bunun içindir ki bazı bakanlıklar ve birçok kurum Başkanlığımızla işbirliği yapmayı önemle istemektedirler. Bu da gösteriyor ki görevimiz dinî olduğu kadar millidir.

633 sayıl Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri hakkındaki kanun, birçok yenilikler getirmekte, bilhassa şimdiye kadar çeşitli ihmaller yüzünden sıkıntılara uğramış din adamlarımıza maddi ve manevi imkânlar kazandırmaktadır. İnşallah büyük emeller sarfı ile meydana gelen bu kanunu ruhuna uygun olarak tatbik etmeye gayret sarf edeceğiz. Umarım ki, yeni kanunumuzun müspet neticelerini görmek mümkün olacaktır.”

Elmalı, basın toplantısında soruları cevaplandırırken, teşkilatın daha rahat çalışabilmesi için öncelikle teftiş kurulunu oluşturmak için çaba sarf edeceklerini ayrıca Din İşleri Yüksek Kurulu’nun kısa zamanda oluşturulması için hazırlıkların hızla sürdürüldüğünü ifade etmişti.

Aynı basın toplantısında, galiba ilk ve son kez olarak bir Diyanet İşleri Başkanına Ayasofya konusu sorulmuştu. Elmalı, bu soruyu şöyle cevaplamıştı: “Fatih’in ilk cuma namazını kıldığı Ayasofya’nın her Müslüman vatandaş gibi ben de cami olmasını arzu ederim. Ancak bu hükümetin bilebileceği bir iştir.” Başkan, bu mabedin adının da Fatih Camii olmasını arzu ettiğini belirtmiştir. (DİB Dergisi, c. 5, sayı 1-2, Ocak-Şubat 1966, s. 6.)

Yeni yasa ile başlayan dönemde bu yoğun mesai esasen selefi Mehmet Tevfik Gerçeker’in reisliğinin son aylarında başlamıştı. Nitekim “Meslek içi eğitim ve meslektaşlar arasında dayanışma” esprisiyle, 5-12 Ağustos 1965 tarihlerinde Ankara’da, bütün il ve ilçe müftülerinin (638 kişi) katıldığı geniş kapsamlı bir müftüler semineri düzenlenmişti. Kuruluşundan o tarihe kadar düzenlenmiş en büyük hizmet içi kursu olan bu seminerde oluşturulan komisyonlar, bu yeni dönemde yapılacak hizmetleri ele almıştı.

Benzer bir müftüler semineri, aşağıda temas edeceğimiz gibi, Elmalı hocamız döneminde düzenlenecektir.

Radyo yayınları konusunda ikaz
İbrahim Elmalı, bir yıllık görev süresi içinde, Başkanlık olarak radyo yayınlarından duyduğu rahatsızlığı ifade etmek üzere TRT Genel Müdürlüğüne iki ayrı açıklama gönderdi. Göreve başlamasının hemen akabinde Aralık 1965’te bu müdürlükle birlikte ilgili kurumlara ve basına da gönderilen ilk açıklamada, önce İslam dininin ilme ve ilerlemeye verdiği önem örneklerle ortaya konmuş, daha sonra söz radyo yayınlarına getirilerek bu yayınlarda dinî duyguları rencide edecek söz ve tutumlardan uzak durulması gerektiğine dikkat çekilmişti:
“Radyo gibi en geniş bir neşir vasıtasından halka hitap edilirken, -bilhassa yüzde 99,5’i Müslüman olan bir halka- çok dikkatli olmak, garezkâr müsteşriklerin, ilmin namusunu hetkeden (yırtan) yazı ve kitaplarına itibar ederek yapılacak neşriyatla efkârı umumiyede teşevvüşlere (karışıklıklara), tehevvürlere (öfkelenmelere), dalgalanma ve çalkalanmalara meydan vermemek lazımdır.”

Başkan ayrıca, yayın organlarının bir taraftan, az da olsa dinî-ahlaki programlara yer verirken diğer taraftan bu tür yayınlara yer vererek çelişki ve tutarsızlık sergilenmemesini talep etti. Dar çerçevede ve uzmanları arasında yapılması gereken bir kısım tartışmalı konuların kamuoyu önünde yapılmasının mahzurlu olduğuna işaret ederek esasen radyo ve benzeri yayın organlarının bir ilim akademisi olmadığını ve dolayısıyla ilgililerin, radyo gibi kitle iletişim araçlarında bu tür konulara yer vermek gibi bir görevlerinin de bulunmadığını belirtti. (Adı geçen dergi, s. 30-31.)

