Makale

Ali Gibi Bir Genç

Ali Gibi Bir Genç

Dr. Ekrem Keleş
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

Son dönem Müslüman kanaat önderlerinin değişik adlarla sık sık portresini çizdikleri ideal Müslüman genç tipi için, sahabe döneminin en güzel örneği Hz. Ali (k.v.) olmalıdır.
Dillere destan cesaret, şecaat ve kahramanlığıyla, Yoksulu, kimsesizi, güçsüzü korumanın en güzel örnekleri ve yardımseverliğiyle,
El açıklığı ve cömertliğiyle,
Alçakgönüllülüğü ve hilmiyle,
Kimsesizlere, fakirlere, yoksullara ve yardıma muhtaç olanlara karşı şefkati, mütekebbir, zorba ve zalimlere karşı ise onurlu ve zorlu duruşuyla,
Öfkeyi yenmenin ve kendine hakimiyetin inanılmaz örnekleriyle,
Engin adaleti, derin hukuk bilgisi ve hikmet doluluğuyla, Fedakârlığı, dürüstlüğü, güvenilirliği, takvası, ihlâsı, samimiyeti, şefkat ve merhametiyle,
İlim, ahlâk, fazilet ve zahitliğiyle,
Takva, ihlâs, samimiyet ve ihsanıyla ve daha nice nitelikleriyle Hz. Ali (k.v.), bir "feta/genç yiğit" olarak Müslüman gençliğin örnek tipidir. Gerçekten de o " ’Kim var?’ diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan ’ben varım!’ cevabını veren, ’benim olmadığım yerde kimse yoktur!’ fikrini besleyici bir dâva ahlâkına kaynak bir genç"tir. Nitekim İslâmî tebliğin en zor aşaması olan ilk açık davet toplantılarından birinde, Rasulullah (s.a.s.)’ın en yakın akrabalarını İslâm’a davet etmek üzere yaptığı toplantıda "Ey Abdülmuttalibo- ğulları, ben özellikle size ve bütün insanlara gönderilmiş bulunuyorum. içinizden kimler bana biat edecek?" sorusuna yalnız Ali (k.v.) gençliğinin baharında bir yiğit olarak ’Ben’ diyerek biat etmiştir.
Müşriklerin Hz. Peygamberi öldürmek üzere hazırladıkları suikast plânının etkisiz hâle getirilmesi için Hz. Peygamberin geliştirdiği taktiğin en önemli kısmında Hz. Ali (k.v.) yer almıştı. Rasulullah (s.a.s.) bu suikast plânından haberdar olunca Hz. Ali’yi çağırarak ondan kendi yatağına yatmasını ve kendisinin yatakta olduğu imajını uyandırmasını istemişti.
Hz. Ali henüz çok gençti. Fakat O ’canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispette usule, stratejiye sahip bir genç’ti. Kureyş, ortak bir cinayet kararı almış ve Hz. Peygamber(s.a.s.)’i öldürmeye karar vermişti. Hz. Ali’nin Hz. Peygamberin yerine cinayete kurban gitmesi muhtemeldi. Fakat Hz. Ali’nin o gece yerine getireceği görev, İslâm’ın geleceğini belirleyecekti. İşte böyle bir konumda o, hiç düşünmeden Hz. Peygamberin yatağına girdi ve yeri gelince İslâm için hayatını ortaya koyabilmenin en güzel örneğini sergiledi. Suikast için bekleyen onca gözü dönmüş insana rağmen hiç çekinmeden Rasulul- lah’ın yatağına girip yatmak, çok yüksek bir cesaret ve İslâmî şuur örneğidir. Söz konusu olayda müşrikler, sabah ortalık ağarırken içeriye baktılar ve Hz. Peygamberin yerinde Hz. Ali’nin olduğunu görünce onu tartaklayarak esas hedeflerini kıl payı ellerinden kaçırmış olmanın hırsıyla hemen Hz. Peygamber (s.a.s.)’i aramaya koyuldular.
