Makale

Sivas’ta Abide Bir Yapı: ULUCAMİ

Sivas’ta Abide Bir Yapı:
ULUCAMİ

Cevat Akkanat

Anadolu’nun fethinden sonra Sivas, Malatya, Kayseri, Tokat, Amasya ve civarında hüküm süren Dânişmendliler (1071-1178) kısa süre içinde birbirinden değerli mimarî eserler vücuda getirerek medeniyetimizin önemli bir halkası olmuştur. Bunlardan bazıları, Niksar Ulu Camii, Kayseri Ulu Camii, Kayseri Kölük Camii, Tokat Yağıbasan (Çukur) Medresesi, Niksar Yağıbasan (İç Kale) Medresesi, Niksar Kulak Tekkesi ile Türbesi, Kayseri Pınarbaşı Türbe Köyü Melik Dânişmend Kümbeti’dir.

Anadolu’nun en eski camilerinden olan Sivas Ulucamii de Selçuklu geleneğini sürdüren Dânişmendli dönemi eseri olarak kabul edilmektedir. Gerçi, Sivas Ulucamii’nin yapılış tarihiyle ilgili olarak önceleri bariz bir belirsizlik, son yıllarda ise bazı tereddütlü yaklaşımlar olmuştur. Fakat bunların hiçbirisi onun ait olduğu gelenekle bağını sorgulayıcı mahiyet taşımamıştır.

Yapılışıyla İlgili Tartışmalar…

Söz konusu durumu şöyle açıklayabiliriz: Yapılış tarihi uzun yıllar belirlenememiş iken 1955’te başlayan büyük onarımdan sonra 1965’te bulunan Ulucamii kitabesi durumu aydınlığa kavuşturmaya başlamıştır. Ulucami’nin söz konusu kitabesi bugün Sivas Müze Müdürlüğü’nde, 1120 envanter numarasıyla kayıtlıdır. Ortasından kırılarak iki parçaya ayrılmış olan kitabe kalkerli taştan ve 89x49x17cm. (bazı araştırmacılara göre 93x50x17cm) boyutlarındadır. Kırılmadan ötürü kitabede noksanlık oluşmuştur. Sülüs hatla yazılmış üç satırlık bu kitabeyi 7 cm. eninde Sulçuklu tarzı süslü bir kenar çevrelemektedir. Bazı araştırmacılar bu kitabenin metnini günümüz Türkçesi’ne şöyle uyarlamıştır: “Bu mescidin yapılmasını din ve dünyanın kıymeti olan adaletli İzzeddin’in oğlu (aziz oldu ve Allah ona yardım etti) Melikşah’ın saltanatları zamanında Allah’ın rahmetine dönecek olan İbrahim oğlu Kızılarslan tarafından Kul Ahi’ye 593 (1196-1197) yılında emretti.” Buna göre, Ulucami’yi II. Kılıç Arslan’ın oğlu Kutbeddin Melik Şah’ın saltanatları zamanında Kızıl Arslan bin İbrahim tarafından Kul Ahi’ye yaptırılmıştır.

Bu arada, Sivas Ulucamii’nin Alaattin Keykubat tarafından yaptırıldığı rivayeti de yaygındır. Bu rivayetler bazı resmî evraklara da geçmiş olup, sözgelimi Evkaf Nezareti kayıtlarında Ulucami’den “Sultan Alaattin’in bina eylediği Alaattin Camii” veya “Camii Kebir” şeklinde bahsedilmektedir.

