Makale

Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl / Lâedrî

Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl
Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl
Lâedrî

Vedat Ali Tok

(Muhabbetten Muhammed dünyaya geldi, Muhammedsiz muhabbetten ne meydana gelebilir?)
Cahiliye döneminin bitişi ve İslâm’ın tebliğiyle şereflenerek Müslüman olan cahiliye şairleri, eski mesleklerinden men edilişleri sebebiyle birazcık da olsa huzursuz olmamış değillerdi. Çünkü İslâmiyet insanları kötülüğe sürükleyen hatta insanlara faydası olmayan şiirden bile men ediyordu şairleri. Şairlerin cesaretlerinin ve azimlerinin zayıfladığı böyle bir zamanda Hz. Muhammed (s.a.s.) savaş anında düşmanın cesaretini kırmak için söylenen şiiri övmüş, kendisine sunulan bir şiiri ve şairini de ödüllendirmek suretiyle hikmetli şiiri teşvik etmiştir.

Ka’b b. Züheyr’in sunduğu na’t karşılığı, Efendimizin ona hırkasını hediye etmiş olması şiiri âdeta şereflendirmiş; na’t edebiyatını da geliştirmiştir. Çünkü Müslüman şair biliyor ki, Efendisine yazdığı şiirle maddî olmasa bile manevî bir karşılık görecek, onun şefaatinden mahrum kalmayacaktır.

Na’tlar bilindiği gibi Peygamber Efendimizi övmek, onun çeşitli hususiyetlerini dile getirmek ya da ondan şefaat dilemek için yazılan bir şiir türüdür. İslâmiyetin kabulünden sonraki edebiyatla beraber Türk şiirinde na’t türünün ilk örnekleri verilmiş; divanların tertibinde tevhid ve münacaattan sonra mutlaka na’tlar yer almıştır.

Adına sayısız kitap, sayısız şiir yazılan başka bir insan olmadığı gibi başka bir peygamber de yoktur. Özellikle bizim Divan şairlerimizden Hz. Muhammed (s.a.s.) için hiç olmazsa bir tek na’t yazmayan şair çok nadirdir. Onların birçoğu da ona lâyık bir na’t yazamayacakları kanaatini taşıdıkları için yazmamışlardır. Çünkü na’t farklı bir şiirdir. Birçok şairin hüneri de na’tiyle ölçülür duruma gelmiştir. Şairin ve şiirin mihenk taşıdır na’tlar…

Na’tların bir başka özelliği de hesabî değil, hasbî şiirler olmasıdır. Yani şairin bu şiiri yazarken dünyevî hiçbir kazancı ve beklentisi yoktur. Sevdalısına beğendirmek için gazel, sultanına beğendirmek ve ondan caize almak için yazılan kasidelere benzemez na’t.

Bir kudsî hadiste Peygamber Efendimize hitaben, “Sen olmasaydın felekleri yaratmazdım” buyrulmuştur. Hadisçiler bunu çok zayıf bir hadis olarak görmekle birlikte mana itibarıyla uygun bulmuşlardır. Divan şairlerinin içinde bu söze işarette bulunmayan şair yok gibidir.

Şairlerimizin duygulanmasını nakledelim:
“Nebî idin dahi Âdem dururken mâ’-i tîn içre
İmâm-ı enbiyâ olsan revâdır yâ Rasûlallah.” (Aziz Mahmud Hüdâyî)
Hz. Âdem su ile çamur arasında iken (henüz yaratılmamışken) sen peygamberdin. Ey Allah’ın Rasulü! Sana nebîlerin imamı (öncüsü/önderi) dense yakışır.

Hz. Muhammed sevginin nûrundan doğmuştur. Yani Allah Teâlâ, ona duyduğu sevgiden dolayı yaratmıştır dünyayı. Kur’an-ı Kerim’de ona hitaben, “Vemâ erselnâke illâ rahmete’n-li’l-âlemîn”. (Enbiyâ, 107) Biz, seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik, buyruluyor.

Muhabbet, sözlüklerde hoşlanılan, bir şeye karşı duyulan meyil, dostluk, dostça konuşma, sohbet gibi anlamlara geliyor. Beyitte, söyleyeni meçhul şair, bu anlamların hepsine çeşitli vesilelerle işarette bulunuyor. Bir defa yaratılışın maksadı muhabbet kaynaklıdır. Çünkü Allah Teâlâ yarattıklarını sevdiği için yaratmıştır. Yine Allah Teâlâ’nın, Efendimize “habibim” şeklinde hitap etmesi de yine muhabbet sebebiyledir.
Muhyî (?-1611) mahlâslı şair, Allah’ın habibim dediği bir peygamber elbette herkesin sevgilisidir fikrinden yola çıkarak şöyle diyor:

“Cümlenin mahbûbu sensin ey habîb-i ezelî
Cümle Yûsuf’lar içinde ey güzeller güzeli.”

(Ey ezelî sevgili, bütün cihanın sevgilisi sensin. Sen, bütün Yûsuflar (güzeller) içinde en güzel olansın.)

İşte kim tarafından söylendiği belli olmayan berceste beytimizde deniyor ki, sevgiden dolayı Hz. Muhammed yaratıldı. İçinde Hz. Muhammed’in bahsi geçmeyen muhabbetten, sohbetten hiçbir fayda beklenemez.

Pekiyi nedir Muhammed muhabbeti?
Önce onu gereği gibi sevmek, yani ona muhabbet duymak gerekir. Allah Teâlâ, Ahzâb Sûresi 56. âyette şöyle buyuruyor: “Allah ve melekleri, peygambere çok salât ederler. (Onun şerefini gözetmeye, şânını yüceltmeye özen gösterirler.) Ey müminler! Siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin.”

Hâsılı bu muhabbetten Hz. Muhammed’e ümmet olanın anlaması gereken şey, Hz. Muhammed’in sünnetine uygun hareket etmek; onun izinde yürümeye çalışmak; hayatını onun yaşayışına uygun bir surette şekillendirmeye çalışmaktır. Madem ki o, sevgili olarak görülüyor ve tahayyül ediliyor; insan, sevgilisinin söylediği güzelliklere ulaşabilmek için neler yapmaz değil mi?