Hz. Ali Efendimiz böylece öldürmenin plân- landığı geceyi Allah elçisinin yatağında geçirerek onun evde olduğu kanaatini uyandırdı ve müşrikleri oyaladı. Sabahleyin de Hz. Peygambere bırakılan emanetleri sahiplerine iade etti.
Muhammedü’l-Emîn’in ümmetinin en önemli niteliği olan emîn/güvenilir olma vasfının ağır yara aldığı bir dönemde onun gibi emîn örneklere ne kadar muhtacız!
Din alanında cehaletin kol gezdiği bir dönemde onun gibi ilim sahibi gençlere ne kadar muhtacız!
Berrak bir su kaynağını susuzluktan dudağı çatlamış insanlara haber vermeye çalışan birisinin iyilikseverlik, aşk ve heyecanı gibi bir aşk ve heyecanla Islâm’ın aydınlığını insanlara ulaştırmaya çalışan gençler için her halde en güzel örneklerden biri Hz. Ali Efendimizdir. Rasulul- lah’dan ’Ya Ali, senin aracılığınla bir kişinin İslâm’ı bulması, senin için kızıl develerden daha iyidir.’ Sözünü duyan Hz. Ali, İslâm’ın insanlara ulaştırılması için büyük gayret sarf etmiş, Ye- men’in Müslüman olmasında önemli rol oynamıştır.
Güzel ahlâkın, erdemin, olgunluğun canlı örneklerine en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde bu büyük şahsiyetin, Müslüman gençler için bir model olarak iyi tanınması, daha bir önem taşımaktadır.
Hz. Ali Efendimizin bu kadar mükemmel niteliklere sahip olmasında en büyük etken, onun Hz. Peygamberin terbiyesinde yetişmiş olmasıdır. Çünkü o, beş yaşından itibaren Hz. Peygamberin eğitiminde yetişmiştir ve Peygamber Efendimizin dizinin dibinde yetişmenin avantajına sahiptir. O, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in yetiştirdiği gençtir.
Hz. Ali (k.v.), çocuk yaşta Müslümanlığı ilk kabul edenlerden biri olarak son nefesine kadar İslâmiyet için çalışmıştır. Savaş meydanlarında hiç yenilmemiştir. Bilgelikte, yiğitlikte, cesurlukta, fedakârlıkta üstüne yoktur. Hazreti Muhammed’in amcasının oğludur. İlk Müslüman olanlardandır. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in hayatında hep onunla birlikte olmuştur. Rasulullah’ın tebliğatını iyi anlamıştır. Bedir, Uhut ve Hendek başta olmak üzere hemen hemen bütün gazalara katılmış ve büyük kahramanlıklar göstermiştir. Ensarla muhacirler arasındaki kardeşlik dayanışması sırasında Hz. Peygamber onu kendisine kardeş seçmiştir. Çocukluğundan itibaren Rasulullah’ın yanından hiç ayrılmadığı için İslâm’ın doğuşu sürecindeki bütün olaylara yakından tanık olmuş ve bizzat bu olayların içinde aktif olarak yer almıştır. Bunun için, İslâm’ı en iyi anlayanlardan ve yaşayanlardandır.
İlk iki halifenin özellikle fıkhî ve İlmî meselelerde mutlaka fikrine başvurdukları ve Hz. Ömer’in şûra üyesi olarak seçtiği ve önemli konularda mutlaka fikrini aldığı bir âlim ve bir müç- tehittir. Söz söyleme sanatında da ustadır. Son derece zeki ve feraset sahibidir. Arapçanın dilbilgisi kurallarını ilk defa o belirlemiştir.
Ehl-i Beytten olması sebebiyle, Peygamber Efendimizin sünnetini en iyi bilenlerdendir. Hz. Peygamberin kızı Fatıma validemizle evlenerek ona damat olmuştur. Nikâhlarını bizzat Hz. Peygamberin kıydığı bu iki gencin mütevazı evlerindeki bütün eşyaları, yatmak için bir sedir, bir değirmen, bir su kabı ve diğer birkaç basit eşyadan ibaretti. Fakat bu sade çatı altında tarihin kaydettiği en mutlu ailelerden biri yaşıyordu. Bu sebeple maddî bakımdan yoklukların egemen olduğu bir ortamda nasıl mutlu bir aile yuvası oluşturulabileceğini görmek için de Onun Hz. Fatima validemizle kurduğu yuvaya bakmak gerekir.