Camiin yapım kitabesi elde olmakla birlikte, araştırmacıların birbiriyle çelişen fikirler öne sürmeleri bir müddet daha devam etmiştir. Buna göre, bazı araştırmacılar Ulucami’nin 593 H/1197 M tarihinde II. Kılıç Arslan’ın oğlu Melik Kutbettin Melik Şah tarafından yaptırıldığını öne sürerken, bir kısmı ise 1192-93 tarihi üzerinde yoğunlaşmıştır. Dış kapısı üzerindeki kitabede de, caminin 1192/93 M tarihinde yapılmış olduğu kayıtlıdır. Bütün bunları değerlendiren araştırmacı Müjgan Üçer ise bir makalesinde Ulucami kitabesini yeniden incelediğini ve kitabedeki tarihi 533 H olarak okuduğunu kaydeder. Buna göre Sivas Ulucamii 1138 M tarihte vücut bulmuştur. Aynı araştırmacı, kitabe üzerindeki metnin şu şekilde okunduğunu kaydetmektedir: “Bi imâreti hâzel mescid’il-mübareke fi eyyam... El melikü’l adl kutbü’d-dünya veddin Melikşah bin İzze’d-din. El abdü ahihi ilâ rahmetullahi... Sene selâse ve selâsine ve hamse mi’e (H. 533). Bu metinde adı geçen Melikşah bin İzze’d-din’in “İzze’d-din I. Mesud (M. 1116–1155)” olmalıdır. Fakat, bütün itirazlara rağmen, Sivas Ulucamii’nin yapım tarihi ansiklopedik kaynaklarda genellikle 1196-1197 olarak kabul görmektedir. Doğrusunu Allah bilir…

Anadolu’daki İlklerden Birisi…
Sivas Ulucamii, Anadolu camilerinin ilk örneklerinden olduğu için önemli bir yapıdır. Kendi adı ile anılan Ulu Camii Mahallesi’nde olan Ulucami, bulunduğu semt olarak Selçuk Parkı’nı oluşturan cami ve medreselere biraz uzak ise de şehir merkezine yakın sayılır. Ayrıca Gökmedrese’ye de yakın bir konumdadır.

Evliya Çelebi, Seyahatname’de Ulucami’den bahsederken onun mevkiine ve mimarî özelliklerine dikkat çeker: “Aşağı varoşta Ulucami 1000 dükkânlı bedesten yanında enine ve boyuna ikişer yüz ayak eski bir yapıdır. (…) Toprak ile örtülü mamur binadır. Lâkin caminin içinde ne kadar sütun olduğunu bilmiyorum.”

Ulucami, İslâm mimarisindeki ilk dönem cami plânlarıyla benzerlik gösteren küfa tipli camiler arasında yer alır. Mekân fikrinin gelişmesinde önemli bir basamağı teşkil eden bu cami tipinde, kapalı bölümde çok sayıda sütun bulunur. Örtü sistemi çok ayak üzerine oturmuş bu tip camiler Selçuklular’dan sonra Anadolu’da ortaya çıkan Erken Türk Beylikleri mimarisinde önemli bir yere sahip olup, Ulucami bunların en önemlisidir.

Cami bir avlu içerisinde olup, dıştan 56x33 m. ölçüsünde dikdörtgen plânlıdır. Caminin asıl ibadet alanına, son cemaat yerini geçerek, kuzey duvarının tam ortasındaki ana kapı ve köşelere yakın yerlerdeki birer yan kapı olmak üzere toplam üç ayrı kapı ile girilmektedir. Caminin asıl giriş kapısı ile diğer kapıları süslemesiz ve sade görünümlüdür.

Ulucami, dıştan ve içten tamamen kesme taş malzeme ile yapılmış, beden duvarları kalın bir tabaka hâlinde kireçle sıvanmıştır. Caminin harimi yaklaşık 31x54 m (1674 m2)dir. Bu mekân, sivri kemerlerle birbirine bağlanmış elli adet sütun (ayak, paye) ile kuzey-güney doğrultusunda on bir sahna bölünmüştür. Sütunlar 1.20x0.90 m. ebatlarında, kesme taş örgülü ve yığma tarzındadır. Orta sahnın güney duvarı önüne bir niş halinde silindirik mihrap yerleştirilmiştir. Bu yüzden mihrap eksenine uzanan orta sahn diğerlerine göre daha geniş tutulmuştur.

