Makale

EDİTÖRDEN

EDİTÖRDEN

Modernizmle beraber hayatımıza yoğun olarak giren bireysellik kavramı, bireyi eksene alan, onun çıkarlarını ve düşüncelerini önceleyen, bireyi her şeyin üstünde tutan bir anlayışı ortaya koymaktadır. Bu anlamıyla bireyselleşme, bencilliği ve yabancılaşmayı da beraberinde getirmektedir.

Toplum halinde yaşayan insanı, yaşadığı çevreden soyutlayan ve bireyin çıkarlarını toplumun çıkarlarına tercih eden bir anlayış, insanı sadece topluma karşı değil, kendine karşı da yabancılaştırmaktadır. Bireyselleşen ve bencilleşen insan özüne yabancılaşmakta ve âdeta diğer insanları kendine rakip görürcesine acımasız bir mücadele içerisine girmektedir. İnsanı insanın kurdu olarak gören böyle bir zihniyet, acımaktan, sevgiden, merhametten ve paylaşmaktan uzak bireyler yetiştirmektedir.

Hâlbuki bizim geleneğimizde fedakârlık, diğerkâmlık ve başkalarını kendine tercih etme anlayışı vardır. Diğer insanları rakip olarak görmek yerine, hayatı ve evreni beraber paylaştığı kardeş, arkadaş ve kendisi gibi hakları olan bir insan olarak tasavvur etmek esastır. İnsanlar zor duruma düştüklerinde bundan faydalanmak yerine, düşene el uzatıp yerden kaldırmak tavsiye edilmiştir. Yardımlaşmak, elindekini başkalarıyla paylaşmak, toplum menfaatini kendi menfaatlerinin üzerinde tutmak dinimizin ve insanlığımızın gereğidir.

Kur’an-ı Kerim, bu saydıklarımızın ötesinde bir anlayışı bizlere örnek olarak göstermektedir. Îsâr olarak tarif edilen bu anlayış, başkalarını kendine tercih etmek değil, kendisi muhtaç olsa bile başkaları için feragatte bulunmaktır. Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlara, Medineli Ensar tarafından gösterilen kardeşlik ve kadirşinaslık bu anlamda eşsizdir. Kendileri muhtaç oldukları halde, Muhacirlere yaptıkları yardım Yüce Allah tarafından şöyle ifade edilmektedir: “İhtiyaçları bile olsa başkalarını kendilerine tercih ederler.” (Haşr, 9)

İnsanın kendini tanıması, gerçekleştirmesi ve yeteneklerini özgürce kullanması anlamında bireysellik ise, olumlu anlamıyla karşımıza çıkmaktadır. İnsanlık tarihine baktığımızda, bireyselliğin hak ve özgürlük mücadelesinde insanın haklarını elde etmesinde önemli bir işleve sahip olduğunu görürüz.

Küreselleşen dünyamız, değerlerden arınmış ve herkesin maddî refah adına birtakım dünyevî beklentilerin peşinde koştuğu bir hayat tarzını insana dayatmaktadır. Bu nedenle günümüz insanı insanî ve ahlâkî anlamda pek çok değerini yitirmekle yüz yüzedir. Ancak bizlerin dinimizin ve kültürümüzün gereği olarak paylaşmayı, dayanışmayı, diğerkâmlığı ve fedakârlığı insanlığa yeniden hatırlatarak insanlığın içerisinde bocaladığı sorunların çözümüne katkı sağlamamız pekâlâ mümkündür.

Bir sonraki sayıda yeniden buluşmak dileğiyle.


Dr. Yüksel Salman