İbrahim Elmalı, devlet radyolarındaki yayınlar konusunda vatandaşlardan gelen şikâyet üzerine TRT Genel Müdürlüğüne 25 Nisan 1966 günü ikinci bir yazı daha gönderdi. İslam dininin ilerlemeye mani bir din olmadığını, İslam dünyasının geri kalmışlığının İslam’a bağlanamayacağını vurgulayarak başlayan yazıda, radyo programlarında, ilerlemenin ve refahın yegâne kaynağının Hristiyanlık ve Batı medeniyeti olarak gösterilmesine şu ifadelerle tepki gösterildi: “Sanki dünya yüzüne ‘Muhammed Mustafa’ adında bir peygamber gelmemiş, bugünün anlayışında da ileri bir cemiyet nizamı getirmemiş, cemiyetin hayrına olan her şey Hristiyanlık dünyasından neş’et etmiş gibi bir hava estirmektedir. Bu hal Müslüman vatandaşları üzdüğü gibi bizi de üzmektedir.”

Yazı, “Keyfiyeti size bildirmeyi ve bu yolda sizi ikaz etmeyi hem dinî hem de milli bir vazife telâkki ediyoruz” ifadesiyle son buluyordu.

Din İşleri Yüksek Kurulunun oluşturulması
633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 21. maddesinin (b) fıkrası çerçevesinde Din İşleri Yüksek Kurulunu belirlemek üzere 30 Ocak 1966’da seçim yapıldı. Bu, Başkanlık tarihinde Kurul üyeliği için yapılmış ilk seçim oluyordu. Aday Tespit Kurulunca belirlenen üç katı aday içinden 11 kişi Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle Kurul üyeliğine atandı ve atama kararları 19 Şubat 1966 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Seçimle belirlenen bu ilk kurul; Hasan Hüsnü Erdem, Bekir Hâki Yener, Şehit Oral, İsmail Ezherli, İbrahim Eken, Lütfi Doğan, Ali Rıza Hakses, Dr. Ali Arslan Aydın, Hasan Ege, Dr. Esat Kılıçer ve Ahmet Baltacı’dan oluşmuş, Kurul Başkanlığına da Ali Rıza Hakses getirilmişti. Ancak bu seçime ilişkin Bakanlar Kurulu’nun 30 Ocak 1966 gün ve 6/5908 sayılı kararı, 5 Kasım 1966’da Danıştay’ca iptal edilecektir.

Teşkilat yasasına dayanılarak hazırlanan “Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunun Toplantı ve Çalışma Usulleri ile Kurul Başkan, Üye, Raportör ve Mütercimlerin Nitelikleri ve Görevleri Hakkında Yönetmelik” ise, 1 Eylül 1966 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmelik, iki bölüm ve toplam 26 maddeden oluşuyordu.

Daha önce “Müşavere ve Dinî Eserler İnceleme Kurulu” adıyla beş üyeden oluşan Kurul, yeni yasa ile bir başkan ve on üye ile ve “Din İşleri Yüksek Kurulu” adıyla yeni bir hüviyet kazanmıştır. Kısa bir süre görev yapabilmiş olmasına rağmen bu kurulun yoğun bir şekilde çalıştığını ve çok sayıda karar aldığını belirtmeliyiz.

Tunus ve Libya seyahati
Başkan, vaki bir davet üzerine; İsmail Ezherli, İbrahim Eken, Abdurrahman Gürses ve Abdullah İşler’den oluşan bir heyetle 27 Haziran-15 Temmuz 1966 günlerinde Tunus ve Libya’yı kapsayan bir seyahatte bulundu. Dönüşünde, başta Başkanlık mensupları olmak üzere, bazı milletvekilleri, üniversite öğrencileri, din görevlileri, dernek temsilcileri ve halktan oluşan büyük ve coşkulu bir kalabalığın kendilerini havaalanında karşıladığını özellikle belirtmek isteriz. Eşine başkaca rastlamadığımız bir teveccühle, havaalanından şehre gelişinde kendisine 50-60 araçlık bir konvoyun eşlik ettiği Başkan, Ulus meydanında da kalabalık bir halk kitlesi tarafından tezahüratla karşılanmıştı.

1966 yılı müftüler semineri
Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, yeni yasanın getirdiklerinin teşkilat mensuplarınca bilinmesi, âmir hükümleri çerçevesinde yapılacak faaliyetlerin planlanması, birtakım eğitici-öğretici kurs ve seminerlerin yapılmasını gerektirmiştir. Bunların başında müftülere yönelik uzun süreli (iki hafta kadar) kurs ve seminerler gelmiştir. Hemen belirtelim ki, bu kurslar Başkanlık yetkilileri kadar devlet ve hükümet yetkililerince de yakından takip edilmiştir.

Bu cümleden olarak, 5 Eylül 1966 günü Konya’da başlayan ve iki hafta süren İl Müftüleri Kurs ve Semineri’nin açılışına Diyanet İşleri Başkanı İbrahim Elmalı ve Başkanlık yetkilileri ile birlikte Başkanlıktan sorumlu Devlet Bakanı Refet Sezgin, bazı bakanlar, milletvekilleri, senatörler, mülki erkân yanında İkinci Ordu Komutanı Korgeneral Nazmi Karakoç’un da katıldığını görüyoruz.