Mihrabın Kaybolan Orijinalliği…
Sivas Ulucamii’nin orijinal mihrabı 1955 onarımında ortaya çıkarılmıştır. Bu mihrabın üzerinde, birbirini kesen sekizgenlerden oluşan geometrik örgü motifli süsleme elemanları bulunmaktaymış. Onarımlar sırasında mihrabın süslemeleri taş malzemeyle sade bir şekilde düzenlenmiş. Böylece mihrabın orijinalliği kaybolmuş. Şimdiki mihrapta, yukarıya doğru gittikçe daralan yedi sıra mukarnaslı kavsaradan başka süsleme elemanı bulunmamaktadır. Doğrusu oldukça sade bir taş işçiliği gösteren camide dikkate değer başka süsleme elemanına da rastlanmamaktadır. Ulucami’nin orijinal olmayan minberi de taş malzemeyle ve son derece sade bir şekilde yapılmıştır.

İbadet mekânının aydınlatılmasında kuzey ve güney doğrultusundaki yüksek duvarların üzerinde bulunan kemerli pencerelerden faydalanılmıştır. Bu arada, harimin kuzey duvarında yer alan ve son cemaat yerine açılan pencerelerin iç lentoları ise bir özellikleriyle dikkat çekmektedir. İri taşlardan oluşan bu lentoların üzerinde eski yazı metinler bulunmaktadır. Bir nevi kitabe olan bu taşlar, lento vazifesi yaptığından sağlıklı şekilde okunamamaktadır. Bu büyük boyutlu kitabe taşlarının başka bir binadan getirilerek 1955 yılı onarımında buradaki pencerelerde kullanıldığı sanılmaktadır.

Kubbe fikrinin henüz gelişmediği bir dönemin eseri olduğundan Ulucami düz damlıdır. Cami orijinalde ahşap tavanlı, düz toprak damlı olarak yapıldığı hâlde günümüze bu şekliyle gelememiştir. 1955 yılında yapılan onarım sırasında ahşap yerine beton kullanılarak tavan yenilenmiş ve ahşap kirişlemeye benzetilmiştir. Bugün cami çatılı olup üzeri kurşun kaplama ile örtülüdür.
“Ulucami Avlusunda Çocuklar…”

Usta şair Yavuz Bülent Bakiler’in insanda kederli haller oluşturan bir şiiri vardır: “Sivas’ta Yoksul Çocuklar”… Şöyle başlarsınız o şiire:
“Sivas’ta Ulucami avlusunda çocuklar
Yalvaran gözlerle etrafa baka baka
Açıyorlar küçük esmer avuçlarını:
-Emmilerim sadaka! Emmilerim sadaka!”

Sivas Ulucamii’nin avlusu, kendisine sığınmış çocuklarla birlikte, Türk şiirinde böyle ölümsüzleşmiştir. Şairin hassas bir durum vesilesiyle dikkat çektiği bu cami avlusunun başka disiplinler açısından taşıdığı önemi hiç merak ettiniz mi? Avlunun mimarimiz içindeki yerini, konumunu kastediyorum. Evet, Sivas Ulucamii, Anadolu cami mimarîsinde Urfa Ulucamii’den sonra en erken tarihli avlulu camilerdendir. Bu husus son cemaat yerine sahiplik bakımından da geçerlidir.

Ulucami’nin doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen plânlı olan bu avlusuna kuzey, doğu ve batı olmak üzere üç yönden girilir. Avlu, yaklaşık 25mx55m ölçülerindedir. Kuzey duvarı eksenindeki giriş kapısının iki yanında daire kesitli mihrabiyeler yer almaktadır.

Ulucami Minaresindeki “İnce Tevazu”…
Sivas Ulucamii’nin en ilginç ve ünlü unsurlarından birisi minaresidir. Camiye sonradan eklenen, büyük bir ihtimalle 13. Yüzyılın ilk yarısında (Bazı kaynaklara göre 1212 onarımında) yapılan bu minare, zamanla eğrilmiş ve eğri olarak ayakta kalmıştır. Bugün, kendi eksenine göre 25 derece eğik olduğu için, hassas gözleri üzerine çekmektedir.