Gençlerimizin, Hz. Ali ile Hz. Fatıma (k.v.)’nın kurdukları bu mutlu yuvadan öğrenecekleri çok şey vardır. Bütün zorluklara ve olumsuzluklara rağmen bu iki genç"örnek bir hayat" sürdürmüşler ve İslâm toplumlarına model olmuşlardır. Karşılıklı saygının ve sevginin doruk noktada yaşandığı bu mutlu yuva, evlenenler için nikâh dualarında benzeri istenen bir örnek teşkil etmektedir.
Olanı olduğu gibi görmek ve değerlendirmek yerine, olmasını istedikleri gibi görmek ve değerlendirmek isteyen bazı kişilerin ona İslâm’ın temel ilkelerine ters bir şekilde isnat ettikleri ile onun üstün şahsiyetinin uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.
O Allah’a ve Rasulüne iman eden ve İslâm’a gönülden bağlanan bir mümin, beş vakit namazını kılan, Ramazan orucunu tutan, haccını eda eden ve İslâm’ın diğer temel ilkelerini uygulayan bir Müslüman, bir abit, mütevazı bir hayatı, eşyaya kul köle olmaya tercih eden bir zahit, günlük evradını okuyan bir zakir, birçok hususta herkesin fetvasına başvurduğu bir fakih, bir âlim, Allah yolunda ömrünün sonuna kadar ci- had eden bir mücahittir.
Onun bu temel karakteri göz önüne alınınca günümüzde ona nispet edilen ve İslâm’ın temel iman ve ibadet ilkeleriyle bağdaştırılması mümkün olmayan pek çok yaklaşımın ona karşı yapılmış bir haksızlık olacağında şüphe yoktur.
Onu anlatan binlerce çalışma bulunmaktadır. imam Nesaî’nin Kitabü’l-Hasais fi Fazlı Ali b. Ebi Talip adlı eseri bunlardan biridir. Yedinci yüzyıl imamiye âlimlerinden Muhammed b. Şehraşub-i Mazenderanî’nin, "Menakıb"ı yazarken evinde bini aşkın menkıbe kitabı bulunduğu ve bu menkıbe kitaplarının hepsinin, Hz. Ali (k.v.)’yi anlattığı ifade edilmektedir. Dört büyük halifenin vecizelerini toplayan Mehmet Yılmaz’ın, ’Dört Halifeden Vecizeler Sözlüğü’ adını verdiği çalışmasında yer verdiği 3600 vecizeden büyük bir çoğunluğu Hz. Ali’ye aittir.
Efsanevî bir yiğitlik, dürüstlük ve güven teşkilâtı olan Fütüvvet teşkilâtı, adını onun yiğitlik dürüstlük ve güvenilirliğinden almıştır. Hizmette en önde dünyevî mükâfat söz konusu olunca ise kendini en arkaya almada en güzel örneklerden biridir Hz. Ali (k.v.). Bugün en çok muhtaç olduğumuz bu niteliğin kazanılmasında onun örnekliğine ne kadar da muhtacız! Hz. Ali (k.v.) gençliğini, yiğitliğini, Hz. Peygambere yakınlığını asla istismar etmemiştir. Bu yönüyle bugün önemli mevkilerde bulunan kişilerin yakınları için özel bir örnekliği söz konusudur.
Hz. Ali’yi seven, onun taşıdığı güzel nitelikleri seven ve onu örnek alandır. Bunun için münafık olanlar, onu sevmez. Çünkü münafık, dürüstlüğü, doğruluğu, sözünde durmayı, güvenilirliği ve ihlâsı sevmez.
Kısaca Hz. Ali (k.v.), bir "feta/genç yiğit" olarak Müslüman gençliğin örnek tipidir. Özlemini çektiğimiz ’Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kalbinin dâvacısı bir gençliğ’in örnek ve önderidir.