Bu seminerlerin Başkanlık mensuplarını bir hayli heyecanlandırdığını görüyoruz. Yapılan konuşmalardan da bunu anlamak mümkün. Mesela seminerin açılışında bir konuşma yapan Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İbrahim Eken şunları söylüyordu: “Biz din adamıyız. Hakk’a inanırız, Hakk’ı tutarız ve daima onun müdafiiyiz; çalışırız, gayemiz bir mükâfat düşüncesi değildir. Muvaffakiyetten muvaffakiyete koşarız. Şan ve şeref endişesi taşımayız. Tek şeyi gaye edinmişiz. Bu millete, bu dine hâdim olma şerefini taşırız ve taşımak isteriz ve tek nokta ile Allah’ın yoluna girmek, O’na kul olmak isteriz. Düşüncemiz budur ve bu yolda Allah’ın yardımına sığınarak, bu memleketin hizmetkârı olmakta devam edeceğiz.” (DİB Dergisi, c. 5, Sayı: 11, Kasım 1966, s. 317-318.)

Seminerin kapanışında müftüler adına söz alan Çankırı Müftüsü Seyfullah Kotanoğlu da daha önceki yıllarda yapılan seminerlerle bu son seminer arasındaki farkı şöyle dile getirdi: “O kurslarda bize yumruk sıkılırdı, tehditler savrulurdu, ihtarlar yapılırdı, insanların, tek mana ile izzet-i nefsiyle oynanırdı. Bu kurslarda hiç olmazsa idarecisinden tutunuz da öğretmenine kadar hepsi samimi bir tebessüm ve hakikaten bizzat hayatımızda karşılaşacağımız mühim meseleleri bize vazifenin selameti bakımından izah etmeye gayret sarf ettiler.” (Adı geçen dergi, s. 320.)

Bir ayrıntı olarak belirtelim ki, seminere katılan il müftüleri Konya Yüksek İslam Enstitüsü’nün yemekhanesinden faydalanmış ve pansiyonunda kalmışlardı.

Diğer gelişmeleri
Elmalı döneminde diğer gelişmeler de şöyle özetlenebilir:
* 1966’da Prof. Fuad Köprülü’nün “İlk Mutasavvıflar” adlı eseri basıldı, “Seçme Hadisler” adlı eserin de ikinci kitabı yayınlandı. İlk baskıları 1948 yılında tamamlanan ve aradan uzun yıllar geçmesine ve mevcutları tükenmiş olmasına rağmen yeni baskıları yapılamayan Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh Tercemesi’nin 3. cildinin yeni baskısı 1966 yılında tamamlanmış; Kamil Miras tarafından tercüme edilen 4-12. ciltlerinin yeniden basımları için de çalışmalar başlatılmıştır.

* Kasım 1965’te DİB daire tabipliğine atanan Dr. Kemal Topalan, göreve başlar başlamaz Başkanlık mensupları için bir hastane kurulması zaruretinden söz etmiş ve bu fikir Başkanlık yetkililerince de desteklenerek bu doğrultuda ilk planda bir dernek kurulması kararlaştırılmıştır. Kurulan dernek, 9 Nisan 1966’da, Başkan Elmalı’nın da iştirak ettiği bir toplantı düzenledi. Yapılan konuşmalarda bu teşebbüsün bir an önce sonuçlandırılması talep edildi.

* 1966’da yaşanan ve yakın tarihimize “Ortaca Olayları” diye geçen üzücü gelişmeler üzerine Türkiye Din Görevlileri Federasyonu, 18 Haziran 1966 tarihini taşıyan bir bildiri yayımladı. Bildiride, o günlerde çıkartılmaya çalışılan Sünni-Alevi gerginliğine dikkat çekilerek insanlarımız arasında ayrımcılığa fırsat verilmemesi, kardeşliği zedeleyecek hareketlerden uzak durulması istenmişti. Oluşturulmaya çalışılan bu kaos ortamında Diyanet İşleri Başkanını istifaya davet edecek kadar ileri gidildiğine de dikkat çekilen bildiride şu cümle de yer alıyordu: “Dinî birliğimizi temsil eden Diyanet İşleri Başkanımızı halkımızın gözünden düşürmek isteyenleri teşhis etmekte asla güçlük çekmeyiz (…). Yurdumuzu çeşitli isimler altında siyaset ve inanç kamplarına bölmek isteyenlere fırsat vermeyeceğiz...” Bu bildiri DİB Dergisinin Temmuz 1966 sayısında da yayınlanmıştı.

* 1 Eylül 1966’da, 12 maddelik DİB Dini Yayınlar Döner Sermayesi Yönetmeliği yayınlandı.

Sonuç olarak; Elmalı’nın kısa süren Başkanlığı döneminde Başkanlıkta önemli gelişmeler yaşanmış, bu süreye birçok hizmet sığdırılabilmiştir.