Caminin güneydoğu köşesindedir. Köşeye yaklaşık 3 m uzaklıkta olduğundan kapısı cami içine açılmaktadır. Bu minare 10 m2’lik bir alanı kaplamakta olup, 35 m. yüksekliğindedir. Bu minareye 116 basamakla çıkılmaktadır.

Son derece güzel bir işçiliği olan minarenin kaidesi sekizgen plânlıdır. Kilit tuğla örgülü silindirik gövde şerefeye doğru düzgün bir biçimde incelerek yükselir. Minarenin ortasında ve şerefesinin alt kısmında birer kitabe kuşağı bulunmaktadır. Kitabelerdeki firuze renkli çiniden kesme örgülü kûfi harfler yer yer dökülmüştür.

Minarede şerefiye altı mukarnaslı olup ilk sırası orijinaldir. Üst sıralar ve şerefe ise geç dönemlerde onarılarak yenilenmiştir. Şerefe mukarnaslarının başlangıcı tuğla, çini, mozaik malzemelidir. Küçük nişler içinde geometrik kompozisyonlar işlenmiştir.

Ulucami’nin 800 yılı geçen bir zamandan beri ayakta olan bu hassas minaresi, inşasından bu yana, tabii yahut gayri-tabii pek çok darbeye maruz kalmıştır. Bunlar, başta yukarıda değindiğimiz eğiklik olmak üzere minarenin üzerinde gözlenebilmektedir. Kaidesi ve gövdesinde yıldırım çarpması sonucu boydan boya oluşan yarıklık da bunlardan birisidir. Fakat, bugün özellikle onun eğikliği halkı ve ilgilileri yoğun olarak düşündürmekte ve sebepleri araştırılmaktadır. Bu anlamda yakınından geçen yol, altından geçen kanal, soğuk geçen kıştan ötürü Sivas zemininin birkaç metre altının balçık olması gibi etkenler sıralanmaktadır. Bütün bunlardan ötürü tedbir alma yoluna giden Sivas Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Ulucami minaresindeki hareketliliği uydudan izlemeye ve çıkan sonuçlara göre müdahalede bulunmaya karar vermiştir.

Sivas Ulucamii bugüne gelinceye kadar pek çok bakım ve onarım görmüştür. Bunlardan belli başlıları üzerinde durmak, caminin ilk yapılışından bu güne kadar geçirdiği değişiklikleri takip etmek açısından önemlidir.
Caminin ilk onarımı 1. İzzettin Keykavus döneminde 1212 yılında olmuştur. Bunu Sivas Müze Müdürlüğü’nde 1121 envanter numarada kayıtlı onarım kitabesinden öğreniyoruz. Kitabenin okunuşu şöyledir: “Bir gücü ve topluluğu yenen, din ve dünyanın şerefi, fetihlerin sahibi, Allah’ın zayıf kulu, müminlerin emiri Keyhüsrev oğlu Keykavus Yusuf’un oğlu... 609 (1212) yılında Allah’ın rahmetine kavuştu.” Ulucami minaresinin bu onarım döneminde yapıldığı zannedilmektedir.

Ulucami ve minaresi Timur istilâsında ve 1402 Ankara Savaşı’ndan sonraki karışıklıklarda yıkılma ve yanma şeklinde zararlar görmüş ve akabinde hayır sahipleri tarafından tamir ettirilmiştir. Caminin daha sonraki onarımları 1525 ve 1597 tarihlerindedir. Bu iki onarım da kitabelerinden öğrenilmektedir.

Sivas Ulucamii’nin geçirdiği son büyük onarım 1955 yılında yapılmıştır. Bu onarımda Sivas’ın önde gelenlerinden İhramcızade İsmail Hakkı Toprak öncülüğünde halk büyük bir çaba sarf etmiştir.

1955 onarımı ile caminin çöken ahşap örtüsü ve üstündeki toprak kaplama alınarak, şimdiki tavan sistemi oluşturulmuştur. Sivas halkının çok sevip saydığı İhramcızade (1881-1969) ise vefat edince Ulucami haziresine defnedilmiştir. Sivas Ulucamii son olarak 2005 yılı içerisinde yapılan tadilat çalışmalarıyla onarılmıştır.